| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Gelir İdaresi Başkanlığı c)Türkiye İstatistik Kurumu ç)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d)Sermaye Piyasası Kurulu e)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu f)Kamu İhale Kurumu g)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ğ)Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu h)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi i)Bankalararası Kart Merkezi Anonim Şirketi |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 15 .11.2024 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, bürokratlar, salonda emek veren her bir arkadaşın şimdiden emeğine sağlık diyorum, kolaylıklar diliyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ülkede sistem değişikliği yaşandığından bugüne dikiş tutmayan bakanlıkların başında maalesef Hazine ve Maliye Bakanlığı geliyor. Sayın Şimşek'e kadar birçok renkli kişiliğin oturduğu koltukta fırtınalar durmak bilmedi. Tabii, Bakanlık koltuğunda yaşanan fırtınaların bedelini mutlu azınlık ödemedi, maalesef ülkenin yüzde 99'u bunu ödedi. Aslında karanlık dehlizden çıkmanın makul yolları vardı ama AKP iktidarı, dünya yerleşik ekonomik denge ve kurallarına meydan okuyup acı reçetesini de halka çıkardı. Bıkmadan, usanmadan aynı şeyleri yapıp farklı bir sonuç deneyen bir iktidar aklına maalesef maruz kaldık. Bunun bir irrasyonel dönem olduğu birçok arkadaş tarafından ifade edildi, ben de altını çizeceğim. Sayın Şimşek'in rasyonel zemin çıkışıyla da itiraf edilmiş oldu. Bugün de ekonomi politik olarak işlerin yolunda gittiği söylenemez. "İrrasyonel" ^ ? 54 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: ÖMER FARUK BAYRAK Görevli Uzman Stenograf: DİLEK DENİZ COŞKUN 15.11.2024 16:15 denilen dönem, aynı zamanda hukuksuzluğun ayyuka çıktığı dönem olarak da karşımıza çıkmakta maalesef. Bugün de demokrasi, özgürlük, adalet endekslerinde tablo hiç de iç açıcı değil.
Sayın Şimşek, Londra'dan Abu Dabi'ye, Paris'ten New York'a finans kaynağı ve yatırım için ziyaretlerde bulundunuz. Bunun yerine size bir tavsiyem olacak Sayın Bakan. Memleketiniz Batman'ı bence ziyaret edin, ziyaret etmeniz gerekiyor çünkü "Ekonomi nasıl düze çıkar?" sorusunun cevabı bugün tam olarak Batman'dadır, Halfeti'dedir, Mardin'dedir, Amed'dedir, Hakkâri'dedir.
Seçimle gelen iradeyi siyasi bir kararla yok sayan, belediye meclislerini fesheden bir ekonomik politik sistemde asla refah olmaz, bugüne kadar da olmadı. Kürt halkının seçme ve seçilme hakkı tehdit altındayken yatırımcının parası nasıl tehdit altında olmasın Sayın Bakan. Dolayısıyla Kürt sorunu çözülmedikçe, tecrit ve insan hakkı ihlalleri sürdükçe yapısal sorunlar da maalesef çözülemeyecek. Bu sebeple Batman'da 17 Kasımda Pazar günü yapılacak demokrasi ve özgürlük mitingi bizler açısından çok önemli. Kulağınız orada olsun Sayın Bakan, halkımızın vereceği her mesaj ayrıca bizlerin de mesajıdır.
Sayın Bakan, değerli hazırun; AKP, sayısal veriler ile rakamlar üzerinden pembe tablolar çizmekte mahir bir iktidar. "Rakamlara dans ettiriyorlar." diyoruz, dün dedik, Sayın Yegin cevap verdi, bugün yine söyleyeceğiz bunu. Makroekonomi analizleriyle büyük resme bakılsa da esas bakılması gereken yer mikro göstergeler olarak karşımıza çıkmakta.
Devleti temsil edenler "Burada şunu yaptık, bunu yapacağız." derken İzmir'de 5 çocuk yaşamını yitirdi. Bakın, Nefes 5 yaşındaydı, Funda Peri 4, Aslan Miraç 3, Masal Işık 2, Aras Bulut daha 1 yaşındaydı. Bu çocukları öldüren şey sizlerin yarattığı yoksulluktur, sizlerin yarattığı çaresizliktir.
Makroekonomik perspektifinizden elbette çocuklar görünmüyor. Okullarda açlıktan bayılan öğrenciler, zırhlı araçların çarpmasıyla ölen çocuklar, atölyelerde işçileştirilen çocuklar; bunu saymakla bitiremiyoruz maalesef. Ekonomi politiğiniz çocukları yaşatmıyor Sayın Bakan. Onlara güvenli bir gelecek sunamıyorsunuz çünkü bütçeniz, milyonları değil mutlu bir azınlığı esas alıyor. Ülkenin künyesine altın harflerle yoksulluğu kazıdınız; irrasyonelken de böyleydiniz, rasyonelken de maalesef böyle olmaya devam ediyorsunuz.
Bugün milyonlarca çocuk şiddetli bir yoksulluğun pençesinde maalesef kıvranıyor. OECD'nin açıkladığı son verilerden haberiniz var mı bilmiyorum ama ben söyleyeyim çünkü en az 6,5 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığından bahsediyor bu veriler. Bu çağda çocuklar hâlâ yeterli ve besleyici gıdaya erişemiyorsa, her 4 çocuktan 1'i okula aç gidiyorsa batsın bu düzen, batsın sizlerin bu düzeni.
AKP iktidarı, sosyal yardım yapılan hane sayısındaki fazlalıkla övünüyor ama bunun adı yoksulluğun yönetimidir. Bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının raporuna göre de maddi durumu kötü ailelere yapılan yardımdan yararlanan çocuk sayısının 2024'ün ilk yedi ayında 172 bine ulaştığı söyleniyor, belirtiliyor. Yine, TÜİK'in yaptığı Türkiye Çocuk Araştırması'nda ekmek veya makarna gibi yiyecekleri her gün tüketen çocuk sayısı yüzde 62,4 iken meyveyi her gün tüketen çocukların oranı sadece yüzde 50,5 olarak karşımıza çıkmakta. Buna rağmen bir halk sağlığı sorununa dönüşen çocuk yoksulluğu da makro perspektifinizden maalesef yine görülmüyor.
AKP'nin makro perspektifinde kadın yoksulluğu da bugüne kadar görülmedi çünkü karşımızda yoksulluğu cinsiyet temelli eşitsizlik ve ayrımcılıkla derinleştiren bir erkek egemen akılla karşı karşıyayız. Bugüne kadar sermayenin mutluluğu için politikalar üretildi, savaş ekonomisi için bir hortum gibi halkların emeği süpürüldü. Bunun yarattığı yoksulluğun kadınlarda erkeklere göre daha derin olduğunu biliyoruz. Kadınların işsiz kalma ve iş bulamama oranlarının çok yüksek düzeyde olduğunu da zaten görüyoruz.
Kısacası, kadınların iş gücüne katılımını zorlaştıran, ücretli işte çalışabilen kadınları düşük ücret, güvencesizlik ve cinsiyet temelli ayrımcılıklara maruz bırakan bir sistemle karşı karşıyayız. TÜİK'in verileri dahi kadınlara yönelik politikalarınızı teşhir ediyor. TÜİK'in İstatistiklerle Kadın çalışmasında kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından daha az olduğu belirtiliyor. Yine, TÜİK'in bir diğer çalışması olan Hanehalkı İşgücü Araştırması'nda da 2024 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun ^ ? 55 Numaralı Dokümanın Sonu ? ^ Görevli Stenograf: EFKAN BARUTCU Görevli Uzman Stenograf: DİLEK DENİZ COŞKUN 15.11.2024 16:20 istihdam oranı erkeklerde yüzde 72,1; kadınlarda bu oran sadece yüzde 36,8 olarak karşımıza çıkmakta.
Yine, DİSK-AR'ın araştırması da kadın yoksulluğunun vardığı boyut hakkında bizlere iyi bir fikir veriyor. Bu araştırmada, 7 milyon kadın çalışanın yüzde 61,4'ünün asgari ücretin altı ve asgari ücretin yüzde 20 fazlası ücretle çalıştığı, kadınların yüzde 41'nin ise asgari ücret dahi alamadığı açıkça ortaya konulmakta. Bunun doğal sonucu olarak Türkiye'de kadın işsizliği, Avrupa Birliği ve OECD üyesi ülkelerin 2 katından daha fazla bir şekilde karşımıza çıkmakta Sayın Bakan. Dünya Ekonomik Forumu 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'ndaki iş gücüne katılım ratinginde de Türkiye, 146 ülke arasında 133'üncü sırada yer alıyor. İşte bu, AKP'nin eseri çünkü bizzat erkek egemen devlet aklı tarafından derinleştirilen bir cinsiyet eşitsizliği var. Dolayısıyla kadın yoksulluğunu bitirecek bir çözüm perspektifi yok. Kadınlara kalan tek şey şu: Daha yüksek bir sesle "..."(*) demek.
Sayın Bakan, değerli misafirler; herkesin malumu, faiz, kur, enflasyon üçgeni âdeta Bermuda şeytan üçgeni olmuş durumda. Enflasyon korkunç düzeyde, döviz kurları hâlâ yüksek, faize giden para 2 trilyon civarında. Ekonomik programlar açıklanıyor, kalkınma hamlelerinden bahsediliyor; hazine garantili köprülerle, dolaylı vergilerle yurttaşın cebindeki parayı alarak nasıl bir kalkınma gerçekleştirilebilir gerçekten merak ediyoruz. Emekçiye, emekliye durmadan KDV ve ÖTV ödeten bir düzende yoksulluk asla bitmez. Garanti ödemeleri için önümüzdeki birkaç yılda 700 milyar lira ödenecek. Nereden ödenecek bu? Elbette işçiden, emekçiden, çalışandan alınan vergilerle ödenecek.
Şimdi, sırça köşklerden, sarayın penceresinden, siyah camlı arabalardan yurttaşın sorunları maalesef görülmüyor Sayın Bakan. Eğer ekonominin nereye gittiğini görmek istiyorsanız size tavsiyemiz, semt pazarlarına uğrayın, kenar mahallelerde dolaşın, çiftçinin tarlasına uğrayın; belki bununla emeğin millî gelirden aldığı payın yüzde 40'lara düşmesinin yarattığı tahribatı da görmüş olursunuz. Tabii, kapitalist düzenin paydaşları olarak alın teri dökenleri yani yoksul toplum kesimlerini esas almayacaksınız çünkü ekonomide attığınız her adım patronlara gül bahçesi, halklara acı reçete olarak karşımıza çıkmakta. Ama DEM PARTİ olarak bizlerin safı ve sınıfı belli; bu sebeple, geçmiş yıllarda yaptığımız iş ve aş buluşmalarıyla esnaf, çiftçi, mevsimlik işçi, fabrika işçisi gibi birçok kesimle bir araya geldik, sorunlarını da Meclise taşıdık. Bu yıl da yine Emek Komisyonu Eş Sözcülerimiz, Eş Genel Başkanlarımız ve partimizin emekçileriyle sokaklardaydık, tarlalardaydık, atölyelerdeydik. Manisa'da mevsimlik işçilerden Iğdır'da Berivanlara, Mersin'de esnaf ve emeklilerden Mardin'de tarım mitingine kadar her yerde vardık Sayın Bakan. Kısaca, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında sendika, STK, esnaf, kadın, çocuk, genç, engelli, emekli, herkesle bir araya geldik, onların sorunlarını ve taleplerini dinledik.
Bu sebeple, bu salonda ekmek ve adalet bütçesinde ısrar ediyoruz. Türkiye halklarına biçmek istediğiniz yoksulluk elbisesini kabul etmiyoruz Sayın Bakan. IMF'siz bir IMF programıyla, krizin faturasını topluma kesen astronomik zamlarla halkın cebine çöken anlayışa karşıyız. Halk için bütçe istiyoruz, barışa bütçe istiyoruz, adaletli bir bütçe çağrısında bulunuyoruz.
Sonuç itibarıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sonuç itibarıyla?
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Devam edeceğim Sayın Yegin.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun, selamlayın.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler.
Sonuç itibarıyla, Bakan olmanızın üzerinden geçen bir buçuk yılda toplum hâlâ nefes almış değil çünkü politik anlayış değişmedikçe ekonomik ibre de yarın da maalesef oynamayacak.
Şimdi, AKP iktidarının önünde önemli sınamalar var; Sayın Yegin, iyi dinleyin: Birincisi, ülke içinde ve dışında barışın safında duracak mı? Bu çok önemli. İkincisi, asgari ücretli emekçinin beklediği 35 bin eşiğidir ancak bununla emekçilerin, kadınların, gençlerin, emeklilerin, esnafın gözüktüğü bir ekonomi perspektifi yaratılabilir.
Bu sebeple, yandaşa patrona değil, ekmek için bütçe diyoruz, adalet için bütçe istiyoruz.