Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Kamu Denetçiliği Kurumu c) Sayıştay Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 31 .10.2024 |
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Çok teşekkür ediyorum.
Hakikaten son derece verimli, faydalı, seviyeli bir tartışma ortamına şahit olduk. İnşallah bundan sonraki süreçlerde de bütçenin kabul edilmesini ümit ediyorum ve hayırlı olmasını bir kere daha temenni ediyorum.
Çok sayıda soru var, bunların hepsini ben de tek tek aldım, her arkadaşımızın söylediğini aldım ve ayrıca, arkadaşlarımızın burada hazırladıkları cevaplar var, müsaade ederseniz, bunları sorusu olan arkadaşlarımıza yazılı olarak verelim ama önemli gördüğüm, yanlış bilginin olduğu birkaç konuyu kayıtlara geçmesi açısından söylemek isterim.
Bunlardan birincisi, Sayın Gergerlioğlu "Yazılı soru önergelerinde kaba ve yaralayıcı dil meselesi geçerli değildir, o, Genel Kurul içindir." dedi. Hâlbuki, burada açık bir bilgi eksikliği olduğu görülüyor. "Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir." Madde 67.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Peki, vatandaş nasıl derdini iletecek? Yani o, bizim ifadelerimiz değil Sayın Başkan, ben her sene...
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Yani karşılıklı... Ben sizi kemaliedeple dinledim, aynı şeyi beklerim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Gergerlioğlu, lütfen hatibi dinleyelim.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - İkincisi, Sayın Yasin Öztürk'ün söylediklerinin içerisindeki yanlış bir bilgiyi düzeltmek isterim ama Başkanlık Divanının bir üyesi olarak eğer böyle bir endişesi varsa keşke bunu orada dile getirseydi ve var ise gereği yapılsaydı; o da şu: Meclisteki sözleşmeli personellerin hiçbiriyle ilgili dönem sonunda giriş çıkış işlemi yapılmamaktadır, bir kişiye bile yapılmamıştır.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Doğrusunu söyler misiniz? Kıdem tazminatı alamamalarının doğru sebebini söyleyin bana; giriş-çıkış yapmıyorsunuz ama onun yerine nasıl yapıyorsunuz, bunu anlatın.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Bir işçiye bile böyle bir şey yapılmamıştır, bunu ifade etmek isterim.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) -
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Yasin Bey, sorularınızı sordunuz, cevaplıyor Başkanım.
Buyurun.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Ayrıca, soru önergeleriyle ilgili burada tekrar rakamları vermek istemiyorum ama genel olarak sorulan soru önergeleri anında, bekletilmeden Başkanlıktan bakanlıklara gönderilmiştir. Ben göreve başladığımdan bu yana da 3 kez bakanlıklara yazı yazılmıştır bu soru önergelerine yerinde, yeterli ve zamanında cevap verilebilmesi için. Bunları bir bilgi düzeltmesi olarak yapmak istiyorum. Tek tek detaylı konulara girmek istemem.
Şimdi, genel olarak, siyasi olarak konuşulan konulardan biri Anayasa meselesiydi. Müsaade ederseniz, cumhuriyetimizin 2'nci asrında 101'inci yıl yani 2'nci asrın ilk Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamış olduk ve burada 28'inci Dönemin ilk açılışından itibaren ifade ettiğimiz şeyi bir kere daha söylemek isterim: 2'nci asrına, bizim 28'inci Dönem parlamenterleri olarak yapabileceğimiz en önemli katkılardan biri, tarihî sorumluluklardan biri yeni bir anayasanın yapılması için gayret sarf etmektir, eğer başarabilirsek burada olumlu bir sonuç almaktır. Demokratik, katılımcı, kapsayıcı, kuşatıcı “güçler ayrılığı” prensibini tam manasıyla tahkim etmiş, şu andaki Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili olarak da birtakım eksiklikler, noksanlıklar varsa bunları da tamamlayan, yetki ve denetim mekanizmalarının, denge, denetim mekanizmalarının iyi kurulduğu, özgürlükçü bir anayasanın yapılması bu Meclisin görevidir diye düşünüyorum. Bunun için de yaptığım çalışmaları tekrar uzun uzun anlatacak değilim ama samimiyetime güvenerek size şu bilgiyi sunmak isterim: Meclis Başkanının elinde bir madde bile hazırlanmış anayasa metni yoktur ve ben bugüne kadar sadece sürecin daha sağlıklı yürütülebilmesi için hiçbir yerde, hiçbir şekilde Anayasa’nın maddeleriyle ilgili bir tartışmanın ya da konuşmanın içerisinde olmadım. Dolayısıyla, Meclis Başkanı olarak benim bu süreci şeffaf, açık hem siyasi partilerin bütün müktesebatlarını ortaya koyabilmeleri hem sivil toplumun, üniversitelerin, akademik çevrelerin müktesebatını ortaya koyabilmesi için bu süreci yürütmekle kendimi yükümlü hissederim. Burada katkım olursa, olumlu bir katkım olursa da millete karşı vazifemizi yerine getirmiş olduğumuza inanırım.
Dolayısıyla, bu, anayasa konusunda ön yargısız olarak -partilerle yaptığımız görüşmelerde de ifade ettim- bu sürecin yürütülmesi -herkes eteğindeki taşları döksün, kim ne söylüyor, ne istiyorsa- tekraren söylüyorum, Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili tartışmaları gündeme getirmeden ülkenin, devletin, milletin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve kurucu ilkeleri göz önüne alarak Türkiye'nin yeni döneme ilişkin beklentilerini karşılayacak, halkın beklentilerini karşılayacak bir anayasanın yapılması bu Meclisin hem vazifesidir hem de üzerinde büyük bir ödevdir diye düşünüyorum.
Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanının bir kere daha seçilmesini sağlamak gibi, Meclisin böyle bir görevi olmadığı gibi anayasa çalışmalarında bugüne kadar bir tek kişiden bile böyle bir sözü duymadım. Dolayısıyla, lütfen, rica ediyorum vehimler üzerinden, ön yargılar üzerinden bu anayasa süreçlerinin yürütülmemesi en doğru, en sağlıklı yoldur, bunu burada ifade etmek isterim. Kaldı ki, ifade edilmezse, burada gündeme getirilmezse söylemeyecektim, benim, Anayasa’nın 3’üncü maddesinin kaldırılmasıyla ilgili herhangi bir teklifte bulunduğum meselesi tamamen bir çarpıtmadan ibarettir. Gazi Üniversitesinin açılış töreninde, akademik bir ortamda Anayasa’yla ilgili genel konuları konuştuktan sonra -tekraren söylüyorum- hiçbir şekilde madde içerikleri üzerinde konuşmadığım bir konuşmanın en sonunda diyorum ki, anayasaların nasıl olduğu, içerisindeki maddelerin ne olduğu kadar önemli iki konuya daha dikkatinizi çekerek sözlerimi tamamlamak istiyorum diyorum. Metin ortadadır, isteyen arkadaşımıza hem metinleri verebilirim hem de oradaki görüntüleri verebilirim. Hatta, o cümlenin bir iki cümle üstünde de “İlk dört madde zaten tartışılmazdır.” dedim. Bunu nereden söylüyorum? Yasin Bey de hatırlayacak, bir gün, Meclisteki Başkanlık Divanındaki arkadaşlarımızla yemek yiyoruz, dört madde meselesi gündeme geldi -herhâlde bir yedi sekiz ay evvel- ben de döndüm tek tek Meclisteki partileri temsil eden Başkanlık Divanı üyesi arkadaşlarımıza sordum. Başkanlık Divanında bütün partileri temsil eden arkadaşlarımızın tamamına yakını kahir ekseriyet "Dört maddeyle ilgili en ufak bir tartışmamız yoktu." dediler. Dolayısıyla, bu anayasayı Parlamento yapacağına göre, Parlamentonun neredeyse tamamına yakını ilk dört maddeyle ilgili bir tartışmanın içinde olmadığına göre "Allah aşkına bu dört madde tartışmasını nereden çıkartıyorsunuz?" dedim ve ondan sonra da Başkanlık Divanındaki arkadaşlarımızın nezdinde de bu tartışma ortadan çıktı. Ama benim söylediğim iki temel meselenin, daha doğrusu Anayasa'yla ilgili iki mesele... Bunlardan biri anayasaların ruhu. Az evvel defaatle burada ifade edildi, çok kere değiştirilmiş olmasına rağmen 12 Eylül darbe anayasasının ruhu hâlâ metinlerin içerisindedir. Ben bir siyasetçi olarak, bir vatansever olarak bu anlamda bu ruhun hâlâ bu metinlerin içerisinde var olmasından, gerçekten bunların değiştirilmemiş olmasından rahatsızlık duyuyorum. Bunu sadece biz söylemiyoruz; müsaade ederseniz, 18/9/1982 tarihli Danışma Meclisi tutanaklarından yani 12 Eylül Meclisinin tutanaklarından okuyorum. O dönem Danışma Meclisinde bazı milletvekilleri Anayasa'yla ilgili bir birkaç konuyu gündeme getiriyorlar ve Sayın Orhan Aldıkaçtı -Meclis tutanaklarından aldım bunları- şunları söylüyor: "Bu Başlangıç kısmını oluştururken 12 Eylüle kasten yer vermedik. Sorunu düşündük ve 12 Eylülün aslında Türk milletinin varlığını, bağımsızlığını, bölünmezliğini kurtaran bir tarih olmakla beraber acı bir tarih olduğunu da aynı zamanda ve bu tarihin Anayasa’nın Başlangıç kısmında yer almaktansa bu olayın hedeflerini Anayasa'da belirtmeyi ve bu hedeflere dayanan Anayasa'yı ortaya koymayı ve bu ilkeleri duyurmayı uygun bulduk. Mesele bundandır. Yoksa, Anayasa'mızın her tarafında 12 Eylül, edebiyatçı bir deyimle buram buram kokmaktadır." Bizim Anayasa ruhu derken kastettiğimiz budur. Darbe anayasasının ruhundan bu ülke artık kurtulmalıdır. Ne ülkenin bölünmez bütünlüğünde ne milletin devletiyle birlikte bir arada birlik beraberlik içerisinde yaşamasında en ufak bir tereddüdümüz yoktur. Bırakın bir siyasetçi olmayı, rahmetli dedesi yedi cephede savaşmış, vücudunda İstiklal Harbi sırasında iki kurşun yarası olan birisinin, ismini taşıdığım Numan Kurtulmuş'un, emekli Binbaşı Numan Kurtulmuş'un torunu olarak bu tartışmaların içerisinde neredeyse bir "vatan haini" şeklinde tanımlamaların yapılmasını da asla kabul etmediğimi burada kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Ben bir siyasetçi olarak her türlü eleştiriyi kabul ederim, herkesin söylediği şeyi -bir de karakterimi de biliyorsunuz- rahat bir şekilde dinlerim ama kimsenin kalkıp bir vatan haini muamelesi yapmasına ne müsaade ederim ne de kimsenin böyle hakkı ve hududu olamaz. Dolayısıyla, Anayasa meselesini Türkiye'de gerçekten yeni bir başlangıç olarak görmenin, toplumsal talepleri karşılayabilecek bir imkân olarak görmenin, millî birlik ve bütünlüğümüzü sağlayacak bir imkân olarak görmenin şart olduğunu, böyle bir fırsatın, böyle bir imkânın önümüzde olduğunu, bu imkânı gerçekleştirmenin de sorumluluğunun 600 milletvekili arkadaşımıza ait olduğunu hatırlatmak isterim. Partilerin bu konuda samimi olarak çalışmalarının ben olumlu sonuçlar vereceği kanaatindeyim. Meclis Başkanı olarak da ifade ettiğim gibi, benim üzerime düşen herhangi bir... Tabii ki konu açıldığında, muhtevaya girildiğinde görüşlerimizi söyleriz ama sonuçta benim üzerime düşen de herkesin bu Anayasa'yla ilgili fikirlerini olgun bir ortamda, demokratik ortamda tartışmasını sağlayacak bir zeminin oluşmasına katkıda bulunmaktır.
Ayrıca, bu Anayasa tartışmalarıyla birlikte gündemimize almamız gereken bir başka önemli konu bölgemizdeki gelişmelerdir.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Başkanım, insicamınızı bozmak istemem ama "İki konu var." demiştiniz, 12 Eylül ruhunu anladık. İkincisi...
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Birincisi anayasalardaki ideoloji. Anayasaların içinde bir ideoloji olmamalıdır çünkü...
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Anayasada cumhuriyetin kurucu ideolojisi, kurucu felsefesi olamaz mı?
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Kurucu felsefesi, zaten ilk dört maddeden kasıt odur. İdeoloji...
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Kurucu felsefenin ne olduğunu biliyor musunuz?
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Ya, Yasin Bey, yapma ya, yapma ya, yapma ya!
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Yasin Bey, karşılıklı bir konuşmaya lütfen...
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Sen beni tanıyorsun, ben seni tanıyorum kardeşim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Başkanım, devam edebilirsiniz.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Eyvallah, eyvallah.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Demek ki ona karşısınız, onu anlatmaya çalışıyorsunuz. 2010 senesinde referandum olurken...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Başkanım, lütfen devam edin.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Değerli arkadaşlar, bu tavrı kabul etmediğimi söylüyorum. Müsaade ederseniz Anayasa'da...
(İYİ Parti sıralarından laf atmalar, gürültüler)
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Ya, niyet okuma kardeşim!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Biraz saygılı olur musun kardeşim! Bak, sabırla dinliyoruz seni.
TBMM BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ - Anayasa’nın -biz bir fikir olarak söylüyoruz- bu anlamda gerçekten bir ideolojisinde olmamız... Cumhuriyetin kurucu ilkeleri başka bir şeydir, ideolojiden kasıt da başka bir şeydir. Herhangi bir ideolojiyi Anayasa'ya dercetmemek anlamında bu söylenmiştir. Bu memlekette halkın kahir ekseriyetinin, büyük çoğunluğunun, tamamına yakınının cumhuriyetin kurucu ilkeleriyle en ufak bir problemi bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, bir başka mesele ise bölgemizde yaşanan gelişmelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine yüklediği önemli sorumluluklardır. İşte, en son TUSAŞ'ta yaşadığımız saldırı hem zamanlaması itibarıyla hem yapılan yerin, mekânın seçimi itibarıyla, Türkiye'de yeni bir dönemin başlangıcında, cumhuriyetin 2'nci asrında, Türkiye Yüzyılı olmasını önemsediğimiz, istediğimiz bu dönemin başlangıcında yeniden terör sarmalının içerisine girmesi için planlanmış olan bir saldırıydı. Ancak şunu sevinerek ifade etmek isterim ki: Bu terör karşısında hem milletimiz birlik, beraberlik içerisinde bütünleşmiş hem de gerekli tepkiyi milletin kahir ekseriyeti ortaya koymuştur. Bu bakımdan, önümüzdeki dönemde özellikle az evvel de ifade edildiği için ben de teyiden söylemek isterim: Özellikle siyonizmin arzımevut planlarının adım adım gerçekleştirilmeye çalışıldığı, bunun sonuçlarının da alınmaya başlandığı bu dönemde biz Türk milleti olarak hep beraber güçlü bir şekilde birlik, beraberlik tablosunu ortaya koymak zorundayız. Terörün olmadığı, terörün tamamıyla Türkiye'nin gündeminden kalktığı bir Türkiye'yi kurmak da Türkiye Büyük Millet Meclisinin vazifesidir. Bunun için siyasi farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak bu konudaki ortak zemini tahkim etmek mecburiyetindeyiz. Başından itibaren söylediğimiz bir şey de şudur: Terörün ortadan kalkması için önemli görev de siyasi partilerimizin üzerine düşüyor çünkü dünyanın hiçbir yerinde bir eli sandıkta, bir eli silahta siyaset olmaz. Siyasi partilerimizin tamamının terörle arasına mesafe koyması ve bu çerçevede Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne ve milletimizin geleceğine kasteden terör örgütlerine, sadece terör örgütlerine değil, onların arkasındaki siyasi zihniyete karşı da ortak bir zeminde buluşmamız gerekmektedir. Şunu biliyoruz: Terör eğer birkaç bin terör örgütü mensubundan ibaret olsaydı şimdiye kadar çoktan bitirilirdi. Terörün arkasında kimlerin hangi amaçlarla ne destekler verdiğini, sadece bizim bölgemiz için değil, dünyanın dört bir tarafında bu ülkelerin terör örgütlerine nasıl destek vererek siyasi dizaynlar yaptığını biliyoruz. Bizim bu oyunu çevirmemiz, tersine döndürmemiz ve kendi içimizde birliği, bütünlüğü sağlamamız gerekir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bunun yolu da Türkiye'de etnik, mezhebî, siyasi, felsefi, yaşam tarzı bakımından bütün farklılıkları bir tarafa bırakmak ve aynı milletin fertleri olduğumuz bilinciyle, aynı medeniyetin, aynı coğrafyanın insanları olduğumuz bilinciyle Türkiye Cumhuriyeti'ne sıkı sıkıya sarılmamızdır. Bu çerçevede, yine bu salonda bulunan herkes biliyor ki terör örgütlerinin sırtını sıvazlayanlar, terörü bir dış politika kartı hâline getirenler, esasında bu memlekette ve birçok çevre ülkede iki fay hattı üzerinden hareket etmeyi kendileri için bir siyasi hedef olarak görüyorlar. Bunlardan birincisi, etnik farklılıklar üzerinden ayrışmaların sağlanması; ikincisi ise mezhep farklılıkları üzerinden ayrışmaların ortaya konulmasıdır. Bu dönemde biliyoruz ki her kim mezhep ya da etnik farklılıklar üzerinden ayrışmayı ortaya koyuyorsa hiç şüphesiz emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor demektir. Bu anlayışla, bu bakış açısı içerisinde, gerçekten bu önümüzdeki hassas dönemde millî birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmek için farklılıklarımızı zenginlik aracı olarak görecek ve inşallah, Türkiye Cumhuriyeti'ni 2'nci asrında çok daha kuvvetli bir noktaya hep beraber taşıyacağız.
Ben, bu vesileyle, bu tartışmalara katılan, gerçekten olumlu, olgun bir tartışma sürdüren Komisyonumuzun değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.