Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 20 .11.2024 |
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; hepinizi hürmetle saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Tabii, yemek saati yaklaştı, bugün gergin bir ortamda başladık, onun için, germeden ben de birkaç hususu arz etmeye çalışacağım.
Güzel bir kuşe kâğıda baskı, pembe tablo hazırlanmış, Bakanlığın iş gidişatına ilişkin bazı şekiller verilmiş ama gönül isterdi ki mesela son bir yıl içerisinde maaşı 70-80 bin lira olan 59 polis memuru intihar etmiş; bunlarla ilgili bir açıklama yapılsın. Gelir düzeyi bu kadar yüksek, çoğu da çift maaş alan ailelerin fertleri hangi bir mobbinge, hangi bir çalışma ortamına maruz kalmış da intihar etmiş; buna benzer bir sorunun cevabı yok.
Ayrıca, kamuoyuna sıkça yansıyan polislerin, Emniyet mensuplarının mesai saatlerinin düzensizliğine ilişkin, hafta sonu, bayram, tatil vesaire çalışmalarına yönelik sorunları da aynı şekilde maalesef gündemde yok.
Bunun dışında, yine, kamuoyunda sıkça konuşulan 2'nci şark hizmeti meselesi; madem bu kadar büyük bir tepki var, pekâlâ buna bir çözüm bulunabilir, sayı yeterli değilse belki ilk görev süresi uzatılabilir ama bunu ileriki yaşlarda, hele çocuğu lise çağındaki, üniversite çağındaki, tam sınavlara hazırlık aşamasındaki Emniyet mensuplarının böyle bir duruma maruz kalması doğru değil. İleriki yaşlarda insanlar tek yaşamak zorunda kalıyor, bunun da gündeme getirilmesinde yarar olduğunu belirtmek isterim.
Bunun dışında, Meclise şu anda gelen kanun teklifinde kantinlerin işletilmesine dair, kantinlerin elektrik faturasının nasıl belirleneceğine dair bir madde var. Bu kadar çok ayrıntıya girilmişken esas konuların da göz ardı edilmesini anlamak mümkün değil.
Burada benim arz etmek istediğim başka bir husus, polis teşkilatının zorba güç olarak lanse edilmeye çalışılması. Bir taraftan kayyumla ilgili meseleler sıkça konuşuldu. Burada, evet, idari bir tasarrufla belki hata olarak karar alınmış olabilir ama buna uygulama esnasında güç kullanılmasaydı -mesela milletvekillerinin belediyeye girişine engel olmak gibi- sıradan, basit bir hadiseyle hedef hâline gelinmezdi. Bu noktada da keza, Filistin eylemleri sıkça gündemde. Malum olduğu üzere, çoğuna şahit olduğumuz, Filistin'de yaşanan katliama seyirci kalmayan, duyarlı vatandaşlarımızın protestosuna şiddet kullanılarak, cop kullanılarak... Zaman zaman belki başka gerekçelerle, içlerine yasa dışı birilerinin karıştığı gibi sebepler sunulabilir ama o, duyarlı vatandaşlarımın suçu değil. Emniyetin görevi oradaki o tür insanların bulunmasına önceden tedbir almak ama bu, masum duygularla, insani duyarlılıkla yapılan protestolara şiddet kullanılması asla kabul edilemez. Zaten oradaki insanları kendi hallerine bıraksanız slogan atıp, konuşup bir yarım saat sonra, bir saat sonra dağılacaklar ama bu şiddet kullanılması asla makul değil.
Yine, MOBESE'lerle ilgili bir başka hususu arz etmek isterim: Bütün şehirlerin giriş ve çıkışlarına 15 Temmuzun etkisiyle bir şekilde MOBESE kondu. Pek çok MOBESE noktası biliyoruz ki büyük oranda suçlu yakalayan bir yer değil. Bir taraftan MOBESE var, bir taraftan PTS'ler var; kontrol noktalarının görevini hem PTS'ler hem de MOBESE'ler yerine getiriyor. Özellikle de bazı şehir girişlerinde -şehrin girişinde olduğu için- ani fren yaptırarak pek çok defa, özellikle de mesai saatlerinin bitiminde trafik kazalarına neden oluyor; otobanda hızla akan trafik bir anda kesiliyor. Adana'nın hem girişinde hem çıkışında, Antakya'nın girişinde... Artık âdeta polis devletiyle yaşandığı gibi bir imaja kapılıyoruz. Artık Emniyet teşkilatı, verilen bilgilerden anlaşıldığına göre, hayli güçlü; tüm suçluları, herkesi her yerde yakalıyor; plakaları tanıyor, MOBESE'yi görüyor. Yeni bir kontrol noktası oluşturmak sadece insanlara eziyet; mesai bitişlerinde hem trafik kazasına hem de insanların daha keşmekeşte yaşamasına neden oluyor.
Yasa içerisinde, yine, çakarlıdan bahsedildi. Burada şunu belirtmek isterim: Bildiğimiz veriye göre, eski milletvekili sayısı 2.650; bunların çoğunluğu da son yedi sekiz dönemdir AK PARTİ yönetimde olduğu için AK PARTİ'li milletvekilleri. Siz çakarı yasaklıyorsunuz ama çakar almak için de -eşi milletvekili- gidiyor, koruma kararı çıkarıyor, devlete maliyeti daha fazla artıyor. Bir yönetmelikle -basit, kantinden daha kolay bir iş- eski milletvekillerine birer tane koruma tahsisli araç verilebilir. Bu çözülsün ki memur masrafından düşülmüş olsun, hiç kimse gidip koruma kararı almak zorunda kalmasın.
Bunun dışında, bir de pek çok iş adamının sırf, özellikle İstanbul trafiğinden kurtulmak için koruma kararı aldığını biliyoruz; bu insanlara vergi getirilmeli yani yıllık 5 milyon lira vergi ödeyen bir kimse ancak koruma kararı aldırabilmeli. 5 milyon lira da herhâlde 5 personelin bir yıllık toplam gideridir.
Evet, bunun dışında, burada arz etmek istediğim başka bir husus, lüks araç, saltanat görüntüsü; bu da doğru değil. Evet, Emniyet teşkilatı Clio'ya binmesin, biraz kaliteli araçlara binsin ama zaten halkımızda siyah araçlara karşı, makam araçlarına karşı büyük bir tepki var; sırf düşman çatlatırcasına kaç milyonluk araçlarla boy göstermek de bu tepkinin daha fazla şiddetlenmesine neden oluyor. El koyduğunuz araç varsa satın, gelirini başka yerlerde kullanın. Yani illa da çok sportif, bilmem kaç milyonluk araçlarla Emniyet teşkilatının boy göstermesi ne devleti güçlendirir ne vatandaşın devlete sempatisini sağlar, sadece komik olmaktan öteye gitmez. "10 milyonluk araçla giden adam ay sonu maaşını yetiremediği için intihar ediyor." derler, adama gülerler.
Bunun dışında, son olarak, -Sayın Bakanın bilgisi dışında gerçekleştiğini tahmin ettiğim için- yani Sayın Bakanın hesabının biraz daha ciddi olması, "Şu operasyonu yaptı, bu operasyonu yaptı." şeklinde bazı ciddiyetten uzaklaştıracak trolvari paylaşımlar Bakanlık adına yapılmasa daha uygun olur diye düşünüyorum.
Bunun dışında, bir başka arz etmek istediğim husus: Mücadele edilecek çok önemli şeyler var. Şu anda ülkemiz dünyada uyuşturucu ticaretinin döngü noktası hâline geldi. Her geçen gün "Yeni bulduğumuz uyuşturucu rakamı artıyor." demek, evet, Emniyetin işini yaptığını ama toplumun daha çok kötüye gittiğini gösteriyor. Uğraşılacaksa bunlarla uğraşılmalı.
Ve yine, pek çok suç kaydı olan birisi defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılıyor, sonra cinayet işleniyor. Sanki bir maharetmiş gibi "Biz yakalamıştık, kaydı var." diye teşhir ediliyor. Hâlbuki, buna yönelik bir düzenleme yapılmalı. Bir insan herhangi bir cinayet ve benzeri suçtan 1 defa gözaltına alınmışsa, 2'nci defa serbest bırakılmamalı. Yüz kızartıcı suçlardan ki onlarca defa gözaltına alınmış, bırakılmış yani bunu siz düzelteceksiniz. Varsa bir problem, Meclise gönderilen dosyadaki kanıtıyla beraber bu maddeyi de ekleyeceksiniz ki böyle bir hadiseye mahal verilmesin.
Radarla ilgili de yani ciddi bir problem var. Ehliyet meselesi, keza... Emniyet teşkilatı tabii ki trafik kontrolleri için radar kuruyor ama bizim kurduğumuz bu radarlar suç önlemeye yönelik olmalı, vatandaşı tuzağa düşürmeye yönelik olmamalı. Şehirlerin giriş ve çıkışlarında şehirler arası yol diye gidiyorsunuz, vatandaşımız gidiyor "Buranın hakkı 110." diyerek ama "Hayır, burası bir geçittir, burası yerleşim yeridir." diyerek Emniyet âdeta pusu kurarcasına orada insanlara ceza yazıyor. Yapılan bu tür icraatlar halkın daha çok kinlenmesine neden oluyor. Bu konuda da daha sağlıklı bir çözüm getirilmeli.
1,5 milyon vatandaşımız ehliyetine el konulmasıyla karşı karşıya, bunların içerisinde uyuşturucu müptelası, aşırı alkol gibi veya ölüme sebebiyet vermiş olanlar hariç, bu insanlara büyük cezalar radarlardan gelmiş. Nasıl radardan gelmiş? 110'la giderken size birdenbire önünüze bir tabela konulmuş, burada sürat 70'e düşmüş, Emniyet mensubu da işte 82'yle geçen bir adama şehirler arası yolda ceza yazıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çalışkan, teşekkür ediyorum.
Toparlayın lütfen.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Bunun özellikle de tekrar düzenlenmesi, ehliyet mağduru vatandaşlarımıza da bu konuda...
Son husus da göçle ilgili. Evet, devlet görevlisi görevini kanunlara uyarak yapar, kamuoyu baskısıyla hareket etmez. Bir gün kamuoyunda yabancılara yönelik tepki artıyor, ertesi gün sınır dışı... Bakın, şu anda Adana'da, Hatay'da, Gaziantep'te ciddi olarak haksız, hukuksuz, kanunsuz, insanlık dışı şekilde sınır dışı eylemi uygulanıyor. Sabah vatandaş evden çıkmış, işine gidiyor, akşam dönemeyebiliyor. Evet, yabancının da suçu olabilir ama bu kadar hızlı olmamalı. Sırf kamuoyu baskısından çekinerek, sırf Suriyeliler fazla diye, birileri tepki gösteriyor diyerek tuttuğunuzu atamazsınız sınır kapısından.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)