| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı (1/596) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 17 .02.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sayın Başkan, kurulumuzun çok değerli üyeleri, sivil toplum kuruluşlarımızın ve ilgili kamu kuruluşlarımızın çok değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli olarak şunu ifade etmek istiyorum: Aslında konuşmamda kısmen değindim ama biraz daha detaylıca konuyu açmamda yarar olduğunu düşünüyorum. Birincisi: Bu yasa tasarısının evveliyatına baktığımızda aslında biraz önce sivil toplum kuruluşumuzun temsilcileri de ifade ettiler, 2009 yılında, 2010 yılında kapsamlı çalışmalar yapılmış, bu çalışmaların hepsini biz biliyoruz ve bu çalışmalar neticesinde hatta burada, aşağı yukarı 39 civarında sivil toplum kuruluşumuzun görüşleri alınmış o dönemde ve bu görüşlerin tamamı elbette değerlendirildi, bunları özellikle ifade etmek istiyorum.
Tasarıya son şeklini verirken birincisi, biraz önce ifade edilen birçok milletvekilimiz, Komisyon üyemiz ve sivil toplum kuruluşlarımız tarafından ifade edilen Paris Prensiplerinin dikkate alınması hususu. Evet, Paris Prensipleri dikkate alınmıştır, hatta Paris Prensiplerindeki her bir maddeyle bizim ilgili kanun tasarımızdaki maddenin nasıl ve ne şekilde karşılık geldiği konusun baştan aşağı gözden geçirilmiştir.
İki: Avrupa Birliği müktesebatı dikkate alındı. Avrupa Birliği müktesebatına baktığımızda özellikle, ayrımcılıkla ilgili tek bir direktifin olmadığını görüyoruz, farklı direktifler söz konusu. İşte, istihdama yönelik direktif var, diğer alanlara yönelik direktifler var, dolayısıyla, farklı direktiflerin olduğunu görüyoruz.
Üçüncüsü: Biz özellikle, reformlara yönelik çalışmalar yürütürken beş ülkeyi, başta Avrupa Birliği müktesebatı, ikincisi de bu beş ülkeyi yani altı temel alanı esas alıyoruz. Beş ülkedeki uygulamalar nasıl ve ne şekildedir, bunlara bakıyoruz. Hangi ülkeler bunlar? Kıta Avrupası'ndan Fransa, Almanya'yı aldık, İngiltere'yi, Birleşik Krallık'ı aldık, farklı bir yaklaşım, model izlemesi yöntemiyle, bu Kıta Avrupası ve Birleşik Krallık'ın bir karışımı olabilecek Hollanda'yı aldık ve Kuzey Avrupa'dan da İsveç'i aldık, bu beş ülkedeki düzenlemeleri baştan aşağı inceledik. Şunu çok açıklıkla buradan ifade ediyorum değerli arkadaşlar: Bu beş ülkedeki insan hakları ve ayrımcılıkla mücadeleye yönelik mevcut olan tasarılardan daha güçlü bir tasarıdır. 150 kişilik ekip, "Bu 150 kişiyle mi bu işler yapılacak?" deniliyor, 7-8 kişi çalışan kurumlar var, bunu özellikle söyleyeyim. Elbette 50-60 civarında çalışan Avrupa'da... Nüfus önemli, evet, nüfusu bize yakın ülkelerde genellikle 40-50, bilemediniz, maksimum 60 bandında. Bunların personel yapılarına da baktık ama 150 kişilik bir kadro oluşturuyoruz burada. Bu kadroyu oluştururken de mümkün olduğu ölçüde esnek bir yapı olmasını da arzu ettik. Aslında tasarının bütününe baktığınızda biz bu tasarıyı konuşurken şunu söyledik: Gerçekten yasalar önemli, anayasa önemli, anayasaya, yasaya yazacağınız maddeler, hususlar, bunların hepsi önemli ama hepsinden önemlisi -belki Metin Bey, herhâlde siz söylediniz- insanın zihniyeti, kafa yapısı, bu çok önemli. Siz dünyanın en güzel anayasasını yapsanız, dünyanın en güzel kanunlarını yapsanız da eğer sizin zihniyetiniz, sizin anlayışınız gerçekten insan haklarını özümsememişse buradan çok fazla bir netice alamazsınız. O nedenle, burada esas önemli olanın insan haklarının gerçekten özümsenmesi, ayrımcılığın ne kadar iğrenme verici bir husus olduğunun herkes tarafından benimsenmesi ve bu anlayışın tesis edilmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyorum ve bu nedenledir ki biz bu tasarıyı dikkate alırken şunu söyledik: Mümkün olduğu ölçüde... Hanımefendi ifade etti, Şenal Hanım, "Ayrımcılıkla ilgili tanımınız yok." dedi. Şimdi, biz buna baktık, Avrupa Birliği Direktifi kendine göre bir tanım yapmış, tanım da şu açıkçası, orada da işte, ırk, renk, dil vesaire gibi ayrımcılığın temellerini ifade eden hususları koymuşlar. Birleşmiş Milletlerinkine bakıyorsunuz, biraz daha farklı bir yapıda, farklı türde tanım yapanlar var. Biz öyle bir yapı oluşturalım, öyle bir kurum oluşturalım ki bu kurum mümkün olduğu ölçüde esnek bir yapıda olsun, kurulun kendi içerisinde karar alabilecek mekanizmaları olsun, rahat bırakalım insanları. Aslında biz alanı genişletiyoruz, daraltmıyoruz orada ve burada biz bu ülkelere baktığımızda, bakın, çok sayıda arkadaşımızdan eleştiri geldi, hepsine saygı gösteriyorum, bu sadece şunu gösteriyor: Sizlerin gerçekten insan haklarına olan ilginiz, bağlılığınız, bu konunun ne kadar hassas olduğunu ifadeler, onun için, çok teşekkür ediyorum. Ama şunu da sizlerle paylaşmak zorundayım: Bakınız, biz bu beş ülkeyi inceledik; Hollanda, şimdi, dendi ki arkadaşlarımız tarafından, şu ifade edildi: "Efendim, ayrımcılık bir ayrı kurum olsun, ayrımcılıkla ilgili bir kurumumuz olsun, insan haklarıyla ilgili bir kurumumuz olsun, işkenceyi önlemeye yönelik farklı bir kurumumuz olsun." Şimdi, biz bunu çok detaylı tartıştık kendi içimizde, olamaz mıydı? Olabilirdi ama öyle bir şey ki bunlar içi içe geçmiş olan hususlar. Yani siz insan hakları konusunu ayrımcılıktan çok fazla ayırt edemezsiniz ve siz iki farklı, üç farklı kurum oluşturduğunuz anda kurum kargaşası çıkacaktır, o diyecektir "Benim yetkim.", öbürü diyecektir "Benim yetkim." ve sorun ortada kalacaktır. Biz bunları tartıştık kendi içimizde, yoksa ilave bir kurum niye oluşturmayalım, bizim için niye bir sakınca olsun? Bunların hepsini yapabiliriz, yapmamızda da bir sakınca yok ama biz özellikle, diğer ülkelerin, bakın, üç önemli ülke, Birleşik Krallık, Fransa ve Hollanda; bunların tasarıları hazırlanırken yazılmış olan gerekçelerine de baktık arkadaşlar. Bu üç ülke de -iki Kıta Avrupası, bir de Birleşik Krallık- özellikle ayrımcılıkla, insan haklarıyla ilgili meselenin, konuların aynı kurum altında olmasının önemine çok fazla sayıda vurgu yapmışlar ve bunun gerekçelerini anlatmışlar. Bize bunlar makul geldi ve biz bu çalışmaları gördükten sonra -şunu da ifade edeyim- açıkçası kanun tasarısı çalışmalarına geçmeden önce biz bu beş ülkedeki yapıları, artı, Avrupa Birliği müktesebatı, bunların her birini teker teker Avrupa Birliği Bakanlığımız bize ayrıntılı olarak beş-altı saat süren bir oturumda bize sundu, bunların hepsini teker teker gözden geçirdik. Şimdi, bakıyoruz, Hollanda, Fransa ve Birleşik Krallık'ta ayrımcılık ve insan hakları kurumu beraber ve kurumsallaşmanın da bu ülkelerde daha iyi olduğunu görüyoruz, onu da ifade edeyim.
İNSAN HAKLARI ORTAK PLATFORMU GENEL KOORDİNATÖRÜ FERAY SALMAN - Ne açıdan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şu açıdan: Eğer sizde köklü bir kurumsallaşma olmazsa yani işte, adı, İnsan Hakları ve Ayrımcılık Kurumu olur ama siz eğer gerçekten o kurumun hakkını veremiyorsanız istediğiniz kadar çok iyi düzenlemeniz olsun, çok iyi kanunlarınız, yasalarınız olsun... Ama biz şunu vermeye çalıştık: Bu esneklikten bahsetmiştim, biz mümkün olduğu ölçüde rahat bırakalım ve kurum kendi içerisinde etkin bir yapı oluştursun. Bakınız, aşağı yukarı üç dört yıldan beri bir sorun var, nedir sorun? İşte, personelle ilgili sıkıntılar var. Bunlar aşılmalıydı, şimdiye kadar aşılmalıydı, o bir eksiklik, bizim eksikliğimiz ve bunun da hesabı elbette... Neticede, bir eksiklikse, bir yanlışlıksa bunu da söylemekten hiçbir zaman çekinmeyiz. Ama şunu söylemek istiyorum: Şimdi, böyle bir yapı oluşturduğu zaman siz geniş bir alan sunuyorsunuz kurula.
Gelelim kurulun yapısına, şu eleştirildi: "Kurul üyeleri Hükûmet tarafından ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor." dendi. Şimdi, arkadaşlar, bakalım, dünya örneklerine bakalım, insan hakları konusunda, ayrımcılık konusunda gerçekten başarılı ülkelere bakalım, acaba kurul üyeleri kimler tarafından atanıyor? Örnek vereyim, şimdi, bu beş ülkeyi ele aldık ya, bu beş ülkeden bahsedeyim. Bakınız, Hollanda: Adalet ve Güvenlik Bakanının teklifi ve Kraliyetin onayıyla oluyor. Fransa: Ombudsmanı Cumhurbaşkanı atıyor, Başkanı yani, üyeleri ise ombudsman seçiyor. Birleşik Krallık, İngiltere: Devlet Bakanı atıyor, bizdeki belki Başbakan Yardımcılığına tekabül eden "state minister" dediğimiz "state minister" atıyor. Kimi? Kurul üyelerini, kurul başkanını ve kurul üyelerini. Şimdi, değerli arkadaşlar, burada önemli olan husus atamanın A veya B şahsı veya kurumu tarafından atanması değil, -ben Metin Bey'e katılıyorum- o atanan kişilerin gerçekten liyakat sahibi kişiler olması ve kurumu etkin olarak çalıştırması; mesele bu. İşte, biz bunu sağlamalıyız. Ama burada, efendim, işte, ayrımcılıkla ilgili kapsam belirtilirken şu kondu, bu kondu vesaire gibi birtakım eleştiriler de geldi, detaya girmek istemiyorum ama her maddede onun cevabını vereceğim, onunla ilgili maddelere şu anda girmek istemiyorum ama, özet olarak benim söylemek istediğim husus şu: Burada gerçekten hem Paris Sözleşmesi hem de AB müktesebatı ve ilgili diğer sözleşmelere baktığımızda bu sözleşmeleri dikkate alan bir yaklaşım içerisinde olduk.
Ha, burada şunu da ifade etmeliyim, özellikle cinsel yönelime yönelik olarak: Burada evet, böyle bir tavsiye kararı var ancak Avrupa içerisinde de şu anda bununla ilgili ciddi bir tartışma var. Biz Anayasa ve imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmeleri dikkate aldığımızda böyle bir terimin buraya konulmasının uygun olmayacağını da düşündük arkadaşlar, ben çok samimi olarak, açık olarak sizlerle de paylaşıyorum. Yani bunu şu açıdan söylüyorum: Biz toplumun bütününü kucaklamak zorundayız ve bu anlayış içerisinde de hareket etmek zorundayız. Ama inanın, çok samimi olarak ciddi mesai harcadık ve yapıyı öyle oluşturalım ki gerçekten kurum, kurul, oradaki arkadaşlarımız rahat hareket etsinler dedik. Dışarıdan uzman görebildikleri kişileri alabilsinler, uzman olarak görebildiklerini yüzde 10'a kadar alabilsinler dedik. İsterseniz onu yüzde 15'e de çıkarabiliriz ama daha fazla artırmamız kurumsallaşmayı zorlaştırır, onu da söyleyeyim.
Bu arada şu eleştiri geldi: "Efendim, meslek grupları yazılmıyor." Bilerek koymadık meslek gruplarını, ben mühendis olabilirim, siz de tıp doktorusunuz değil mi efendim? Metin Bey'in ilgi alanı tıp, şimdi, Metin Bey insan hakları konusunda otorite, ben mühendisim, bir başkası bir başka meslekten, illaki mesleği yazmamız anlamlı mı? Hiç de anlamlı değil. Yani şöyle: İşte, "Siyasal bilgiler fakültesi mezunu olacak, iktisat fakültesi mezunu olacak, hukuk fakültesi mezunu olacak." Bir insan mühendis olur ama çok iyi hukuki altyapısı vardır, insan hakları konusunda çok iyi bir uzmandır. Biz o nedenle şunu koyduk buraya, dedik ki: İnsan hakları konusunda, ayrımcılık konusunda, işkence konusunda bilgili, birikimli, deneyim sahibi insanlar arasından atanacak dedik, bu ifadeyi koyduk buraya, tasarımızda var ama meslek gruplarını saymadık. Saymamamızın temel nedeni: niye kısıtlayalım biz?
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Sayın Bakan, meslek gruplarının sayılması değil sorun ama, meslek kuruluşlarının kendi içlerinden, insan hakları alanında...
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Ona da geleceğim efendim, müsaade ederseniz, ona da geleceğim efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Bakan, mesela, niye on yıl koymuşsunuz? Bir genç giremeyecek mesela.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şu var Sezgin Bey, biz burada şunu düşündük, on değil de onu sekize de çekebiliriz, çok mesele değil ama buradaki kastımız şu: Deneyim sahibi olan birisi olsun dedik çünkü çok önemli kararlar verecekler yani verilen karar kişileri etkileyecek. Dolayısıyla, az çok deneyim sahibi olan birisi olsun diye düşündük. Yani burada istiyorsanız sekize çekebiliriz, çok mesele değil.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Gençler de deneyimli olabilir yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Ama tecrübesiz birinin de yanlış karar alabilme olasılığı var.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Milletvekili olabiliyor, bakan olabiliyor ama kurul üyesi olamıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Onları tartışırız.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Peki, Sayın Bakanım, sadece devlet memurları mı olabiliyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Hayır, hayır; özel kesimden, sivil toplum kuruluşlarından, hepsinden olabiliyor, öyle bir kısıdımız söz konusu değil.
Müsaade ederseniz ben bitirebilir miyim. Yani müsaade ederseniz, ben bitirebilirsem çok memnun olurum.
BAŞKAN - Müsaade edelim lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şimdi, burada tabii, kanun maddelerine çok girmek istemiyorum ama biraz önce kaldığım yerden devam etmek istiyorum. İnsan hakları alanında gerçekten deneyim sahibi, o alanda çalışmış, zamanını harcamış ve devlet memuru olmayan, devlet memuru prosedürüne girmeden doğrudan Kurul Başkanının, Kurulun alabileceği bir imkân getiriyoruz, başka bir kuruma verilen böyle bir yetki yok, bakın, bu yetkiyi veriyoruz. Niye veriyoruz? Çünkü gerçekten bu alanda uzman olan kişilerin burada istihdam edilmesi önemli ve istihdam edilmeli diye düşünüyoruz açıkçası.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yetkiyi veren de, atayan da aynı kişi olunca o sorun oradan çıkıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Bakın, dünya örneklerini...
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Verdiğiniz dünya örnekleri...
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Müsaade ederseniz anlatayım, ondan sonra sizi ben dinleyeceğim.
BAŞKAN - Arkadaşlar müsaade buyurur musunuz.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Ama Sayın Bakan, biz toplumsal yapısı ve kültürel farklılıkları çok farklı olan, Avrupa ülkelerinde çok farklı olan bir ülkeyiz. Bu sebeple de hani, Avrupa'dan örneklerini veriyorsunuz ama mutlaka kendi ülkemizin sorunlarını, kendi ülkemizin farklılıklarını ve...
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - İnsan haklarıyla ilgili her şey evrenseldir. Lütfen, önce bunda anlaşalım.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Mutlaka öyledir, onda bir tartışma yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - İnsan haklarıyla ilgili, demokratikleşmeyle ilgili her şey evrenseldir, ülkeye göre farklı uygulamaya giremezsiniz. Yani eğer siz her ülkeye göre bir insan hakları uygulamasını getirmeye kalkarsanız bu olmaz, evrensel olan neyse ona biz de sahip çıkmalıyız, diğer ülkeler de sahip çıkmalı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Sayın Tanal, müsaade ederseniz, sunuş insicamım da bozulmasın lütfen.
Şimdi, şunu ifade etti Sayın Tanal: "Hollanda örnek değil." Şimdi, değerli arkadaşlar, elbette her ülkenin farklı bir tutumu, yaklaşımı söz konusu olabilir, zaten buna da açık kapı var, onu da söyleyeyim ama biz beş ülkeyi aldığımız ifade ettik. Sadece bu İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna yönelik olarak değil, diğer reformlarımız için de bu ülkeleri baz alıyoruz, bu ülkelerdeki uygulamalara bakıyoruz. Takdir edersiniz ki her bir ülkeyi, AB ülkesini teker teker incelemeniz mümkün değil. Neye bakabileceksiniz? Bir, AB müktesebatına bakacaksınız; iki, bu seçeceğiniz belirli ülkelere, biz de bunu yaptık, yaptığımız şey bu. Almanya var, İngiltere var, Fransa var, İsveç var ve Hollanda var. Elbette Hollanda için bunu kullanabilirsiniz ama ben geneli için söylüyorum...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İsviçre'yi de alın, aynı şekilde, oradaki insan hakları ihlallerini de alın öyle karşılaştırın kurumları, doğrusu o olur.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Değerli arkadaşlar, mesele şu: Bakın, Avrupa Birliği alanında ben de uzun yıllar çalıştım, AB müktesebatı konusunda az çok deneyimi olan bir kişiyim, şunu söyleyeyim: Arkadaşlar, burada atamadan çok kullandıkları tabir nedir? Avrupa Birliğinin, Avrupa Birliği müktesebatının ve gelişmiş ülkelerin hepsinin ortaklaşa sahip olduğu bir değer vardır, işlevsel bağımsızlıktır. Yani ne diyorlar? "Functionally independent" diyorlar, değil mi? Yani "işlevsel bağımsızlık" diyorlar. Şimdi, hangi ülkeye bakarsanız bakın, siyasi otoriteler yapıyor atamaları, bunlar böyle. Yani burada bunları çok tartışıyoruz ama önemli olan o kurumdaki işlevsel bağımsızlıktır, o bağımsızlığın tesis edilmesidir. Bu noktada da evet, bir danışma konseyi oluşturuluyor burada. Elbette İnsan Hakları Kurulu üyelerimiz, sizler, ilgili kuruluşlar buranın üyesi olacaksınız. İşte, etkin çalışması gereken, gerçekten o kurumun eksiklikleri olduğunda, yanlış işler yaptığında çıkıp "Şunlar, şunlar yanlış, kurumun şu, şu, şu işleri mutlaka yapması gerekir." diye sesini yükseltmesi gereken işte o danışma kuruludur.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Nereye yükseltecek Bakanım, ben onu da bilmiyorum, kanunda öyle bir şey yok çünkü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şimdi, müsaade ederseniz diğer konulara, bazı maddelere yönelik Sayın Tanal'ın ve diğer arkadaşlarımızın eleştirileri oldu, maddeler bölümünde onların her birine teker teker cevap vereceğim ancak şunu da son olarak ifade etmek istiyorum: Bugün Almanya'da bırakın bir yaptırım uygulamayı, ayrımcılıkla mücadele, işkence konusu, veyahut insan hakları konusunda... Ki yok deniyor, oradaki Türk vatandaşlarımıza neler yapıldığını sizler biliyorsunuz arkadaşlar, yok diyorsunuz da evler yakıldı oralarda. Ayrımcılık yapılmıyor mu oradaki Türklere? İşe alırken "Sen Türk'sün" diye işe alıyorlar mı? Biz gittiğimiz zaman, o insanlarla konuştuğumuz zaman bu tür sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz, bunları dinliyoruz, oralarda da var bu tür sıkıntılar. Bakınız, Almanya'da bırakın yaptırımı, bırakın tavsiye vermeyi insan hakları ve ayrımcılıkla ilgili kurum/kurul sadece ve sadece danışmanlık yapıyor, sadece ve sadece danışmanlık yapıyor arkadaşlar, bunu da bilelim, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Yani sizin işte, AB'yi de böyle pembe tablolarla...
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Orada evler yakıldığında adalet tecelli ediyor.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Nerede ediyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Hangi adalet tecelli ediyor acaba?
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Burada katliamlar olduğu zaman aşımı da "Hayırlı olsun." diyor.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Almanya'yı nasıl savunuyorsunuz anlamıyorum.
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Almanya'yı savunmuyorum.
BAŞKAN - Sadece 2014 yılında... 82 cami yandı, hiçbirisinin faili şu anda ortada yok.
Müsaade edin, sözü bitirelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Şimdi, detaya girmek istemiyorum ama arkadaşlar, biz ancak -bu konularda gerçekten samimi olarak, çok samimi olarak söylüyorum- insan hakları alanında, ayrımcılık alanında samimi bir şekilde, tek ses olduğumuz zaman güçlü oluruz, buna inanıyorum ben, gönülden inanıyorum. Ama, efendim, "Şu kanunun şu maddesinde şu yazılmadı." veya "Şu kelime eksik." gibi şeyleri o maddeler gelince görüşümü ifade edeceğim ama inanın, bizim buradaki yaklaşımımız tamamıyla ensek bir yapı oluşturulması ve kuruma mümkün olduğu ölçüde geniş bir yetki verilmesi ki kurum etkin olsun, başarılı olsun, buradaki temel yaklaşımımız bu idi.
Ben hepinize çok teşekkür ediyorum efendim.
Diğer sorulara maddelerde cevap vereceğim efendim.