KOMİSYON KONUŞMASI

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Bakanlığımızın kıymetli bürokratları; Bakanlık için öngörülen 53 milyar 202 milyon 392 bin liralık bütçe kâğıt üzerinde büyük bir rakam ancak bütçenin büyüklüğünden ziyade bu kaynağın nereye ve nasıl harcanacağı esas meseledir. Ne yazık ki elimizdeki verilerle iktidarın bugüne kadar izlediği politikalar, bu konuda ciddi endişeler taşımamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Değerli milletvekilleri, kültür ve turizm, bir ülkenin yalnızca ekonomik kalkınmasını değil, aynı zamanda ulusal kimliğini ve uluslararası itibarını da şekillendiren hayati alanlardır ancak Türkiye bu alanlarda potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirememekte; aksine, günü kurtarmaya yönelik, sürdürülebilirlikten uzak politikalarla kaynaklarını heba etmektedir.

Ülkemizin zengin tarihi, kültürel mirası ve benzersiz coğrafyası büyük bir potansiyeli barındırıyor ancak bu potansiyeli koruyacak ve geleceğe taşıyacak kapsamlı bir strateji göremiyoruz. Kültürel miras alanlarımız, plansız restorasyon projeleri ve ilgisizlik nedeniyle ya zarar görmekte ya tamamen yok olmaktadır. Örneğin, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki alanlarımızın birçoğu, hem kültürel hem de doğal miras listesinde bulunan memleketim Denizli'deki Pamukkale, standartlara uygun olmayan koruma çalışmaları nedeniyle tehdit altındadır.

Kültür ve turizm politikaları yalnızca tarihî eserlerin korunmasıyla sınırlı kalmamalıdır. Sanatın ve sanatçının desteklenmesi, yerel kültürlerin yaşatılması ve kültürel çeşitliliğin korunması da önemli bir öncelik olmalıdır ancak mevcut politikalar bu alanlarda ciddi eksiklikler barındırmaktadır. Sanatçılar ekonomik sıkıntılar içinde bir şeyler üretmeye çalışırken Bakanlık bütçesinden bu alana ayrılan payın yetersiz olduğu ortadadır. Üstelik, desteklerin büyük bir kısmı liyakate değil, siyasi sadakate göre dağıtılmaktadır; bu durum, kültürel üretimi baltalamakta ve Türkiye'nin kültür sahnesindeki rekabet gücünü zayıflatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz turizm alanında dünya çapında bir marka olabilecek bir potansiyele sahiptir ancak ne yazık ki Türkiye turizmi, yalnızca düşük maliyetli tatil arayan yabancı turistlere hitap eden, plansız ve staratejisiz bir sektör olarak yönetilmektedir. Bugün, Türkiye'de turizm, Türk vatandaşlarının erişemediği bir lüks hâline gelmiştir. Kendi vatandaşlarımız tatillerini Yunanistan'da, Bulgaristan'da veya diğer ülkelerde geçirmeyi tercih ediyor. Neden mi? Çünkü orada daha uygun fiyatlarla daha kaliteli hizmet alabiliyorlar. Bu tablo, hem ülkemizdeki yaşam maliyetlerinin artışını hem de turizm sektörünün yalnızca yabancı turistlere odaklanarak yerli halkı göz ardı ettiğini açıkça göstermektedir.

Öte yandan, turizm sektörü sürdürülebilirlikten uzak bir şekilde yönetilmektedir. Çevreye zarar veren otel projeleri, plansız yapılaşma ve doğal alanların tahribi, kısa vadeli kazanç uğruna geleceğimizi tehlikeye atmaktadır. Bu politikasızlık sadece çevreye değil ülkemizin uzun vadeli turizm potansiyelini de yok etmektedir.

Değerli milletvekilleri, turizm sektörünün yükünü omuzlayan asıl aktörler yerel yönetimlerdir ancak yerel yönetimler merkezî Hükûmetten yeterli destek alamamakta, kaynak sıkıntısı içinde turizme katkı sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle, geçen aylarda bir kanun teklifi vermiştim, teklifimizin amacı "turizm vergisi" adı altında ek bir konaklama vergisi getirerek yerel yönetimlerin gelirlerini artırmak ve bu gelirlerin turizm altyapısına yatırılmasını sağlamaktı ancak iktidar bu teklifi dikkate dahi almadı çünkü özellikle turizm sektöründe, turizm sezonunda altyapıların kaldıramadığını hepimiz bilmekteyiz. Belki de silsileyle sizlere kadar ulaştırılamamış olabilir, konuşmamdan sonra Alpaslan Bey vasıtasıyla sizlere ileteyim çünkü iktidar yerel yönetimlerin güçlenmesini istememekte, onların eli kolu bağlı bir şekilde kalmasını tercih etmektedir. Bu anlayış hem yerel yönetimlere hem de turizm sektörüne zarar vermektedir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin kullanımında dikkatimizi çeken bir diğer sorun kaynakların siyasi ayrımcılık gözetilerek dağıtılmasıdır. Örneğin, yerel yönetimlerde yapılacak desteklerde Bakanlık açıkça parti ayrımı yapmakta, muhalefet belediyelerini yok saymaktadır. Kültür ve turizm projelerinde verilen desteklerde benzer bir tabloyla karşılaşmaktayız. Bu durum ülkemizin kalkınma potansiyelini engellemektedir. Turizm yalnızca ekonomik bir faaliyet değildir, aynı zamanda diplomatik bir araçtır. Ülkemizi ziyaret eden her turist ülkemizin kültürünü, insanını ve değerlerini tanıtır ancak iktidar bu diplomatik fırsatı değerlendirmek yerine yalnızca döviz kaynaklarına odaklanmaktadır. Örneğin, ülkemizin dünya tanıtımı için yapılan tanıtım harcamaları yüksek maliyetlere rağmen etkisiz kalmakta, turist başına düşen harcama oranı giderek azalmaktadır. Türkiye'de turizm stratejisi yalnızca daha fazla turist çekmek üzerine değil turistlerin daha uzun süre kalmasını, daha fazla harcama yapmasını sağlamak üzerine kurulmalıdır ancak mevcut politikalar bu hedeflerden uzaktır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı 2025 bütçesi bu alanlarda reform yapma fırsatını içinde barındırmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)