KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Bakan, değerli misafirler, Değerli Komisyon üyeleri, basın emekçileri, danışman arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben Google'ın algoritma değişikliğiyle başlayayım, konuyla ilgili bilginiz var, sizin de açıklamanız oldu. Bu algoritma değişikliği bağımsız haber sitelerinin görünürlüğünü bayağı düşürmüş durumda. Bununla ilgili olarak trafiğin yüzde 80 kadar azaldığı söyleniyor. Bu durumdan mağdurlar. Tabii, Google Türkiye'nin herhangi bir bilgilendirme yapmadan, bu konuya dair bu sitelerin hazırlığı olmadan bunun gerçekleşmiş olması yani şeffaflıktan uzak bir tavır sergilemesi de başka bir konu. Google Türkiye'yle aranızdaki iletişim nasıl, açıkçası bilmiyoruz ama sizin de sanırım bu konuyla ilgili bir bilginiz yoktu çünkü Google Türkiye'nin size de aktardığı "Bizim de bilgimiz yoktu." şeklinde. Tabii, Google en büyük arama motorlarından biri ve istediği haberin yayınlanması noktasında bir sansürü bu kadar fütursuzca gerçekleştirebilecek bir güce sahip oluyor olması bizim açımızdan -güvenlik stratejisi bakımından söylüyorum- ciddi bir açık oluşturmuyor mu; öncelikle bunu da sormak isterim. Yani bir gün kalktığımız zaman belki de dünyanın öbür tarafındaki bir gücün Türkiye halkları açısından görmek istemedikleri haberleri göstermedikleri ya da kendi algı yönetimleri açısından görünmesini öncelikli kılmak istedikleri haberleri de ön plana çıkardıkları bir durumla acaba karşı karşıya kalır mıyız, kalmaz mıyız? Bu sizin açınızdan bir güvenlik endişesi yaratmıyor mu diye sormak isterim. Siz görüştüğünüzü belirttiniz, bu görüşmeden sonra size bir geri dönüş oldu mu? Bu konuda herhangi bir girişimde bulunacak mısınız ve şeffaflıktan uzak bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz? Biliyorsunuz, birçok bağımsız haber sitesi Google reklamlarıyla ayakta kalmaya çalışıyor bu teknoloji içerisinde kendilerini var etmeyle ilgili ve bu buradan doğru can sularının da kesilmiş olması söz konusu olacak. Aslında, habere ulaşma ve toplumun haber alma hakkıyla ilgili de ciddi anlamda bir sansür değil midir? Bu konuda sizden cevaplar bekliyoruz, nasıl bir girişimde bulunacağınızı da merak ediyoruz. Google Türkiye'ye bir yaptırım uygulama noktasında sizin bu konuyla ilgili herhangi bir gücünüz yok mu? Sayın Bakan, şimdi, motorlu kara taşıtları sürekli olarak artıyor Türkiye'de, bu nereye varacak? Şimdi, 2053 net sıfır emisyon hedefinden bahsediliyor, Enerji Bakanı da geldiğinde 2053 net sıfır emisyondan bahsetti fakat fosil yakıtlarla ilgili ithalatın da çok yüksek olduğunu hâlâ görüyoruz; burada da bir azalma yok, kara taşıtları da sürekli artıyor. Şöyle bir göz gezdirdim ben, TÜİK'in verisi var, 2024 yılı 21 Ağustosta yayımlanmış, 30 milyonu geçmiş trafiğe kayıtlı taşıt sayısı. Şimdi, burada trafikten men edilen taşıt sayısı ne kadar diye 2023 verilerine baktım; 232 bin taşıdın kaydı yapılırken men edilen sayısı da 2.556, böyle bir oran var, arada bir oran. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu trafiğe çıkan taşıtların çoğu benzinli ve dizel taşıtlar; mesela, işte, 2023 Ocak-Temmuz arası sayıya baktığınızda, 530.778 araç deniliyor; bunların 357 bini benzinli, yaklaşık 101 bin taşıt da dizel olarak geçiyor. Hadi sıfır emisyondan vazgeçtik, bu kadar yüksek bir taşıt yükünü bu ülke ileriki dönemlerde nasıl kaldıracak? Şimdi, şöyle, taşıtlardan bahsetmişken siz trafik güvenliğiyle ilgili bir veri sundunuz, bu veriniz de şöyle: "Trafik güvenliğinde çok önemli gelişmeler sağladık, 100 milyon taşıt kilometre başına hayatını kaybeden kişi sayısında yüzde 77'lik bir azalma olmuştur." dediniz. Şimdi, burada TÜİK başka bir şey söylüyor ya da buradaki verileriniz sanki hani yaşamını kaybedenlerin sayısının azaldığını ifade eder noktada bir algı yaratıyor; doğru da olabilir bu veri üzerinden, rakamlar çünkü biliyorsunuz, istatistik ve rakamlar fakat TÜİK niye şöyle diyor, 2023 yılı için toplam kaza sayısını 1 milyon 314 bin olarak söylemiş. Buradaki ölümlü, yaralanmalı kaza sayısı ise 235 bin; son on bir yılın en yüksek rakamı, bir önceki yıl 197 bin. Toplam ölüm sayısını da 6.548 olarak söylemiş; TÜİK'in 2023 rakamları bunlar ve yine, artan bir oranda, son beş yıl içerisindeki en yüksek rakam. Yaralı sayısını da 350 bin olarak vermiş; şimdi, 350 bin rakamı da yine son on bir yılın en yüksek rakamı, bir önceki yıl 280 bindi bu rakam yani son yıl içerisinde yaralı sayısında 70 bin fazlalık var. Burada, tabii, şöyle bir paralellik kurdum ben: Biliyorsunuz, artık piyasaya çıkan araçların güvenlikle ilgili önlemleri daha güçlü yani araçlardaki teknik kabiliyetler daha yüksek ve aslında, bu ölümlü kaza sayısının azalması -kaza olmuyordan öte- araçlardaki güvenliğin artmış olmasından kaynaklanıyor gibi geldi bana çünkü yaralı sayısı çok çok daha fazla önceki dönemlere göre; aslında ölümlü kazalar bunlar fakat taşıtlardan kaynaklı korunaklılık bu ölüm sayılarını düşürmüş gibi duruyor çünkü yaralıların sayısı oldukça fazla görünüyor. Şimdi, yayalar ne durumda burada? Yayaları hiç görmüyoruz; motosikletliler, bisikletliler, elektrikli skuterler; yayalar için yaya geçitleri yok, üst geçitler çok az ve bu ölümlü kazaların büyük bir oranı da... TÜİK buraya "incinebilir yol kullanıcıları" diye belirtmiş, ben "risk grupları" olarak adlandırmayı tercih ederim; onların incinebilir değil, aslında güvenlikli olmayan, kamusal güvenliğe sahip olmayan bir ulaşım politikası ve siyaseti yüzünden aslında incindikleri görüşündeyim. Bu oran da çok yüksek görünüyor yayalarda ve motosikletlilerde; bu konu da önemli diye düşünüyorum. Şimdi, neden hep trafik kazaları... Bir kaza oldu en son, böyle başladım sözüme, 9 Ağustosta Ankara Polatlı'da kentin bir ucundan diğer ucuna... Büyük şehirler biliyorsunuz diğer kentlerden çokça yolcu çekiyorlar sürekli olarak, birçok konuyla ilgili insanlar ihtiyaçları için bu kentlere gitmek zorundalar ve kazalar gerçekleşebiliyor. Bunlardan bir tanesi de Ağrı-İzmir seferini yapmak zorunda kalan bir otobüsün Ankara Polatlı'da köprü ayağına çarpması sonucunda gerçekleşmişti. Orada 11 kişi yaşamını yitirmişti. Şimdi, "Bu kaza niye oldu?" diye baktığımız zaman aslında TÜİK verileri diyor ki: Bu kazaların yaklaşık binde 3 kadarı Karayollarının sorumluluğuyla ilgili yani yoldan kaynaklandı veya vesaire gibi, geri kalanların büyük çoğunluğunu sürücü hatasına bağlamış; ne kadar güzel. Bu bir sorumsuzluk değil midir Sayın Bakan? Bu kadar yoğun bir şekilde kazalar direkt sürücü hatalarına bağlanıyorsa "Buradakinin en azından kök nedenleri nedir?" diye o zaman bakmak gerekmiyor mu eğer bu kazalar artıyor ve ölüm sayıları da yükseliyorsa? Şimdi, İzmir'de yaklaşık 100 bin Ağrılı yaşıyor fakat Ağrı'dan İzmir'e gitmek için alternatif seyahat seçeneklerine baktığımızda tren var mı? Yok. Peki, Ağrı'dan İzmir'e direkt uçak seferleri var mı? Maalesef yok. Yani siz otobüsle gitmek zorundasınız ve kazada hayatını kaybedenlerden bazıları taziye için gitmek zorunda kalmışlardı. Yani yaşamlarında sıra dışı bir olay gerçekleşiyor, o sıra dışılık yüzünden bir an kendinizi yolda buluyorsunuz ve yaşamınızı kaybediyorsunuz. Aslında yolunda gitmeyen şey bir taziyeye gitmek zorunda kalmanız, sizin kendinizi bu konuda o an hazırlıksız olarak yola çıkmak zorunda hissetmeniz ve yaşamınıza mal oluyor. Ama uçak olmuş olsaydı, uçak seferi olmuş olsaydı, o iki gün içerisinde uçak seferine ulaşabilmiş olsalardı... Şimdi, burada kendinize dair bir sorumluluk hissetmiyor olmanızı anlayamıyorum. Burada yolcunun kendisini, ihtiyaçları doğrultusunda gerekliliklerle ilgili kamusal alandan destek bulmadığı bir sistemi nasıl kabul edebiliriz? Bunu nasıl bize dayatabilirsiniz? Çünkü "ulaşım hakkı" diye bir şey var Sayın Bakan, ulaşım hakkı önemli bir hak. Niye önemli bir hak? Çünkü sizi toplumsallaştıran şey aynı zamanda ulaşım, çalışma hayatına sizi katan şey ulaşım yani sağlıktan eğitime kadar birçok konu aslında ulaşım hakkıyla ilgili ve yaşam hakkı aynı zamanda ve aynı zamanda da kamusal hak. Şimdi, bu kamusal hakkı eğer siz piyasaya terk ederseniz... O gün, o kaza olduktan sonra size bir soru sorduk, dedik ki: Neden böyle uçak seferleri yok? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bozdağ, bir dakika ekledim. HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler. Cevap şöyle gelmişti: "Serbest piyasa koşulları ve şirketlerin uhdesinde." diye belirtmiştiniz. Şimdi, şirketlerin uhdesine, serbest piyasaya kalırsa eğer Ağrı'dan İzmir'e, Hakkâri'den İzmir'e, Artvin'den İzmir'e, Rize'den -var mı bilmiyorum- İzmir'e uçak seferlerini biz daha çok bekleriz Sayın Bakan. Çünkü onlar kâr gütmedikleri, kâr elde etmedikleri hiçbir yatırımı öngörmezler ama devlet, kamu toplumu yaşatmak, toplumun ulaşım hakkını sağlamak için kâr gütmeden bu hizmetleri sunmak zorunda. Çünkü devlet dediğimiz şey bunun için var, toplum da bu devlet için ancak kendisine bu hizmetler noktasında gereklilikleri yerine getiren devlet için var, onun dışındaki bir devlet için o toplum olmaz, olamaz, olmamalı. Teşekkür ediyorum.