KOMİSYON KONUŞMASI

HALİT YEREBAKAN (İstanbul) - Kıymetli Başkanım, Değerli Komisyon üyesi milletvekili arkadaşlarım; şimdi oldukça önemli bir konuyla karşı karşıyayız. Ben ilk toplantıya katılamadığım için öncelikli özür diliyorum. Bugün, burada, kamu hizmetlerinin özel sektörden alımı esnasında yani bu anlaşmalarla birlikte aslında sistemde ortaya çıkan bazı sorunlar var. Bu sorunların temelinde, yaşanan ihlaller ve özellikle geri ödeme sisteminin oluşturduğu motivasyonla birlikte bu süreçlerdeki suistimallerin araştırılması gerekiyor. Niye? İşte, Komisyonumuzun da başlığından biliyoruz ki yenidoğan, çocuk, engelli ve yaşlılarla ilgili bakım servislerindeki uygulamaların durumunun değerlendirilmesi bizler için kıymetli.

Şimdi, dünyadan çeşitli örneklere baktım buraya gelmeden, raporları da okudum. Genel itibarıyla şunu ifade etmek istiyorum ki hepimiz hemfikiriz: İnsanlığın, inancından bağımsız bir şekilde doğuştan gelen, daha doğrusu yaradılıştan gelen ahlaki normlara sahip olması lazım ve bu karşılaştığımız tablo, bu suistimal, çocuklarımızın çeteler tarafından işte kurban edilmesi, ölüme terk edilmesi, belki ölümüne sebebiyet verildiği durumlar, bunların hepsini yargı sonucunda göreceğiz ama bunun temel anlamda ahlaki bir mesele olduğunu biliyoruz ve ahlaki meseleler de kanuni standartların her zaman için üstündedir, dolayısıyla kanunlar, hazırlanan şeyler, yönetmelikler belki ahlaki standardın altında kalabilir ama ne olursa olsun, bizlerin burada sadece politikaları değil, aynı zamanda sosyal adaletin temel ilkelerini ve ülkemizin karakterini yansıtacak kararları almamız gerektiği kanaatindeyim. Herkes söyledi, "Bu, siyasetüstü bir konu." dedi, doğru; bu, ülkemizin, bizim insanlığımızın, bizim kendi mirasımızın karakteridir, bunu iyi bir şekilde koruyabilecek kararları almamız gerekiyor. Şimdi, devletimizin kaynaklarının doğru kullanılmamasıyla, birazcık bir motivasyonla ortaya çıkmış, sonrasında gördüğüm kadarıyla... Yani bir hastane yönetmiş, uzun yıllar kamu hizmetlerinin bir vakıf üniversitesinde verilmesinde mesul müdürlük yani başhekimlik yapmış bir hekim olarak bunu ifade ediyorum. Dolayısıyla, bu mesele yalnızca devletimizin kaynaklarının doğru kullanımı değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın sağlık hizmetine olan güvenini ve hatta kimi zaman hayatlarını da doğrudan etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Az önce hocam da bahsetti, "Belki işin temelinde sağlığın özelleştirilmesi var." dendi, burada görüyorum ki yirmi iki yılda -muhteşem diyemeyiz, hiçbir şeye muhteşem diyemeyiz ama- temel anlamda ülkemizin faydasına olabilecek bir sağlıkta dönüşüm programı yaşandı. Bununla birlikte, doktorlar yetişti, sağlık gücümüzün, sağlık ordumuzun sayısı bugün 1,5 milyona ulaştı. Bugün daha fazla klinikte, daha fazla özel hastanede, daha fazla vakıf üniversitesinde, daha fazla kamu üniversitesinde bilim üreten; dünyada, elde ettiğimiz bilimsel verileri paylaştığımız, klinik verilerimizi daha da ileriye taşıdığımız bir altyapıya evrildik. Her kurulan düzende zaman içerisinde o günün ihtiyaçlarına veya o günün motivasyonlarına göre bazı defektler, bazı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Geri ödeme çok cazip bir şeydir, dünya genelinde de geri ödeme yapan sistemler var diyeyim. Amerika eskiden yapmıyordu; işte 2010'ların başında, hatta belki ortası itibarıyla Obamacare'la onlar bile bu işi yapabilmeye başladılar, küçük ve orta ölçekli işletmelerde verdikleri SGK'lerle filan. En yakın örneklerden bir tanesi, bugün hani aile hekimliği sistemini merkeze almamızla birlikte belki İngiltere örneği; NHS'in geri ödemesi. Şimdi, hiç okudunuz mu, karşılaştınız mı emin değilim ama CHPI var yani Centre for Health and the Public Interest, İngiltere'nin kamu STK'si; sağlık hizmetlerinin araştırılmasıyla ilgili bir bilimsel makale yayınlıyor. Bu makalede diyor ki: "Ya, biz inceledik; yaptığımız incelemelere göre, NHS'e fatura edilen özel hastanelerde verilen hizmetlerin yaklaşık yüzde 10'u yukarıya yuvarlanmış. Bir hizmet verilmiş, doğru, hizmet de belirli bir hizmet ama verilen hizmette belki farklı bir kod adı altında veya ek işlemlerle faturalar şişirilmiş; yaklaşık yüzde 10. Sonrasında ilginç; araştırmaları derinleştirdik, baktık, diğer örneklere baktık, Kanada'ya ve Amerika'ya da baktık, bir ortalama aldık." diyor raporda. Bu raporu da sizlerle birlikte paylaşabilirim. "Fraud" dediğimiz dolandırıcılık yani bu sistemin dolandırıcılığı temelinde oluşturulan fatura tutarı da toplam ödemenin yüzde 5,6'sı. Bunun üzerine, tabii, bu sistemi de aktif etmeye çalışan Amerika örneği. Amerika'da da çalıştım yaklaşık altı yıl. Oradaki sistemde şöyle bir durumla karşı karşıya kaldılar: Baktılar ki yıllık harcadıkları para, belki de gereksiz ödedikleri para yaklaşık 90 milyar dolar... Bugün, çok kıymetli hocam bu sağlıkta geri ödemenin başına aday gösterildi, 20 Ocakta herhâlde Senato tarafından seçilip göreve başlayacak -onunla geçen hafta sonu beraberdim, onunla da istişare ettim- 1,7 trilyon dolarlık bir bütçenin başına geldi; onunla da istişare ettim, "Bizim tamamen farklı bir bakış açısı getirmemiz lazım ama bugüne kadar yüzde 5,6'lık "fraud"u yani dolandırıcılığı tespit ettikten sonra bir yaklaşım modeli değiştirdik, burada denetim mekanizmalarıyla ilgili bir güçlendirme yaptık." dedi. Belki bu Komisyon bütün çalışmasını tamamladıktan sonra bu denetim mekanizmalarını ele alacağımız bir noktaya gelebiliriz. Dolayısıyla, Kıymetli Başkanım az önce bir şey söyledi, dedi ki: "Ya, biz bu işe nereden başlayalım? Ya, Teftiş Kurulundan başlayalım." Teftiş Kurulu hikâyenin ortaya çıkmasında, bu skandalın, vahşetin belki dokümante edilmesinde en önemli rolü üstlendiği için bence oradan dinlemek ve sonrasında da herkesin önerisini almak lazım. Bir kişi her şeyi yapabilse birbirimize ihtiyacımız olur muydu, böyle bir Komisyona ihtiyaç olur muydu? Dolayısıyla her fikrin değerli olduğu bir ortamda olduğumuzu düşünüyorum ancak unutmayalım ki sağlıkta geri ödeme, beraberinde kazanma hırsını da getirir. Her sektörde, her meslekte insanlar mesleklerini niçin yaparlar? Yani Allah rızası için meslek yapılır, belki hani manevi tatmini olsun diye meslek yapılır ama bir kişinin meslek sahibi olmasındaki temel dürtü o mesleğin karşılığında hayatını geçindirmektir, işte çoluğuna çocuğuna bakmaktır, işte ne bileyim yani belki de çok büyük hırsları varsa çok büyük dünyevi zevklerinin peşinde koşabilir, dolayısıyla geri ödeme gibi sistemler insanlarda, bazı kişilerde hırsı beraberinde getirebilir. Hırsın insanlık tarihinin en güçlü dürtülerinden biri olduğunu biliyoruz, doğru yönlendirildiğinde büyük başarılara vesile olabilirken kontrol edilmediğinde ise yıkıcı sonuçlara götürebilir; her sektörde, her alanda olabilir. Sağlıktaki yıkıcılık insan kaybıdır, canın kaybıdır ve ne olursa olsun telafisi yoktur, dolayısıyla hiç kimsenin "ama" "fakat" "İşte, şöyleydi, böyleydi..." gibi bir yaklaşımda olduğunu düşünmüyorum. Ben Başkanımızın Plan ve Bütçedeki konuşmasına şahit değilim ama kendisinin samimiyetine şahidim. Dolayısıyla burada yaradılıştan gelen ahlaki değerlere sahip, milletini temsil eden vekillerle bir aradayken hiç kimsenin bu konuda bir tarafgirlik güdeceğini düşünmememiz gerekir. Bu, en başta yakamıza taktığımız rozetimize inancımızı zayıflatır. Dolayısıyla bu konuda bir sorun olduğunu düşünmüyorum, inşallah da bu süreci başarıyla götürür. Para kazanma hırsı, maalesef, bazen etik değerlerin önüne geçebilmekte ve dolandırıcılığa kadar varan eylemleri beraberinde getirebilmektedir. Bugün, bizler bu Komisyonla birlikte bu vakaların nedenlerini en başta anlamalıyız, sistemdeki zafiyetleri tespit etmeli ve vatandaşlarımızın hak ettiği güvenli sağlık hizmetlerini sağlamak için güvenli öneriler geliştirmeliyiz. Bizler yasa yapıcıyız, bizler kanunu Meclisten geçirip ülkenin gündeminde işlevsel hâle getirilmesinden sorumlu kişileriz; bunun denetiminden de sorumluyuz ayrıca, bunu da bu Komisyon aracılığıyla layıkıyla yerine getireceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla buradan çıkacak olan kararla biz ülkemizi daha güvenli bir geleceğe, evlatlarımızı daha iyi koruyabileceğimiz yarınlara ulaştırmakla mükellefiz. 2 evladım var, 1'i doğumdan sonra yoğun bakıma girdi, 2'si de sezaryenle doğdu yani sezaryenle doğumla birlikte kısa süreli yoğun bakım ihtiyacı çocuklarda olabiliyor, işte, belki "yaş akciğer sendromu" dediğimiz durumla da karşı karşıya kalabiliyoruz. Orada ben bir hekim olarak bunu çok normalize ettim ama eşim bundan panik oldu. Düşünebiliyor musunuz; günlerce annesinin sütünden mahrum kalmış, annesinin kokusundan mahrum kalmış bebeği veya evladının kokusundan mahrum kalmış bir anneyi, yoğun bakımda kalmış bir evladını camın önünde bekleyen bir anneyi. Bir defa, bizim görevimiz, en başta, milleti temsil ediyorsak milletimizle empati yapabilmeliyiz, burası bir empati makamıdır aynı zamanda. Dolayısıyla, bu hassasiyetimiz, bir siyasi tartışma argümanı, "Sen iyi yaptın, ben kötü yaptım." meselesi değil, evlatlarımız için fikir birliğiyle ve birbirimizden aldığımız güçle, güç birliğinde yürüteceğimize benim inancım tam. Süreçlerin analizini yapalım, yapıcı yaklaşımla, Komisyonumuzun mahkeme olmadığını, suçları tespit etmekten ziyade sistemin zayıf noktalarını belirlemek ve çözüm önerilerini geliştirmekle sorumlu olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Burada dünya örneklerini masaya yatırabiliriz, envaiçeşit konular konuşulabilir ama bu Komisyonun bir parçası olmaktan duyduğum sorumluluğun bilinciyle vatandaşlarımızın güvenini yeniden tesis etmeliyiz. Samimiyetle bu olaylar ortaya çıktığından beri bir güvensizlik iklimi var, bizi de en çok üzen şey odur. Namusuyla, ahlakıyla, etik değerleriyle, bilgisiyle, bilimiyle hizmet eden sağlıkçılarımız, sağlık çalışanlarımız, doktorlarımız, hastanesine o titizlikle bakan başhekimlerimiz ve gerçekten de o hastaneleri kamu hizmetini gerçek anlamda yapabilmek için hayata geçiren hastane sahipleri var, bunları zan altında bırakacak olaylardan kaçınmamız da gerekir. Dolayısıyla, bu sorumluluğun bilinciyle vatandaşlarımızın güvenini yeniden tesis edecek, etik değerleri ve şeffaflığı ön planda tutulacak bir sistemin inşası için hep birlikte çalışacağımıza olan inancımı ifade etmek istiyorum. Bugün başlayacak olan bu süreç yalnızca mevcut sorunu çözmekle kalmayacaktır, gelecekte de benzer krizlerin yaşanmasının önüne geçecek güçlü bir sistemin inşasına öncülük edeceğini düşünüyorum.

Bu konu yaşandıktan sonra bir basın toplantısı düzenledim. Bugün o toplantıda getirdiğim önerinin arkasındayım. Evet, biz öneriler getirelim, denetimi konuşalım, her şeyi konuşalım ama ilacından uygulamasına, uygulamasından geri ödemesine, geri ödemesinin denetiminden her şeyine kadar sağlıkta, gelin, el birliğiyle hep birlikte -gidelim, her grup kendi grup başkanıyla da konuşsun- biz, sağlıkta etik yasasını, sağlıktaki etiği güçlendirme yasasını birlikte hazırlayalım, çalışalım. Biz bu etik yaklaşımı tesis edersek, bizim için "benchmark" orası olursa yani bizim için hedef değer orası olursa bunların hepsi altında yok olur. Bunlara sebebiyet vermeye çalışanlar, bunları suistimal etmeye çalışan çeteler veya ekonomik hırsı, motivasyonu olan kişiler artık bu sistemden yararlanamayacaklarını anlayabilirler. Gelin, etik yasalar üzerine de inşallah bu sürecin sonunda çalışalım.

Sözümü çok uzattım. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Dediğim gibi, birlikte çalışmaktan ve bu sürecin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum, inşallah sonuna kadar da aynı sorumlulukta devam edebileceğimizi ümit ediyorum.

Sağlıkla kalın diyorum.