| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 28 .11.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Bakanım, herkes sizin sunumda kullandığınız cümlelerle kendi anlatımına başladı. Siz bir hadisişerifle girdiniz ben de onu tekrar edeyim: "Bir saat adaletle hükmetmek bir sene ibadet etmekten hayırlıdır." dediniz. Aslında, bize medeniyet değerlerimizi tekrar hatırlatan bu cümle hem kamusal hayatta hem bireysel hayatta uygulanabilse bütün sorunlarımızı çözeriz, hiçbir meselemiz de kalmaz, buna kalkınma da ekonomi de dâhil.
Şimdi, tabii, meseleye böyle bakınca şöyle bir tespitte bulunmak isterim: Bazen arkadaşlarımız buna alınıyorlar ama bu adalet meselesi öyle bir mesele ki bu sadece bugünkü iktidarın meselesi değil; bu, geçmişten geleceğe uzanan ve -Ersan Bey kardeşimiz söyledi- ilk ismi "Adalet" olan bir partinin bu konuda çok daha hassas olması, dolayısıyla toplumun sizden beklentilerini de artıran bir olgu. Yoksa biz şunu biliyoruz: Yani 28 Şubat sürecini, o süreçlerde başörtüsü meselelerinde defalarca nezaretlerde yaşayan biri olarak bu ülkede aslında şöyle bir süreç yaşadık, hep birlikte yaşadık bunu: İktidar kimin elindeyse âdeta iktidarı eline geçirenin adaletsizlikle hükmettiği dönemler yaşandı bu ülkede. Dolayısıyla bizim şuna karar vermemiz lazım: Yarın bu sıralarda başka birileri olacak, adaletsizliği sıraya koyarak gücü eline geçirenin iktidar olmayana adaletsiz davrandığı, zulmettiği bir dönemi bizim bitirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu, AK PARTİ'ye çok yakışır, ismi olarak çok yakışır. Dolayısıyla biz milletimizin adalete ve kalkınmaya olan ihtiyacını -sadece bugün değil geçmişte de öyleydi- inşallah gelecekte düzeltmiş oluruz.
Şimdi, yine, sabahtan beri konuşmalarda yargının siyasallaşmasından bahsedildi, yargı yoluyla siyasi rakiplerin hizaya getirilmesinden bahsedildi. Bakın, çok açıkça şunu söyleyeyim: Eğer bugün, Türkiye'de herhangi bir siyasal hareket siyasi rakiplerin yargı yoluyla ortadan kaldırılamayacağını, eğer Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. böyle bir şeye tevessül edilirse o rakiplerin çok daha güçlü bir şekilde geri döneceğini bir siyasi iktidarın bilmesi lazımsa bugünkü iktidardır. Dolayısıyla yasalarımızda eksiklikler olabilir ve bizim bunları mutlaka düzeltmemiz gerekiyor. Bakın, şimdi, kayyum konusu çok konuşuluyor. Bu kayyum meselesinde belki bu meseleyi konuşurken şunu söylememiz gerekiyor: İçişleri Bakanlığı elbette bir yasal işlem yapıyor yani kanuna aykırı bir şey yapmıyor ama sonuç itibarıyla, milletin seçtiği yerel yöneticilerin hele hele seçimden hemen sonra yargı kararlarıyla görevden alınmış olması toplumda, millette "Ya, ben birilerini seçiyorum, iktidar yargıyı kullanarak benim seçtiklerimi görevden alıyor." algısı oluşuyor. Dolayısıyla burada siz çok önemli bir şey söylediniz, "Ceza, adalet sisteminin etkinliğine yönelik reformlara devam ediyoruz." dediniz ve bilim komisyonlarının çalışmalarından bahsederek Türkiye Büyük Millet Meclisine bu çalışmaların geleceğini söylediniz. Tutuklama tedbirinin toplumsal huzuru ve kamu düzenini koruyacak şekilde yeniden düzenleneceğini söylediniz. Bakın, çok açık söyleyeyim, bugün iktidar AK PARTİ, yarın başka birileri olacak. Burada öyle bir iş yapmamız lazım ki yargı mensuplarımızın, milletin seçmiş olduğu siyasilerin cezalandırılmasında... Hele seçimler sonrası bu meseleyi bir siyasi tartışma alanı olmaktan çıkarmak lazım. Mesela, belediye meclis üyeleri içinden niye seçilmediğini biz çok tartıştık, olabilirdi ama İçişleri Bakanlığı öyle bir iş yapıyor ki bu iş kalıcı hâle geliyor. Yarın başka birilerinin başına bu gelecek, biz bunu otuz sene önce yaşamıştık, yirmi sene sonra yaşamayacağımızı bu şekilde kimse garanti edemez. Onun için mutlaka bu konuda Danıştayın devreye girmesi... Ve sizin buraya getireceğiniz, burada ifade etmiş olduğunuz o yasal düzenlemelerin içerisinde, inşallah, bu değişiklik de olur. Çünkü sonuçta yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor, en azından buna inanıyoruz. Getirin, bunu düzeltelim; adaletsizlik iktidarlarla sürekli hâle gelen bir mesele olmaktan çıksın bu ülkede.
Şimdi, tabii, bütçeyle ilgili olarak ve adalet sisteminin performansıyla ilgili olarak çok şey söyleyebiliriz ama şunu merak ediyorum: Şimdi, tabii, bir hakkı da teslim etmek lazım, ülkede 15 Temmuz oldu ve 15 Temmuzda, yanlış bilmiyorsam, 4 bine yakın hâkim ve savcı görevden uzaklaştırıldı. Yani şu anda genç hâkimlerimiz, genç savcılarımız var. Yani adalet sistemimizin, yargımızın genel olarak bir insan kaynağı problemi var. Siz, işte, 2 bin küsur kişi geçtiğimiz yıl aldınız, bu sene bin kişi alacaksınız ve şöyle bir açıklama yaptınız, "Yargı sistemine gelen dosya ile karar verilen dosya, işte, 11 milyon küsur." dediniz, neredeyse birbiriyle aynı yani burada bir düşüş sağlanamıyor. Demek ki burada bir verimlilik, bir etkinlik, burada bir problem var ve işte, sizin de ifade ettiğiniz gibi, geciken adalet, adalet olmuyor.
Şimdi, burada, gerek dijital ortamda çok daha büyük yatırımlara veya imkânlara ihtiyacı var Adalet Bakanlığımızın ve insan kaynağı noktasında da çok büyük bir insan kaynağı girişine ihtiyacı var. Şimdi, Avrupa Birliği ortalamasına baktığımızda, hâkim, savcı sayımız Avrupa Birliği ortalamasının altında; burada, işte, o FETÖ'nün de elbette etkisi vardır ama artık gecikecek bir lüksümüz de yoktur Sayın Bakanım. Şimdi, buradan hareketle şunu söylemek istiyorum: Bütçeniz en fazla artırılan bütçeler içerisinde ama yüzde 43 civarında bir yeniden değerleme oranı var ve mevcut bir personeliniz var. Yani bunlara mevcut enflasyon oranında zam yaptığınızda -bütçenizin zaten yüzde 68'i personel ve onların primleriyle ilgili- ya, siz insan kaynağına, altyapıya nasıl bir yatırım yapacaksınız? Hakikaten bunu yani size biraz destek olsun diye söylüyorum çünkü mahkeme dosyalarına bakıyoruz, sadece hukuk mahkemelerinde yani 2008'de 1 milyon dosya, sizin verdiğiniz rakam şu anda 3 milyonu geçmiş. Bu dehşet bir şey! Ama ben asıl sorunun yani ilk aşamasında, soruşturmada problem olduğunu görüyorum. Yani şöyle düşünün: 2008 yılında 3 milyon dosya, şu anda 6 milyonu geçmiş; siz sunumda ifade ettiniz. Demek ki burada hak arama süreçlerinin ilk aşamasında çok büyük problemler var ve sizin bütün bu problemleri aşabilmeniz için hakikaten çok güçlü bir insan kaynağına ve çok güçlü bir desteğe ihtiyacınız var.
Tabii, bu denetimli serbestlik cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmakta elbette etkili olmuştur. “13 tane etüt ve projesi yapılıyor.” dediniz, “11 tane proje bitecek.” dediniz. Elbette çok cezaevi açmak istemiyoruz ama -ben zaman zaman cezaevlerine giden biriyim, en son Metristeydim; oraya gittim, ziyaret ettim- şöyle bir tablo da var: Cezaevi şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili çok temel bir mesele de var.
Şimdi, buradan insan kaynağına gelip bir şey söylemek istiyorum, zamanım az. Ben, hâkim ve savcı adaylarımızla ilgili, staj yapanlarla ilgili -tabii mümkünse bu, hukukçular daha iyi bilir- onların stajlarının bir bölümünü de şöyle üç beş gün bu cezaevlerinde yapması gerektiğini düşünüyorum, yarın bir karar verdiklerinde… Bakın, Yargıtaya giden, istinafa giden… Ben hukukçu değilim ama özellikle anayasa hukuku konusunda kendimizi biraz yetiştirmeye gayret ediyoruz. Ya, şöyle bir şey var: Birinci derece mahkemelerde birçok karar veriliyor, bu kararlar Yargıtaya, istinafa gidiyor ve bunların -benim görebildiğim kadarıyla- neredeyse yarısından fazlası düzeltiliyor. Şimdi, ben bir işletmede çalışan olsam benim performansımı birinin değerlendirmesi lazım yani hâkimlerin, savcıların vermiş olduğu bu kararların mutlaka ve mutlaka dönüp onların performansına yansıtılması lazım. Aksi takdirde, biz bunu sürekli yukarıya biriktirirsek hakikaten bu işin içinden çıkamayız.
Burada şunu söyleyeyim: Bakın, ara buluculuk sisteminin -teşekkür ediyoruz- muhteşem işlediğini düşünüyorum çünkü 4 milyonun üzerinde dava, dosya çözüldü ama bilirkişi âdeta yargılamanın önünü tıkayan ve geciktiren bir mekanizmaya döndü -birçok arkadaşımız bunu ifade etti- bu konuda da mutlaka bazı adımların atılması gerektiğini ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şöyle: Ben bazı kararlarda Adalet Bakanlığımızın iletişimde geç kaldığını düşünüyorum; savcılarımızın, cumhuriyet başsavcılarımızın toplumu bilgilendirmede geç kaldığını düşünüyorum. Medyaya o algı oluşturulduktan sonra sizin söyleyeceğiniz şeylerin bir ehemmiyeti kalmıyor. Ben şu anda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin… Çünkü yürütme tek kişi olduğu için herkes Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir açıklama bekliyor ama bu, aslında sistemi tamamıyla körelten bir şeye dönüşüyor ve toplumda başka bir sıkıntıya sebebiyet veriyor. Bir CİMER’imiz var.
Sayın Bakanım, şunu yapın: CİMER gibi bir sistem oluşturun. Vatandaş, direkt -Bakan Yardımcılarımız, bir sürü arkadaşımız var, çok değerli kardeşlerimiz var- buralara hak ihlalleri konusunda mesajlar atabilsinler çünkü adalet ile toplum arasındaki o bağı kurmak sizin göreviniz. Bugün birçok milletvekilimize gidildi, bana da gelindi; 657 Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik yapılması ve adalet hizmetleri sınıfının oluşturulması konusunda çok ciddi bir talep var, bunu da iletmiş olalım.
Bütçeniz milletimize, ülkemize hayırlar getirsin inşallah