KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; değerli heyetinizi ve sayın milletvekillerimizi birlikte saygıyla selamlıyorum.

Çok sıkıntılıyız, çok hırslıyız, millet olarak öfkeliyiz Sayın Bakanım. Neden? Çünkü ülkede hakikaten, adaletle ilgili, vatandaşlarımızdan çok büyük şikâyetler var. Şimdi, "Türkiye'de adalet var mı?" diye sorulduğu zaman önce Sayın Cumhurbaşkanından başlamak gerekiyor. Yani "Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum, saygı da duymuyorum." diyerek yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden bağımsız, ayrı güçler olması gerektiği hâlde yürütmeyi egemen yaptı, bu iktidar şu anda bunu yaptı yani kuvvetler ayrılığı ilkesi aslında sizin iktidarınızda yok oldu. Yine, Sayın Cumhurbaşkanı 2012 yılında Konya'da şu cümleleri kullandı: "Ama işte, kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya, o geliyor, sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor." Evet, aslında olması gerekeni engel olarak söylemişti yani. Yani Meclisin ve yargının ayak bağı olduğuna dair ifadeleri hâlâ hafızamızda ne yazık ki. Yargı ve Meclisin denetimi zayıfladı ama sizin anlattığınız gibi, iktidarınızın anlattığı gibi herhangi bir kalkınma veya sıçrama falan da olmadı, adaletsizlikler her alanda görünüyor. Yasama ve yargı erkleri yürütmenin kontrolüne girdiğinde denetimsizlik ortaya çıktı ve bu durumda yürütme kontrolü kaybetti, adaleti sağlayamadınız. Şimdi, bu durumda rüşvet ve kayırmacılık ülkede baş göstermeye başladı, toplanan vergiler belli zümrelere sürekli olarak giderken ne yazık ki vatandaşlarımızın çoğu bundan yararlanamıyor. Küçük bir mutlu azınlık lüks ve şatafat içinde yaşarken toplumun çoğunluğu da yoksullaştı, mutsuzluğa ve umutsuzluğa doğru sürükleniyor. Oysa, On İkinci Kalkınma Planı'nda temel hak ve özgürlüklerin korunmasından, hak ihlalleriyle mücadele edilmesinden, hukukun üstünlüğü ilkesi doğrultusunda idarenin yargı denetimine açık olmasından, kanun önünde eşitlikten, hak arama yollarının sağlanmasından, insan haklarının güvence altına alınmasından söz edilmekteydi ama söyledikleriniz ile yaptıklarınız arasında çok büyük farklar var; mesela, cezasızlık. Cezasızlık, yaşanan bir hak ihlalinin soruşturmasının, faillerinin bulunmasının, yargılanmasının ve cezalandırılmasının, suçtan mağdur olanların tazmin edilmesinin söz konusu olmamasıdır. Son yıllarda cezasızlık uygulamaları artmakta, özellikle devletin sorumluluğu görmezden gelinmektedir. Kamu görevlilerinin, siyasi nüfuz sahibi olanların işlediği suçun karşılığı olan cezayı almamaları toplumu içten içe çürümeye, halkın adalete olan güvenini kökten zedelemeye yol açmaktadır. Dünyada bu cezasızlık kavramı çokça tartışılmakta, bilimsel çalışmalar yapılmakta ve cezasızlık atlası içinde ne yazık ki 163 ülke arasında ülkemizi 37'nci en kötü sıraya getirmiş durumdasınız. Bu konuda bizden daha kötü olan ülkeler Lübnan, Arabistan, Uganda; bizden iyi olanlar da işte, Nikaragua, Azerbaycan vesaire; en iyi durumdakiler de Finlandiya, Danimarka, Norveç gibi ülkeler. 2020 yılında tüm şiddet suçlularının "infaz indirimi" adı altında affedildiğini biliyoruz. On binlerce şiddet suçlusu bu afla birlikte bırakıldı ve şimdi, sokakta, evde, iş yerinde patlayan şiddet olaylarının önü alınamıyor. Pek çok kamu görevlisinin işlediği suçların örtbas edildiğine, soruşturma izni verilmediğine dair haberleri her gün neredeyse okuyoruz. Cezasızlık toplumun temelini çürütüyor aslında.

İlginç bir şey daha var: Cumhurbaşkanına hakaret meselesi. Şöyle, dönemlere bir baktığımızda; Kenan Evren döneminde 340, Özal döneminde 207, Demirel döneminde 158, Sezer döneminde 163, Gül döneminde 848 olan sanık sayısı... Sadece 2023'te Sayın Cumhurbaşkanına hakaret dosyası olarak 25.520 dosya açılmış, toplam dosya ise 55.583. Ceza mahkemelerinde TCK'nin 299 ve 301'inci maddeleri kapsamında son beş yıldaki yargılanan kişi sayısı 2020'de 9.560 iken 2023'te 10.791'e çıkmış.

CMK kapsamında yapılan zorunlu müdafi görevlendirilmesinde yaşanan sorunlar var, biraz da onlara değinmek isterim. CMK ücret tarifesindeki ücretler avukatların meslek onuruna yakışmayacak durumdadır. Bu ücretler bir de gecikmeli olarak ödenince avukatlar görevlerini yapamaz hâle geldiler. CMK kapsamında görevlendirilen avukatlar asgari ücret tarifesinde yapılan düzenlemeyle ceza davasının sonunda mahkemelerce hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti konusunda sıkıntıdadırlar. Yine, bu kapsamda görevlendirilen avukatlara yol masrafı ödenmesi konusunda farklı farklı uygulamalar yapılmaktadır. Soruşturma numarası üzerinden ücret ödenmesi sebebiyle avukatlar kimi zaman adliye adliye dolaşarak soruşturma numarası sorgulaması yapmaktadırlar. Aynı soruşturma numarası üzerinden sadece bir kere ödeme yapılabiliyor olması da yine ayrı bir sorun. Zorunlu müdafi görevlendirildiği dosyayı incelemek istediğinde, dosyada seçilmiş müdafi bulunması hâlinde sorunlar yaşamaktadır. CMK ücret tarifesi avukatın emeğini karşılayacak bedelleri içermelidir. CMK tarifesine getirilen artış enflasyonun altında olduğu için ekonomik koşullar altında kabul edilemez, adli yardım kurumuna ilişkin ise dava yoğunluğuna bağlı olarak ihtiyacın arttığı göz önünde bulundurularak yükseltilmelidir.

Yargı harçları ve giderleri ile KDV sorumluluğu meselesi var, madde madde sayayım. Adalete erişim hakkının uzantısı olarak yurttaşları dava açmaktan ve hak aramaktan alıkoyacak olan yargı giderleri ve KDV tutarları mutlaka düşürülmelidir çünkü savunma hakkının vatandaş tarafından bulunamaması demektir. Kamusal bir hizmet olarak avukatlık hizmetinden yüzde 20 alınan KDV alınmamalı veyahut bu oran biraz daha küçülmelidir ki vatandaşlarımız avukatlara müracaat edebilsin. Adliyelerdeki baro odası sistemi avukatların rahat ve donanımlı bir ortamda çalışma ihtiyacını ne yazık ki karşılamıyor, bunun da karşılanması lazım. Çocuklu ve özellikle kadın meslektaşların adliyelerde bir kreşle desteklenmesi gerekiyor. Cezaevlerindeki avukatlara kişisel eşyalarını muhafaza edebileceği dolaplar verilmesi gerekiyor. Avukatların yararına olacak şekilde, özellikle İstanbul Barosundan ve Baro Başkanımızdan gelen bilgiye dayalı olarak, Türkiye'deki her 3 avukattan 1'inin mensup olduğu bir baronun Türkiye Barolar Birliği tarafından verilen vekâlet pulu tahsilatının ortalama yüzde 15'inin aktarılması hakkaniyete aykırı bulunuyor, bu oranın artırılmasına yönelik yasal düzenleme yapılması isteniyor.

Şimdi, bir de size Rize Barosundan, Rize'den gelen sesleri aktarmak istiyorum Sayın Bakan. Yine, aynı biçimde, adli yardım ödeneklerinin çok az ve geç ödenmesi nedeniyle, yardıma muhtaç olan yurttaşlara bu yüzden avukat ataması yapılamaması gibi bir durumdan şikâyet ediliyor. Rize Adliyesinin özellikle kapasitesi çok fazla doluyken yeni adliye binasına ihtiyaç olduğu, ceza muhakemesi kapsamında avukatlara yapılan ödemelerin çok düşük ve geç ödendiği, Adalet Bakanlığı tarafından Rize birinci bölge olarak belirlenmesine rağmen özellikle kıdemsiz hâkim ve savcıların gönderilmesi nedeniyle sürekli olarak davaların geciktiği ve işlerin ilerlemediği, Pazar Bölge Adliyesinde yine PTT şubesi kurulmadığı için tebligatların vatandaşlara çok geç ulaştığı ve yargılamaların da bu nedenle çok uzatıldığı söylenmektedir. Bu hususların Bakanlığınıza da bildirildiği malum.

Yine, Sayın Bakan, ceza infaz sisteminde 406 hapishanede 371.587 mahkûm var; bunların iaşe bedeli 83 TL, çocuklu annelere de 150 TL veriyorsunuz. Oysa bu mahkûmlar içtiği çayın elektriğini, seyrettiği televizyonun elektriğini yani aydınlatma direkleri hariç bunların bedelinin hepsini kendisi ödüyor; hükmü kesinleşenlerin yemek paraları da kendisinden veya ailesinden tahsil ediliyor, temizlik ve hijyen malzemelerini satın almakta zorlanıyorlar. Maddi durumu iyi olmayan mahkûmlar bu sözü edilen hiçbir şeyden dolayısıyla yararlanamıyor yani insan haklarına uygun ve insan onuruna yakışan bir yaşamları olamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika ek süre veriyorum.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Tamam.

Bu durumda az da olsa insan hakları açısından özellikle infaz kurumlarındaki ve iş yurtlarındaki çalıştırılmaları ve oradaki ücretlerinin artırılması çok önemli.

Çözüm önerilerimiz de şudur Sayın Bakan: Temizlik, hijyen, giysi gibi ihtiyaçları cezaevinin döner sermayesinden veya emanet para faizinden karşılanması yoluyla halledilebilir. Atölyedekilerin çalışma ücretleri bir miktar artırılmalı, en azından haberleşme giderleri için kolaylık sağlanmalı, durumu olmayanların aileleriyle bile görüşebilmeleri zorlaşmaktadır.

Bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.