KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarım kendilerini tanıtacaklar.

Efendim, biz buraya gelirken Deniz Kuvvetlerinden bu temsilci, Hava Kuvvetlerinden bu temsilci, işte, Genelkurmaydan bu temsilci diye gelmiyoruz. Burada çalışan arkadaşlar Millî Savunma Bakanlığında çalışanlar. Millî Savunma Bakanlığında hem Deniz Kuvvetlerinden var hem Hava Kuvvetlerinden var. Dolayısıyla, Bakanlığımızın temsilcisi yoksa diğer kuvvet komutanlarından buraya gelmiş arkadaşlarımız değildir.

Efendim, arkadaşlarımın kendilerini tanıtması için de...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Karadan 50 kişi var, sizin Bakanlıkta Denizde 1 kişi, 2 kişi mi var Sayın Bakanım? Yani yanınızdaki Sahil Güvenlik olabilir, bilmiyoruz...

BAŞKAN - Sayın Keskin, Bakanlıktaki görevlerini bir alalım, tanıyalım arkadaşlarımızı o zaman belki kanaatiniz değişir.

(Toplantıya katılan bürokratlar kendilerini tanıttı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sunum için biz genelde yarım saat süre veriyoruz.

Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri; bugün Millî Savunma Bakanlığının ve Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütçesi için Komisyonunuzdan onay almayı düşünüyoruz, desteklerinizi bekliyoruz.

Tabii, savunma her şeyin başı. Eğer güvenlik olmazsa yani özgürlüklerinizi kullanacağınız bir güvenlik olmazsa yapacağınız hiçbir şey yok. Bunu yaşadığımız dünyada her gün görüyoruz.

Her gün, kurulan yeni bir dünyada, ülkemizin çevresinde yer alan hızlı değişime de şahitlik ediyoruz. Bu değişim soğuk savaşın sona ermesi ile daha da hızlanmıştır. Son yirmi beş yılda etkileri hissedilen bir geçiş dönemini yaşamaktayız. Bu süreçte, hiç bir dönemde olmadığı kadar ülkelerin ve insanların güvenlik ihtiyacı ortaya çıkmakta ve buna uygun talepler dile getirilmektedir.

Bu sürecin coğrafyamızı etkileyen en önemli safhası 2011 yılında başlayan ve etkileri tüm dünyada derinden hissedilen ve hâlen de devam eden Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki "Arap Baharı" olarak nitelendirilen halk hareketleri ve sonucunda ortaya çıkan yapılanmalardır. 21'inci yüzyılda ülkelerin uluslararası tanınmış coğrafi sınırları değişmekte ve bu değişimin nerede duracağını da kimse bilmemekte. Ukrayna'da, Gürcistan'da, Azerbaycan'da, Ermenistan'da, Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ve Yemen'de yarın ne olacağını da kimse bilmemekte. Bu ülkelere başka ülkeleri de ekleyebilmek mümkündür. Fırsatlar ve tehditlerin iç içe geçtiği bu süreçte siyasal güç dengeleri her gün değişmektedir. Bu değişim hâlen de devam etmektedir. Bu kapsamda, küresel düzeyde önemli değişimlerin yaşandığı, yakın bölgemizde, kuzeyde ve güneyde stratejik olarak etkisi on yıllarca hissedilecek dönüşümlerin devam ettiği bir dönemden geçiyoruz. Yakın çevresindeki istikrarsızlık unsurları çoğalırken, Türkiye her şeye rağmen bu coğrafyanın barış adası ve güvenli liman olma vasfını sürdürmektedir.

Hâlihazır çalkantılı konjonktürde güvenlik ve istikrar üreten, bölge ülkeleri ve halklarına karşı sorumluluklarını yerine getiren bir güç olarak etkinliğini artırmaktadır. Bir taraftan Orta Doğu, diğer taraftan Ukrayna'da Avrasya güvenlik mimarisini derinden etkileyecek stratejik önemde gelişmeler yaşanmaktadır. Bu kapsamda, Rusya Federasyonu Ukrayna'da istikrarsızlığı körükleyen, ülkemizin ve bölgedeki diğer ülkelerin derin güvenlik kaygısı duymasına sebep olan tavırları, Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu'daki gelişmelerin ortaya koyduğu tehditler ülkemizin süratle değişmekte olan bu yeni güvenlik ortamında her türlü risk ve tehditlere karşı mücadeleye hazır olmasını gerektirmektedir.

Sorunların etkin müzakere ve iş birliğiyle çözülmesi gerektiğine inanan Türkiye'nin, yeniden yapılanmakta olan güvenlik ortamında gerek tek başına gerekse müttefikleriyle beraber uluslararası konjonktürdeki gelişmeleri sınırlarının ötesinde yönlendirebilecek stratejilere ve yeteneklere sahip olması gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda ülkemizin güvenlik ve bölgesel politikaları yönlendirebilme kapasitesini geliştirmesi kaçınılmazdır.

Yaşanan süreçte, ülkemizin, bölgesinde yaşanan uluslararası istikrarsızlık ve belirsizlikleri fırsata çevirebilme ve yönlendirebilme kapasitesinin geliştirilmesi ve idamesi ancak güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleriyle mümkündür. Bu kapsamda, ülke savunmasının ana unsuru olan ve mevcut jeostratejik düzen içerisinde önemi daha da artan Türk Silahlı Kuvvetlerinin simetrik harekât ile asimetrik harekâtı, her üç kuvvetin müştereken birlikte icra edeceği, modernize edilerek etkinliği artan, daha nitelikli ve beka kabiliyeti yüksek, modüler, esnek ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek caydırıcı bir kuvvet yapısına sahip olması ve bunu idame ettirmesi her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir.

Ayrıca, ülkemizin soğuk savaş sonrası sürekli değişen, karmaşıklığı ve belirsizliği giderek artan güvenlik ortamında, güçlü bir orduyla gerek küresel gerekse bölgesel iş birliği mekanizmalarında da yer alması kaçınılmazdır. Ülke güvenliği için bunu gerekli görüyoruz. Bu kapsamda, ülkemiz, ulusal güvenliğimiz açısından NATO'nun askerî ve siyasi etkinliğinin muhafazasına büyük önem vermektedir. Avrupa ve çevresinde yeniden şekillenmekte olan güvenlik ortamında özellikle NATO üyesi ülkelerin askerî yeteneklerini geliştirmeleri ve buna yönelik olarak kapasitelerini artırmaları gerektiği görüşündeyiz.

Nitekim, geçtiğimiz eylül ayında Galler'de icra edilen Devlet ve Hükümet Başkanları NATO Zirvesi'nde alınan kararla üye ülkeler on yıl içerisinde, gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 2'sini savunma harcamalarına, savunma harcamalarının en az yüzde 20'sini ise ana silah sistemlerinin tedarikine ayırmayı kabul etmişlerdir, ülkeler taahhüt etmişlerdir. Ekonomik kriz içinde olan ülkeler eğer harcamaları gayrisafi millî hasılanın yüzde 2'sine ulaşmamışsa öncelikle geri gidişi durdurmayı ve on yıl içerisinde de yüzde 2'ye kadar çıkmayı da her ülke taahhüt etmiştir.

Bu minvalde, diğer ülkelerle birlikte ülkemiz savunma harcamalarını gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 2'sine çıkaracağını taahhüt etmiştir. Ayrıca ülkemizin 2013 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,74'ünü savunma harcamalarına ayırdığını ve bu konuda NATO ülkeleri arasında 7'nci sırada yer aldığını belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ülkemiz, gerek tek başına bir güç olarak ve gerekse üyesi olduğu kuruluşlar vasıtasıyla geniş bir yelpazede, barışçı, ilkeli ve etkin bir güvenlik politikası izlemektedir. Bu doğrultuda, bir yandan ülkenin birliği, ulusal bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve hayati çıkarları korunurken diğer yandan, güvenlik alanında da NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler öncülüğünde uluslararası ilişkileri ikili ve çok taraflı olarak sürdürmektedir.

Silahlı Kuvvetlerimizin Birleşmiş Milletler çatısı altında Lübnan'da, NATO kapsamında: Afganistan'da, Kosova'da ve Akdeniz'de; Avrupa Birliği şemsiyesi altında: Bosna-Hersek'te yürütülen barışı destekleme görevlerine katkısı devam etmektedir. Ayrıca, Aden Körfezi ve Somali açıklarında yoğunlaşan deniz haydutluğu faaliyetlerine karşı yürütülen deniz operasyonlarına da Birleşmiş Milletler ve NATO çatısı altında katkı verilmektedir. Söz konusu katkıların yanı sıra, Balkanlarda barış ve istikrarın sağlanması maksadıyla, Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları süreci ve Güneydoğu Avrupa Barış Tugayı kapsamında icra edilen faaliyetlerde, ayrıca Karadeniz'de deniz güvenliğini temin amacıyla Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu ve Karadeniz Uyumu Harekâtında ülkemize düşen görevleri yerine getirmeye devam etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)'nün deniz görev kuvvetine, mevsimsel şartlar da göz önünde bulundurularak kırk beşer günlük periyotlarla firkateyn, hücumbot, korvet ve Tuzla sınıfı karakol gemileriyle katkı sağlamaktadır.

Somali açıkları ve Aden Körfezi'nde icra edilen deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri kapsamında NATO Daimi Deniz Görev Grubu Kuvveti ile Birleşmiş Milletler çatısı altında Birleşik Görev Kuvveti 151'e, altı aylık dönüşümlerle, bir fırkateynle katkı sağlamaktadır.

Türkiye, Afganistan'da NATO'nun komutası altında görev yapan Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (ISAF)'ne başlangıcından itibaren katkıda bulunmakta, hâlihazırdaki personel desteğimiz 693'tür. 2009 yılından itibaren de Kabil Bölge Komutanlığını yürütmekteyiz. Bu görev 2014 yılı sonuna kadar ülkemiz tarafından yerine getirilecektir.

01 Ocak 2015 tarihinden itibaren başlayacak Kararlı Destek Misyonu kapsamında Türkiye, Kabil bölgesi çerçeve ülke sorumluluğunu, Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanlığının sorumluluk sahasında üstlenecektir. Kabil Uluslararası Havaalanı'nın sorumluluğunun üstlenilmesi kapsamındaki çalışmalar da devam etmektedir.

Türkiye 1999 yılından beri Kosova'da sürdürülen Kosova Gücü Harekâtına hâlen 368 personelle katkıda bulunmaktadır.

NATO'nun etkin çaba harekâtı, diğer üye ülkelerle birlikte Türkiye'nin katkıları ve NATO Daimi Deniz Görev Gruplarının desteğiyle 2001 yılından bu yana Akdeniz'de icra edilmeye devam edilmektedir.

Türkiye, NATO'nun Transformasyon Komutanlığı yapısı altında kurulmakta olan mükemmeliyet merkezlerine NATO'nun çok yönlü dönüşümüne katkı yaptığı inancıyla, büyük önem vermektedir. Bu doğrultuda, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezinde ve Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezinde eğitim faaliyetlerimiz devam etmektedir. Çok Uluslu Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi ise 30 Temmuz 2012 tarihinde faaliyetine başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği üyelik süreci çerçevesinde, Birliğin ortak güvenlik ve savunma politikası içerisinde Türkiye'nin yer alması ülkemizin savunma politikasıyla uyumlu olacaktır. Bu kapsamda Türkiye, Avrupa Birliğinin Bosna-Hersek'teki EUFOR-ALTHEA harekâtına 239 personelle katkı sağlamaya devam etmektedir.

Türkiye, Balkanlarda barış ve istikrarın sağlanması amacıyla Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları sürecine de aktif katkı sağlamaktadır. Bu kapsamda, 11 Eylül 2013 tarihinde devralınan Güneydoğu Avrupa Barış Tugayı Komutanlığı görevi 2017 yılına kadar Türkiye tarafından yerine getirilecektir. Ayrıca, 2015-2017 döneminde SEDM sürecinin Sekreterya Başkanlığı da Türkiye tarafından yürütülecektir.

Gerek bölgesel, gerekse küresel güvenlik ortamında yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türkiye Karadeniz'de deniz güvenliğinin, Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerce alınacak tedbirlerle sağlanması prensibinden hareketle, çeşitli güvenlik girişimlerine öncülük etmektedir. Bu prensip ışığında yani Karadeniz'in güvenliğinin Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerce sağlanması prensibinin ışığı altında, Türkiye'nin liderliğinde 2 Nisan 2001 tarihinde Ukrayna, Rusya Federasyonu, Bulgaristan, Gürcistan ve Romanya Deniz Kuvvetlerinin katılımıyla, kıyıdaş ülkeler arasında iş birliğini ve birlikte çalışabilirliği geliştirmek maksadıyla Karadeniz Deniz İş Birliği Görev Grubu oluşturulmuştur, BLACKSEAFOR. BLACKSEAFOR'un yanı sıra, Deniz Kuvvetlerimiz öncülüğünde 1 Mart 2004 tarihinde başlatılan Karadeniz Uyumu Harekâtına da devam edilmektedir.

Akdeniz'in deniz güvenliğine ilişkin olarak özellikle Doğu Akdeniz'de güvenliğin sağlanması ve bölgedeki muhtemel risk ve tehdit unsurlarına karşı caydırıcılık sağlamak, NATO'nun bölgedeki deniz güvenliği çabalarına da destek verilmesi amacıyla Akdeniz Kalkanı Harekâtı icra edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölgesel ve küresel önceliklerin yanı sıra, askerî anlamda ikili ilişkilerin geliştirilmesine de büyük önem vermekteyiz. Bugüne kadar, 68 ülkeyle askerî alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği anlaşması, 59 ülkeyle savunma sanayii iş birliği anlaşması, 52 ülkeyle de askerî eğitim iş birliği anlaşması imzalamış durumdayız.

Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika'da tarihî dostluk ve kardeşlik bağlarımız bulunan birçok ülke ile 1992 yılından itibaren askerî yardım faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.

Bu kapsamda, 2013 yılında 15 ülke ile askerî mali iş birliği anlaşması ve nakdî yardım protokolü imzalamış durumdayız. Hâlen, 2014 yılı içinde 16 ülkeyle söz konusu anlaşmaların akdedilmesi faaliyetlerine devam edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakanlığımın bir diğer faaliyet konusu asker alma faaliyetleridir, bu nedenle de bu yılın başından itibaren vatan görevi kapsamında yerine getirilen on beş aylık askerlik süresi on iki aya indirilmiştir. Askerlik şubelerine gitmeden e-devlet üzerinden vatandaşlarımızın askerlik durum belgesi alabilmeleri hizmet verilmeye başlanmıştır. Yıl başından itibaren bu uygulama ile yaklaşık 2 milyon vatandaşımız askerlik şubesine müracaat etmeden, gelmeden e-devlet üzerinden belge almıştır. Ayrıca, askerlik şubelerindeki işlemler için e-devlet üzerinden randevu alınabilmesine imkân sağlanmıştır.

TÜRKSAT ve PTT ile yapılan protokoller ile vatandaşların sevk işlemlerini askerlik şubelerine gitmeden e-devlet üzerinden yapmalarına bu yılın mayıs ayında başlanmıştır. Bu tarihten itibaren, 172 bin vatandaşımızdan 70 bini askere sevk belgesini e-devlet üzerinden almıştır. Vatandaşlarımızın yol ve yemek bedelleri ise PTT vasıtasıyla kendilerine ödenmektedir.

Verilen hizmetlere ilave olarak; Adalet, İçişleri, Dışişleri ve Millî Eğitim Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik Kurumu, Yükseköğretim Kurulu ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi gibi kurumlarla merkezî veri paylaşımına da başlanılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığıma bağlı bir diğer kuruluş Millî Savunma Bakanlığı Harita Genel Komutanlığıdır. Yüz yirmi yıllık birikimiyle 21'inci yüzyıl gereklerine uygun olarak, ülkemizin savunma ve kalkınma hamlesine alt yapı sağlayan harita, coğrafi bilgi ve belgelerin üretimini gerçekleştirilmektedir.

Harita Genel Komutanlığı, doğal afetler başta olmak üzere, büyük ölçekli kalkınma ve bilimsel çalışmalara destek sağlayacak şekilde uçak ve teknolojik donanımlarını kurumlar arası iş birliği protokolleri ile kamuya hizmet sunumuna devam etmektedir. Bu alanda teknolojik imkânların da kullanılması ile kaynak ve zaman tasarrufu sağlayan projeler hayata geçirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde savunma sanayisiyle ilgili bilgi vermek istiyorum. Savunma Sanayii Müsteşarlığımız tarafından yürütülen projeler ve çalışmalar neticesinde savunma sanayi faaliyetlerimizde geldiğimiz nokta hakkında birkaç bilgi sunmak istiyorum.

Türk savunma sanayisi bu dönemde stratejik bir dönüşüm yaşamıştır. Bundan on iki yıl önce yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan savunma sanayiimiz, kritik teknolojiye sahip savunma sistemlerinin yerli sanayimiz tarafından tasarlanması ve üretilmesi sayesinde bugün binden fazla şirketimizin, KOBİ'lerimizin, araştırma kuruluşlarımızın ve üniversitelerimizin katılımını sağlayan, Türkiye'nin bu alanda bütün üretim gücünü seferber eden bir yapıya dönüşmüştür. Savunma programlarımızda kaydettiğimiz başarılarla beraber, savunma ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilen alımlarla da Silahlı Kuvvetlerimizin kabiliyetleri artmıştır.

2023 yılı vizyonumuz çerçevesinde, ülkemizin dünyada savunma sanayisi alanında en gelişmiş 10 ülkeden biri olmasını hedefliyoruz. Yaşadığımız bu zorlu coğrafyada, karşı karşıya kaldığımız geniş yelpazedeki güvenlik ihtiyaçlarımızın gerektirdiği savunma teknolojileri için Silahlı Kuvvetlerimizin her talebini ülkemiz üretimiyle karşılamak temel gayemizdir. Bu anlayış savunma sanayisini teknolojik, sınai ve ticari hedeflere hizmet eder bir sektör hâline getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bu bağlamda, Savunma Sanayii Müsteşarlığımızda hâlen yürütülmekte olan önemli savunma projelerine ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Savaşların, âdeta klasik konvansiyonel savaşların en güçlü silahı tank dolayısıyla Türkiye'nin bir tank teknolojisine, üretim kapasitesine sahip olması Türkiye'nin savunmasını güçlendirecektir, gücüne güç katacaktır. Bu nedenle de Altay ana muharebe millî tankının üretiminin Türkiye'de yapılması kararı alındı, kritik tasarım süreci bu yıl mayıs ayında tamamlandı. Doğrulama testlerine tabi tutulmakta ve iki nihai prototipin üretimlerine başlanmıştır. Daha önce üretimi gerçekleştirilen 2 adet ön prototip üzerinde hareket ve atış kabiliyetlerine yönelik denemeler ise sürdürülmektedir. Altay tankımızın seri üretiminin 2017 yılından itibaren başlaması ve Kara Kuvvetleri Komutanlığımız hizmetine sunulması öngörülmektedir. Askerlerimizin mayın tehdidine karşı korumasını sağlayan KİRPİ Projesi kapsamındaki toplam 614 araçtan 473 adedinin kabulü gerçekleştirilmiş olup geriye kalan 141 adet aracın teslimatının ise en kısa zamanda, önümüzdeki yılın ilk yarısında tamamlamayı öngörmekteyiz.

Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi Projesi kapsamında Dost, Umut, Güven, Yaşam arama kurtarma gemilerimiz Sahil Güvenlik Komutanlığına teslim edilmiştir. Türkiye'nin ilk millî savaş gemisi olan ve tamamen ülkemizde tasarlanarak inşa edilen MİLGEM savaş gemileri Heybeliada ve Büyükada donanmamızın envanterine girmiştir. Gerek kendi kara sularımızda gerekse uluslararası sularda görevlerini başarıyla icra etmektedir. Proje kapsamında inşa edilecek üçüncü gemi olan Burgazada'nın inşası ise devam etmektedir. Deniz karakol ve sahil güvenlik uçakları Meltem-2 Projesi kapsamında Sahil Güvenlik Komutanlığının 3 uçağı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 5 deniz karakol uçağı teslim edilmiş, 6 deniz karakol uçağının ise test ve kabul faaliyetleri devam etmektedir.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Kullanıcısı vardır inşallah.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte ise 2 adet akaryakıt gemisinin tedarik edilmesine yönelik başlatılan Lojistik Destek Gemisi Projesi kapsamında sözleşme görüşmelerine devam edilmektedir. Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de asgari bir tabur büyüklüğündeki bir kuvveti ana üs desteği gerektirmeksizin, kendi lojistik desteğiyle kriz bölgesine intikal ettirebilecek havuzlu çıkarma gemisinin tedarikine yönelik Havuzlu Çıkarma Gemisi Projesi kapsamında sözleşme görüşmelerine devam edilmektedir.

Ülkemizde özel sektörümüzün ürettiği mini insansız hava aracı sistemlerinden bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine 164 adet insansız uçak ve 4 adet insansız helikopter alınmıştır. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğümüz için 15 adet mini İHA teslim edilmiştir. Bu mini İHA'lar yurt dışına da ihraç edilmiştir, Katar'da faaliyet göstermektedir. İlk uçuşunu Aralık 2010 tarihinde gerçekleştiren insansız hava aracı ANKA'nın üretim faaliyetleri devam etmektedir. Bu meyanda, Hava Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen 10 adet insansız hava aracının seri üretimi için sözleşme de imzalanmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan ancak daha sonra akamete uğrayan havacılık çalışmalarımızın ardından altmış yıllık bir fasıladan sonra, ilk Türk tasarımı eğitim uçağı HÜRKUŞ 29 Ağustos 2013 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirmiş olup 15 adetlik seri üretim için Savunma Sanayii İcra Komitesi kararı alınmıştır. Proje kapsamında üretilen 2 numaralı prototip uçağın uçuş testlerine 10 Eylül 2014 tarihinde başlanmıştır.

ATAK Projesi kapsamında 5 adet helikopterin teslimatı gerçekleştirilmiştir. Helikopterimizi asimetrik savaş alanında dünyadaki operasyonel anlamda en iyi çözüm ve şimdiden ihracat potansiyeli yüksek bir proje olarak değerlendiriyoruz. Proje kapsamında 59 helikopterin Türk Silahlı Kuvvetlerimize teslim edilmesi planlanmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin taktik sınıfı insansız hava aracı ihtiyacının karşılanması maksadıyla başlatılan 2 ayrı proje kapsamında Bayraktar İHA Sistemi ve Karayel İHA Sistemi'nin 2015 yılı içerinde Türk Silahlı Kuvvetlerine teslimi öngörülmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hafif sınıf genel maksat helikopteri ihtiyacını karşılamak ve bunun yanı sıra sürdürülebilir bir helikopter sanayisi teşkil ederek ülkemizin sürekli helikopter ihtiyacını özgün ürünlerle karşılamak amacına yönelik olarak Özgün Helikopter Programı'nı başlattık. Bu kapsamda, millî imkânlarla tasarlanacak olan helikopterler; hafif sınıf genel maksat, pilot eğitimi, ambulans, sınır güvenliği, arama kurtarma, güvenlik ve keşif amaçlı olarak kullanılabilecektir. Bu şekilde hem ülkemiz ihtiyaçları karşılanacak hem de bölge ülkelerin ihtiyaçları karşılanabilecektir.

Özgün bir savaş uçağı geliştirilmesi de yine hedeflerimiz arasındadır. Bu kapsamda başlatılan proje kapsamında, kavramsal tasarım çalışmalarında 3 alternatif konfigürasyon belirlenmiştir. Çalışmanın sonuçları toplanacak ilk icra komitesine sunulacak olup projenin bir sonraki aşaması olan Mühendislik Geliştirme Ön Tasarım Fazı'na geçilecektir.

F35 uçaklarının uluslararası katılımla tasarımı, geliştirilmesi, üretimi ve lojistik desteğini kapsayan Müşterek Taarruz Uçağı Programı kapsamında uçağın geliştirme ve test faaliyetleri devam etmektedir. Millî mühimmatlarımızın da entegre edileceği F35 savaş uçağının bilgi füzyonu, görünmezlik ve ileri algılayıcı teknolojileri gibi gelişmiş yetenekleriyle 2020'li yıllarda Türk hava kuvvetlerinin önemli bir muharip unsuru olması öngörülmektedir. Hali hazırda ilk 2 tanesinin siparişi de verilmiş durumdadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri Helikopter Tedariki Projesi kapsamında Savunma Sanayii İcra Komitesi seçim kararı Ocak 2005 tarihinde alınmış olup 21 Şubat 2014 tarihinde Sikorsky'le sözleşme imzalanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü ihtiyacı toplam 109 adet helikopter tedarik edilecektir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin modern taktik ulaştırma uçağı ihtiyacının karşılanması amacıyla, 6 Avrupa ülkesinin katılımıyla başlatılan A400M Stratejik Ulaştırma Uçağı Programı, gerek tasarım ve üretim gerekse harekât ve lojistik anlamında ülkemize önemli kabiliyetler kazandıracaktır. Mevcut durumda ilk uçağımızın teslimatı gerçekleştirilmiştir.

Modern Piyade Tüfeği Projesi kapsamında, yurt içinde geliştirilen Millî Piyade Tüfeği'nin ilk kafilesinin üretimi gerçekleştirilerek Silahlı Kuvvetlerimize teslim edilmiştir. Böylelikle, Silahlı Kuvvetlerimiz yeni nesil üstün teknolojik özelliklere sahip modern bir piyade tüfeğine kavuşmuştur.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin alçak irtifa hava savunma ihtiyacının millî imkânlarla karşılanması amacıyla başlatılan Alçak İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi Projesi kapsamında, yurt içinde geliştirilen ve üretilen füzelerin ilk deneme atışları Ekim 2013'te Aksaray'da başarıyla gerçekleştirilmiştir. Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi Projesi kapsamında geliştirilmekte olan Millî Orta İrtifa Hava Savunma Füzesi'nin ilk uçuş testi olan Balistik Test Füzesi atışı Temmuz 2014 tarihinde Aksaray'da başarıyla gerçekleştirilmiştir.

İleri teknolojiyle donatılan 40 kilometre ve daha uzun menzilli obüs ve roket sistemlerinin seri üretimlerine başlanmış, CİRİT lazer güdümlü roketimiz Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girmiş ve ilk ihracatı da yapılmıştır. Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi kapsamında sözleşme görüşmeleri devam etmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üzerinde çalıştığımız bir diğer proje de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının uydu üzerinden sağlanması, istihbarat ihtiyacının uydu üzerinden sağlanması, temin edilmesidir. Bu kapsamda, Yer Gözlem Uydu Teknolojilerinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında, Göktürk2 Projesi'yle yurt içinde kazanılan teknolojik altyapı ve kapasitenin sürdürülebilirliğinin sağlanması, geliştirilen sistemlere uzay yeterliliği kazandırılması, metre altı çözünürlüğe sahip uydularda kullanılabilecek sistemlerde yurt dışı bağımlılığının ortadan kaldırılması amacıyla Millî Savunma Bakanlığı koordinesinde Yer Gözlem Uydu Teknolojilerinin Geliştirilmesi Projesi başlatılmıştır. Bu proje İMECE olarak adlandırılmaktadır. İMECE isminden de anlaşılabileceği gibi çok sayıda kurum ve kuruluşunun içinde yer aldığı bir AR-GE projesidir. Bu projede TUSAŞ ana yükleniciliğinde TÜBİTAK Uzay, TÜBİTAK Enerji, TÜBİTAK Malzeme Enstitüleri ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Gazi, Uludağ ve Kırıkkale Üniversiteleri de yer almaktadır.

2019 yılında fırlatılması planlanan İMECE Uydusu sayesinde dünyanın her yerinden, hiç bir kısıtlamaya tabi olmaksızın alınacak görüntüler ile istihbarat, tarım, afet, maden arama ve buna benzer alanlarda uydu görüntü ihtiyacı karşılanacaktır.

Uluslararası bir sözleşme çerçevesinde yürütülen yüksek çözünürlüklü Göktürk1 uydumuzun nihai entegrasyonunun bu yıl ülkemizde kurulan Uydu Sistem ve Entegrasyon Tesisinde tamamlanarak 2015 yılında, önümüzdeki yıl fırlatılması hedeflenmektedir.

Yine, radar teknolojisine dayalı bir gözlem uydusunun -hava koşullarına bağlı olmaksızın istihbarat faaliyeti temin edebilmesi için bu teknoloji seçildi- millî teknolojilerle geliştirilmesi için çalışmalar başlatılmış olup Göktürk3 radar gözlem uydusunun 2019 yılında fırlatılması hedeflenmektedir.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri; Millî Savunma Bakanlığı 2015 yılı bütçe teklifi 22 milyar 764 milyon 255 bin Türk lirası olarak huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Bu bütçenin yüzde 57'sini personel giderleri, yüzde 41'ini mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 1'ini cari transferler ve yaklaşık yüzde 1'ini ise sermaye giderleri oluşturmaktadır.

Mal ve hizmet alım giderleri kapsamında 9 milyar 259 milyon 498 bin Türk lirası Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma, beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş yasal istihkakları ile akaryakıt, yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımlarına ve stratejik hedef planı 2015 yılı programı modernizasyon ihtiyaçlarına hazırlanmıştır. Hazırlanışı sırasında, azami tasarruf ve kaynakların etkin kullanımı temel ilke edinilmiştir. 2015 yılı bütçesinde kanunlara dayalı istihkaklar, iç güvenlik, uluslararası görevler gibi öncelikli ihtiyaçlara yer verilmiştir.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı özel bütçesi, savunma projelerinin haricinde kalan Müsteşarlık idari giderleri için toplam 49 milyon 643 bin TL'dir. Teklif edilen bütçenin büyük bölümü Müsteşarlığın personel giderleri ile yönetim faaliyetleri için gerekli malzeme ve hizmet alımlarını karşılamaya yöneliktir.

Sözlerime son verirken Millî Savunma Bakanlığımız ve Savunma Sanayii Müsteşarlığımızın 2015 yılı bütçelerinin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, bütçemize verecekleri katkı için Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine şimdiden teşekkür ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.