KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ YİĞİT (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; yıllardır "Avrupa Birliği" deriz, "Avrupa Birliği uyum yasaları" deriz ama Avrupa Birliği uyum yasalarından hiçbir şey almadık şu ana kadar. İlk defa, bugün, Avrupa Birliğindeki bir maddeyi Türkiye'de uygulamaya çalışıyoruz. Bu tasarının aceleye getirildiği konusunda herkes hemfikir yani oldubittiye getirildi, milyonlarca insanı ilgilendiren bu konu burada oldubittiye getirilmek isteniyor. Burada öncelikli olarak Türkiye İş Kurumuna ait görev ve yetkilerin devri söz konusu. Ayrıca bir sendika yetkilimizin ifade ettiği gibi, özel istihdam büroları hayır kurumları da değildir. Mutlaka, burada, gelenler para kazanmaya çalışacaklar. Öte yandan istihdam bürolarının ne kadar bağımsız, ne kadar objektif olacağı da şüpheli. Yani burada, iş bulmak zorunda olanlara siyasal aidat koşuluyla bir baskı oluşturulmaması yönünde düzenleme yoktur.

Tasarının tümüne bakıldığında sınırlarının ne olacağı belli olmayan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. İşçinin kendi iradesiyle imzaladığı varsayımına dayalı olarak düşünülen sözleşme, ülkemizde iş bulma konusundaki zorluklar da göz önüne alındığında, işçinin kendi ayağına pranga vurması ve daha da yoksullaşmayı kabul etmesi anlamına gelmektedir.

Tasarının gerekçesinde işsizliğin azaltılmasının amaçlandığı belirtilmektedir. Yani şimdi burada "İşsizlik önlenecek." deniliyor. Benim kendi mantığıma göre işsizlik daha da çok artacak. İnsanlar birçok işi bu şirketlere havale edecekler ve işverenlerin çalışan işçilerin birçoğunu da işten çıkaracaklarını düşünüyorum. Zaten burada bir de ikinci sınıf yani iki işçi oluşacak; yani saygın işçi, saygın olmayan işçi. Bir yerde bir işçi çalışıyor dolgun ücretle. Mesela belediyelerde taşeron işçi var, belediyeye ait işçiler var. Belediyeye ait çalışan işçi 4.000 lira aylık alırken orada taşeron 1.500 lira aylık alıyor. Burada bürolardaki gelecek kişi daha az maaş alacak ve orada saygınlığı olmayan bir işçi sınıfına girmiş olacak. Ayrıca 10 işçi çalıştırılan bir iş yeri o zaman diyecek ki "Ya ben niye uğraşayım ki? Dışarıdan alayım işçimi." Elinde olan işçisini de işten çıkaracağını düşünüyorum ben.

Ayrıca tasarının gerekçesinde işsizliğin azaltılmasının amaçlandığı belirtilmektedir. Ben burada azaltılacağını sanmıyorum, işsizlik daha da çoğalacak, birçok iş bu büroya havale edilecek.

Bir yandan "Taşeron işçiyi kaldıracağız." diyen AKP, öbür yandan kiralık işçilik yoluyla kölelik sistemini getirmeye çalışmakta.

Avrupa Birliğine uyumdan bahsediliyor. Avrupa Birliğinin çalışma yaşamı alanındaki kazanımlardan hangisi ülkemizde var? Yani demokrasiden söz edilemiyor, insan haklarından söz edilemiyor. Demokratikleşmeyle ilgili hiçbir şey yapmıyoruz ama böyle bir uyum olduğunda işçinin aleyhine eğer bir yasa çıkarılacaksa hemen dört elle sarılıyoruz, bu yasayı çıkarmaya çalışıyoruz. Deveye sormuşlar: "Boynun neden eğri?" Deve demiş ki: " Nerem doğru ki?" Yani Türkiye'nin her şeyi tamam, kala kala eksiği buydu, bununla da tamamlamış olduk.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; burada Türkiye İş Kurumunun özelleştirilmesi ve büyük bir rant vardır. Geçici iş ilişkisiyle çalışan işçilerin iş güvenceleri hakkında bir düzenleme öngörülmemiştir. Bu konuda hukuki yaptırım da yoktur. Sayın Bakana sormak istiyorum: Kamuoyu ve sosyal tarafların görüşleri alınmadan yangından mal kaçırırcasına hazırlanan bu tasarının bir an önce yasalaşması için niye bu kadar acele edilmektedir?

Bu Hükûmet bugün değil, yani biliyorsunuz, daha önce de bu tasarıyı defalarca sundu. Bu tasarıyla işçiler alınıp satılabilen birer köle hâline getirilecek. Bu düzenleme -getirilirse- AKP'nin aklına bugün gelmiş bir istek de değildir, daha önce de denendi ancak şiddetli karşı çıkışlar sonucunda geri çekilen bir düzenlemeydi. Bu Hükûmet 2009'da Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bu yasayı itirazlar üzerine geri çekmiş, Abdullah Gül tarafından da reddedilmişti. Şimdi yine, tekrar "güvenceli esneklik" adı altında sunulan tasarı neoliberal program ekseninde Türkiye'ye pazarlanmak isteniyor. Daha önce yürürlüğe girdiği bu ülkede "güvenceli" tabiri sözde kalırken "esneklik" kavramı alabildiğince genişlemiş. AKP'nin işçileri köleleştirerek tüm güvencelerini yok edecek sistemi, birçok kazanılmış hakkı ortadan kaldırıyor bu yasayla.

İşçinin hesap vereceği iki patronu olan, işçiyi kiralayan, emeği üzerinden komisyon alıp kâr eden işçi büroları üzerinden çalıştıran şirketin işçinin haklarına ilişkin fazlaca bir sorumluluğu olmayacak. Dolayısıyla, işçi her açıdan sıkıntılı bir durumda kalacak. Biz emekçilerin sömürülmesine, köleleştirilmesine, sendikasızlaştırılmasına, işten çıkarılmasına, kolaylaşmasına, emekçilerin kazanılmış haklarının ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğiz. Bizim programımızda da, tüzüğümüzde de "Emek en yüce değerdir." ilkesi benimsenmiştir. Emekçilere karşı çıktığı için bu düzenlemenin yanında yer almayacağız.

Hepinize teşekkür ediyorum.