KOMİSYON KONUŞMASI

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

İyi akşamlar diliyorum.

Sayın Bakan, kolaylıklar diliyorum size.

Komisyonumuzun çalışmaları umarım ki ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olur.

Şimdi ben yirmi dört yıllık bir hekim olarak konuşmak istiyorum. Tabii Komisyonda tecrübesiziz belki hepimiz, yeni üyeler var aramızda benim gibi. Aramızdaki Komisyon üyelerinin çoğu da hekimlerden oluştuğu için, hani, izin verirseniz ben bir ömür boyu hep somut ve bilimsel şeylerle, elle tutulur, gözle görülür veriler ve ölçümlerle çalışmış, hayatını geçirmiş bir hekim olarak buradaki bütün meslektaşlarım gibi. Bu başlıkta Bakanlığınız tarafından dağıtılan şu broşürde bakın üç sözcük var, ben öncelikle bunlara dikkat çekerek başlamak istiyorum. Diyor ki: "Esneklik", "uzaktan" ve "geçici." Bakın üç sözcüğün ortak bir yönü var. Ortak yönü sanki kuralsızlık gibi. Yani üçünü bir potada eritmeye çalışıyorum ben. Sanki böyle sınırları belli olmayan, hani var mı yok mu anlaşılamayan, ne dediğini tam da anlayamadığımız kuralları olmayan, sınırları olmayan böyle müphem bir şeyden bahsediyoruz âdeta. "Esneklik ama ne kadar?", "Uzaktan ama ne kadar?", "Geçici ama nasıl?" sorularına hiç cevap bulamadığımız bir yasa tasarısı bu.

Şimdi, bu kuralsızlaştırmak, kurallardan uzaklaşma, bu somutluktan uzaklaşma, daha soyut, böyle hayalî, müphem bir kavram yaratma acaba bizim hangimizin bir işine yarayabilir? Öncelikle, bence, her şeyi bir tarafa bırakıp gerçekten aklımızla, vicdanımızla buradan bir cümleyle özetleyip bir ana fikre ulaşmamız lazım diye düşünüyorum. Hani ben çok uğraştım, çabaladım böyle bir noktaya gelemedim; belki böyle bir ortak akılla bulabiliriz diye düşünüyorum.

Şimdi, bakın, kuralsızlaştırmanın bize yararı değil zararı olur. Bize derken bütün topluma zararı olur. Çünkü biliyorsunuz "Bulanık suda balık avlamak." denilen bir şey vardır. Yani biz ortalığı müphem hâle getirip, sınırlarından uzaklaştırıp kuralsızlaştırdığımız zaman birileri bu bulanık suda, bizim bulanıklaştırdığımız suda balık avlamaya çalışacaktır. Yine, bir atasözümüz var puslu havalarla ilgili, hani hepimiz biliyoruz bunların ne demek olduğunu.

Yine, bunun sonucunda sanki şöyle bir noktaya gidiyoruz: Yani bu insanlarımızı iyice çaresizleştirip sıtmayı gösterip ölüme razı etmeliyiz gibi bir noktaya geliyoruz Sayın Başkan. Yani biz işçilerimizi "sıtmayı gösterip ölüme razı etme" noktasına mı getirmeye çalışıyoruz? Nasıl bir amacımız var? Onu tam anlayamıyorum ben. Elbette ki buralardan bu tasarı geçerse mutlaka ki suiistimaller artacaktır.

Bakın ben Manisa Milletvekiliyim, Manisa biliyorsunuz özellikle iş kazalarında ne yazık ki dün altıncı ayağı görülmeye başlayan Soma davasıyla birlikte iş cinayetlerinin çok acı bir şekilde yaşandığı bir il. Herhangi bir ilden gelmiyorum. Yani bu iş cinayetlerinin acısını en iyi ben biliyorum.

Ayrıca, yine, kadın işçilerden ve güvencesiz işçilerden bahsettiniz, traktör römorkunda güvencesiz olarak taşınan işçilerden. Yine, ne yazık ki bu acıyı da en son biz yaşadık; biliyorsunuz, Çökelek köyünde topluca kadın ölümlerine sahne oldu Manisa'mız. Dolayısıyla, ben bu acıları yaşamış bir ilin vekili olarak gerçekten bunları bir kere değil on kere daha düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yani bütün vicdanımızı seferber edip, bütün aklımızı seferber edip 1 kere değil, 10 kere daha çok dikkatli bir şekilde düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Bu kuralsızlaştırmak ve esnekleştirme, dediğim gibi, bu kurallardan uzaklaşma iş cinayetlerini mutlaka artıracaktır. Bakın, biz, iş cinayetlerinde, ne yazık ki bütün ülkeler arasında üst sıralardayız. Yani bunun ne demek olduğunu lütfen bir kere daha düşünelim istiyorum.

Yine, ev eksenli çalışmalarda erkekler elbette ki mağdur olacaklar ama kadınlar bir kere daha ev eksenli çalışmadan mağdur olacaklar. Biz kadınlarımızı ısrarla sosyal hayattan, iş hayatından alıp; onların bir şekilde sokakta yürüme şekillerini, kıyafetlerini bile eleştirip; ısrarla sokaktan alıp bir yere tıkma gibi bir politika yürütüyoruz son on dört yıldır biliyorsunuz. Yani kadınlar yolda yürüseler suç, herhangi bir şey giyinseler suç, hareket etseler suç; böyle bir noktaya geldi. Buradaki kadınla ilgili kısmı da ev eksenli çalışmada da özellikle etkilenecek olan, negatif olarak etkilenecek olan mutlaka ki kadınlardır, bunu bir kere daha düşünmemiz lazım. Biz kadınları iş hayatından alıp, çekip eve hapsederek ve saatleri belli olmayan, çok düşük ücretli, iş güvencesi olmayan, örgütlenme şansı olmayan, sendikalaşma sansı olmayan koşullarda eve bir kere daha tıktığımızda bunun insani ve vicdani boyutu nedir?

Yine bizim Manisa'mızda özellikle bağcılıkta kullanılan kostik denen bir malzeme var ve ben kulak burun boğaz uzmanı olarak yıllarca annelerinin yanında bağa gitmiş o çalışmalarda boşalmış pet şişelere konulan ve çocukların genellikle su sanarak içtiği kostiklerden yanmış binlerce özefagus, binlerce solunum sistemi ve binlerce üst solunum yolu vakası görmüş bir hekim olarak söylüyorum: Bakın bir tek kostikten bile çocuklarını koruyamayan aileler ve ebeveynler evde herhangi bir kimyasalla değil, binlerce kimyasalla, binlerce belki makineyle, binlerce araç gereçle, günde on sekiz saat bir kuruş daha fazla kazanabilmek için ailedeki küçük çocukları da, yaşlıları da o çalışmaya ortak etmek zorunda kalarak acaba kaç çocuğun daha sağlığını tehlikeye atmış olacağız.

Sayın Bakanım, bu çocuklarını koruyabilecek misiniz annelerine evde on sekiz saat iş güvencesiz düşük ücretle parça başına iş verdiğinizde yanlarında onlara yardım etmek zorunda kalan çocuklar, yaşlılar, onları koruyabilecek misiniz? O parça başı işi bir tane daha fazla yapabilsin diye okula gitmesi her geçen gün zorlaşan kız çocuklarının vebalini taşıyabilecek misiniz?

Yine, aynı kimyasallara hiçbir şekilde iş güvencesiz olarak, belki dikim atölyesi olarak dönüştürülen, belki deri sanayisinde kullanılan ya da herhangi bir iş alanında bilemiyorum, çalışmak zorunda kalan, görme yeteneği, duyma yeteneği azalmış hiçbir iş yeri güvenliği, koruması olmayan; işçi sağlığı, güvenlik, tertibatları olmayan ortamda çalışan işçiler, çocuklar ve yaşlıları koruyamayacağımızı bilmiyorum nasıl dillendirebilirim.

Yine Manisa'da çok geniş bir organize sanayi bölgesi var ve ben özellikle burada gürültüye bağlı işitme kayıplarını taramış, bu tarama sırasında da o iş yerlerinde sırf gürültüye bağlı işitme kayıplarını değil, aynı zamanda birden fazla iş yeri hekimi olan, birden fazla iş yeri güvenlik mühendisi bile olan çok büyük firmalarda, ismi marka olmuş firmalarda bile o kadar ilginç, masraftan kısmak için en basit solunum sistemini koruyucu maskelerden, lastik eldivenlere ve çizmelere kadar koruyucu malzemelerden tasarruf amacıyla o kadar büyük suistimaller gördüm ki bu insanlar iş güvencesiz olarak düşük ücretlerle bunu evlerinde yapmaya çalışan insanlar nasıl kendilerini koruyabilecekler? Bunu lütfen bir kere daha düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Yine ev eksenli çalışmanın özellikle iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından çok büyük bir tehdit oluşturduğunu söylemek istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. İyi çalışmalar diliyorum. Umarım bir yerinden döneriz bu yanlışın, yanlışın bir yerinden dönmek de kârdır biliyorsunuz. Teşekkür ederim.