KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, çok değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerek sendikalarımızın ve gerekse de milletvekili arkadaşlarımızın çok önemli tespitleri ve değerlendirmeleri oldu. Önce şu gerçekliği görmemiz gerekiyor: Şu anda Avrupa Birliği direktifleri veya ILO normlarına uygun olarak gelen bu yasa tasarısı içerisinde şu anda Türkiye'de gerek evde çalışmayla ilgili gerekse de esnek çalışmanın kuralsızlığıyla ilgili bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Şimdi, evde çalışmayla ilgili işte tekstil sektörünün yoğunluklu bir şekilde olduğu yörelerde parça başı dediğimiz işlerle ilgili şu anda bir fiilî durum var. Ama bunun güvencesiyle ilgili, sosyal güvenliği tedbirleriyle ilgili, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle ilgili bir kural yok.

Yine, aynı şekilde, teknolojik gelişmelere bağlı olarak özellikle üniversite gençliğinin yoğun bir şekilde gerek gazete gerekse de tasarım ve teknoloji noktasında almış olduğu ve hiçbir kuralla bağlantılı olmayan bir çalışma var.

Yine, aynı şekilde, dönemsel olarak iş artışlarına bağlı olarak istihdam erilen ama bir yıldan az istihdam edildiğinden dolayı, kıdem tazminatı başta olmak üzere en temel sosyal haklardan mahrum bırakılan ciddi sayıda bir emekçimiz var. O zaman, bunları bir yasal çerçeve içerisine oturtup ama bunları oturturken mutlaka insan onuruna yaraşır çalışma koşullarını ve daha önceki Cumhurbaşkanlığını veto gerekçesinin esasını teşkil eden eşit ücret konusunu da dikkate alarak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. İşte bu düzenlemede -belki maddelerine geçtiğimizde tek tek ayrıntılı bir şekilde değerlendirme imkânımız olacak ama- bizim Avrupa Birliğinin direktifleriyle ilgili değişik konuları pas geçip yalnız bir konu üzerinde değerlendirme yaptığımız yaklaşım da bence doğru bir yaklaşım değil. On üç yıllık, on dört yıllık AK PARTİ iktidarında gerek ILO normları noktasında ve gerekçe gerçekten çalışma hayatının demokratikleşmesi noktasında son derece önemli adımlar atıldı. 2003 yılında Tasarrufu Teşvik Fonu'nda biriken paraların ödenmesinden başlayan -ki AK PARTİ Hükûmetleri olarak bizim dönemimizde veya sorumluluğumuzda olmayan ama çalışanlara yönelik olarak bir borç olarak önümüze gelen bu Tasarrufu Teşvik Fonu'nda biriken paraların ödenmesi- konut edindirme yardımı, ardından yine darbe ürünü olarak önümüzde duran, bize dayatılan ve emek örgütlerinin hepsinin değişmesi noktasında üzerinde ittifak ettiği 2821-2822 sayılı Yasalar, kamu çalışanlarıyla ilgili 4688 sayılı Toplu Sözleşme Kanunu -ki daha önce toplu görüşme şeklinde olan düzenleme- ve en son asgari ücretin artırılması gibi birçok adım bu dönem içerisinde atılan önemli adımlar oldu. Ama bütün bu yaklaşımlara rağmen, bizim çalışma hayatıyla ilgili atmamız gereken çok önemli adımların olduğu gerçekliğiyle de karşı karşıyayız.

Şimdi bu yasa tasarısında, zannediyorum maddeleri geldiğinde çok daha ayrıntılı bir şekilde emek örgütlerimizin ve milletvekillerimizin yaptığı tespitler üzerinden bazı maddelerle ilgili yeniden değerlendirme ihtiyacı olacağını da kişisel anlamda düşünüyorum. Özellikle işte 10'dan fazla işçi çalıştıran yerlerde yüzde 25 gibi yüksek bir kota, 10'dan aşağı çalıştırılan yerlerde hiçbir sınırın olmaması -ki bunun getirebileceği bazı olumsuz yaklaşımların da olabileceğiyle ilgili yapacağımız değerlendirme- yine geçici iş ilişkileriyle ilgili düzenlemelerin dışında hareket eden iş yerleriyle ilgili bir müeyyide sisteminin olması gibi yine geçici işlerde çalıştırılacak olan işçilerin gittikleri yerdeki toplu sözleşmelerden mi yoksa ayrı bir iş kolu olarak değerlendirilmesiyle ilgili yaklaşım gibi, zannediyorum maddeler geldiğinde tek tek değerlendirmemiz gereken; işte geçici iş ilişkisi biten ama özel istihdam bürosunun işçisi olarak kabul edilen işçinin çalışmadığı sürelerle ilgili ücret politikası gibi birçok konuyu, zannediyorum, maddeler geldiğinde biraz daha ayrıntılı bir şekilde değerlendirme imkânımız olacak. Ama nihai olarak evet şu anda fiilî bir durum var, kuralsız bir durum var ve bu kuralsızlık üzerinden emek sömürüsünün sonuna kadar yapıldığı bir ortam var. Biz yapacağımız yasal düzenlemelerle ama düzenlemeler içerisinde elbette ki düzenlenecek olan maddelerle birlikte güvenceli, esnek, uzaktan çalışma ve geçici iş ilişkilerini de içerisine alan bir çalışma yöntemi üzerinden zannediyorum çalışma barışına önemli bir katkı yapmış olacağız.

Ben, burada, özellikle mevsimlik tarım işçileriyle ilgili bir değerlendirmeyle müsaadenizle sözlerime son vereceğim. Mevsimlik tarım işçileri Türkiye'de kanayan bir yara. Bunu niçin söylüyorum? Hem en fazla mevsimlik tarım işçisi veren bir ilin milletvekili olarak hem de 24'üncü Dönemde 2015 Ocak ayında başlayıp Nisan ayında tamamlanan geçici mevsimlik tarım işçileriyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu kuruldu ve Araştırma Komisyonu Başkanlığı bize tevdi edildi; muhalefet partisi milletvekilleriyle birlikte, gerçekten son derece önemli ve bana göre Meclisi çalışmalarına örnek teşkil edecek ve zannediyorum başka örneği var mı bilmiyorum ama bütün milletvekillerinin oy birliğiyle kabul edilen bir araştırma raporu ortaya koyduk. Özeti şu: Mevsimlik tarım işçileri Türkiye'de yaklaşık 1 milyon ve mevsimlik tarım işçilerini diğer emekçilerden ayıran en önemli özellik yalnız kendilerini değil, gittikleri yerlere aileleriyle birlikte gittiklerinden dolayı bütün aileyi direkt olarak etkileyen ve dolayısıyla beraberinde eğitim sorununu, sağlık sorununu, barınma sorununu ve ulaşım sorununu da beraberinde getiren önemli bir kitle.

Yine Türkiye'ye kayıt dışılıkla ilgili biliyorsunuz, en fazla kayıt dışılık tarım alanında, yüzde 80 oranında; kayıt dışılığında en fazla olduğu alan mevsimlik tarım işçileridir ki bu, yaklaşık yüzde 95 oranında. Bu bağlamda özel istihdam bürolarının faaliyet alanına mevsimlik tarım işçilerinin alınmış olmasını ben son derece önemli buluyorum. Ama bu şekliyle bir netice almaktan ziyade netice almaya doğru bir yol haritasını ben burada görüyorum. Çünkü nihai olarak netice almanın yolu mutlaka bunun istihdamının özel istihdam bürosu veyahut oluşturulacak olacak müesseseler noktasında zorunlu hâle getirilmesi ve bu şekilde mevsimlik tarım işçisi istihdamı yapılan yerlerle ilgili mutlaka, devletin, sosyal güvenlikle ilgili ve üreticiye tarım desteklemesi noktasında bir destek girdisi yapmasını içeren bir düzenleme bu manada son derece önemli. Çünkü neredeyse gün geçmiyor ki özellikle mevsimlik tarım işçilerinde göçün yoğun olduğu dönemlerde bir trafik kazasıyla mevsimlik tarım işçilerinin hayatını kaybettiği o üzücü ve hepimizin gerçekten yüreğini dağlayan manzaralarla karşılaşmış olmayalım.

Gittikleri yerlerde gerçekten insanlık dışı şartlarda, yani böyle derme çatma, tabiri caizse naylon çadırlarda ortamlarda kalmaları, temiz şu başta olmak üzere en temel ihtiyaçlarını karşılama noktasında yaşadıkları mağduriyet ve en önemlisi birlikte götürdükleri çocuklarının -ki mevsimlik tarım işçileri en fazla nisan ayında gidip genelde kasım ayı sonunda, aralık ayında dönüyor- gittikleri yerde en temel hakları olan eğitim hakkından mahrum olması gibi bir gerçeklikle karşı karşıyalar. Bu bağlamda yapılacak yasal düzenlemelerde mevsimlik tarım işçilerinin bu yol haritasının daha da derinleştirilerek bir neticeye bağlanması önemli.

Sayın Bakanımızdan bir diğer önemli talebimiz, bu konuda başta Sayın Bakanımız olmak üzere, Çalışma Bakanlığının duyarlılığı için de teşekkür ediyorum. Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını çözmeye yönelik olarak gerek barınmayla ilgili gerek sosyal güvenlikle ilgili, gerek sağlıkla ilgili, eğitimle ilgili ve bunların koordinasyonuyla ilgili şu anda hazırlanan bir genelge var. Bildiğim kadarıyla şu anda genelge Sayın Bakanımızın imzasından sonra Başbakanlığa gönderildi. Başbakanlıktaki genelgenin bir an önce yayınlanmasının bu kanunun ruhuna hizmet etmesi noktasında, mevsimlik tarım işçileriyle ilgili hükmün role hizmet etmesi noktasında son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Maddeler geldiğinde tekrar bu konuda değerlendirmemi yapacağımı ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.