| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .02.2016 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tabii, az önce konuşmamı yaparken bazı konulardan bahsetmiştim, kısaca onlardan yine bahsetmek istiyorum.
Yani, özellikle 4857 sayılı Yasa'nın işçiye sağlamış olduğu güvencelerden bu geçici iş ilişkisiyle çalışan işçilerin faydalanamayacağını açık ve net bir şekilde ortaya koymuştuk ve çalışma yaşamına yönelik barışı tehdit edecek boyutta olabileceğini, yaklaşık 10 milyon civarında çalışanı etkileyeceğini ifade etmiştik. Ama, tabii, detaylara girdiğimiz zaman, bazı konular daha ortaya çıkıyor yani konuştukça bunlar değerlendiriliyor. Geçici iş ilişkisiyle mesela kaç kişi çalışabilir? Yani, kanunun metnine baktığımız zaman, tarım işçileri diyoruz, işte ev hizmetlerinde çalışan işçiler diyoruz ve aynı zamanda 10 kişiden daha düşük istihdam edilen iş yerlerini ifade ediyoruz. Bize göre 10 milyon ama bu konuda bir çalışma yapılmış mı? Bürokratlar bize bu konuda hiçbir bilgi vermediler. Yani, kaç milyon insan bu yasadan etkilenecek, kaç milyon insanın hayatını derinden etkileyecek bu yasa? Bu konuda bize hiçbir bilgi verilmedi.
Yine, tarımda çalışan bir işçi diyoruz. Kamyon kasalarında yolculuk yaparken yaşamlarını yitiren, hiçbir sosyal güvencesi olmayan kişileri, işçileri bu yasanın dayanağı hâline getirmişiz. Bu işçilerimizi nasıl güvence altına alacağız? Bu insanların çoğu zaten ilkokul mezunu veya okuryazar olmayan insanlarımız, vatandaşlarımız. Yani, bunlar nasıl gelecekler, özel istihdam bürolarına müracaat edecekler veya özel istihdam büroları bunları nasıl bulacak?
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Soyacaklar.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yani, nasıl olacak bu? Bunun bir cevabı yok, bu tasarıda ben aradım, bulamadım. Yani, kulağa hoş geliyor, "Bu kadar mağdur insan var, bu mağdur insanların sorunlarını çözeceğiz." diyoruz ama maalesef bu sorunun cevabı yok.
Yine, evde çalışan temizlik hizmetçileri nasıl özel istihdam bürolarıyla bulaşacaklar ve bu insanlar nasıl güvence altına alınacak, sosyal güvenceleri nasıl olacak? Yani, günübirlik çalışıyor bu insanlar, iş buldukça gidip geliyorlar, haftada belki üç gün çalışıyor, iki gün çalışıyor. Özel istihdam bürosu bunlara nasıl iş temin edecek? Yani, dört ay diyoruz ama bu insanların belki dört ay çalışma şansları bile olmayacak yani dört ayda belki bir ay ancak çalışıyor veya bir buçuk ay ancak çalışıyor. Bunların, maalesef, bu tasarıya baktığımız zaman düzenlemesi yapılmamış. 2 sayfalık kanun tekniğine aykırı bir madde var, 1'inci madde var. Bu maddenin içerisinde bu soruların cevapları yok.
Yine, geçici işçinin yasal haklarını nasıl güvence altına aldık? Hani, güvenceli diyoruz, güvenceli esnek çalışma diyoruz, nasıl güvence altına aldık? "İşçi ücreti ödenmediğinde -asıl işveren çalıştığı yerdeki şeyi ödenir diyor- oradaki asıl işverenle birlikte sorumludur." diyor. Ama, bunun dışında, ücretin dışında başka hakları da var; sosyal güvenlik primi var, fazla çalışması var, hafta tatili var, var oğlu var. Bunları nasıl bir güvence altına aldık? Burada, bu kanunda bu güvence konusu da yok.
Öte yandan, diyoruz ki: İşveren özel istihdam bürosu ama işçinin çalıştığı iş yeri asıl patronun olduğu yer, fabrika veya üretimin yapıldığı yer. Bu nasıl olacak yani? Şimdi, özel istihdam bürosu, adı üzerinde "büro" yani burada gördüğümüz masa, sandalyenin olduğu bir yer, ofis gibi bir yer ama üretimin yapıldığı iş yeri, fabrika vesaire daha farklı bir yer. Burada işte bir makine var, bir teçhizat var, bir donanım var, bu donanıma yönelik bir üretim yapılıyor, mal üretimi yapılıyor. Şimdi, dört ay boyunca çalışabilecek olan bir işçi buraya gidip nasıl çalışacak? Yani, eğitimi yok, belki eğitim olsa bile, gerçi bazı ağır ve tehlikeli iş kollarında, çok tehlikeli iş kollarında elbette bazı belgeler isteniyor ama sadece ve sadece deneme süresinin bile iki ay olduğu bir iş alanında, bu kadar teknik bir iş yerine nasıl bu işçi gönderilecek, bu işçiden nasıl verim alınacak? Bunların hiçbiri ortaya konulmamış. İşçi açısından iş yeri neresi? Özel istihdam bürosu diyoruz ama üretimin yapıldığı yer farklı bir yer yani burada bir çelişki olduğu çok açık ve net bir şekilde ortada.
Yine, bir başka konu, çalışma yaşamımızı derinden etkileyen ve çalışma yaşamımıza son derece olumsuz noktalarda sorun yaratan taşeron işçilik konusu var. Şimdi, burada asıl işverene taşeron işi aldı, bu özel istihdam bürosundaki işçi taşerona mı verilecek, yoksa asıl işverene mi verilecek yani özel istihdam bürosundaki işçi taşeronun taşeronu mu olacak? Buna yönelik yani özel istihdam bürosunda çalışan işçinin taşeron işçisi olmasını engellemenin yolu nedir? Çünkü, bakıyoruz, kayıt dışılık var, çok açık ve net bir şekilde kayıt dışılık var iş ve çalışma yaşamında. Burada taşeron işçisini, zaten güvencesi yok, taşeron işçisine işçi temin eden istihdam büroları olacak mı? Yani, bu şekilde bu işçiyi -dediğim gibi, ifade etmiştim daha önce- sanki bir Kunta Kinte yapıyoruz yani bir köle yapıyoruz, hiçbir güvencesi olmayan 10 milyon Kunta Kinte geliyor diyoruz. Bunlarla ilgili şeylerde bir düzenleme göremedik.
Öte yandan, işçi ile işveren arasına neden özel istihdam bürosunu koyuyoruz? Yani, zaten taşeronu koymuşuz, başarılı olamamışız. Normalde iş yaşamının kuralları bir işçi ile işverenin karşılıklı mutabakatı üzerine kurulan bir model üzerine kurgulanmıştır. Ama bakıyoruz, burada daha önce işçi ile işverenin arasına taşeron koyuyorduk, şimdi de özel istihdam bürosu koyuyoruz. Yani, bir muhabbet tellalı gibi, işçi ile işverenin arasına yasal dayıbaşı sistemini getiriyoruz. Bunun sonuçları, işverenler tarafından ben kötüye kullanılacağına da inanıyorum, görüyorum, sözümüz Meclisten dışarı ama geçmişten gelen uygulamalara baktığımızda, taşeron uygulamaları, geçici iş ilişkisi uygulamaları, ödünç işçi uygulamaları, bunlara baktığımızda hep işverenler kötüye kullanmışlar. Muvazaa davaları yani asıl işverenin işçinin yükümlülüklerinden kurtulmasıyla ilgili muvazaalı birçok olay olmuş yani "500 bin şu anda derdest dava var." diyoruz, az önce bir sendikacı arkadaşımız ifade etti, doğrudur. Yani, bu 500 bin dava nereden geldi? İşte bu, karmaşık, toplumsal temeli olmayan ve gerçek hayattan kopuk iş ilişkilerinin kurulmasıyla geldi. Geçici iş ilişkisi, bakın, belirli süreli iş akdiyle bu düzenlenebilir.
Şimdi, diyoruz ki mesela mevsimlik işçi. Ya, mevsimlik işçi nedir? Bir pamuk toplayan işçi. Ne kadar çalışır pamuk toplayan bir işçi? İki ay, bilemediniz üç ay çalışır. E, bunun İş Kanunu'nda aslında bir düzenlemesi var. Belirli süreli iş akdi yapabiliyorsunuz, buna engel bir durum yok, işçi ile işveren arasında belirli süreli iş akdi yapabiliyorsunuz yani bir süre koyuyorsunuz, o süre kadar işveren işçinin sorumluluklarından, yapmış olduğu şeylerden sorumlu olabiliyor. Yani, belirli süreli iş akdiyle bunu düzenlemeyi... Zaten kanunda mevcut bu. Yine, fındık işçisi veya bir başka... Arızi bir durum ortaya çıktı diyelim yani fabrika sahibi işi dönemsel olarak bir yerden sipariş aldı, artıracak. E, şimdi, ne kadar bir süre devam edecek bu iş? Az çok öngörülebilir. Yani, örnek veriyorum: Yurt dışından, işte İtalya'dan bir sipariş aldı tekstil firması. Bunu -atıyorum- işte üç ayda yetiştirebilir, üç ayda yapacağı bir şey. Buna yönelik olarak üç aylık belirli iş sözleşmesi yapabilir, buna engel bir durum yok ki. Bunun yapabilmesi için neden özel istihdam bürosunu araya koyuyoruz? Neden özel istihdam bürosuna işçinin sırtından para kazanma şeyi veriyoruz? Yani, bu parayı işçimize verelim, madem kayıt dışı; kayıt içine çekelim, işçimize verelim. Özel istihdam bürosunun bu topluma katacağı bir şey yoktur.
Bakın, hepimizin başına geliyor, milletvekiliyiz, sürekli geliyor insanlar, bizden iş talebinde bulunuyor, şu oluyor, bu oluyor, talepleri oluyor. Burada devletin buna yönelik yapması gereken şey bize göre, İŞKUR vasıtasıyla daha güzel bir sistem getirilebilir. İŞKUR'da bunu çözebilecek donanım da var, personel de var, para da var İşsizlik Sigorta Fonu'nda olduğu gibi, 93 katrilyonluk bir para var. Dolayısıyla, biz diyoruz ki: Gelin, bu uygulamadan vazgeçin; gelin, bu modern kölelik yasasından vazgeçin; hiç değilse alt komisyona götürelim, bunu tartışalım teknik olarak. Bakın, konuştukça birçok farklı yönü çıkıyor meselenin yani hiç de görüldüğü gibi değil. Dolayısıyla, doğrusunu, halkımız için, milletimiz için en güzel olanını beraberce ortaya koyalım. Sendikalarımızın hiçbiri bunu kabul etmiyor. Bakın, HAK-İŞ gibi bir kurum, yandaş diyoruz, şey diyoruz ama HAK-İŞ bile vicdanı rahat etmemiş ki "Yandaş değiliz." diyor bu konuda, işçinin hakkını savunuyor; ben tebrik ediyorum kendilerini. Bize de yazı göndermişler, çekincelerini ortaya koymuşlar. 3 tane büyük konfederasyon buna karşı. Bakın, diğer meslek örgütlerinden görüş alın, onlar da karşı olacaktır. Ama, ne yapıyoruz? Sadece işverenlerin kuruluşlarından görüş alarak, onların desteğiyle bunu Avrupa Birliğinin direktifi yani emri gibi uygulamaya çalışıyoruz.
Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.