KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum ve 2025 bütçesinin hayırlı, uğurlu ve bereketli olmasını diliyorum.

Bir insanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşama, sağlıklı beslenme ve ihtiyaç duyduğunda kaliteli sağlık hizmetleri almak Anayasa'mız tarafından da güvence altına alınmış bir başlıktır ve tabii ki de böyle olması gerekmektedir. Kısaca Anayasa'mızdaki sağlıkla ilgili maddeleri burada ben tekrar etmek istiyorum. Anayasa'nın 56'ncı maddesinin birinci fıkrası "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." der, üçüncü fıkrası "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." der, ikinci fıkrası "Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." der. Madde 58: "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucudan, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için tedbirler almakla yükümlüdür." Madde 41: "Devlet, ailenin refahını sağlamak ve çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimini desteklemekle yükümlüdür." Madde 60: "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." Madde 61: "Devlet, özellikle korunmaya muhtaç grupların yani yaşlılar, engelliler, yetimler ve benzeri sağlık ve sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür." Özetle Anayasa’nın sağlık alanındaki temel ilkeleri: Bir, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanması esastır; iki, devlet sağlık hizmetlerini etkin, adil ve erişilebilecek şekilde sunmakla görevlidir; üç, koruyucu hizmet olarak Anayasa yalnızca tedavi edici olarak değil koruyucu sağlık hizmetlerini de vermeyi buyurur; dört -çevre ve sağlık ilişkisi- sağlıklı bir çevre hakkı bireylerin sağlık hakkının ayrılmaz bir parçasıdır der. Sizin de zaten sunumunuzda "önce insan" diyerek vurgu yapmanız bunun farkında olduğunuzu gösteriyor ama önemli olan farkında olmak değil, vatandaşların kendilerine öncelik verildiğini ya da insan hayatının ya da insan sağlığının ayrı bir öneme tabi olduğunu hissetmesidir diye düşünüyorum.

Sağlık öyle bir başlık ki gerçekten, başta doktorlar olmak üzere bu sektörde çalışan herkes öncelikle vicdan ve ahlak sahibi olmalıdır ve tabii ki çok büyük fedakârlık ve sabır gerektiren bir görev alanıdır. Bu açıdan bakıldığında da iyi bir tıp eğitiminin yanında doktorlara gerçekten insani özelliklerini kullanacağı ortamı yaratmanın önemli olduğunu da düşünüyorum.

Benim aklım... Bir anne olarak, bu yenidoğan çetesinin yaptıklarından sonra, bunun ne kadar geniş çaplı bir organizasyon olduğunu da görünce inanın her gün dua etmeye başladım "İnşallah, Allah çocuklarımı, beni doktora muhtaç etmesin." diye. Gerçekten böyle dua ettiğim için de üzülüyorum. Önceden sorgusuz sualsiz bir şekilde evlatlarımızı, anamızı babamızı teslim ettiğimiz insanlar ve kurumlardan kaçar hâle gelmemiz beni bir Türk vatandaşı olarak en en basit hâliyle çok yaralıyor. Bu konuda gerçekten Bakanlığın bir imaj tazeleme yapmasını ve güveni geri getirici adımlar atmasını önemli buluyorum, rica ediyorum ve vurguluyorum.

Tabii ki doktorların kalitesi, varlığı ve iyi hizmet etmesi de önemli. Bunun için de hizmet vereceği ortamların ve koşulların yeterli, temiz, rahat ve güvenilir olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Kendini güvende ve rahat hissetmesi ama aynı zamanda işiyle ilgili yapacağı en ufak hatanın bedelinin de ağır olacağını bilmeli çünkü doktorluk maalesef öyle bir meslek ki hata yapma lüksü hemen hemen hiç yok ve onların, doktorların hedefine para kazanmak koyulmamalıdır diye düşünüyorum. Şöyle ki: Özellikle sigorta sektöründen de bunları çok duyuyoruz. Doktorlara bu özel hastanelerin anjiyo, baypas, MR hedefleri koyduğunu ve bu konuda da doktorlara baskı yaptığını söylüyoruz. Bu tarz uygulamaların doktorların insani özelliklerini geriye atıp başka türlü özelliklerle hastalara yaklaşmasına sebep olduğunu deneyimliyoruz.

Buna ek olarak Bakanlığınızın üstünde durması gereken diğer bir önemli konunun da koruyucu hekimlik olduğunu düşünüyorum. Ben şahıs olarak sahip olunan hastane, doktor sayılarıyla övünmek yerine ne kadar az hasta varsa o kadar iyi olduğunu düşünen bir insanım. O yüzden bu konuda, başta Sağlık Bakanlığı ve devlet olmak üzere gerçekten halk sağlığını geliştirici, hastalanmadan önce kendimizi korumanın ortamını yaratıcı bir sistemin de kurulmasının gerekliliğine inanıyorum.

Toplumda en saygın ve en saygı duyulan meslek olan hatta hepimizin çocukken idealinde, olmak istediğimiz mesleklerden biri olan doktorluğun prestiji açısından geldiği durum da beni çok üzüyor. Aldıkları yetersiz eğitim, maalesef çok fazla sayıda tıp fakültesinin olması, böyle koyulan maddi hedefler, verilen yetersiz maaşlar gibi sebeplerden dolayı doktorlar önünde düğme iliklenilen doktorlar artık maalesef, kurumlarda dayak yer hâle geldi. Bu da gerçekten Bakanlık tarafından çözülmesi gereken bir durum. Ayrıca insanların kolayca ulaşıp muayene olduğu hastaneler yerine, devasa şehir hastanelerinin açılmasını da çok doğru bulmuyorum. Nitekim, deminden beri konuşuluyor, randevu sürelerinin uzamasını ben buna bağlıyorum. Gelişmiş ülkelerde zaten hastaneye gitmek en son adımdır, bir tek hastaneye acilden girersiniz. Hastane öncesi... Yani ben başı ağrıyınca insanların hastaneye gitmemesi gerektiğine inanıyorum. Bu, artık aile hekimliği mi olur, aile hekimliği gibi başka birimler mi olur; daha ufak çapta, daha çok doktorluk ve sağlık hizmeti verecek birimlerin kurulup hastanelere en son aşamada gidilecek bir sistemin olması gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca yine, yakın zamanda haberlerde gördüğümüz bu AIDS'ten vefat eden küçük çocuk haberleri ve yine, Kızılaydan alınan AIDS'li kan söylentileri de beni dehşete düşürüyor. Gerçekten yüzde yüz güvenmemiz, hiç sorgulamadan gitmemiz gereken kurumların ya da yapılması gereken müdahaleleri bizim vatandaş olarak sorgulayıp "Yaptırsak mı yaptırmasak mı, gitsek mi gitmesek mi?" deme lüksümüzün de olmadığı bir ortamda bu tarz söylemlerin olması ve bunların çoğalması, bu sistemde ciddi bir revizyona gidilmesi gerekliliğini ve ciddi bir denetim mekanizması kurulması gerekliliğini gözlerimizin önüne seriyor.

Gerçekten, sağlık da siyasetüstü bir konu, siyasetüstü bir şey ve uzun vadeli olması gereken bir şey. Bu konuda atılacak adımlar hepimiz için, hepimizin geleceği için çok önemli.

Ben, yine kendi seçim bölgem olan Adana'dan, Adana'nın bir probleminden bahsetmek istiyorum. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi, 6 Şubat depremi sonrası hasar gören sağlık tesislerimizden biri. Hastanede başlatılan güçlendirme çalışmaları devam ederken hastane personeli hem fiziki koşulların yetersizliğinden hem de ödemeler konusunda yaşanan sıkıntılardan ciddi şekilde mağduriyet yaşamakta. Bu hastanenin A Blok ihalesi yapılmış ancak yeterli ödenek ayrılmadığı için üç yıl gibi bir sürede bitirileceği söylenmişti ama bunun bir an evvel yani maksimum bir yıl içinde bitirilmesi gerektiği görülmektedir ve talep edilmektedir. Bu hastanenin B Blok ihalesi henüz hiç yapılmadı bile. Burası da tüm bölgeye hizmet veren ve tercih edilen bir hastanedir. O yüzden, Balcalı Hastanesini Adana halkı dört gözle beklemektedir. Bu minvalde, asistan hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarının nöbet ve icap ödemelerinin gecikmesi, iki aylık teşvik ödemelerinin yapılmaması gibi sorunlar yaşadıkları da bildirilmektedir. Hastanemizin sağlık çalışanları geçtiğimiz aylarda bu sorunları gündeme taşımak adına eylemler düzenlemiş, başhekimlik ve rektörlük makamlarıyla görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. Ancak ne yazık ki ödemeler ve özlük hakları konusunda elle tutulur bir çözüm üretilmediği tarafımıza iletilmiştir. Hastanenin bütçesinin yetersiz olduğu, gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı ve ilgili kurumlar tarafından yeterli desteğin sağlanamadığı, bu sebeple yönetimin her ay ciddi bir finansal zorluk yaşadığı ifade edilmektedir. Bu durumun sonucunda, hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının ödemeleri aksamakta, zaten zor koşullarda görev yapan bu personelin mağduriyeti de her geçen gün artmaktadır. Gereğinin yapılmasını da sizden rica etmekteyiz.

Teşekkür ediyorum.