KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Merkez Bankamızın çok Kıymetli Başkanı, değerli çalışma arkadaşları, kıymetli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Yeni yasama dönemi, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun ilk toplantısı hayırlı uğurlu olsun. Merkez Bankamızın da 93'üncü yılını kutluyorum. Arkadaşlarımıza da hayırlı, güzel çalışmalar diliyorum.

Tabii, buraya gelene kadar -özellikle muhalefet tarafında son söz genelde bana geliyor- birçok şey söylendi. Ben tekrara fazla girmeden Merkez Bankamızın şu anda kamuoyundaki algısıyla ilgili olarak bir iki şey söylemek istiyorum. Biraz önce iletişimden sorumlu bir genel müdürümüzün de olduğunu duydum. Bunu bence biraz konuşmak gerekiyor, çok üzerinde durulmadı. Şimdi, "parasal sıkılaştırma, sıkı para politikası" dendiğinde Merkez Bankamız ne kadar şeffaftır ve o şeffaflığa bağlı olarak bir güven oluşturabildi mi? Yani "Rasyonel ekonomi politikalarına döneceğiz." diyen yeni ekonomi yönetimi, Merkez Bankamızı hem 85 milyonun nezdinde hem yabancı yatırımcıların nezdinde daha güvenilir bir kurum olarak gösterebildi mi, o noktaya geldik mi? Bence en önemli meselelerden bir tanesi bu. Yoksa biz özellikle şu an rezervlerle ilgili olarak net rezervleri duyuyoruz; olağanüstü bir başarı var, bunu tebrik ediyoruz. Cari açıktaki iyileşme, ülkenin risk primi düştü; sonuçta bu ülkenin vatandaşlarıyız, çocuklarıyız, bunlar çok güzel şeyler, bunlar bizi mutlu ediyor.

Tabii ki, bunlar ne pahasına gerçekleştirildi? Aslında Merkez Bankası Başkanımıza bir teşekkür borçluyuz, bir sunum yaptı ve o sunumun 14'üncü sayfası bize her şeyi gösteriyor yani 2021 Eylül resmini koyduğu 14'üncü sayfa. Yani biz millet olarak 85 milyon olarak bu dayağı niye yedik? Aslında o slaytta her şey var.

Şimdi, bu şeffaflıkla ilgili olarak üzerinde durmamız gereken iki ana konuyu ben tekrar hatırlatmak istiyorum. Bunu Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek Bey’le de geçen sene burada konuşmuştuk. Eğer rasyonel ekonomi politikalarına döneceksek, rakamlara ve verilere hepimizin inanması lazım ve toplumu inandırması lazım.

Şimdi, 2018 ve 2020 yılları arasında bence bu ülkenin ekonomideki bir verisini, siyasette en fazla konuşulduğu bir meseleyi hep birlikte yaşadık; malum, 128 milyar dolardan bahsediyorum. Şimdi, 2020'den sonra topladığımızda, bu 128 milyar dolara işte ekonomist arkadaşlarla, hocalarla bakıyoruz, bu rakamın 400 milyar doları bulduğunu, hatta geçtiğini hesaplıyoruz. Burada şeffaflığın bir gereği olarak şu anda eğer bu rakam, net rezervler Merkez Bankasında artıya dönüşmüşse ve biz bunu alkışlıyorsak, Merkez Bankası artık ekside değilse, Merkez Bankamızın gerek döviz alımlarını gerek döviz satışlarını, bunları mutlaka kamuoyuyla paylaşması gerekiyor, bunların gizli kalmaması gerekiyor. Ne adına bunlar gizleniyor? Ben yabancı sermayenin Türkiye’yle ilgili çekingen davranmasının bir boyutunun da Merkez Bankamızın güvenilirliği ve şeffaflığıyla ilgili hâlâ çok ciddi sorunları olduğunu düşünerek bunu söylüyorum; birinci söyleyeceğim şey bu.

İkincisi, güvenilirliğe zarar veren ikinci boyut, işte hep konuşuldu, TÜİK meselesi. Bakın, bugün, işte, ben İstanbul Milletvekiliyim, İstanbul'da ekmek fiyatlarını Fırıncılar Odamız 15 TL olarak talep etmiş. 1 Ocak 2023'te İstanbul'da ekmek fiyatları 5 TL yükseltilmişti Sayın Başkan, şimdi 15 TL talep ediliyor. Şimdi, TÜİK, "enflasyon sepeti" dediğimiz bu verileri nereden topluyor? Yani 1 kilo domatesin, 1 kilo patatesin, 1 kilo unun, 1 kilo şekerin fiyatını biz neden göremiyoruz? Şimdi, bu önemli çünkü ENAG’dan bahsedildi; olabilir, ideolojik farklılıklarımız olabilir. ENAG’ın yayınlamış olduğu rakamlar ile TÜİK’in yayınlamış olduğu rakamlar artık ekonomistler tarafından şöyle algılanıyor: ENAG ne açıklarsa TÜİK tam bunun yarısını açıklayacak. Şimdi, bu algıyı ortadan kaldırmak için Merkez Bankamızın bu konuda -biraz önce Erhan Bey de söyledi- yönlendirici bir rolünün olması lazım çünkü sizin belirlemiş olduğunuz -ki sizin ana konunuz fiyat istikrarı, finansal istikrar konusunda Türkiye'nin en önemli kuruluşu, performansınızı da belirleyen şey bu- bu performansın ana göstergesi olan enflasyon verileri açıklanıyor ve ona göre çalışanlarımız, emeklimiz bu ülkede maaş zamları alıyor. Dolayısıyla bu iki konuda, ikincisiyle ilgili olarak -bunu üzülerek ifade ediyorum- şöyle bir sorunu var Merkez Bankasının: Bugün, Türkiye'de -belki önümüzdeki aylarda bunu çok daha fazla konuşacağız- vatandaşın nezdinde en fazla sorgulanan, tırnak içinde "kötü" olarak algılanan 2 yapı var; Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası maalesef hiç iyi algılanmıyor yani vatandaşın nezdinde “Başımıza ne geliyorsa bu arkadaşlar üretiyor.” diye bir algı yerleşmeye başladı. Bence Merkez Bankasının bu konudaki problemi basit bir problem değil diye düşünüyorum. Bu iki konuya değindikten sonra, şimdi Merkez Bankamız var, işte faiz kararını açıklıyor, faizleri sabit tutuyor. Bakıyorsunuz, bir de BDDK’miz var, BDDK ise Merkez Bankasının yaptığının tersine, kredilerde genişlemenin önünü açacak bir uygulama başlatıyor yani paralel bir Merkez Bankası algısı; bu, doğru bir şey değil. Bunun nasıl olduğunu, nasıl o noktaya geldiğini anlamak da doğrusu mümkün değil yani bağımsız 2 kurum gibi bunlar değerlendiriliyor.

Şimdi, Merkez Bankamız faiz kararını açıklarken -yanlış hatırlamıyorsam- enflasyonun ana eğiliminde bir değişiklik olmadığından bahsediyorsunuz. Şimdi, bizim 36-42 yani 42 bandımız vardı, arkadaşlar farklı rakamlar da söylediler. Yani ben şimdi son üç aya bakıyorum, 5-5,5 gibi olsa, enflasyonu 43 gibi kapatacağız. Hani bu ana hedeften çok büyük bir sapma değil yani bunu kabul edelim; yani muhteşem bir durumumuz yok, mutlu olacak bir durumumuz yok ama "Enflasyonda, bütün hedeflerde battık." diyebileceğimiz bir tablo da yok, bunu görmek lazım ama Sayın Başkan, bundan daha önemli bir şey var, bizim şunu duymamız lazım sizden: Şimdi, bir OVP'miz var, siz yaptığınız sunumlarda 2025 enflasyon hedeflemesinde genelde yüzde 14'ten bahsettiniz, yüzde 17,5'lara çıktı, sonra yine yetkili ağızlar bunun 25'lere, 27'lere, 28'lere kadar yolunun olabileceği bir banttan bahsetti. Şimdi, tabii, 14 ve 20'nin üzerine çıkan rakamlar çok büyük rakamlar. Dolayısıyla, burada Merkez Bankamızın Başkanı olarak sizin 2025 yılıyla ilgili olarak enflasyon hedeflemeniz OVP'deki hedefleme mi, enflasyon raporunda sizin açıkladığınız rakam mı, yoksa Cevdet Yılmaz Beyin ve diğer yetkililerin açıkladığı rakamlar mı? Bunlar çok önemli çünkü hangi rakam üzerinden bu performanslar yönetilecek, bunu tabii görmek lazım.

Şimdi, "carry trade"den ve kur korumalı mevduattan bahsedildi. Ben şöyle bir endişemi paylaşmak isterim: Şimdi, 1 trilyonun üzerinde bir kur korumalı mevduat zararı -ki 2024 yılında ne olacak, bunu göreceğiz- elbette Merkez Bankamıza yüklenen bir yük. Rasyonel olmayan politikaların yükünü maalesef Merkez Bankası zararlarıyla ödemek zorunda kalıyor. Tabii, bunun enflasyona etkisini, şunu, bunu hiç tartışmaya gerek yok ama geçen de Hazine ve Maliye Bakanlığımızın 10 yıllık tahvil ihracını gördük. Faizler eğer kasımda, aralıkta -inşallah- inmeye başlayacaksa -ben merak ediyorum, birçok arkadaşın yıllarca kamuda, bankacılıkta şeyi oldu, bizim de reel sektör ve bankacılık şeyimiz oldu- akıllı bir tacir, bu ülkede faizlerin önümüzdeki aylarda düşeceğini biliyorsa faizler tepedeyken bu ülke nasıl olur da milyarlarca dolar borçlanabilir? Bunu hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Bunu mutlaka bütçe konuşulurken Hazine ve Maliye Bakanımızla da konuşacağız. Şimdi, sizin elinizde şu anda bir rezerv birikmeye başladı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, tekrar açtım mikrofonunuzu, buyurun lütfen.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Buna biraz şöyle bakıyorum: Yani TL zorunlu karşılık oranlarının artırılmasıyla ilgili bir karar şu anda uygulamada. Hani bu niye yapılır diye bakıyorum. Sonuçta piyasadan eğer TL'yi çekiyorsak döviz artışını elbette engellemeye çalışıyoruz ve faizler de bu seviyede kalırsa biz dışarıdan gelecek olan bu sıcak paranın gelmesini istiyoruz yani. Burada bence -Erhan Bey'e katılıyorum- yani sizin birtakım politika önerileri setini aslında paylaşmanız gerekiyor yani bunu ne kadar yapabilirsiniz bilmiyorum ama bakın, şu anda parasal sıkılaştırma dedik, para politikaları dedik, oradan oraya geçeceğim. Bence şöyle bir sorunu artık konuşmak gerekiyor: Biz vergilerle ekonomik maliyeti yani 2018'den bu yana Mehmet Şimşek Bey görevi devralıp sizler bu görevlere gelene kadar Hazineyi, Maliyeyi, Merkez Bankasının içini, gerçekten olmaması gereken işlerle yıllarca o birikimi kaybettik, şimdi bunu hep birlikte düzeltmeye çalışıyoruz ama bu düzeltmenin maliyeti eğer 85 milyona fatura edilirse, inanın bana... Bakın, dün, yanlış hatırlamıyorsamTÜRK-İŞ tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığının önünde "Vur, vur, inlesin!" sesleriyle çok farklı bir şeyin içine girildi ve burada özellikle üretimin, yatırımın, istihdamın ve ekonominin yapısal problemleri de dâhil birçok konunun... Maalesef, "parasal sıkılaştırma" dediğimizde biz evde oturan genç işsizleri bilmiyoruz; bazı rakamlara göre 7,2 milyon, bazı rakamlara göre 6,5 milyon ve bunlar hiçbir işsizlik, istihdam verileri içerisinde görünmüyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, meseleye böyle baktığımızda ben tekraren şunu söylemek istiyorum: Eğer insanlarımızı harcama yapamayacak hâle getirirsek ve bunu parasal sıkılaştırmayla özetlersek yarın enflasyon, dediğiniz gibi yüzde 14'lere, 15'lere inmiş olabilir ama inanın bana, bu ülkede çok daha büyük toplumsal sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz ve burada kamu harcamalarıyla ilgili olarak Sayıştay raporları geldi, bakıyoruz. Yani kamu harcamalarında, tasarrufta ve birçok konuda maalesef yapılması gerekenlerin yapılmadığı bir ortamda, maliye politikalarının etkin bir şekilde uygulanmadığı bir ortamda, her şeyi parasal politikalara kitler ve bu işi size kilitlersek inanın bana bu işin sonu iyiye gitmiyor, bu işin sonu hiç iyiye gitmiyor ve maalesef bundan dolayı çok büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor.

Tekraren söyleyeyim, ben şu anda Merkez Bankamızdan şunu duymak isterim: Neden yabancılar Türkiye'ye doğrudan sermaye, uzun vadeli sermaye konusunda çekingen davranıyorlar? Bunun altyapısının oluşturulmasıyla ilgili olarak bizim ev ödevlerimiz var mı? Bunu bir soru olarak da algılayabilirsiniz, bizim özellikle son dönemde ekonomi yönetimiyle ilgili değişim, istifa ve benzeri şeyler bu verileri nasıl etkiliyor bilmiyorum, tabii dolayısıyla bu da önemli.

KKM'nin en son maliyeti soruldu, ben de bunu merak ediyorum, yani bu gizli saklı bir şey değil. Yani bugün Türkiye'de... Biz, burada, Plan ve Bütçede geçen dönem 100 milyar TL'lik bir tasarruf paketini geçirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum.

Şimdi, 100 milyar TL'lik tasarruf paketini onayladık; tabii, orada nasıl bir performans çıkacak, göreceğiz. Yani 100 milyar TL'ye az demiyorum ama rakamlara bakıyorum; 1 trilyon, 1,5 trilyon lira, 80-90 milyar dolar KKM maliyetinden bahsediliyor; dolayısıyla, yani bunun hesabı gerçekten kolay verilebilir bir hesap değil. Bu ülkede, Allah muhafaza, şu anda küresel meydan okumaların, bölgesel jeopolitik risklerin enflasyon hedeflemesi üzerinde nasıl bir potansiyel risk oluşturduğunu Merkez Bankamızın sunumlarında görmek isteriz ve bu yükler çok kaldırılabilir yükler de görünmüyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın son yapmış olduğu açıklamalarla finansal piyasalarda ciddi bir dalgalanma oldu. Buradan hareketle, tekraren, "carry trade" meselesinde, yani biz bir yıl sonra buraya geldiğimizde... Türkiye'ye 80 milyar dolar sermaye geldi diyelim, en son 20-25'i buldu bildiğim kadarıyla, bu kadar sermaye geldi, enflasyonun yüzde 50'lerde-60'larda olduğu, döviz kurundaki oynamanın yüzde 15-20 olduğu bir ülkede, bu ülke ülkenin bütün varlıklarını yurt dışına transfer edecek kısa vadeli bir yapı ortaya çıkıyorsa bunun adı başka bir KKM'dir, bunu bu ülke böyle bir pozisyonda asla kaldıramaz. Bununla ilgili olarak da samimi bir şekilde soruyorum yani "carry trade"nin etkisini, şu anda dövizin biraz zapturapt altında tutulduğunu, enflasyon rakamlarının çok şeffaf olmadığını düşünerek bu soruyu da soruyorum.

Tekrar başarılar diliyorum.

Allah ülkemizin, milletimizin yardımcısı olsun.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.