KOMİSYON KONUŞMASI

ERSAN AKSU (Samsun) - Kıymetli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Evet, kıymetli milletvekillerimizin hakikaten hem pozitif anlamda katkı üreten hem de ciddi anlamda fayda sağladığını düşündüğümüz değerlendirmeleri nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum ama önemli gördüğüm bir hususu yirmi beş sene hukuk mesleğini icra etmiş bir kişi olarak ifade etmek istiyorum, Cavit Bey de meslektaşımız bir taraftan.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; şunu söyleyelim: Tabii, 2017'de özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili düzenlemeden itibaren -aslında konuşmamda da bir miktar bahsettim- kanun hükmünde kararname ve tüzük çıkarma yetkisi yürütmenin elinden alınmış olan yetkiler. Anayasa'mıza "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi" adı altında sadece Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği için 1982 Anayasası'nda çok sınırlı bir alanda geniş bir yetkiyi barındıran bir madde vardı. "Cumhurbaşkanlığı kararnamesi" ifadesi ilk defa orada geçen bir husus ve bu çerçevede de şimdi, 2017 değişiklikleriyle beraber bu zamana kadar çıkarılmış epey bir sayıda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var. Milletin iradesiyle ve hakikaten yüzde 50'nin üzerinde oy şartıyla iki aşamalı bir seçim sürecinden geçmiş Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanlığı makamına verilmiş olan bu yetki kanuna eş değer bir düzenleme yapma yetkisidir; bunun altını özellikle çizmek istiyorum çünkü bu yetki bu kapsamdadır ki onun için gerektiğinde itiraz mercisi Danıştay ya da bir başka mahkeme değil, yine Anayasa Mahkemesidir, yasalarda olduğu gibi. Ve özellikle Anayasa Mahkemesinin kararları üzerinden, evet, düzenlememizin büyük bir kısmı Anayasa Mahkemesinin iptalleriyle ilgili ama değerli arkadaşlar, yeni geçtiğimiz bir sistemde Anayasa Mahkemesinin önüne, sadece 1 sayılı CBK'nin madde sayısı 539 ve 539 maddenin tamamıyla ilgili Anayasa Mahkemesinin önüne yargı denetimi için bu konular taşındı. 2 sayılı CBK, 3 sayılı CBK, 4 sayılı CBK... Toplasanız 1.500'ün üzerinde maddeyi barındırıyor ve bunların hepsi Anayasa Mahkemesinin önüne gitti ve Anayasa Mahkemesi bunların içerisinde, Anayasa'da Cumhurbaşkanına verilmiş olan CBK'yle düzenleme yetkisi ve yine yasama organına kanunla verilmiş olan yetkilerle çakışanlar varsa bunlarla ilgili değerlendirmeleri değil sadece, geniş anlamda değerlendirmeleri Anayasa’nın ruhu ve maddeleri açısından da yaptı ve yaptığı eleştirilerin sonunda yasaya aykırılık olarak bulduğu, tespit ettiği hususlarla ilgili de bu, bizim bu aşamada getirdiğimiz ama zannediyorum önümüzdeki 2025 takvim yılı, yasama döneminde de yine önümüze gelecek hususlar olacak. Bunlar bir miktar yürürlük maddeleri açısından ivedi ve öncelikli gördüğümüz ama bunun yanında Devlet Memurları Kanunu'nda bir an önce çıkarılmasında fayda gördüğümüz... Neden? Sözleşmelilerin memuriyete geçişiyle ilgili konuda çok ciddi bir yargı yükü oluşmaya başladı. Biraz önce sizler de yer yer ifade ettiniz. Yani sözleşmelide geçen o üç yıllık sürenin özellikle memur hukuku çerçevesinde 2011'de disiplin hukukunun değişmesiyle birlikte eğer disiplin açısından bir problem yoksa o zaman kademe ilerlemesine katkı verilmesi -üç yıl da neticede bir kademe ilerlemesiyle ilgili- açısından getirdiğimiz bir düzenleme. Aksi hâlde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bu konuda vermiş olduğu bir karar var ve bu karar çerçevesinde sözleşmeliden kadroya geçmiş olan memurlarımızın çalışma barışını da olumsuz etkileyen nitelikteki davalarını bertaraf etmek ve aynı zamanda bir hak olarak, "bertaraf etmek" derken hak kaybına sebebiyet vererek değil, pozitif anlamda davayla elde ettikleri hakkı yasal düzenlemeyle ilgili; birlikte Komisyondan geçirip sonrasında da yasama organından bu hususun geçmesi suretiyle hakikaten yaklaşık 1 milyon sayıya erişen bir tablonun avantaj sağladığı bir durumu barındıracak.

Yani özellikle CBK'yle ilgili hususa bir cümle daha ekleyerek sözümü o yönüyle tamamlamak istiyorum; diğer sorularla ilgili hususları da paylaşacağım. Bizim, özellikle yeni anayasal sistemde Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ilgili hususu "Bakın, işte, sizin çıkardığınız her şey bozuluyor, geliyor; yargı organının bozduklarını bu sefer siz yasama organına teyit ettirerek geçirme..." Böyle bir derdimiz yok, net ifade ediyorum, böyle bir husus değil burada getirdiğimiz husus. Sadece, Anayasa Mahkemesinin iptalleriyle ilgili konu "Yasama organı eliyle yapılması gereken düzenlemeleri siz neden CBK'yle yaptınız?" eleştirilerinden ağırlıklı olarak ibaret bir konu. Ha, bu noktada,açıkçası, incelediğimiz zaman yer yer belirsizlik, hani hukuki belirlilik ilkesine çok da uymayan hususlar Anayasa'da da var. Bakın, maddelere geçince birazdan göreceğiz. İşte, "kamuya yararlı dernekler" diye bir ifade, yanında vakıfları da ifade etmiş. Yani anayasa değişikliğini de gerekli kılan... Çünkü biz 1982 Anayasası'yla yürüyoruz ama demokratik bir sistem olarak bugün Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini Anayasa'mıza dercettiğimiz bir program ve çerçevede yürüyor. E, o zaman, açıkçası bir anayasa değişikliği ama hep beraber, muhalefetin iktidarın el birliğiyle ortaya konulması gereken bir çalışma alanı olduğu hususunu da önemli görüyoruz.

Tabii ki yani torba yasa vesair gibi bazı eleştiriler gündeme geldi. İşte, "Meclisi özellikle idari onay ofisi gibi..." Ben açıkçası yakıştıramıyorum böyle bir eleştiriyi; Meclisin, yasama organının nezaketine ve cumhuriyet kurulurken oluşturulmuş olan ve hakikaten son derece millet iradesini yansıtma durumunda olan bir yasama organı açısından da bu tanımlamaları yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Ancak "Anayasa Mahkemesine meydan okurcasına..." diye bir ifade geçti yine. Değerli arkadaşlar, yasama, yürütme, yargı güçler ayrılığı ilkesi çerçevesinde herkesin görevini ifa ettiği bir tablo içerisindeyiz. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle çıkardığımız düzenlemeler Anayasa Mahkemesinden kimi maddeleriyle... Bana göre, normal şartlarda bu kadar maddenin içerisinde eleştiri konusu yapılan, daha doğrusu iptal edilen maddelere bakarsak son derece başarılı bir çalışma olduğunu da -o zaman için yapılan çalışmayı kastediyorum- ifade etmek istiyorum. Ama geldiğimiz noktada da şimdi yaptığımız yasama faaliyetinin sonucunda da yine Anayasa Mahkemesinin önüne gelecek bir husustur bunlar ama Anayasa Mahkemesi, gördüğümüz kadarıyla, Anayasa'ya aykırılık noktasında zaten incelenmiş olan hususları içerdiği için o hususları telafi eden düzenlemeler olarak, o hususları göz önünde bulundurarak, dikkate alarak yaptığımız düzenlemeler olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Bunun ötesinde, özellikle, yine, muhalefet sıralarımızdan değerli milletvekillerimiz, yani belki teklifin gündemi içerisinde, kapsamı içerisinde olarak değerlendirilemeyebilir ama "KHK'den ihraç edilenlerden yargı kararlarıyla ya da OHAL Komisyonu kararıyla iade edilenler..." Değerli arkadaşlar, bunlarla ilgili bir düzenleme, bir kere bizim şu düzenlememizin içerisinde böyle bir mevzu söz konusu değil, böyle bir çalışma alanı ya da maddemiz... İçerik itibarıyla uzaktan yakından alakası yok ama netice itibarıyla, mahkeme kararıyla ve OHAL Komisyonu kararıyla iade edilen yaklaşık 25 bin civarında bir personel olduğunu da hepimiz biliyoruz.

Selim Bey'in bu özellikle 3'üncü madde kapsamındaki üst düzey yöneticilerle ilgili, "FETÖ'den geri dönenlerle ilgili bir tablo var mı üst yöneticilerden?" diye sordu. Açıkçası, bununla ilgili bir çalışma, zaten muhatap olan kişi sayısı da son derece kısıtlı ve az, düzenlemenin içeriği de onu gerektiriyor ama bununla ilgili özel bir çalışma, bu kapsamda bir husus var mı yok mu; buna dair bir değerlendirme içinde değiliz. Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; yalnız şunu da ifade etmek istiyorum: Bizim özellikle biraz önce Erhan Bey'in de üzerinde sıklıkla durduğu 3'üncü madde, görevden alınan yöneticilerin atanacağı kadrolarla ilgili... Değerli arkadaşlar, bir genel müdür ya da bakan yardımcısı ya da vali ya da efendime söyleyeyim, genel müdürden daha aşağıdaki kadrolar, il müdürü, bölge müdürü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSAN AKSU (Samsun) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bir iki konu kaldı, bitireceğim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.

ERSAN AKSU (Samsun) - Toparlayacağım efendim.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu durumda, yeni gelmiş olan bir bakan “Ben şu genel müdürle değil daha başarılı olacağını düşündüğüm şu arkadaşla çalışmak istiyorum.” dediğinde bu arkadaşlarımız ya müşavir ya danışman ya işte, valiyse mülkiye müfettişi, araştırmacı, idari uzman gibi kadrolara atanıp oralarda görev yapıyorlar ve bu arkadaşlardan daha efektif yararlanma adına kadrodayken, o kadrolardayken, genel müdürlükten alındıktan sonra… Yani buradaki “görevden alınma” ifadesi kamudan uzaklaştırma gibi anlaşıldı -öyle anladım yaklaşımlardan- bunu kastetmiyor Cavit Bey, bunu kastetmiyor. Tam aksine, bu kadrolara alınmış olan arkadaşlarımızın daha efektif değerlendirilebilmeleri adına kamuda istekleri hâlinde ya da kendi istemeleri şartına bağlı olarak özel sektöre gitmeleri durumunda tekrar dönüşleriyle ilgili bir avantajı onlara sağlamayla ilgili ve oradaki potansiyeli değerlendirmeyle ilgili bir içeriği barındırıyor ve bu, altını çizerek söylüyorum, tamamen kendi isteklerine bağlı olarak değerlendirilen bir husus olduğunu düşünüyorum.

Son olarak bir hususu paylaşacağım Değerli Başkanım. Özellikle çok teşekkür ediyorum, İsmail Faruk Bey de Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili kümülatif ve bütüncül bir değişiklik ihtiyacının olduğunu ifade etti, bu noktada diğer arkadaşlarımızın, muhalefetin de farklı söylemleri olmadığını görmek beni şahsen bir milletvekili olarak memnun etti. Bu konuda partimizin de ciddi anlamda bir çalışma içerisinde olduğunu ama bundan önce de bana kalırsa Anayasa anlamında esaslı bir değişiklikle bunların sağlanmasının çok daha rahat ve kolay olacağı kanaatinde olduğumu özellikle belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERSAN AKSU (Samsun) - Son konu Başkanım, toparlayıp bitireceğim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Lütfen toparlayın.

ERSAN AKSU (Samsun) - Tamam efendim.

Bu Devlet Denetleme Kuruluna verilen görevden uzaklaştırma yetkisiyle ilgili husus da yani bir bakanlığın bir teftişinde ya da başkaca bir yerde görevden uzaklaştırma demek memuriyetten atma anlamına gelmiyor, netice itibarıyla, görevden uzaklaştırılan kişinin belli bir süre, orada bir problem varsa onun tespiti için geçecek zaman kadar bir süre, yine maaşının belli bir kısmını alarak bu görevden uzaklaştırılmasını tanımlıyor. Dolayısıyla bunun Devlet Denetleme Kurulu açısından evleviyetle sağlanması gereken bir hak olduğuyla ilgili biraz önce İsmail Bey’in ifade ettiği hususa kesinlikle katılıyorum.

Yine, maddelere geçtiğinde diğer eleştirilerle ilgili hususları da paylaşacağız.

Katkılarınız nedeniyle her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, Değerli Başkanım, başta siz olmak üzere tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.