KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Şimdi, tabii, ben Sayın Yegin'in konuşmasının yarısında geldim, neler söyledi bir kısmını duydum, bir kısmını duymadım yani ne yaptığını. Ama sonrasında ben de bakarım tutanaklardan, söylememiz gereken bir şey varsa söyleriz ama öncelikle şunu söylemek isterim: Vatanı sevmek kimsenin tekelinde değil; herkes bu ülkenin geleceği için, bu ülkenin refah içinde mutlu olması için, bu ülkenin doğru politikaları uygulaması için çalışıyor. Bu yüzden, "Biz daha çok severiz, biz şunu yaparız." gibi şeyleri bir kere bırakın; bir. İki; siz iktidarsınız, iktidar partisisiniz -Hükûmet de burada ama parti olarak da bunu sahipleniyorsunuz- biz sizi eleştireceğiz, yanlış yaptıklarınızı söyleyeceğiz, bunları da kabulleneceksiniz. Öyle "Biz geldik, istediğimizi yaptık, şunu yap..." Öyle bir şey yok. Reel politikle ilgili bir şey yakaladım yani zaman... Tabii, "Ebedî dostluk, ebedî düşmanlık yoktur." deniyor ama aynı zamanda dış politika bir tutarlılık işidir. Dış politikada yaptığınız bir iş...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, eylem olunca askere hakaret ediyorsunuz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Kim askere... Kimse etmiyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şehitlerimiz oluyor, "Sayı o kadar değil bu kadar." diyorsunuz. Her zaman...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Herkes fikrini söyleyecek. Olur mu canım? Herkes fikrini söyleyecek. Bir kere...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Yegin, lütfen, karşılıklı tekrar başlatmayalım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Onun dışında da "Ebedî dostluk, düşmanlık yoktur." diyorsunuz ama...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Senin Grup Başkan Vekilinin...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir dakika...

...dış politika tutarlılık gerektirir. Dış politikada yaptığınız bir şey yarın öbür gün önünüze gelir, küt diye konulur. O yüzden, biraz tarih bilenler bilirler ki dış politika tutarlılık gerektirir. Yani öyle "Biz yaptık, şeye göre değişiyor." Reel politik dediğiniz şey başkadır, onun anlamı oturup da o dış politika içindeki tutarlılığa aykırı bir şey değil.

Ben konuşmamla ilgili birkaç husus belirlemiştim ama işte, bir kısmı gitti herhâlde bunun.

Bu savunma perspektifiyle ilgili... Şimdi, Sayın Bakan, sizden önce Dışişleri Bakanı geldi. Dışişleri Bakanının da söylediği şeylerden biri, hatta "Belirsizlik çağında kararlı ve güçlü Türk dış politikası." diyordu. Siz de gene aynı belirsizliklere işaret ettiniz. Bu belirsizliği nasıl okuyorsunuz? Yani bunun çok fazla burada bir tartışmasını görmedik. Yani sonuç itibarıyla belli birtakım noktaları saymışsınız madde madde "İşte, bu konularda, biz bu hususlarda bağlıyız, burada devam ediyoruz politikalara." diye. Çünkü hegemonik güç ilişkileri değişiyor, sorun alanları artıyor, vekâlet savaşları var, Orta Doğu’nun yeniden yapılandırıldığı bir süreç, Rusya-Ukrayna savaşı, Asya-Pasifik bölgesi, Çin. Yani dünyada o kadar şey bir dönüşüm var ki bu hem dış politikada ve tabii, millî savunma, bunlar birbirlerini... Savunma politikası ve dış politika, güvenlik politikaları birbirini destekliyor. Bunlara ilişkin görüşlerinizi öğrenmek isterim.

Türkiye'nin, tabii, ulusal çıkarları açısından Akdeniz, Ege, mavi vatan bunlar önemli. Buralarda geçmişten beri hep birtakım problem alanları var; kara suları, kıta sahanlığı konusu. Münhasır ekonomik bölge olayı önemli. Mesela, orada Libya'yla bir anlaşma vardı. Sonra ne oldu? Mısır, diğer ülkeler, ne yapıyoruz bu alanda? Yani Kıbrıs'ın bununla olan bağlantısı nedir? Bu alanda, konularda uluslararası platformlarda ne gibi gelişmeler var, ne yapıyoruz? Yani bunlar var olan birtakım sorun alanları. Bunlara ilişkin bir aşama kaydediyor muyuz, siz tabii ki Dışişleri Bakanlığıyla birlikte, bunu öğrenmek isterim. Yani ulusal... Özellikle bu Akdeniz, Ege, tabii, Karadeniz de aynı şekilde Montrö konusuyla önemli. Ama Montrö konusu geldiği zaman da gündeme, Montrö'nün -biliyorsunuz- işte, Kanal İstanbul yapılmasıyla ilgili gündeme geldiği zaman önce bu konuyla ilgili emekli amirallere dava açıldığını gördük, arkasından -biliyorsunuz- büyükelçiler açıklamalar yaptı. Yani şimdi Montrö'ye sahip çıkıyorsunuz ama Montrö'yle ilgili ağzını açanın da bir dava tehdidiyle, sopa tehdidiyle sindirilmeye çalışıldığını gördük. Yani bunların tartışılması gerekiyor. Bu ülkenin bunları tartışacak yetişmiş kadroları var, bunları tartışacağız hiç kompleksiz her biçimde; iktidarıyla muhalefetiyle, meslek alanlarıyla bunların hepsinin tartışılmasına ihtiyaç var çünkü bunlar ulusal çıkarlarımız.

Bu kurumsal yapı açısından birkaç şey söylemek isterim. Yani Millî Savunma Bakanlığını konuşuyoruz ama Savunma Sanayii Başkanlığı buraya bağlı değil, Cumhurbaşkanına bağlı. Yani bu da aslında nasıl? Buradaki koordinasyonu nasıl yapıyorsunuz? Bu Savunma Sanayii Fonu konusu çok ilginçtir. Geçtiğimiz günlerde -yaklaşık bir ay oldu- Plan ve Bütçe Komisyonuna bir kanun teklifi geldi, sonra bizim de ciddi itirazlarımız oldu, onlar geri çekildi o kanun teklifi. Mesela, orada -biz ona "vergi" dedik aslında- "Savunma Sanayii Fonu'na katılım payı" adı altında bir şey getirilmişti. Noterde yapılan bütün işlemlerden, tapuda yapılan işlemlerden, işte "Kredi kartı 100 bin lirayı geçerse bir maktu ücret..." gibi bir kısım şeyler vardı. Nedir bu savunma sanayisinin durumu? Tamam, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde de bunu soracağız ama burada ne oluyor? Yani bu katılım payı nereden çıktı? Bütçede bir problem mi var? Bunları herhâlde konuşuyorsunuzdur Sayın Bakan. Yani sonuçta burada bir sürü kurum var. Yani burada da siz de bir bölüm açmışsınız bu savunma konusuna.

Bu savunma sistemleri konusu... Bu S-400 füze sistemleri alımının ülkemize maliyeti 2,5 milyar dolardı. Ne oldu bu? Geçen sene de bunu konuştuk. Ne oldu? Yani ben sordum, bu soruları da sordum, direkt olarak bu sorularla ilgili cevap gelmemiş sizden. Yedi gün içinde cevap göndereceksiniz ama bunlara ilişkin cevap almadım. F-16 uçakları konusu o zaman F-16 uçaklarının en son modeli F-16 Block 70'ten 40 adet satın alınması, bir de 79 adet F-16 uçaklarının modernizasyon kitinin satın alınmasıydı. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı burada bütçe sunuşunda aynen şu cümleyi kullandı: "F-16 tedarik talebimizi sözleşmeyle sonuçlandırdık." Hatta sorduğumuz zaman "Teknik detaylar Millî Savunma Bakanında." dedi. Bu konudaki teknik detayları bizimle paylaşırsanız...Nedir? Ne yaptık? F-35, bu beşinci nesil savaş uçağı konusu... Türkiye burada sadece tedarikçi değil aynı zamanda üretici olacaktı ama Türkiye Rusya'dan S-400 satın alınması üzerine F-35 projesinden çıkarılmıştı. Bu konuda gelişme ne? Bir de buraya ödenmiş para da var 1,4 milyar dolar, hatırladığım kadarıyla. Bu alçak irtifa, orta irtifa ve yüksek irtifa hava savunma sistemleri... Baktığım zaman, sanki bu füze sistemlerinde Türkiye biraz geride gibi gözüküyor. Ben öyle bir okuma yapıyorum. Yani burada SİPER var, başka şeyler konuşuluyor ama bu alanda ne yapıyorsunuz? Gerçekten bu alanda bir boşluk mu var? Onları öğrenmek isterim.

Tabii, en sonunda, gene, bu Harp Okulu mezuniyet törenindeki teğmenlerimizin bu törenin resmî bölümünde yeminlerini icra ettikten sonra alternatif bir yemin icra etmeleri söz konusuydu. Sabahleyin de biraz önce konuştuk. Yani ben burada şunu merak ediyorum açıkçası; bu metin çeviri metin değil yani kendilerinin uydurduğu bir metin değil, bu metin yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı ve mezuniyet törenlerinde teğmenlerimiz tarafından okunan bir metin ve söz konusu metne baktığım zaman, Anayasa'da yer alan cumhuriyetin niteliklerine ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık içeren bir metin, çok açık ve net; şimdi, burada sormak istiyorum: Bu metin neden değişti bir yıl önce? Teğmenlerimiz bu soruyu soramaz belki "Neden değişti?" diye size ama biz milletvekilleri olarak soruyoruz: Bu metin neden değişti? Bu değişikliği nasıl yorumlamalıyız? Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri bu metni yıllarca harp okullarının mezuniyet törenlerinde okuttuysa Sayın Bakan, genç teğmenlerimizin resmî tören sonrasında bu metni okumalarını eleştirmek ve bu konuda bir disiplin soruşturması açmanın da doğru olduğunu düşünmüyorum. Tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin önemli, elbette ona bir itirazımız yok. Ancak bu konuyu sadece bir disiplin sorunu olarak ele almak ve bu çerçevede bir karara varmak konuyu bence özünden de uzaklaştırmaktır. Bu disiplin soruşturmasına son verelim diyoruz, genç teğmenlerimizi kucaklayalım. Mesleğe yeni başlayan ve gelecekte bu mesleği icra etmek için buna gönüllü olarak girmiş, hayatlarını buna adamış olan insanlar. Yarın öbür gün Türkiye'nin içinde bir biçimde bunları göreve davet edecek bir şey olsa canlarını, kanlarını ortaya koyacak kişiler bu genç teğmenlerimiz. Bu anlamda, bu konudaki bu disiplin soruşturmasının açıkçası doğru olduğunu düşünmüyoruz. Bunları, genç teğmenlerimizi kucaklayalım diyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.