KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKALIN (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, çok değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu akşamki konuşmamda üç konu üzerinden değerlendirmeler yapmak ve sorularımı sizlere yöneltmek istiyorum. Birincisi, ordumuzun göz bebeği teğmenlerimiz, ikincisi, askerî savunma sanayisi yatırımlarımız ve son olarak da kapanan askerî okullar ve askerî hastanelerle ilgili sorularım olacaktır ve son olarak da kapanan askerî okullar ve askerî hastanelerle ilgili sorularım olacak.

Bildiğiniz gibi, Türk milleti, 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimine kadar Türk Silahlı Kuvvetlerine her zaman büyük bir güven duymuştur. Ancak 15 Temmuza gelen süreçte askeriyenin yapısındaki bozulmalar, bazı cemaat ve tarikatlarla olan ilişkiler toplumsal güveni sarsmış, Millî Savunma Üniversitesinin kurulmasıyla ilk önce bu durum daha alevlenmiş ve Türk halkı, Türk askerini sorgulamaya ve orduyu "cemaatçi" ve "tarikatçı" gibi kelimelerle yaftalamaya başlamıştır. Teğmenlerimiz, bu şartlar ve ön yargılar altında eğitimlerini tamamlamışlardır. Genç teğmenlerimizin, kılıçlarını çekerek "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." şeklinde yaptıkları bu yemin, aslında toplumda oluşan bu şüpheleri ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Sayın Bakanım, aslında sizin bundan gurur duymanız gerekirdi. Onlar sadece askeriye içindeki disiplini ve sadakati değil, aynı zamanda Türk milletine olan bağlılıklarını da vurgulamışlardır. Bu yemin, bir yandan cumhuriyetin değerlerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin onuruna olan derin bağlılıklarını gösterirken diğer yandan halkın güvenini yeniden kazanmaya yönelik bir çıkıştır. Bu hareketin hiçbir art niyet taşımadığını düşünüyorum. Genç subaylarımız Türk milletinin güvenini tekrar kazanma çabasıyla bu yemini içtenlikle yapmışlardır. Bu, sadece bir askerî bağlılık yemini değil, aynı zamanda vatanlarına ve milletlerine olan derin sadakatlerinin bir göstergesidir ve Bakanlığınız, bu durumları göz önüne alarak teğmenlerimiz üzerinden ordumuzu yıpratmamalıdır.

Savunma sanayimizdeyse kaynak tahsisi ve yönetim konuları büyük bir sorun teşkil etmektedir. Özel bir kuruluşun projelerine bu denli öncelik tanınması, devletin kendi kaynaklarını heba etmesine ve kurumlarımızın bilgi birikiminin atıl kalmasına sebep olmaktadır. Millî savunma stratejimiz şahısların değil, halkın güvenliğini ve çıkarlarını öncelemelidir. Bununla birlikte burada bir kez daha vurgulamak isterim ki şehitlerimiz bizim onurumuzdur, şehit aileleriyse bizlere bırakılan kutsal emanetlerdir. Onların acısını hafifletmek ve karşılaştıkları her türlü sorunu çözmek için devletin tüm imkânlarını seferber edeceğiz ve bu yolda var gücümüzle çalışacağız.

Son olarak, geçen yıl bu kürsüde Millî Savunma Bakanlığına yönelttiğim ve maalesef tatmin edici cevaplar alamadığım bazı soruları burada bir kez daha sormak istiyorum: Askerî hastaneler askerlerin ailelerine de sağlık hizmeti sunardı, bu da askerlerimizin moralleri açısından çok önemliydi. Şimdi, bir Savunma Üniversitemiz var, neden bu üniversite bünyesinde askeri tıp akademisi oluşturmuyorsunuz? Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan askerî hastaneleri yeniden açmayı niye düşünmüyorsunuz? Askerî okulların yeniden açılması gündeminizde var mı? Bu konuda herhangi bir çalışma yürütülmekte midir? Bu sorular hem ordumuzun geleceği hem de savunma politikalarımız açısından büyük önem arz etmektedir. Millî Savunma Bakanlığından bu konuda net ve tatmin edici cevaplar beklediğimizi tekrar vurgulamak istiyorum. Savunma projelerinde şeffaflık, hesap verilebilirlik ve cumhuriyet değerlerine sadakat bizim en temel önceliğimiz olmalıdır.

Teşekkür ederim.