KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, çok değerli Bakan Yardımcılarım, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün çok önemli bir bütçeyi konuşuyoruz, Aile Bakanlığımızın bütçesini konuşuyoruz. Sayın Bakanım, bütçemizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Tabii, burada, milletimizin refahını artırmayı ve Türkiye'nin sosyal devlet anlayışını daha da güçlendirmeyi hedefleyen çalışmalarımızı sabahleyin Sayın Bakanımız paylaştı. Biliyorsunuz, "aile toplumun temel yapı taşı" anlayışıyla aileyi korumak, güçlendirmek ve bireylerin ihtiyaçlarını gidermek için sosyal devlet anlayışımızla en önemli önceliğimiz oldu bizim için. Bu anlayışla 2002'den günümüze kadar sosyal hizmet ve yardımlar alanında devrim niteliğinde projelere, hizmetlere adım attık. 2002 yılında -sabahleyin de söylediğimiz gibi, söyleyenler oldu- sadece 4 olan sosyal yardım programı bugün 58'e çıkmış durumda. Sosyal yardımlara ayrılan bütçemiz 1,3 milyarken bugün 145 milyar TL'ye çıkmış durumda. Tabii, bu artışlar sadece rakamsal değil aynı zamanda yoksulluğun ve eşitsizliğin azalması yönünde yaptığımız çalışmaların da göstergesidir. Yine, sosyal yardımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002'de 0,38 iken bugün yüzde 1,16'dır, yüzde 1'in üzerine çıkmıştır; bu da aslında sosyal devlet anlayışımızın göstergesidir. Tabii, bu konuda eleştiriler oldu, dediler ki: "Siz, sosyal yardımlardan faydalanan kişi sayısını artırdınız, toplumu yoksullaştırıyorsunuz." Tam aksine, aslında bir sosyal yardım şemsiyesini genişleterek burada tüm vatandaşlarımızın bu hizmetlere ulaşabilmesinin önünü açıyoruz. Bakın, 4 olan sayı yeni yeni kalemlerle 58'e çıkıyor. Bunlar ne? Mesela, halk arasında "dul aylığı" olarak geçen, eşi vefat etmiş kadına verilen aylık; bu, ilk defa bizim zamanımızda oldu. Engelli yakınına -bakana- ödenen aylık ilk defa bizim, AK PARTİ iktidarımız zamanında oldu. İşte, yine, vatandaşlarımızın... Bakın, kronik hastalığı olanlara yardım, destek programımız var yine bizim zamanımızda. Ev almak isteyen, eşi olmayan, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik desteklerimiz vesaire; bunlardan dolayı bu kalemler artmıştır.

Yine, 2022 yılında başlattığımız Aile Destek Programı'yla yoksulluk sınırının altındaki aileleri desteklemekte ve çocuk başına 850 ile 1.250 lira arasında ödemeler yapmaktayız. Bu kapsamda 4,2 milyon haneye destek sağlamışız. 2024 Ocak-Ekim döneminde de 4 milyon haneye 7,26 milyar TL elektrik desteği gibi -yine, bakın, bu da elektrik desteği, yine, doğal gaz desteği gibi- 653 bin haneye doğal gaz desteği gibi çeşitli destekler sağlayarak desteklerimizi çeşitlendiriyoruz.

Tabii, yoksulluğu azaltma noktasında dünya genelinde ilerlemelere baktığımızda bir başarı da söz konusu. Mutlak yoksulluk oranı 2002'de yüzde 38,8 iken bu oranı 2021 itibarıyla yüzde 7,6'ya düşürmüş durumdayız. Göreli yoksulluk oranı ise 2006 yılında yüzde 20,6 iken 2023 yılı itibarıyla yüzde 13,5'e düşmüş durumdadır. Türkiye, İnsani Gelişme Endeksi'nde 2002'de 96'ncı sıradayken 2024 yılı itibarıyla 45'inci sıraya yükselmiştir, bunu da önemli olarak görüyoruz.

Tabii, aile, toplumun geleceği dedik, toplumu şekillendiren bir okul, bireyin ilk yuvasıdır. Bu nedenle ailenin korunması ve desteklenmesi için kapsamlı projeler yürütüyoruz. Bu anlamda da biliyorsunuz, Bakanlığımız bütçesinde ASDEP'ler var. Ben ASDEP'leri çok önemsiyorum Sayın Bakanım çünkü ASDEP'ler evlere girebiliyor. Bugüne kadar 8,3 milyon hane ziyaret edilmiş. Burada muhtarlarla birlikte evlere girdiklerinde, öncesinde evde herhangi bir şiddet varsa, uyuşturucu kullanan varsa ya da evde yoksulluk varsa bunu tespit etmek adına ASDEP çok önemli. Bu anlamda, bence ASDEP'lerin gerekirse sayısını artırıp ASDEP'in bu konuda daha da güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakanım, sabahleyin sunumunuzda söylediğiniz gibi, sosyal risk haritaları oluşturuyoruz; bu çok önemli, ben bu konuda tebrik ediyorum Sayın Bakanım. Çünkü sosyal risk bölgesel olarak farklılıklar gösteriyor yani Ege Bölgesi'ndeki risk oranıyla yani Denizli ile bir Mardin aynı olamayabiliyor. Bunun veri olarak elimizde olması çok önemli, Aile Rehberi Sistemi için de çok önemli. Aynı zamanda, Sayın Bakanım, kreşler söylediniz, mahalle tipi kreş modeli. Bunu gerçekten çok önemsiyoruz, gerçekten çok da büyük bir ihtiyaç. Kadının iş gücüne katılımı, istihdamı diyoruz, bugün kadının iş gücüne katılım oranı yüzde 37,2'lerde. Baktığımızda, tabii, eğitimde gelişme vesaire, başörtüsünden dolayı üniversiteye gidememesi vesaire bugüne kadar engeller vardı; çok şükür, bu engelleri aştık ama bundan sonraki süreçte kadın artık çocuklarıyla ilgili, çocuk noktasında mahalle tipi kreş olduğunda... Bunu sizin de önerdiğinizi biliyorum, bu anlamda bunu desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Kadına yönelik şiddet... Evet, kadına yönelik şiddet, hiçbirimiz bir canımızın bile, bir kadının bile hiçbir zaman öldürülmesini, aslında hiçbir canlının şiddete maruz kalmasını istemiyoruz; bu topyekûn bir mücadele ama bunun siyasi bir söylem hâline getirilmesi "İktidardan dolayı böyle oluyor." söylemlerine ben açıkçası katılamıyorum. Şiddetle topyekûn, toplumsal olarak mücadele etmemiz gerekiyor, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden mücadele etmemiz gerekiyor. Bu sadece bizde değil dünyada da aslında böyle. Şimdi, elimde dünya rakamları var. Hani Türkiye nereden nereye gelmiş? 2023'te Türkiye'de 309 kadın cinayeti var, 2024 itibarıyla da 276 -İçişleri Bakanlığımız açıkladı- ama şöyle baktığımızda, 10 bin kadın nüfusuna göre, dünyada kadın cinayeti ortalaması dediğinizde 2022 yılında yüzde 1,2. Türkiye'de durum ne? Yüzde 0,7. Yani burada kim var? Norveç, Finlandiya, Bulgaristan. Bu rakamlar, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin vermiş olduğu rakamlar. Dolayısıyla bu tüm dünyanın sorunu. Ha, biz bugüne kadar ne yapmışız? Ayşe Hanım sabahleyin bahsetti, sözleşme vesaire, sözleşmeden çıktıktan sonra yasal düzenlemeler, ondan sonra da yapmaya devam etmişiz, takdiri indirimleri kaldırmışız, boşanmış eşe karşı işlenen suçu da kaldırmışız, bir sürü düzenleme yapmışız ama bundan sonraki düzenlemeler anlamında, evet, sağlam gidiyor.

Önleyici tedbirlere baktığımızda, biliyorsunuz, elektronik kelepçe, 1.500 kelepçe var; şu an, İçişleri Bakanlığından aldığımız veriye göre 764 tane vaka takip ediliyor. Aslında bizim burada artık bundan sonraki süreçte koruyucu, önleyici tedbirleri devam ettirmemiz lazım. Biz kadına karşı şiddetle mücadelede kesinlikle ve kesinlikle kararlıyız. Bu konuda da kimse bize "Hiçbir şey yapılmıyor." Özellikle tetikliyormuş gibi yapılmasını doğru bulmuyoruz.

Gelelim İstanbul'daki gösterilere. Tabii ki hiçbirimiz istemeyiz kadınların orada polisle karşı karşıya gelmesini ama şöyle de bir gerçek var: Şimdi, İstanbul sınırlarında Valiliğin açıkladığı 40 tane yer var, gösteri yapılabilecek yerler. Valilik bunu bildirmiş "Buralarda, buralarda gösteri yapabilirsiniz." diye gösterilmiş ama ısrarla ve inatla "Hâlâ Beyoğlu'nda, hâlâ taksimde yapacağım." demek ve özellikle sosyal medya hesaplarından herkesi orada toplamaya çalışmak, bunun da iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Evet, yapalım gösterimizi, ya, Valiliğin gösterdiği yerde yapalım yani. Orada o kadar İstanbul... Zaten o "Taksim" denilen yani "Beyoğlu" denilen yer turist yoğunluğu olan, insanların zaten yoğun olduğu bir yer. Bugün dünyanın her yerine gidin "Chicago'nun 'Michigan Avenue'sunda ben gösteri yapacağım, benim hakkım." dediğinizde aynı muameleyle dünyanın her yerinde karşı karşıya kalırsınız. Biz polislerimiz ile kadınların karşı karşıya gelmesini istemiyoruz ama bunu böyle inatla yaparak, üstüne giderek karşı tarafı tahrik etmeyi de açıkçası bir kadın olarak doğru bulmuyorum. Keşke o görüntüler olmasa, keşke yaptığınız o gösteriler diğer yerlerde yani Valiliğin izin verdiği yerlerde yapılsa ve amacına ulaşsa. Açıkçası böyle bir ortak noktada da buluşabilsek diye düşünüyorum.

Tabii ki engelliler... Sayın Bakanım, biliyorsunuz, Türkiye'nin ilk engellilerle ilgili kanununu biz çıkardık. Gerçekten, engelli çocuğu olan anneye beş yıl erken emeklilik hakkı tanındı. Engelli yakını var ise engelli yakını bakımıyla ilgili ona destek sağladık. Gerçekten bunlar devrim niteliğinde çalışmalar. Benim de ailemde çok yakından tanıdığım bir engelli kuzenim vardı. Mesela, kuzenimin kardeşi bundan -çalışıyordu- "Ben kardeşimle beraber olayım." diye bu imkândan yararlandı. Bu anlamda da özellikle kamudaki engelli sayısı 2002 yılında 5 bindi, bugün 70 binin üzerine ulaşmış durumda. Bu anlamda da tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - İlave bir dakika veriyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Son cümle...

"Hiçbir şeyden haberiniz yok." denildi Sayın Bakanımıza. Şunu söylemek istiyorum: Narin dosyasını takip eden Bakanlık avukatıyla beraber bir araya gelme fırsatım oldu benim ve orada bire bir kendisinden dinledim. Bakanlığımız orada bire bir birçok davayı takip ediyor, burada haksızlık yapmayalım. Orada bire bir nasıl takip ettiklerini, orada sanıklara nasıl müdahil olup araştırma yapılması noktasında da hâkime nasıl bir savunma verdiklerini açıkçası kendi ağızlarından bilfiil olarak dinledim. Bilmiyorum burada mı avukatımız ama şunu söyleyeceğim: Burada da lütfen haksızlık yapmayın yani bir şeyler olduğunda Bakanlık sanki hiçbir şey yapmıyormuş gibi algı olması doğru değil. İnanın, bu tarz asla istemeyiz istismar vesaire; bir çocuğumuzun, bir kadının canının yanmasını asla istemeyiz ama burada da yani hiçbir şey yapmayan bir Bakanlık algısını doğru bulmuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı

MEHMET MUŞ (Samsun) - Teşekkür ediyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben Bakanlık bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.