Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 27 .11.2024 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanım, kıymetli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.
Sabahtan beri yaptığımız konuşmalarda hepimizin üzerinde ittifak ettiği konu aile olmadan bir toplum olmaz, zaten Anayasa'mız da "Toplumun temeli aile" diyor. Aileyi yaşatamazsak toplumu, devleti yaşatamayız, milleti yaşatamayız. Dolayısıyla, çok önemli bir Bakanlığın aslında bütçesini konuşuyoruz. Tabii "korunma" deyince, genel olarak yine üzerinde herkesin ittifak ettiği çocukların ve annelerin, kadınların korunması; bu konuda çok tartışma oldu, oralara girmeyeceğim ama şunu söylemek isterim: Kadını ve aileyi korumak özellikle Türkiye'de son on yıl içerisinde ortaya çıkan ekonomik tabloyla birlikte değerlendirildiğinde, ekonomide yaşamış olduğumuz kriz en fazla hangi kurumu yaralıyor, vuruyor diye baktığımızda, maalesef, bunun adı aile ve bu işin siyasi bir yönü, kimliği yok; bütün aileler bu krizden etkileniyor.
Dağıtılan kitaplara şöyle bir baktığımda -tabii, Aile ve Sosyal Destek Programı- Türkiye'de 26,3 milyon hane olduğunu TÜİK 2023 verileriyle ifade etmiş. Bize ilk dağıtılan bir kitap vardı, 7 milyona yakın insana, aileye, haneye siz gitmişsiniz, onlara destek olmuşsunuz yani mali destek olunmuş, danışmanlık hizmeti verilmiş. Şimdi, düşünün ki bir ülkede bütün hanelerin beşte 1'ine yardım etmesi gereken bir Bakanlık, dokunması gereken; gidebildiklerinize gitmişsiniz ama bir de ulaşamadıklarınız ya da size ulaşamayanlar olduğunu düşündüğünüzde, hakikaten bu mesele daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Şimdi, tabii, biz zaman zaman acaba ekonomik sıkıntıları, krizi büyük şehirlerde -Ankara, İstanbul, İzmir- daha fazla mı hissediyor aileler diye bakıyorduk ama ben en son İstanbul Ticaret Odasının Anadolu yakasıyla ilgili yapmış olduğu bir kira analizini gördüm, hakikaten dehşete düşmemek mümkün değil yani 2+1 daireler 20; normal oturacağnız bir daire 25-30; onu da periferide ancak bulabiliyorsunuz. Asgari ücretin 17 bin lira olduğu bir ortamda siz eğer nüfusunuzun neredeyse yüzde 85'ini büyük şehirlere taşımışsanız ailelerin buralarda yaşaması, hayatlarını idame ettirmesi gerçekten çok zor.
Satın alma gücü yedi, sekiz sene önceyle karşılaştırıldığında -çok istatistik var, zamanım yok, girmeyeyim ama- neredeyse insanların 4 birim satın alma gücü varsa bu 4 birimin yüzde 60'ı gitmiş durumda. Dolayısıyla, bu verileri verme nedenim ekonomik kriz, yaşam maliyetleri, satın alma gücü, bütün bunlar toplanıyor ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın daha fazla çalışmasına dönüşüyor. Yani 2017'de 3,2 milyon hane sosyal yardım almış, şimdi bakıyorum, 5 milyona dayanmış.
Zaman zaman şu soruyu sormalıyız: Bu ülkede yedi yıl içinde -hamdolsun bir savaşa girmedik- ne oldu ki buraya geldik? Elbette deprem yaşadık, pandemi oldu ama geldiğimiz nokta, kendi ligimizdeki ülkelerle karşılaştırıldığında gerçekten çok kabul edilebilir değil. Peki, nereye geldik? Yani 2017'de sosyal yardım alan kişilerin nüfusa oranı yüzde 13,7; şu anda 18,4'teyiz.
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Sosyal yardım verme kriterleri değiştirildi.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Daha fazla veriyoruz, evet.
Şimdi, ben bütün bu şeyleri şundan dolayı açıklıyorum: Enflasyonla mücadele programı, sabırla yürütülen bu program belki uzun vadede ülkenin makro göstergelerini düzeltecek ama kısa vadede olağanüstü bir gelir adaletsizliğine sebep olmuştur, yoksulluğu artırmıştır ve bütün bunların tehdit ettiği başlıca kurum ailemiz olmuştur.
Bakın, TÜİK'in en son yayınladığı yoksulluk ve yaşam koşullarıyla ilgili bir raporu oldu, oradan bir cümle okumak istiyorum size, işte, bu aslında yaşamış olduğumuz krizin aileyi nasıl etkilediğini gösteren bir şey: "Hanelerin yaklaşık yüzde 60'ı uzakta bir haftalık tatil masrafını çıkarmam mümkün değil." diyor, yaklaşık yüzde 40'ının iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yeme şansı yok, "Beklenmedik harcamalarımı karşılayamam." diyenler yaklaşık yüzde 40. Bu tablo böyle aşağıya doğru, tabii, uzuyor.
Gayrisafi millî hasıla içindeki durum söylendi, oraya girmeyeyim ama şunu özellikle söylemek istiyorum: Ailenin korunması, yeni ailelerin kurulması, boşanma hızının düşürülmesinde elbette ekonomik kriz çok etkili oldu ama şöyle bir kolaycılığa da girmek istemem yani sadece ekonomi midir? Hayır. Bence aile meselesi sadece ekonomiyi ilgilendiren bir mesele değildir yani burada bireyselliğin artması, küresel trendler, sapkın düşünceler, dijital bağımlılık, aileye verilen önem, ehemmiyet, değerlerimizle ilgili yaşadığımız problemler, birçok şey aile kurumuna zarar veriyor ama ben son sekiz, on yıl içerisinde maalesef böyle bir durum olduğunu söylemek isterim.
Şimdi, Bakanlıkla ilgili olarak, özellikle "Hane durumları yani hane biçimleri Türkiye'de nasıl değişti?" diye baktığımızda ilginç bir tablo var yani bakın, 2018'de tek başına bir hane olarak yaşayan insanlar yaklaşık yüzde 15-16 civarlarındaydı, şu anda neredeyse yüzde 20'lere geldi bu ve toplumda 5 kişiden 1 kişi tek hanede yaşıyor. Başka bir şey oldu, özellikle geniş ailelerde bir büyüme gördük bu kiralardan dolayı -ondan dolayı biraz önce bahsettim- artık çekirdek ailelerin bir kısmı birleşmeye başladı büyük aileleriyle ama daha önemli bir şey, eş ve çocuklardan oluşan çekirdek aile 2018'de hanelerin yaklaşık yüzde 42,3'üydü; 2023'te bu oran yüzde 39'lara inmiş. Yani bu, şu anlama geliyor: Artık annesiyle ya da babasıyla ayrı yaşayan çocuklarımız var; bu da tabii, boşanma hızının toplumda meydana getirdiği büyük travmayı da gösteriyor ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın, artık hane biçimleri değişen bir toplumda politikalarının da değişmesi gerektiğini bize söylüyor.
Aile ve Gençlik Fonu'ndan bahsettiniz Sayın Bakanım. Şimdi, bu 2023'te kuruldu, burası Plan ve Bütçe Komisyonu... Yani gençlerden özellikle bu evlilikle ilgili mesele konuşulduğunda bize gelen bir talebi aynen iletiyorum: "Şu iki yıldaki enflasyonu toplayıp bu 150 bin lirayla ilgili yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var." diyorlar. Elbette, bu sadece yeni aile kurulmasıyla ilgili değil, yeni fikirler, projeler de destekleniyor yani her şey yukarı yönlü revize ediliyor, burada da bir çalışma yapılsın istenir, tabii, kriterlerin yeniden belirlenmesi gerekiyor.
Şimdi, diğer taraftan, son zamanlarda belki biz duymuyoruz, doğurganlık hızıyla ilgili olarak siz yüzde "1,51" dediniz. Şimdi, bu 1,51 rakamı tabii, önemli bir rakam. Yanlış bilmiyorsam 2,10 nüfusun yeniden sabit olması için. Şimdi, bu, tabii, büyük bir alarm. Ya, bu niçin alarm veriyor? Ya, biz sadece üretimde, istihdamda, yeni iş fikirlerinde... Yani yeni nüfusa elbette ihtiyacımız var ama şu anda ülkenin çok büyük bir güvenlik meselesi var. Ben bazen şunu düşünüyorum: Bu nüfus artışıyla şu anda Avrupa'da 4-5 ülkenin altına indik biz yani eğer nüfus kendini yenileyecek oranı bile yakalayamayacak şekilde giderse biz on beş, yirmi yıl içerisinde belki millî savunmamızla ilgili bir problem yaşayacağız; bu bir beka problemi. Herkes 65 yaş üstünü söyledi yani 0-14 yaşla ilgili olarak biz yaklaşık yüzde 24'lerden, yedi sene önce yüzde 24; 0-14 yaşta inanılmaz bir nüfusumuz vardı, şu anda bu 7-8 puan azalmış, yüzde 15'lere kadar indik, 15,7'ye gelmişiz 2023'te.
Şimdi, bütün bu tablo içerisinde aslında şöyle bir şey var: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın yapacağı işler beş sene önceyle, yedi sene önceyle karşılaştırıldığında olağanüstü artmış, hele hele nüfus planlaması ve biraz önce söylediğim rakamlar dikkate alındığında. Peki, bütçesi bütün bu yükü kaldıracak şekilde artmış mı? Birçok arkadaşım ifade etti. Bakın, ya TÜİK yanlış söylüyor ya da bu bütçe hazırlanırken bu sorumlulukla bu bütçe yükü artırılmamış yani en az bütçesi artırılan bakanlıklar arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, buyurun.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Şimdi, tabii, burada bu kadar az bütçe artırılınca şöyle bir endişeye hepimiz kapılıyoruz: Dezavantajlı gruplarımız var, yapacağınız bir sürü iş var. Şimdi, bir bakanlığın bütçesi yüzde 21 artarsa, bir ülkede de yeniden değerleme yaklaşık yüzde 44 civarında olursa acaba bu dezavantajlı gruplara, gazilerimize, şehitlerimize buradan nasıl bir zam yapılacak, artış yapılacak? Çünkü gerçekten Türkiye'de şu anda gelir adaletsizliğinin, gıdaya erişmenin, barınmanın problem olduğu bir yerde sizin bütçenizin çok daha fazla artması gerekirdi.
Diğer bir konu, bir öneride bulunmak istiyorum, siz de konuşmanızda ifade ettiniz, bu dijital bağımlılık meselesi. Bu dijital bağımlılık bence sadece çocuklarımızı ilgilendiren bir mesele değil, artık anne-babalar bile yani aynı ev içerisinde birbiriyle dijital ortamda haberleşiyor, yalnızları yaşayan bir toplum hâline dönüştü, burada da mutlaka bir program geliştirilmesi lazım. Ben her sene programlarınıza bakıyorum, dijital bağımlılık artık başka bir mesele, başka bir hastalık, bu konuya da mutlaka bir dokunmanız gerekir.
Son şunu söyleyerek bitireyim: Her şeyden biz bir fırsat penceresi açmak zorundayız. Evet, nüfusumuzda büyük bir erime var, sıkıntılarımız var, siz de ifade ettiniz bu net programı, ne işte ne eğitimde olmayan hanımefendilerin, kadınların mutlaka istihdama kazandırılmasıyla ilgili birtakım çalışmalarınız var ama buradan hareketle en azından o alanı kadınlarla bizim doldurabilmemiz gerekiyor.
Son olarak da dezavantajlı gruplarla ilgili benim... Özellikle deprem sonrası yetim kalan çocuklarımız oldu -boşanmadan en fazla etkilenen yine çocuklarımız-yanlış bilmiyorsam 170 binin üzerinde sadece geçtiğimiz yıl ayrı kaldılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, bir daha açıyorum, toparlayın lütfen.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Dolayısıyla, bunların velayete verildiğini biliyoruz yani bu kadar çocuğun. Bu çocukların, tabii, takibi, yönetilmesi çok ayrı bir şey.
Şöyle bir teşekkürle kapatayım: Çocuk yaşta evliliklerle ilgili olarak Bakanlığın yürütmüş olduğu son yıllardaki çalışmalar, en azından istatistiklerde bu işte iyiye gidişin olduğunu gösteriyor, inşallah bu da sıfırlanır.
Son bir şey, asayiş suçlarıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığını dinledik, diğer raporlara da baktığımızda, maalesef, asayiş suçlarında 14-17 yaş arasındaki gençlerin oranı neredeyse yüzde 70'leri buluyor. Dolayısıyla, öyle bir Bakanlık ki verdiğimiz bütçe, devletin faize ödeyeceği bütçenin beşte 1'ine ancak denk geliyor ve maalesef, şu anda bu bütçenin yetersizliği üzerinden bir fikrimiz var, inşallah AK PARTİ'deki arkadaşlarımız da destek olur da Bakanlığın bütçesi biraz daha artırılmış olur.
Tekrar bütçemiz ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.