| Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma takvimine, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesine ve Komisyona davet edilecek kişi ve kurumların tespitine ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 26 .11.2024 |
SELCAN TAŞCI (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.
Üç artı bir ayın sonunda maksadın hasıl olabilmesini diliyorum ben de bütün diğer vekiller gibi.
Öncelikle önceki hafta biz bir şiddet çalıştayı yaptık. Yani her alanda, işte, aslında sadece aile içinde şiddet değil, medya üzerinden de çalışma hayatı üzerinden de 5-6 farklı masada 9 üniversiteden 60'a yakın hoca çok uzun analizler, tartışmalar yaptı. Geçen hafta da sonuç bildirisini hazırladık, ben onu rica ettim Kadın Politikaları Başkanımızdan, bütün Komisyon üyelerine, ellerindeki ansiklopedi gibi olan zaten kaynaklara ek olarak, ekleri olarak gönderilecek. Burada özellikle ben yani bugün de oldu, çok böyle fazla karşılıklı oldu, propaganda dili kullanmaya gerek olmadığını düşünüyorum açıkçası çünkü her birimizin kendine ait bir dünya görüşü var, siyasi pozisyonu var, fikri var, bugüne kadar sahip olduğu bir birikim var yani dolayısıyla birbirimizi ikna etmek gibi bir misyonu yok bu Komisyonun. Dolayısıyla daha böyle duruma, sahaya odaklanmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar yani çok fazla kurum, kuruluş, kişi, akademisyen dinlenmiş, tekrar dinlenebilir, tabii ki beis yok ama bu takvime dinlenmemişleri belki dinlemekten başlamak gerekiyor; öyle bir teklifim olabilir. Mesela barolar çok fazla dinlenmiş ama az önce hep nereye dönüp dolaşıp saplandık aslında? Uygulamaya. Tamam, barolar dinlenebilir yani savunma ayağı dinlenebilir, Adalet Bakanı da gelip burada sorularımızı, İçişleri Bakanı da sorularımızı yanıtlayabilir ama asıl yani uygulayıcı pozisyonda olan mesela bir hâkimi, mesela bir savcıyı yani bizim bu karar nasıl çıkabilir dediğimiz kararları yani yasaya rağmen bu böyle nasıl olabilir dediğimiz sonuçların neye göre, nerede tıkanıyorlar, nereye takılıyorlar aslında pratikte? Aynı şekilde savcılar o iddianameleri, o cezaları isterken hangi bariyere takılıyorlar da böyle bir sonuç çıkıyor; ona bakmak lazım. Aynı şekilde kollukla da... Yani demek ki yasa konusunda hemfikirsek demek takıldıkları başka bir şey var, onu böyle daha açık... Çünkü yani bizim buraya kurumları davet ettiğinizde şu olacak: Yani sonuçta herkesin bir yere kadar yani bir süzgeç kullanacak herkes -burada birbirimizi kandırmaya gerek yok- yani bir bakan ne açıklıkta bizimle konuşabilir ya da bir kurum temsilcisi? Hiçbir zaman hiçbir komisyonda o şeffaflık düzeyine erişebilme maalesef ihtimalimiz yok, keşke olsa. Dolayısıyla belki birazcık daha böyle saha odaklı olunabilir mi diye düşünüyorum.
Ben beyefendiye katılıyorum yani burada şöyle bir hata değil aslında ama kadına şiddetle mücadele ediyoruz, özne hep kadın ama yani asıl mücadelenin öznesinin fail olması gerekmez mi, orada takılıyoruz. Hep böyle kadın, zaten şiddete uğradığında bir mağduriyet yaşıyor kadın, onun üstüne bir de hayattan yani ne yapıyoruz? Kadını nasıl koruyalım, kadını saklayalım, kadını kaçıralım, kadına sığınmaevi, kadına bir şey ama hep kadını olağan düzeninden, mesleğinden, hayatından aslında geri çekmeyle ilgili yani bütün çözüm önerileri de öyle, konuştuğumuz hemen her şey de onun üzerine. Dolayısıyla bizim yani geçmişte öyle tekliflerimiz vardı, işte faile dönük rehabilitasyon merkezileri falan, bunları uzmanlar teklif etsin, yine tartışalım ama yani faillerle belki cezaevi ziyaretiyle -ben empatiye biraz tedbirli yaklaşıyorum, hani işlenen suçu asla makulleştirmek ya da mazur görmek mazur görmek anlamında değil ama- vakıa ne? Yani bir akıl hastalığı mı, cehalet mi, bağımlılık mı yani biraz gözlerine bakarak dinlemek o failleri, işte kravat taktığında pişman olduğu sonucuna varabiliyor hâkimler ama yani gözlerinde o pişmanlığı kimin, ne kadar göreceğiz mesela? İşte, farklı sosyal kesimlerden faillerle belki biraz daha fazla konuşarak, onları dinleyerek, belki hatta bir uzman eşliğinde, bir psikolog eşliğinde dinleyerek yani bizim çözemediğimiz şeyleri çözebilecek, öyle...
Aynı şekilde, böyle, bu konular konuşulurken nedense belki siyasetin bütün alanları da bir taraftan arkadan beslendiği için feodaliteye hiç girilmiyor. Yani aslında feodalite Türkiye'de bu meseleyi ne kadar örtbas ediyor? Orada neler yaşanıyor, nelerin üstü kapanıyor?
Aynı şekilde, son dönemde yani özellikle sığınmacılardan sonra gettolaşma yani kayıt dışı alanlarda uzakta neler yaşanıyor? O kayıt dışı alanlardan ne bulaşıyor? Yani şiddette, suçta birçok şey bulaşıcı ya; oradan toplumun diğer kesimlerine ne bulaştı bugüne kadar, ne bulaşıyor? Dolayısıyla, biraz daha sağda, biraz daha, böyle bugüne kadar belki daha az dinlenen kesimlerle bir araya gelerek de bir şeyler yapabiliriz.
RTÜK'ü de -ne kadar gerçekçi cevaplar alabiliriz bilmiyorum ama- mutlaka dinlemek gerektiğini ben de düşünüyorum. En azından yani o ceza dengesini... Çünkü geçen Kültür Bakanlığı bütçesinde de konuştuk yani şimdi RTÜK'ün bu... Özellikle aileyse eğer burada hassasiyet odağı ya da kültür dönüşümünden bahsedildi... Oysa yani evin içine ya da toplumun içine, böyle bomba gibi atılan programlar var. Onlarla ilgili yaptığı tek şey etik kararı. Etik kararı da yani uygulama ne? Hiçbir şey değil. Dolayısıyla, RTÜK'le de mutlaka, evet, bir ilişki kurmak gerektiğini düşünüyorum.
Şimdilik bu kadar.
Teşekkürler.