Komisyon Adı | : | (10/1806,1813,1827,1828,1829,1830) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Profesör Doktor Betül Ulukol ve Doçent Doktor Nilüfer Koçtürk’ün yaptıkları sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 11 .12.2024 |
YILDIZ KONAL SÜSLÜ (İstanbul) - Başkanım, teşekkür ederim.
Ben de bir teşekkür, bir de katkıda bulunmak istiyorum, bir bilgi vermek istiyorum. Hocalarımıza teşekkür ederim.
Aslında burada en kıymetli şey... Aramızda zaten meslektaşların olmasının da ayrıca bir motivasyonu var açıkçası. Sibel Hanım çok güzel bir cümle kullandı, dedi ki: "Tercihler politiktir." Bu Komisyonda en kıymetli şeylerden biri, herkesin, çocukların mahremiyetine, sınırlara ve "Her beden özeldir."e inanmış olması. Neden? Çünkü örneğin Almanya'da bugün 0-2 yaşta "Mother and Kids" adı altında çocuklar çıplak bir şekilde birbirleriyle oyun oynayarak birbirlerini ellesinler, keşfetsinler gibi bir politik tercih var. Ama bizim Komisyonumuzun totalde ne olursa olsun aslında biz de pedagojide... Hocalarım da çok iyi bilir, Banu Anlar'ın öğrencilerinden de -benim Hacettepe hocalarımdan biri- ondan da bir şeyler öğrendik ve şunu öğrendik: Bir çocuğun bedeninin özel olması ve o bedeninin özel sınırlarına ebeveynin kültürel kodlarından dolayı özel bölgesini sıkıştırarak sevmesinin, çocuğuna "aşkım" demesinin ya da dudağından öpmesinin de aslında bir ebeveynlik sınırında had ihlali olduğuyla ilgili çerçevelerin belirlenmesinin çok kıymetli olduğunu ve bu Komisyondaki herkes bunu öyle görüyor.
Burada, tabii ki biz gönüllü olarak, aslında, evet, her okulda bir PDR'ci olmalı mı... Ben çok yetersiz görenlerden biriyim çünkü o kadar çocuğun duygusuna inmek çok kolay değil. İki kişi de atasanız bence 300-500 çocuğa... Ama onun yerine, bir bilgi vermek istiyorum, ayrıntılarını da bilahare isteyenlerle paylaşabilirim. Bir vakfımız var, tamamen sivil bir vakıf, HEGEM Vakfı, Şiddetle Mücadele Vakfı. Ben de gönüllü olarak, sosyal ara bulucu olarak katıldığım çalışmalarında şöyle, gönüllü bir çalışma başladı, sonra Cumhurbaşkanlığının Dokuzuncu Kalkınma Planı'na girdi, şimdi bazı bakanlıklarla protokol konusunda ben de açıkçası belli baskıları yapıyorum. Ne yapıyor bu? Diyor ki: Her okula bir PDR'ci yetmez; 27 tane üniversitemizle protokol kurarak gelin, hep beraber şiddeti önlemede ve bu farkındalıkta buradaki öğretmenleri birer mentör yapalım. Yani çocuk, rehberliğe gidene kadar, sınıf öğretmeni, bütün öğretmenler ücretsiz bir şekilde bu eğitimi alsın ve önce sınıfta bir şey fark edilsin. Çünkü biz de çok iyi biliyoruz ki -burada hocalarımın takdiriyle- aslında üç taraf var yani, istismar eden, istismara uğrayan ve buna şahitlik eden bir kitle de var. O yüzden ne olmalı? Aslında ta PDR'ciye gidinceye kadar orada heder edilmiş, hiç görülmemiş bir sürü vakalar da var. O yüzden, her öğretmen, polis teşkilatında her polis, Diyanetten -her alanda tutun- kamudaki tüm personele kadar herkes bu konuda bir eğitim, farkındalık alırsa olumlu sonuçlar alınır gibi bir çalışma başladı ve eş zamanlı bir şekilde ilerliyor. Umarım, ileride belki bu Komisyon bunun, gönüllü üniversitelerin ya da gönüllü akademisyenlerin ötesinde belki bir kanuna bağlanmasıyla, zorunlu hâle gelmesiyle... Nasıl işte, bir PDR'ciden ya da eğitimciden eğitim formasyonunda bu çalışmaları ekliyorsak... Ki şunu da sormak lazım: Kaç PDR mezunumuz gerçekten ihmal ve istismarda yetkinlik sağlayabiliyor? Yönlendiriyor sadece. Terapi ve tedavi ayağında ne kadar etkin olabiliyor, bunlar önemli. O yüzden de bu konuda ben hem açıkçası ortak bakıştan dolayı teşekkür etmek istedim hem de bununla ilgili başlayan bir saha çalışmasının aslında daha kurtarıcı olacağını düşünüyorum ve sonrasında bu Komisyonun da katkılarıyla bunun artık bir gönüllü hareketten öte, bir zorunlu çalışmaya dönüp önce kamu kurumundaki tüm personelin, bundan sonra dâhil olacakların da bu yeterlilikte olmasının bir zorunluluğuna vesile olabilirsek belki çok daha toparlayıcı olabilir diyorum.
Hepinize de katkılarınız için teşekkür ediyorum