KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, ilk imzacı milletvekili arkadaşım, özgür birey, güçlü toplumdan bahsetti ve bu 23 maddelik düzenlemenin 2019'da Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı’nın devam olduğundan bahsetti. Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın da ekim ayında İnsan Hakları Eylem Planı ve Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle ilgili açıklamaları olacağı belirtilmişti Adalet Bakanı tarafından ama gündem değişti, cezasızlıkla ilgili açıklamalarda bulundu. Biz önümüze şöyle bir yasa teklifi geleceğini düşünüyorduk yani toplumda Sayın Cumhurbaşkanı cezasızlık politikalarından bahsediyordu, kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve ölümlerden bahsediliyordu ve yenidoğan çetesini şu anda tartışırken, bu cezasızlık politikası hem siyasi davalarda hem de kadın cinayetlerinde ve çocuklara yönelik şiddette tartışılırken önümüze bir Noterlik Kanunu ve başka kanunlarda değişiklik adını içeren ve içinde de farklı farklı Anayasa Mahkemesi kararlarının Cumhurbaşkanı kararnameleriyle ilgili kanunilik ilkesine aykırılıktan dolayı düzenlemeleri içeren ama “etki ajanlığı” denilen, daha önce çıkarılan ve toplumda dezenformasyon yasasından sonra korku iklimini ortaya koyan ve toplumda güvenlikçi yasaların en etkililerinden birisi olan, dünya demokrasi tarihinde var olan ülkelerde olmayan, sadece demokrasisi olmayan, özgür olmayan ülkelerde var olan, Gürcistan’da var olan, Çin’de var olan, Rusya’da var olan, Macaristan’da var olan bir maddeyle geldi. Yani gündem ne, önümüzde tartıştığımız nokta ne? Arkadaşlar, gündem açık ve net; yenidoğan çetesi, çocuk ölümleri, kadına yönelik şiddet, Narin dosyası, kadınlara yönelik şiddetin artık toplumda kabul edilemez noktaya gelmesi ve Sayın Cumhurbaşkanının açıkça söylediği cezasızlık. Tabii, onun cezasızlık açıklamasıyla birlikte siyasi davalardaki cezasızlık, 10 Ekim davasındaki cezasızlık, geçen hafta gittiğimiz Güvenpark davasındaki cezasızlık ve Madımak davasındaki soykırım suçu olarak nitelendirilebilecek suçlarda zaman aşımının işletilmesi, Madımak davasında cezasızlık, siyasi davalarda cezasızlık yani nereden baksak, kamu görevlilerinin hakkında verilmeyen soruşturma izinleri, onların korunmaları, Hrant Dink davasında korunan kamu görevlileri ve Güvenpark davasında, geçen hafta girdiğimiz davada istihbarat elemanlarının hakkında soruşturma izni talebinin bile reddedilmesi. Ve ilginçtir, Güvenpark davasında çıkıp da o gün, 13 Mart 2016’da bombalı eylemin Kızılay’da yapılacağı konusunda Amerikan Büyükelçiliğinin kendi vatandaşlarına “Kızılay’a gitmeyin.” uyarısı; ilginçtir, iddialar arasında TÜRGEV’in kendi bünyesinde bulunan öğrencilerine Kızılay Meydanı’na gitmeyin.” uyarısı; bunlar konusunda mahkemeye verilen taleplerin hepsinin reddedilmesi. Yani ana davalarda, siyasi davalarda cezasızlık, kadına şiddet davalarında cezasızlık, Narin davasında… Narin’le ilgili olayın hâlen iddianame olarak ortaya konulmaması, çocuklara yönelik şiddet… Arkadaşlar, biz bunu bekliyorduk. Noterlik Kanunu’ndaki değişiklikle 5’inde verilmesi ya da 10’unda verilmesi noterler açısından önemli ama toplumun kaygıları açısından önemli değil ki. Arkadaşlar, noterler dört yıldan beri hangi işlemi yapıyor? Noterler Birliği Başkanımız burada… Banka kartıyla, kredi kartıyla işlem yapıyor. Benim eşim noter, yıllardan beri de hafta sonu, cumartesi-pazar da nöbetçi noter olarak görev yapıyor. Yani bu maddeleri önceki, dokuzuncu yargı paketinde gelecekti de niye çektiniz? Şimdi Türkiye'nin gündemi farklı, bize getirdiğiniz gündem farklı. Ve diyorsunuz ki: “Biz daha 18 Ekim 2022’de Komisyondan geçirdiğimiz, Genel Kuruldan geçirdiğimiz dezenformasyon yasasını…” O yasayla birlikte TCK 217/A’da halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymada kamu barışına karşı suçlarla beraber soruşturulan, sansür yasasının içinde bulunduğu 64.402 şüpheli yetmedi size, yetmedi yani. 64.402 şüpheli var sansür yasasının da içinde bulunduğu kamu barışına karşı suçlara ilişkin soruşturulan. İşte burada, Adalet Bakanlığının bütün verileri burada. Yetmedi, şimdi Türkiye'nin gündemi buyken etki ajanı yasal düzenlemesini getiriyorsunuz ve diyorsunuz ki yine sansürcü… Kime yönelik? Muğlak ifadeler. “Geçen taslaktaki 2’nci maddeyi çıkardık biz.” Neyi çıkardınız? Araştırma yapan, Türkler hakkında çalışma yapanları çıkardık. Neyi getirdiniz? Açık ve net fiili belli olmayan, muğlak ifadelerle “casusluk yasası” diyorsunuz; casus olan kişi vatan hainidir, vatan haini olan kişiye üç yıl ceza veremezsiniz arkadaşlar ya, veremezsiniz. Casusluk yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına siz bu maddeden dolayı, etki ajanlığı maddesinden dolayı üç yıl ile yedi yıl arasında ceza veriyorsanız sizin amacınız farklıdır. Siz aynı dezenformasyon yasası gibi, korku ikliminde güvenlikçi bir yasa çıkardınız, aba altından sopa gösteriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Casuslukla ilgili yedinci kısım suçları dışında başka bir suç işlendiği takdirde onun cezasını alacak, bunun da cezasını alacak.” Ne olacak? Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işlediğini zaman hem onu alacak hem bunu alacak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefette bulunduğu zaman hem onu alacak hem bunu alacak. Böyle bir şey olabilir mi? Aynı fiile iki ceza verilebilir mi arkadaşlar? Böyle bir hukuk mantığı olabilir mi? Yani yetmedi, 27’nci Dönemde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Adalet Komisyonuna getirdiğiniz güvenlikçi yasalar yetmedi, -anlaşılır değil, tırnak içinde söylüyorum- şimdi, 28’nci Dönemde de Sayın Cumhurbaşkanının beyanlarına aykırı olarak bu tür yasaları getiriyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı bu yasa teklifini görse “Yahu, siz ne yapıyorsunuz? Nerede cezasızlık, nerede kadın cinayetleri, nerede çocuklara yönelik şiddet?” der, demesini bekleriz, bunu da tırnak içinde diyorum.

Değerli arkadaşlar, sıkıntı büyük. Bu yasa teklifinde -hepsini temizleyin- iki madde var; bir, cumhuriyet başsavcı vekillerinin BAM’da kıdeme göre değil, neye göre getirilmesi? HSK tarafından birinci sınıfa ayrılmış ya da birinci sınıfa ayrılma niteliğine sahip, BAM’da çalışmıyor dahi olsa on beş yıllık savcıyı getireceksiniz, orada başsavcı vekili yapacaksınız. Kimi yapacaksınız? Neye göre yapacaksınız? Liyakate göre mi yapacaksınız? Akın Gürlek çok iyi, liyakatli, başarılı da Çağlayan Adliyesindeki Sözcü davası, Canan Kaftancıoğlu davası, Enis Berberoğlu davası, Türk Tabipleri Birliği davasında çok başarılı oldu da getirdiniz Bakan Yardımcısı yaptınız, ne oldu? Çok mu başarılı oldu da şimdi cumhuriyet başsavcısı yapıyorsunuz? Sonra, Sayın Turan kardeşimin bugün dediği gibi, Büyükşehir Belediyesine savcı yığacaksınız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının “ahmak” denilen davası yetmedi, Büyükşehir Belediyesine savcılarla “Şu dosyayı getir, bu dosyayı getir.” diyeceksiniz ama vatandaş izliyor bunu.

Ahmak davasını size anlatayım mı arkadaşlar? Ben ahmak davasını izleyen 27’nci Dönem Adalet Komisyonu üyesi Milletvekiliydim, hiç unutmam o günü. Karar duruşmasından bir önceki celsede… Daha önceki celsede bir hâkim vardı, “Şunu vereceksin, iki yıldan aşağı ceza olmayacak.” baskılarına dayanamadı, hâkim sürüldü Samsun’a. Ondan sonra gelen hâkim karar duruşmasından bir önceki celsede -kulağımızla duyduk oradaki hukukçu milletvekili arkadaşlarla, avukatlarla beraber- “Bu ‘ahmak’ lafının Süleyman Soylu’ya söylendiğini herkes biliyor, ben de biliyorum.” dedi. Bu kadar açıkken o hâkim bir celse sonra çıktı, YSK üyelerine hakaretten dolayı, kamu görevlisine hakaretten dolayı ceza verdi biliyor musunuz.

İşte, özgür birey, güçlü toplum, demokratik toplum, demokratik Türkiye; buraya geldik. Nereye gidiyoruz? Bakınız, Yargı Reformu Strateji Belgesi… 9 tane yargı reformu geldi. Toplum da artık hiç etkilenmiyor biliyor musunuz, artık beni arayan yok, sizi “Yargı paketinde ne var?” diye arayan var mı bilmiyorum, kanıksadı millet; bir şey yok, boş. Sadece sizin iktidarınızı yürütmek için, etki ajanlığı gibi, korku iklimini götürecek, dezenformasyon yasası gibi sansür yasalarını getirecek maddeler var. “Onuncu yargı paketinde bekleyin...” Cezaevlerinde kaç kişi var? Elimde yine Bakanlık verileri var; 362 bin kişi arkadaşlar, 362 bin kişi şu anda cezaevlerinde. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü burada değil mi Sayın Başkanım? Bunun yüzde 25’i tutuklu, geri kalan hükümlü. Cezaevleri dolu, 295 bin kişilik cezaevlerinde şu anda 362 bin kişi var. Bunları çıkarmadan nasıl dolduracaksınız? 2016’da, 2021’de, 2023’te infaz indirim yasalarını getirdiniz, esasen aftı onlar, özel aftı, beşte 3’lük şeyden geçirmeniz gerekiyordu Mecliste, geçirdiniz. Ne oldu? Boşalttınız, doldu, boşalttınız, doldu. Demek ki işler iyi gitmiyor arkadaşlar, işler iyi gitmiyor, bir sıkıntı var. Doldur boşaltla bu memlekette cezaevlerinde hukuku, yargı reformunu, adaleti sağlayamazsınız.

Şimdi de Narin olayından önce İstanbul’daki kadınlara yönelik -tırnak içinde söylüyorum- çok kötü şiddet olaylarından sonra gündem değişti, nereye geldik? Yenidoğandan sonra cezasızlığa geldik. İki hafta önce neredeydik biz? Elli gün önce, Narin olayından önce neredeydik? “İnfaz indirimi nasıl olacak, cezaevlerini nasıl boşaltacağız?”daydık. Öyle değil mi arkadaşlar?

Türkiye’de bir şeyler iyi gitmiyor. Bakınız, neden iyi gitmiyor? Burada şatafatlı sözlere gerek yok. Şimdi “Arkadaş, endeksleri söylüyorsun ama söylediğin veriler büyük bir ihtimalle düşmanlarımızın, dış ülkelerin endeksleri.” diyeceksiniz ama ben söylemek zorundayım. OECD var...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Dışarıdan mı alıyorsun?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - OECD’nin yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün Bir Bakışta Hükûmet 2023 Raporu’na şöyle bir baktım, Türkiye’de iyi şeyler olmadığı açıkça ortada.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Hangi tarihli ağabey?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - 2023, Bir Bakışta Hükûmet, OECD. Yargıya güven, Türkiye, 38 üye ülke arasında 36’ncı olmuş; üzüldüm, lider ülke olması lazımdı. Ne demek 36’ncı?

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Etki ajanlığı yapıyorsun...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani şimdi etki ajanlığıyla beraber büyük bir ihtimalle 38’i buluruz.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Seninki etki ajanlığına giriyor, yurt dışı organizasyonun...

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Sen gittin, şu an yapıyorsun yani.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bizim bu Adalet Komisyonundaki arkadaşlar biliyorlar işi ya, ben şu anda bu konuşmamla büyük bir ihtimalle... Daha önce o “Tayyipler Âlemi”ni yayınladık ya, “retweet” yaptık, 72 milletvekili yargılanıyor ya şu anda, hatırlar mısınız, Tayyip Bey’le ilgili “Tayyipler Âlemi”ni “retweet”ledik ya... Şimdi fezlekemiz hazırlanıyor mu, şimdi?

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Büyük ihtimalle yani kanun geçerse.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Büyük bir ihtimalle hazırlanıyor. Ben devam ediyorum suç işlemeye.

Arkadaşlar, OECD’ye göre 2010’da yüzde 59 olan yargıya güven 2020’de yüzde 37’ye inmiş, 2022’de yüzde 33’e inmiş. Arkadaşlar, şimdi de nereye çıkmış? 36’ncı ülke olmuşuz. Bu endeks de yanlış, değil mi? Açıyorum şimdi, yargıya müdahale... İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yapılan araştırmaya göre yargıya müdahale edilmesinin artık yerleşik bir sorun olduğu ortaya konulmuş. Burada bulunan arkadaşlar, AK PARTİ’li arkadaşlar dâhil, yargıya müdahale edilmediğini söyleyebilecek bir kişi var mı? Ahmak davasından başladık. Ya arkadaşlar, önceki Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkında zorla getirme kararını ikametgâhı Ankara’da olduğu hâlde bir İstanbul hâkimi veriyorsa o hâkim orada oturmamalı, bir gün oturmamalı orada; hepimiz hukuktan geliyoruz.

Şimdi, Hükûmetlerin Hukuka Bağlılık Endeksi’ne bakalım, 142 ülke arasında hukuka bağlılıkta 137’nci sıraya gelmişiz; az kalmış, 5 kalmış. Şimdi, bakıyorum, İfade Özgürlüğü Endeksi... Etki ajanlığı, ifade özgürlüğü. Şimdi, etki ajanlığı yasa teklifinin 16’ncı maddesi kimlere yönelik arkadaşlar? Sosyal medya kullanıcılarına yönelik. Kime yönelik? Basına yönelik. Kime yönelik? İfade özgürlüğünü kullananlara yönelik. İfade özgürlüğünde OECD üyesi 149 ülke arasında 129’uncu sıradayız arkadaşlar ya.

Yani bu endekslere inanmayalım, neye inanalım? Şunu inanalım: Ben şurada çıkayım, yanıma da emeklileri alayım, şurada bir slogan atmaya başlayalım, Ulus Meydanı’nda. 2911’e göre alırlar bizi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten, bir de koyarlar oraya polise ve jandarmaya müdahaleden dolayı yani sanık durumuna geçeriz. Ya, arkadaşlar, Anayasa nerede? Anayasa burada. Şu Anayasa’nın rafa kaldırıldığını söyleyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek gibi “Enis Berberoğlu davasında ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımam.” diyen, S.B.K.’nin yurt dışına çıkışında S.B.K.’nin mal varlığı üzerindeki tedbir kararını ve çıkış tedbirini kaldırmak için talepte bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan Hasan Yılmaz’ı şu anda Yargıtay üyesi yaptınız. Türkiye’de hukuk nerede? Anayasal hak ve özgürlükleri kullanamıyorsak, yargıya Hükûmetin, iktidarın müdahalesi bu kadar açıksa Türkiye’de hukuk devleti mi var? Hukuk devletinin olduğu bir ülkede mi yaşıyoruz? Yargının siyasallaştığı bir ortamda nasıl hukuku arayacağız, bulacağız? Bu nedenle, bu getirilen etki ajanlığı maddesi Türkiye’de hukukun olmadığını açık ve net ortaya koyan bir maddedir. Kıdeme yönelik bu cumhuriyet başsavcı vekillerinin atanmasını kaldıran bu mantık, “İstediğim savcıyı başsavcı, başsavcı vekili yaparım.” diyen mantık açıkça siyasetin yargıya müdahalesidir.

Siyasetin yargıya müdahalesini ortaya koyduğumuz şekilde de burada getirilen bu kanun metinleri Anayasa’nın birçok maddesine aykırı, Anayasa’nın 2’nci maddesinden Anayasa’nın 10’uncu maddesine kadar birçok maddesine aykırı arkadaşlar. Anayasa’nın 2’nci maddesi hukuk devleti ilkesi. Anayasa’nın 7’nci maddesi “Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, devredilemez.” ilkesi. Düşünebiliyor musunuz? Bizim Anayasa’da bir madde vardır, “Yasa teklifleri milletvekilleri tarafından hazırlanır.” değil mi? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemin en önemli özelliği, artık, yasa teklifleri milletvekilleri tarafından hazırlanır. Saraydaki kurulları ne yapacağız? Eğitim Kurulu, Hukuk Kurulu, Ekonomi Kurulu. O kurulları ne yapacağız arkadaş? Beştepe’deki o kurulları siz lağvettiniz mi? Oradan geliyor -arkadaşlarım, yanlış anlaşılmasın- Anayasa’nın 2 maddesi ihlal edilerek önümüze geliyor, tartışıyoruz; sağ olsun Başkanımız, brifing düzenlettiriyor, demokratik bir çalışma yaptırıyor ama nereye gidiyor? Genel Kurula gitmiyor. Genel Kurula gitse dahi Genel Kuruldan geçmiyor, cümlesi değişmiyor, virgülü değişmiyor. Nerede? Sayın hocamın dediği gibi, soyisim kanunu teklifi nerede, ne oldu? Anayasa Mahkemesi kararı açık ve net. Nerede kaldı? Gitti, uçtu, o da uçtu. Bu nedenle, Anayasa’nın 10’uncu maddesi kanun önünde eşitlik, Anayasa’nın 11’inci maddesi Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, Anayasa’nın 13’üncü maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması, Anayasa’nın 25’inci maddesi düşünce ve kanaat özgürlüğü, Anayasa’nın 36’ncı maddesi hak arama özgürlüğü.

“Hak arama özgürlüğü” dediğimiz zaman ya bu KHK’liler aklıma geldi, KHK’liler. Bugün Genel Başkanımızın söylediği gibi yani soruşturma yapılmasına gerek olmayan ve beraat kararı alan şu KHK’lileri ne zaman geri döndüreceksiniz, ekmek vereceksiniz, işlerine döndüreceksiniz arkadaşlar? Bu KHK’lilere olan düşmanlığınız nedir, nedir arkadaşlar? Bu KHK’liler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi? Beraat kararı almış, “Soruşturma yapılamaz.” diye karar almış; ne zaman vereceksiniz? Anayasa’nın 36’ncı maddesi hak arama hürriyetini de engellediniz, kurduğunuz komisyonlarda hak arama hürriyetini de engellediniz.

Anayasa 88 -biraz önce söyledim- kanun teklif etmeye milletvekilleri yetkilidir. Anayasa 123, idarenin bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliği. Anayasa 138, mahkemelerin bağımsızlığı. Evet, mahkemeler bağımsız, HSK siyasi bir kurum oldu, yargı siyasallaştı, istediği savcıyı BAM’da çalışmasa dahi bu getirilen maddeyle ne yapacak? İstediği savcıyı başsavcı vekili yapacak. Anayasa’nın en önemli maddesi arkadaşlar -hep en önemli maddesi hâline geldi, Anayasa’nın rafa kaldırıldığı bir madde- 153’üncü madde; Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve üstünlüğü; yok. Var mı? Birisi “Enis Berberoğlu davasında Anayasa Mahkemesini tanımam.” diyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yine görevli gitti Akın Gürlek, görevli gitti. Birisi “Anayasa’yı rafa kaldırdım.” diyor. Meclis Başkanımız çıkıyor, 3’üncü maddeden bahsediyor, “‘Devletin, ülkenin, milletin bölünmez bütünlüğü’ olmaz, ‘Milletin devlette bölünmez bütünlüğü’ olsun.” Böyle şey olabilir mi ya? 3’üncü maddeden bahsediyor. Anayasa delik deşik olmuş durumda, Gazi Meclisin Başkanı, devlet kuran, cumhuriyeti kuran Gazi Meclisin Başkanı çıkıyor 3’üncü maddenin, değişmez olan madde hakkında, değişmesinin tartışılması bile olmayan maddeler hakkında konuşma yapıyor; ona karşı dayanamıyor sarayın Hukuk Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum, “Yok öyle, ilk 4 madde değişmez.” diyor; dayanamıyor eski Vekil Hüseyin, “Değişemez.” diyor. Nereden nereye geldik? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Anayasa’yı ihlal ediyor açık ve net ve ondan sonra Gazi Mecliste işte biz bunları söylemek zorunda kalıyoruz arkadaşlar. Anayasa delik deşik, hukuk yok, hukuk devleti yok, demokrasi ve özgürlükler bir kenara itilmiş durumda. Ne yapacağız? Çok basit. Şunu yapacağız: Demokrasi ve özgürlükleri, hukuk devletini yeniden inşa edeceğiz. Nasıl cumhuriyeti 1923’te, ilk yüzyılda kurduk, demokrasiyi de hep birlikte 2’nci yüzyılda kuracağız, hep birlikte hukuk devleti inşasıyla beraber birlikte yaşamayı öğreneceğiz.

Sayın Başkanım, bu nedenle, Anayasa’ya aykırı olan bu yasa teklifinin geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.