KOMİSYON KONUŞMASI

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum.

Süre olarak ne öngörüyorsunuz?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sevda Hanım, bu soru hiç sorulmadı burada.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Şimdi, bir defa bu soru için çok teşekkür ediyoruz çünkü gerçekten vekillerimiz bu konuda…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu Komisyonda bu soru hiç sorulmadı şimdiye kadar.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Siz, hukukçu muydunuz?

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Ben gazeteciyim.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - İşte ondan dolayı, hukukçu olsaydınız…

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Başlayabilirim herhâlde.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Buyurun.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Şimdi, aslında AKP iktidarının istisnai bir yöntem olarak kullanılması gereken “torba yasa” dediğimiz bu garabet düzenleme biçimini bir temel yasa yapma biçimi hâline getirdiğini daha önce de konuşmuştuk. Ne yazık ki yine aynı şeyi yaşıyoruz. Biz, böyle bir torba yasa mantığında gerçekten her şeyin iktidarın canının istediği gibi komisyonlara getirildiğini ve yetkince bir tartışma olmadan da komisyondan bir iki günde geçirdikten sonra Meclis önüne getirildiğini görüyoruz. Bunu daha önce ifade etmiştim, burada da kayıt altına aldırmak isterim.

Bakın, torba yasalar milattan önce 98 yılında bile eski Roma’da siyasi rüşvet olduğu söylenerek yasaklanmış. Şimdi, Roma’da “karmakarışık yasa” denilen, iki bin yüz yirmi iki yıl önce yasaklanan “Her yasanın bir konusu olması gerekir.” denilen ve reddedilen bu yöntemin biz AKP iktidarında sürekli olarak kullanıldığını görüyoruz ve bunun da temel niyetinin, temel maksadının toplumu ve siyaseti dizayn etmek için olduğunu da görüyoruz. Bunun en yakıcı örneklerinden bir tanesi bu torba yasadaki etki ajanlığı düzenlenmesi. Kamuoyunda “etki ajanlığı” adıyla anılan düzenlemenin gerçek bir garabet olduğunu buradan vurgulamak istiyorum. Şimdi, tam da AKP dönemindeki diğer düzenlemeler gibi tümüyle soyut, kapsamı belirsiz, istenildiğinde başvurulacak bir düzenlemeden bahsediyoruz ve “Benzer düzenlemeler farklı ülkelerde de var.” diye savunusu yapılıyor burada. Doğru, otoriter bir rejim oluşturma çabasındaki iktidarların aslında başta demokratik toplumsal kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları olmak üzere bir biçimiyle yurt dışıyla bağlantılı kurum ve kuruluşları, gazetecileri, fikir önderlerini baskı altına almak için kullandığı bir düzenleme bu. Kendine güvensiz, eleştiriden kaçınan ülkelerdeki iktidarlara mahsus bir düzenleme. Başta gazeteciler olmak üzere, tüm muhaliflere sopa göstermek üzere dünyanın pek çok ülkesinde, baskıcılığıyla meşhur ülkelerde benzer düzenlemeler var. Bu konu gene karşımızda.

Bakın, Türkiye'de bugün devlet ile iktidar arasındaki makas neredeyse kapanmış durumda; iktidarın yararı kamu yararının üzerinde tutulur durumda. Şimdi, bu madde geçerse -çeşitli örnekler vereceğim- diyelim ki Bayraktar gibi şirketlere dair haber yapmak suç kapsamına alınabilir. Şimdi, mesela, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü bir rapor yayınladı geçtiğimiz günlerde. Dünyanın en büyük 100 silah ve askerî üretim yapan savaş tekeli içinde satış gelirlerini en çok artıran şirketin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olan Bayraktar’ın şirketi Baykar olduğunu verilerle ortaya koydu. Şimdi, bu raporu haberleştirip yahu, madem gelirlerini en çok artıran şirket Baykar, niye Selçuk Bayraktar devletten 2 birim teşvik alıp çeyrek birim vergi verince “vergi rekortmeni” diye anılıyor. Bir de “Onu halka alkışlatıyorsunuz.” diyen kişi casus mu ilan edilecek?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Devletten bir kuruş teşvik almadı, devletten 1 lira almadı, kredi kullanmadı.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Belgelerle kondu ortaya.

ÖMER ÖZMEN (Aydın) - Ne belgesi, hani nerede belgeler?

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Hiç buradan itiraz etmeyin.

ÖMER ÖZMEN (Aydın) - Belgeyi koy, görüşelim.

SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Bayraktar’ın çıkarının devletin çıkarı olarak gösterildiği bütün örneklerde biz mesela bu zamana kadar bu konuyla ilgili haber yapan basın kuruluşlarına nasıl tehditler gösterildiğini de gayet iyi biliyoruz.

Şimdi, mesela bir örnek daha vereyim, madem onu kabul etmiyorsunuz: Tosyalı Holding örneği. İktidarın gayet iyi bildiği “ortağım” dediği Tosyalı’dan bahsedeceğim. Geçtiğimiz sene Tosçelik’te bir patlama oldu ve işçiler yerlerde yanarak kıvrandı. Bunun haber yapılması bu yasa geçerse suç kapsamına alınabilir. Bakın -ki bunu atmıyorum, yapılmışlığı var- hiçbir işçi sağlığı önleminin alınmadığı, patlama sonrası yanan işçinin üzerine damacanayla su dökülen Tosyalı Demir Çelik fabrikasıyla ilgili haberlere geçen sene erişim engeli getirilmişti. Sebep neydi peki? Şirketin çıkarları, şirketin ürettiği çeliğin devletin çıkarlarının gereği olarak korunması gerektiği. Şimdi, demek ki artık bu yasayla sadece erişim engeli getirmekle kalmayacaksınız, iktidar ortaklarının şirketlerinde yaşananlara ilişkin yazılıp çizilenlere de casusluk suçlaması getirilebilecek,

Şimdi, mesela Batman Milletvekiliniz Ferhat Nasıroğlu’nun sahibi olduğu FERNAS Holdingde yaşanan insanlık dışı koşulları ele alalım ya da daha iyi bildiğim Antep Milletvekiliniz Derya Bakbak’ın, Mehmet Eyup Özkeçeci’nin kamu ihalelerinden milyarlarca lira kâr ettiği haberleri ele alalım. Bu yasa geçerse bunlar da suç kapsamına alınabilir. Neden? Çünkü bu düzenleme de deniliyor ki: “Devletin iç ve dış siyasal yararları ile güvenliği arasında sıkı bir ilişki var.” Bakın, bugün, biz burada bu görüşmeleri yaparken AKP iktidarı, Nijer’de geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği darbeyle göreve gelen Nijer’in darbe Hükûmetiyle madencilik alanında iş birliği mutabakatı imzalamış. O darbe girişiminde Baykarın sattığı İHA’ların SİHA’ların kullanıldığına ilişkin haberler çıkmıştı. Nijer’de belli bölgelerde maden kaynaklarının aranması ve işletilmesiyle ilgili iş birliği mutabakatı bugün söz konusu. Şimdi, mesela bu yasa yürürlükte olsaydı ve biz gazetelerde bu mutabakata ilişkin, bugün imzalanan bu mutabakata ilişkin şöyle haberler okuyabilecek miydik acaba? “Bu mutabakatla hangi şirketler ihya edilecek? Bu şirketlerin ortakları arasında AKP'li siyasetçiler var mı? Nijer’deki darbeye Türkiye'nin bir desteği oldu mu?” diye soruşturup araştırma yapacak acaba kaç gazeteci olacaktı, bunu sormamız lazım. Şimdi, bakın, neye dayanarak bu örnekleri veriyorum: Taslağın gerekçesine dayanarak. Verdiğim örnekler uç örnekler değil. Yasa taslağının gerekçesinde “Bu kapsamda iktisadi, mali, askerî, millî savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan -bakın, nefesim kesiliyor okurken- kritik altyapılar, enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilir.” yazıyor. “Dolayısıyla, bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.” deniyor. Ne kadar kocaman ve muğlak bir torba değil mi? Şimdi, memleketin tüm kaynaklarını sermayeye peşkeş çeken, kurtuluşunu dış kaynakta arayan, borsasını dahi Katar’a satmış, Esad’a “kardeşim” deyip sonra düşman ilan edip yenilerde yine zeytin dalı uzatan, dün düşmanlaştırdıklarını bugün dost hâline getiren, İsrail’e yağıp gürlerken ülke limanlarından İsrail'e, hâlen tonlarca askerî malzemenin “ticaret” adı altında gönderildiği bir ülkenin hükûmeti için bile çok cüretkâr bir maddeden, yasadan bahsediyoruz.

Şimdi, mesela gazeteci Metin Cihan AKP'nin hangi kurumlarının nasıl fonlandığını araştırıp belgelemişti. SETA vakfı listeler yayınlayıp Avrupa'dan fon alanları vatana ihanetle suçluyordu, meğer kendisi de fon alıyormuş. TRT, TÜGVA, TÜRGEV, SETA, İHH, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği, Bilal Erdoğan’ın Dünya Etnospor Konfederasyonu; şimdi, bunlara fonlar helal ama onlardan olmayana haram herhâlde. Metin Cihan bir de çarşaf çarşaf belgeledi İsrail'le ticaretin durmadığını, Filistin üzerinden tam gaz devam ettiğini. Bu şirketlerle iç içe geçen iktidar yapısının çıkarları bu gerçeklerle sarsılacağı için bu belgeleri paylaşan “Yahu, siz hangi ticareti kesmiştiniz, bu ne ikiyüzlülük!” diyen herkesi casus mu ilan edeceksiniz bu yasa geçtikten sonra? Vallahi söyleyeyim: Çoğunluğunuza güvenip bu yasayı geçirmeyi düşünüyorsanız eğer, şimdiden milyonlarca insanı bu listeye almanız lazım çünkü milyonlar size bu soruyu soruyor: “Hani siz ticareti kesmiştiniz? Nedir bu belgeler?” diye.

Ciddi bir meşruiyet sorunu yaşadığı zaman bu iktidar sürekli alet kutusuna yeni düşmanlar ve yeni düşmanlık projeleri eklemeye çalışıyor. Toplumu korkutup susturarak yöneteceğini açıkça ilan etmektir bu madde ve ayrıca iktidarın hazırlamakta olduğu Anayasa tartışmalarının da özünü yansıttığını düşünüyoruz biz. Bu maddeyle iktidarın iç cephe tahkikatı arasında açık bir bağ var. İç cephe için kendisine düşman bellediği herkesin dış güçlere dâhil edilmesi gerekiyor, bu madde de bu nedenle yeniden gündemde. Anayasa’da yazan fikir ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, haber alma hakkı gibi en temel hak ve özgürlüklere düşman bir torba bu. Dolayısıyla, bu torbada bu maddenin özellikle gündemden çıkarılmasının çok hayati olduğunu düşünüyoruz.

Bir noktaya daha vurgu yapmak istiyorum kısaca. Şimdi, iktidar, söz konusu olan kadınlar olduğunda sürekli en ileri hakları kendi döneminde sağladığını anlatıyor. Şimdi, bu anlatı, bu hikâye kadınların en temel haklarının tam da bu dönemde tırpanlandığının üstünü örtmek için çok kullanışlı bir anlatı gerçekten de.

Şimdi, biz bu torba yasayı neden bugün konuşuyoruz? Çünkü Anayasa Mahkemesi kararlarına uygunluk için güya birtakım düzenlemeler yapılması lazım. Şimdi, 21 madde var bu torbada, 11’i AYM iptal ettiği için yeniden düzenleme içeriyor. “Konuştuk, getireceğiz götüreceğiz, şöyle yapacağız, böyle yapacağız.” deniliyor ama ortada somut hiçbir şey yok.

Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ve Meclise yeni bir düzenleme için süre verdiği kadınların soyadına ilişkin olumlu bir düzenleme yapma neden bu torba içerisinde yok? Bunun açıklanması lazım ve bu açıklamayı “Şöyle getireceğiz, böyle götüreceğiz.” diye yapmanızın özellikle kadınlar açısından bir anlamı yok; kesin, net bir bilgi istiyoruz. Bu konuda, 21 maddenin 11’i AYM iptal ettiği için yeniden düzenleniyorsa AYM’nin iptal ettiği, kadının soyadını kullanabilmesi için verdiği karar neden burada yok? Bunun açıklamasına ihtiyacımız var çünkü artık beklenemeyecek bir noktaya geldi. Eğer yakın bir zamanda bu düzenleme yapılmazsa o zaman daha önce kadınların haklarını gasbetmekle değerlendirilen maddenin yeniden karşımıza çıkarılmasından endişe ediyoruz. Kadınlar soyadlarını geri istiyor, bu konuda açık, net bir düzenlemenin ne zaman yapılacağını açıklama borcu var bu iktidarın; kadınlara bu borcu ödemenizi bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Çok teşekkür ediyorum Sayın Demir.