KOMİSYON KONUŞMASI

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, değerli basın mensupları, bu Komisyonda emek veren değerli çalışanlar; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, alt komisyon kurulmasının ne kadar yararlı olduğunu çok uzun tartıştık ve ne kadar yararlı olduğunu gördük. Sanırım, hep birlikte bunun keyfini de yaşadık. Bu toplantı başlamadan önce sayın milletvekillerimizle sohbet ederken, aslında bütün komisyonların çalıştırılmasının ne kadar yararlı olduğunu, milletvekillerinin -farklı düşünseler bile- birbirlerini tanıma konusunda vesile olduğunu burada gördük.

Burada sosyal tarafları dinledik; bu sosyal tarafların görüşlerini aldık. Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu gördük: Yani, bizim bu konuyla, bu yasa tasarısıyla ilgili düşüncelerimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha alt komisyonda da gördük çünkü bütün sosyal tarafların -işveren kesimi hariç- bizim tezlerimize uygun görüşleri olduğunu gördük.

Ben, öncelikle, Alt Komisyon Başkanı Mahmut Kaçar'a teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, çok özveriyle, saatler boyunca, sabırla bizi dinledi. Ve ona da arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, öncelikle, Sayın Bakan da yasa tasarısıyla ilgili, kısa da olsa, görüşlerini dile getirdi. Geneline ilişkin kısa bir giriş yapmak istiyorum bu yasa tasarısıyla ilgili. Daha önceki toplantılarda da ifade ettim ama bir kez daha bunları belirtmek istiyorum. Belki bu söyleyeceklerim, en azından maddeler tartışılmadan önce, vicdanlarımızda bu düzenlemeleri yeniden değerlendirmemize yol açar diye düşünüyorum.

Şimdi, içinizden, tabii, belki bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda çok uzun konuştuğumuzu söyleyebilirsiniz ama benim -on bir yaşından beri çalışma hayatı içinde olan, işçi olan birisi olarak- vicdanım rahat değil ve onun için bunları bir kez daha söylemek zorundayım.

Sayın Başkan, esasen, bu yasa özünde özel istihdam bürolarına işçi kiralama hakkı ile "uzaktan çalışma" adı altında evde çalışmayı getiriyor. Aslında buradaki amaca baktığımız zaman, ne kadar güzel olduğunu söyleyebiliriz. "Güvenceli esneklik" deniyor ve böylelikle Türkiye'de işsizliğin azaltılacağı, kayıt dışı çalışanların kayıt içine alınacağı, bu yolla istihdamın artacağı, firmaların büyüyeceği, üretimin artacağı, uluslararası rekabetin artacağı, Avrupa ülkeleriyle rekabet edilebileceği vurgulanıyor.

Yani, bunu ilk toplantımızda da söylemiştim. Yeni istihdam alanları açmadıktan sonra, mevcut, daralan istihdam alanlarıyla bunları yapabilmenin mümkün olmadığını Maliye Bakanımız da söylüyor aslında "Yeni istihdam alanları açmamız gerekir." diye. Yeni istihdam alanları açılmadan bu gerekçelerle çalışma hayatını düzenlemek, bu gerekçelerle işsizliği azaltmak, bu gerekçelerle kayıt dışılığı azaltmak çok mümkün görünmüyor. Tasarıyı incelediğimizde, bu gerekçelerin hiç birinin gerçekçi olmadığını da görüyoruz. Sırayla buna değinmek istiyorum kısaca.

Bir: Diyor ki "güvenceli esneklik." Acaba bu gelinen noktada, önerilen tasarıda güvenceli esneklik var mı? Ne yazık ki yok. Güvenceli esneklik, iş gücü piyasasına esneklik uygulamaları getirirken aynı zamanda işçilere, çalışanlara çeşitli güvencelerin de getirilmesini öngörür. Bu güvenceleri sırasıyla belirtirsek belki daha açık anlatabiliriz, yani, bu konudaki düşüncelerimizi.

Olması gereken ilk güvence iş güvencesidir. Tasarıya baktığımız zaman, bu işçilerin iş güvencesi yoktur. Bunların iş akitlerinin nasıl yapılacağı bu tasarıda belli değildir; bir firmaya kiralandıklarında ne kadar süre çalışacakları belli değildir.

Dünya ortalamalarına göre kiralık işçilerin yılda ortalama çalışma süreleri üç ay ve daha altındadır. Yani, dünyada bu konuda profesyonelleşmiş birçok ülke olduğunu görüyoruz ama orada da en fazla ortalama üç ay ve daha altında olduğunu görüyoruz. Bunu biz söylemiyoruz, yani, ben bunu kendi araştırmalarım içinde değerlendirmiyorum; bu Uluslararası Özel İstihdam Hizmetleri Konfederasyonu'nun verilerine göre bu işçilerin yüzde 54'ü üç aydan daha az çalışmaktadır. Dolayısıyla, bizim iş mevzuatımıza göre, getirilen yasa tasarısı, bu işçilere yönelik "iş güvencesi" dediğimiz akdin feshe karşı korunması, yani, işe iade hakkı nasıl uygulanacak belli değil burada, hatta yok. Kıdem tazminatı bir yıllık çalışma şartı doldurulmadığı için uygulanmayacaktır. Biliyorsunuz, altı aydan önce, az çalışırsanız ihbar tazminatı alamazsınız; altı ay çalışmadığı için ihbar tazminatına hak kazanamayacaktır, iş güvencesi olmayacaktır.

İkinci güvence ise istihdam güvencesidir; yani, birisi iş güvencesi, ikincisi istihdam güvencesidir. İşçinin istihdamının devam edeceğine ilişkin hiçbir düzenleme bu tasarıda yok. İşçi kiralama işi bittiğinde, özel istihdam firmasına döndüğünde ise, çalışmaya hazır olmasına rağmen ücret alamayacak. Birisini dört ay bir yere gönderdi, işi bitti orada, tekrar özel istihdam bürosuna döndü; eğer özel istihdam bürosu ona ikinci bir iş veremiyorsa, burada bir istihdam güvencesi olmadığı için ücret de alamayacaktır. Özel istihdam bürosuyla iş akdi askıya alınacaktır. İşçi, yine, eski kayıt dışı alanına geri dönecektir. Dolayısıyla, ortada bir istihdam güvencesi olmayacaktır. Nasıl kayıt dışı güvence? Çünkü dört aylık bir süre sonunda eğer özel istihdam bürosu ona iş veremiyorsa -bunun kirası var, geçinecek, sonuçta ödemesi gereken borçlar var, çoluğunun çocuğunun giderleri var- ne yapacak? Özel istihdam bürosundan iş bulamazsa gene kayıt dışına kaçacak bu, doğal olarak. Bu da gelir güvencesidir, yani, üçüncü güvence olarak bu benim söylediğim gelir güvencesidir.

Öncelikle, kiralık olarak bir firmaya giden işçinin ücreti ne olacak? Yasa tasarısına göre, şirket bu işçiye asgari ücret ödeyebilecektir. Peki, bu işçinin fazla çalışma, izin, çalışma süresi, sosyal hakları ne olacaktır? Bu hakları o iş yerindeki işçilerden farklı olabilecektir. Bu alt komisyonda bu konuda bir değişiklik yapıldı, yani, temel çalışma koşullarının o iş yerinde çalışmış olan diğer işçilere de uygulanacağı yorumu getirildi ama burada gene bizim tereddüdümüz var bu konuyla ilgili. "Temel çalışma koşulları" diyor. "Temel çalışma koşulları", işte, hangi saatte işe başlayacak, hangi saatte gidecek, ara dinlenmeleri nedir gibi bu tür şartları içeriyor. Burada bir ücret yok, yani, o çalıştığı iş yerindeki emsal işçinin ücreti ya da onların sosyal haklarını nasıl alacağına ilişkin bir belirsizlik var burada. O konuyla ilgili bir netlik yok. Ancak burada işverenin hangi işçisinin emsal... Yani, burada bir işçi kiralandı. Peki, o iş yerinde işveren hangi işçiyi emsal alacak eğer aynı şartlarla çalıştırılacaksa? Bununla ilgili de bir şey yok. Dolayısıyla, gittiği iş yerinde gelir güvencesi sıkıntılı.

Peki, bu işçi özel istihdam bürosuna dönünce ne olacak? Öncelikle, herhangi bir ücret alıp almayacağı belli değil. Bu dönemde, sosyal güvenlik açısından, primleri yatmayacak, genel sağlık sigortası primleri yatmayacak. Yılda geçici olarak dört ay çalışan bir işçinin normal emekli olabilmesi için çalışması gereken... Yani, tam altmış yıl çalışması gerekiyor bu şekliyle çalışırsa. Yani, 65 yaşını doldursa dahi bu kişi emekli olamayacak. Kısmi emekli olmak isterse, beş bin dört yüz gün prim ödeme şartını yerine getirmesi lazım. Ancak o da kırk beş yıl sonra emekli olacak. Yani, bu düzenlemeyle bir işçinin emekli olabilme şansı da ortadan kalkıyor.

Dördüncü güvence ise yaşam dengesi. Burada, yasa tasarısına göre bu işçilerin çalışma koşullarının, eğitimlerinin hem kiralandıkları firmalar açısından hem de özel istihdam bürosunda geçen dönemler için düzenlenmesi gerekir. Yasa tasarısı, gittikleri iş yerlerinde ne tür çalışma koşullarına sahip olacaklarını da belirtmiyor. Ticari bir sözleşmenin konusu hâline getiriyor. Alt komisyonda bir düzenleme yaptık bununla ilgili ancak bu da yeterli değil. Bunların sendikalaşma hakkı, toplu sözleşme hakkı ortada yok. Servis hizmetlerinden yararlanıp yararlanmayacağı belli değil; işçilerin değişik kentlere gönderilip gönderilmeyeceği belli değil.

Yani, örneğin, şimdi, ben burada dört ay çalıştım, dört ay sonra özel istihdam bürosuna gittim, beni İstanbul'a ya da Ankara'ya, İzmir'e gönderdiler. Yani, bu konuda ailevi durumu nasıl olur? Bunun insani bir durum olmadığı açık. Bunların güvence altına alınması gerekiyordu; bunlarla ilgili de hiçbir düzenleme yok.

Yani, görüldüğü üzere, yasa tasarısı tam esneklik sağlarken sıfır güvence üstüne kurulmuş. Dolayısıyla, Sayın Başkan, burada bir güvenceli esneklikten bahsetmek mümkün değil. Peki, öyleyse, bu yasa tasarısının arkasında ne var? Bunun arkasında, 64'üncü Hükûmet Programı'nda, Eylem Planı'nda, Ulusal İstihdam Programı'nda belirttiğimiz "İş Gücü Piyasasında İşçi Haklarına Katılım" olarak görülüyor bu anlayış. Yani, böyle, ne kadar esnek bir çalışma modeli olursa istihdamın o kadar artacağı, kayıt dışının kalkacağı gibi bir anlayış var. On üç yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, birçok tedbir alındı, yani bu söylediklerinizle bunların olmayacağını, yani yeni iş yerleri yaratmadan bunların olmayacağını bilmeniz gerekir. Ama bununla ilgili tam tersi bir uygulamayla, tam farklı olumsuzluklarla karşı karşıya geleceğiz.

Tabii, burada büyük bir rant var, bunu en başından beri defalarca söylüyoruz, o rant da özel istihdam bürolarının sağlayacağı rant. Çünkü bu yeni bir şey değil. Dünyada 2014 yılındaki yaklaşık 425 milyar dolar bununla ilgili ve Türkiye'de de şimdiye kadar kurulmuş 438 tane, 440'a yakın özel istihdam bürosu var ve burada da yabancı sermayeli şirketlerin olduğunu da biliyoruz. Yani emeğin burada yabancı şirketlerin hizmetine açılması ve orada bir mal gibi satılmasına ilişkin bir düzenleme. Yani burada sermaye için ayrıca dikensiz bir gül bahçesi yaratması anlayışı var.

Ayrıca işletmelerde çalışanların yasal hakları çerçevesinde ortaya çıkan iş gücü kayıplarını telafi etme anlayışınız var. İşletmede her daim çalışsın, üretim yapsın, ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışı var. Yani iş yerindeki bir işçi hastalansa bile -belki maddeler geldiğinde bunu tekrar konuşacağız- bir rapor almaktan bile imtina edecektir, yani hasta hasta çalışma yoluna gidecektir. Çünkü böyle hastalanıp rapor aldığı zaman yerine özel istihdam bürosundan birisi geldiği zaman bir daha belki o kadrolu işçinin tekrar o iş yerine dönüp dönmeme konusunda da bir sıkıntı olacaktır.

Tabii, belki tepki göstereceksiniz ama iş yerindeki acil hâllerde ve zorlayıcı durumlarda işçi kiralanmasına gidilebilmesine ilişkin düzenleme tam da bu anlama geliyor, yani acil hâllerde... Çünkü yasayla çelişiyor, 4857'de olsun, 6331'de olsun, iş sağlı ve iş güvenliğiyle ilgili yasalarda olsun hangi hâllerde işçinin iş yerinde çalışamayacaklarını belirtiyor. Yani o yasayla o hâllerde bile -yangın, sel, deprem gibi, bunlara madde olarak geleceğiz, "Burada işçi çalıştırılamaz." deniyor ama- özel istihdam bürolarından o işçi çalışmazsa ben özel istihdam bürolarından işçi çalıştırırım şeyi var, bunu da çok vicdani olarak görmüyoruz.

Değerli milletvekilleri, "Bu düzenleme işsizliği önleyecek." deniyor. Şimdi, soruyorum size: Yatırım yapılmazsa, yeni istihdam olanakları sağlanmazsa işsizlik azalır mı? Yeni fabrikalar açılacak ki istihdam artsın. Bunu ben söylemiyorum, Antalya'da düzenlenen G-20 zirvesinde siz bunun altına imza attınız, aynı böyle bir metin vardı, istihdam nasıl sağlanır diye, bununla ilgili bir metin hazırlandı ve sizin Bakanlığınız bu metnin altına imza attı. İşsizliği azaltmak için yapılması gereken, yeni yatırımları, kamu yatırımlarını hayata geçirmektir. Eğer siz ülkenizi sermaye için güvenilir olmaktan çıkarmışsanız, savaş ortamına, terör ortamına eğer sokulmuşsa bu ülke, "Komşularla sıfır sorun."dan bütün komşularla soruna dönmüşse bu ülkede ne yaparsanız yapın uluslararası sermayeyi getirmek mümkün değildir. İşte, turizmle ilgili teşvikler açıklandı, göreceksiniz, turizmle ilgili o teşviklerden dolayı burada ne turizmcilerin sorunu bitecek ne de bu açılan teşviklerden dolayı buraya yığınlarca, geçen yıldan daha fazla turist gelecektir. Çünkü her şeyden önce...

Bu ülkede 7 Hazirandan önce halka sorulduğunda, bir anket yapıldığında "Birinci problem ne?" dendiğinde ekonomi, işsizlik olarak dile geliyordu ama bugün anket yapıldığında, halkımıza sorduğumuzda, kamuoyu yoklaması yaptığımızda bugün birinci sorun güvenlik olarak geliyor. Yani işte geçen gün Komisyonda otururken burada bir patlama sonucu -hemen dibimizde 500 metre karşı sokakta- 28 tane yurttaşımız katledildi. Yani bu ortamda siz hangi teşvikleri verirseniz verin burada böyle turizmle ilgili yaptığınız teşviklerin bir çözüm getirmeyeceği ortada.

Bir de "Kayıt dışılık önlenecek." deniyor bu teklifle, bu tasarıyla. Şimdi, iki tane soru soracağım size: Birincisi, özel istihdam bürosu olarak bir işçiyi kiraladınız, işçi dört ay çalıştı, asgari ücret aldı, sonra iş bitti, geri geldi, başka bir iş çıkmadı, buna para verecek misiniz? Yok. Peki, bu adam ve ailesi neyle geçinecek? O yıl içerisinde çalıştığı için gelir de almış olacak, dolayısıyla genel sağlık sigortası primlerini ödemek zorunda kalacak, ayrı bir yük gelecek, hem kendisi hem de eşi ve çocuklarınınki de dâhil buna. Bu durumda bu insanlara yaşamak için kayıt dışı çalışmak zorunda kalacaklar. Dolayısıyla ortadaki durum sadece, sizin kayıt dışını azalttığınıza dair istatistiklerle her tarafta konuşmanıza yarayacak ama gerçekte böyle bir durum olmayacak.

"Mevsimlik tarım işçilerini kayıt altına alacağız." diyorsunuz. Öncelikle bu konuda 2011 yılında 6111 sayılı Kanun'la bunları esnaf yaptınız. Yani bunlar kendileri gidip BAĞ-KUR'lu oldular, biliyorsunuz bu geçici tarım işçileri, mevsimlik tarım işçileri diyelim. Şimdi, bu düzenlemeyle, özel istihdam bürolarıyla tekrar bunları işçi statüsüne getireceksiniz. Yani birisi Borçlar Kanunu üzerindendi, şimdi Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden yapacaksınız. Bunlara ilişkin Çalışma Bakanlığının öncülüğünde birçok bakanlığın da katılımıyla mevsimlik tarım işçilerine yönelik büyük proje başlattınız. Tarımda aracılık sistemini ve yönetmeliğini çıkarttınız. Devlet bütçesinden bu projeye büyük miktarda para aktardınız. Şimdi, bunların ne sonuç verdiğini açıklamadan, başarılı olup olmadığınızın hesabını vermeden mevsimlik tarım işçilerini özel istihdam bürolarının inisiyatifine teslim ediyorsunuz. Zaten sömürülen mevsimlik tarım işçilerinin daha fazla sömürülmesine bu kanunla zemin hazırlıyorsunuz.

Bu firmalar, yani bu özel istihdam büroları daha ucuz çalışacak olan Suriyelileri çalıştırırsa ne olacak? Yani biz bu Suriyeliler meselesini açtığımızda hep şu tepkiyle karşılaşıyoruz, "Siz Suriyelilerin gelmesine karşı mısınız?" diyorsunuz. Ya, bununla, benim söylediğimle Suriyelileri burada misafir etmemiz arasında uzaktan yakından bir alaka yok. O insani bir durum, sonuçta onlar canlarını kurtarmak için bu ülkeye gelmişler, elbette ki onlara kapımızı açacağız. Benim söylediğimin "Niye bunlar geldi?"yle uzaktan yakından alakası yok. Buradaki mevzu, Suriyelilerin de bir emek sömürüsü içinde daha kötü durumlara sokulmasına işaret ediyor. Yani burada Türk vatandaşlarımız, Türk işçileri sömürülüyorlar ama işsizliğin getirmiş olduğu o yoğunluktan dolayı, bu işsizlikten dolayı onlar daha çok sömürülüyorlar. Yani asgari ücretin çok altında, çok sağlıklı olmayan koşullarda çalışıyorlar. Çünkü onların yapacak bir şeyi yok, onlar canlarını kurtarmak için gelmişler ve hayata tutunmak için de çok insani olmayan koşullarda ve çok az ücretlerle çalışmaya bile razılar. Benim işaret ettiğim olay bu. Bunların önünü açıyorsunuz ve bundan faydalanan fırsatçılar var. Yani mafyanın, yeraltının bu konuda türemeye başlamış olmasının bizde somut delilleri var. Yani bu konuyla ilgili bizde şikâyetler var. Özellikle burada Urfa milletvekillilerimiz, Sayın Fakıbaba -uzun yıllar Belediye Başkanlığı yaptı orada- biliyor, Alt Komisyon Başkanımız Urfa Milletvekilimiz, onlar da biliyorlar, Hatay da böyle. Bununla birlikte büyük bir insani sorun ortaya çıkacak. Bununla ilgili bir tedbir yok Sayın Başkan. Kaçakçılık artacak, bununla ilgili bir çözüm yok. Yani sosyal yardımlarla mı bu insanlara bakacağız? Yani sonuçta Türkiye'deki 1 milyona yakın Türk vatandaşını mevsimlik tarım işçisi olarak hep beraber görüyoruz: Urfa'dan kalkıyor, Diyarbakır'dan, Mardin'den geliyorlar, Karadeniz'e gidiyorlar, Adana'ya gidiyorlar, çaya gidiyorlar, fındığa gidiyorlar, pamuğa gidiyorlar, 1 milyondan fazla bu konuda çalışan Türk işçisi var. Yani zaten 20 milyona yakın yurttaşımızın -Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının açıklaması- sosyal yardımlarla hayata tutunmaya çalıştığını ve yardım yaptığımızı açıklamıştık, yanlış olan budur.

Aytuğ Bey de söyledi, yani biz, içindeki maddelerin temeli değişse bile, istediğimiz gibi olsa bile maddenin bütününe karşıyız, karşı olmamızın nedeni işçinin kiralanması bir özelleştirme, özel istihdam bürolarına devredilemez. Bunu en başından beri söylüyoruz, bununla ilgili İŞKUR var ve İŞKUR'un Türkiye'de örgütlü bir yapısı var, özerk bir yapısı var, imkânlar var ve bu konuda istismarları önleyecek bir kurum hâline getirilebilir. Her ne kadar bu mevcut iktidarın lehine birtakım çalışmalar yapıyorsa da biz buna razıyız. Yani İŞKUR teşkilatını daha güçlendirelim, onun eksiklikleri varsa onları düzeltelim ama bu özel istihdam büroları gerçekten Türkiye'deki çalışma hayatına konacak bir dinamittir Sayın Başkanım. Yani bu birçok Anayasa maddesine de aykırı, madde madde geldiğimiz zaman bunları da söyleyeceğiz. Bunun bütününe karşı olduğumuzu burada bir kez daha ifade etmek isterim.

Teşekkür ediyorum.