KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakanımız, değerli bürokrat arkadaşlar, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Bakanım, tabii, ülkemiz özellikle son üç yıldır bir enflasyonla mücadele programı yürütüyor. Özellikle 2023 seçimlerinden sonra milletin düşen gardını toparlayabilme adına, milletin yüzünü güldürme adına neredeyse tek derdimiz enflasyonla mücadele yani fiyatları kontrol altına almazsak bu ülkede hiçbir şeyi düzeltemeyeceğimizi hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, ben buradan bakarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, hepimizin evine gelen doğal gaz ve elektrik faturalarında, daha doğrusu enerji enflasyonunun kontrolünde siz ne kadar başarılısınız, ne yaptınız? 2023'ü farklı bir yıl olarak değerlendirelim. Şimdi, 2024 Haziran ayında OECD Enerji Enflasyon Raporu'nu yayınladı ve 2024'te, Sayın Bakan, Türkiye OECD ülkeleri içerisinde enerji enflasyonunda yüzde 89,8'le şampiyon oldu. Hani 2'nci ülkeye baktık, 2'nci ülke Kolombiya, yüzde 18,3; bu, tabii çok önemli bir veri. Birçok arkadaşımız ifade ediyor bazı çalışmaları. Biz, enerjinin gerçekten Türkiye'nin bir beka meselesi olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin işte 2022 yılında 90 milyar dolar küsur bir enerji ithalatı vardı. Yani şöyle: 360 milyarlık bir ithalat düşünürsek bunun neredeyse yüzde 25'i Türkiye'nin enerjiye ödediği bir para. Dolayısıyla, hem arz güvenliğinde arz çeşitliliğini Türkiye'de ve dünyada geliştirirken hem de enerjiye olan bağımlılığı azaltan bir Türkiye ekonomik olarak da daha güçlü olacak bir Türkiye çünkü biz cari açıktan bahsettiğimizde aslında buradaki bağımlılığı azalttığımızda dövize olan ihtiyacımızı azaltıp enflasyonla mücadelede de bir başarı elde edeceğiz.

Tekrar geriye dönecek olursam, şimdi, siz sunumunuzun bir yerinde artan maliyetlerden bahsettiniz ve bunu da birçok Bakan arkadaşımızın yaptığı gibi Covid-19 ve Ukrayna-Rusya savaşına bağladınız. Bu, elhak doğrudur yani bunun bir kısmı doğrudur, bunu inkâr edemeyiz zaten. Çünkü dünyada da enerji fiyatlarında o dönemde olağanüstü artışlar oldu ama bakın, bir sözün gerçekten kabul görmesi için bizim bazen kendimizi de eleştirmemiz gerekiyor. Yani eğer şu soruyu sormazsak... 2018 Ocak ayında 3,75 olan dolar kuru -hani 8,10 olacak teranelerinden bahsetmiyorum- eğer bugün 34 liraya gelmiş, 9 kat artmışsa biz enerji bağımlılığındaki temel ekonomik meselemizin döviz kuru riski olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, siz eğer o hatalı ekonomik politikaların enerjide de bir rasyonaliteye dönmesi için bir çaba içinde olduğumuzu söylerseniz kanaatimce sözün gücü çok daha önemli olur ve bence çok daha inandırıcı olur. Dolayısıyla, biz millet olarak ettiklerimizin bedelini çok ağır ödüyoruz. Böyle bir tespitte bulunmak isterim.

Şimdi, arkadaşlarımız ifade etti, şu enerji verimliliğiyle ilgili olarak ben bir şeye dikkatinizi çekeceğim. Elbette bu yüksek fatura uygulamasına geçilecek. Yanlış duymadıysam, işte, bir aylık limit 417 kilovatsaat, yıllık 5 bin kilovatsaate kadar şey yapılacak.

Burada, tabii, Anayasa çok açıkça devletin kaliteli enerjiyi düşük maliyetle vatandaşa sunmasını bir görev olarak iktidara yüklüyor çünkü şu anda devleti sizler yönetiyorsunuz. Burada, böyle bakıldığında bence adil bir yaklaşıma ihtiyaç var. Onun için de aylık hani 200 kilovatsaate kadar -teşbihte hata olmaz- aynen asgari ücrete kadar bütün ücretlerden o kısmı kadar vergi alınmıyor ya, oraya kadarki kısımla ilgili olarak bütün vatandaşlara aynı uygulamayı yapmak lazım. Ama onun üzerinde ben şuna aynen katılıyorum: Yani adam gidecek tarlasını sulayacak, bahçesini, arabasını, fabrikasını yıkayacak; 17 bin lira asgari ücret alan adam ile ona aynı desteği devlet verecek. Bu, doğru değil; bu, adil bir yaklaşım da değil. Dolayısıyla burada vatandaşları tabanda eşitleyip yukarıya doğru artan harcamalarda mutlaka bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Tabii, siz hane bazlı bakıyorsunuz. Şu anda, yanlış bilmiyorsam, Bakanlığın örneğin elektrikte 40 milyonun üzerinde bir abonesi var diyelim. Şimdi, böyle bakıldığında her hanede de 2-3 kişi yaşamıyor, bazı hanelerde daha fazla insan yaşıyor. Dolayısıyla hani buradaki bu değerlendirmenin adil olabilmesi için o tabanı herkese uygulamanın bir vazife olduğunu düşünüyorum.

Diğer bir konu, bence verimlilik, Türkiye'nin en önemli meselesi. Türkiye 284 -yanlış hatırlamıyorsam- ürün belirledi ithalatta ve dedi ki: "Bu ithalat yaptığımız ürünleri ben ithalat yapmamak için teşvik vereceğim." Önemli olan, bizim o 90 milyar, bu yıl 70 milyar ithal ettiğimiz o enerjiyle hangi ürünü ürettiğimiz; bence bu çok önemli bir şey. Enerji Bakanlığımızın da bu konuda işin içinde tabii olması gerekiyor.

Diğer önemli bir konu yani Bakanlığın bütçesi açısından -Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın deprem dolayısıyla bu yıl düşürülen, önümüzdeki yıl düşürülen bütçesini hariç tutuyorum çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ayrı bir durumla karşılaşmıştı- bütün bakanlıklar içerisinde bütçesi düşen tek bakanlık Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız. Şimdi, bir şey düşünüyoruz yani deniz üstünde platformlar kuruyoruz, olağanüstü işler yapmaya çalışıyoruz. Hakikaten Somali'de yapılan, Nijer'de altın işlerine giriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu bağımlılığı azaltma adına yaptığı her şey 85 milyonu mutlu eder. Bunda bir şey yok ama bir taraftan bunları yapacağız, öteki taraftan -işte İliç'te, ben detaylara girmeyeyim- bizim bir denetim problemimiz olduğu çok açık yani personele yatırım yapacağız. Bakanlığın daha fazla yatırım yapması gerekiyor. Beka meselesi olarak özetlediğimiz bütün bu konularda Bakanlığın bütçesinin düşürülmesini bir yere koyamıyorum ben yani bu, önemli bir mesele.

Madenlerle ilgili olarak şunu söylemek isterim: Şimdi, maden meselesinde -yani açıkça ifade etmek lazım- bu ülkenin bütün madenlerine ulaşması, bunu ekonomiye, ülkenin, milletin faydasına kullanması lazım. Burada özel sektör yatırımlarına ben karşı değilim ama şöyle bir sorunumuz var: Sürekli aynı firmaların ve aynı isimlerin -altını çizerek söylüyorum- bu meseleler gündeme geldiği zaman söylemek istemediğim çok kötü cümlelerle, sadece muhalefetin değil, sokaktaki vatandaşın bile diline pelesenk olmuş bu firmaların isimleri zikredildiğinde -adamın sermayesi var, parası var, makinesi var, iş yapacak- hiç kimse kusura bakmasın "Buralar parsellenmiş, maden sektörü belli firmalara veriliyor." algısı var; bu algıyı mutlaka ortadan kaldırmak lazım. Madencilikte de maalesef böyle bir sorunumuz var.

Şimdi, tabii, enerji ile gayrisafi millî hasıla arasında çok temel bir ilişki var. Yani biz 2011 yılında gayrisafi hasılada dünyada 1'inci olmuştuk, yüzde 11 büyümüştük. Gayrisafi hasılamız büyürken enerji ihtiyacımız da büyüyor. Şimdi, teknolojik imkânlar arttı, nüfus genç, teknolojiyi kullanacağız, ekonomi inşallah daha hızlı büyüyecek; dolayısıyla enerjiye olan, maden yatırımlarına olan ihtiyacımız da artacak. Onun için bu konularda -yani maden ihracatıyla ilgili olarak On Birinci ve On İkinci Kalkınma Planlarımıza mutlaka bakmışsınızdır ama- bir karşılaştırma yapın yani biz 2018'de koyduğumuz hedefi 2023'te gerçekleştiremedik. Bir düzeltme yapacağım, ya kalkınma planında yanlış yazılmış ya siz yanlış söylediniz: 2023 maden ihracatımız kalkınma planımızda "3,6 milyar gerçekleşti." diye yazıyor, siz "5,7 milyar." dediniz yani onu siz hatalı söylediyseniz sizin, kalkınma planında yanlış yazıldıysa onu düzeltmek gerekiyor.

Tabii, bu dağıtım şirketleriyle ilgili çok konuşuldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Ya, dağıtım şirketleriyle ilgili burada bu meselenin özel sektöre devredilmesi veya önemli bir bölümünün özelleşiyor olması vatandaşa bir artı sağlamadı. Biraz önce yatırımlarla ilgili söylendi. Dolayısıyla, ben, artık bu işin özel sektör tarafının da bir masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum.

Nükleer enerjiyle ilgili bir şey söyleyip bitireyim. Şimdi, yanlış bilmiyorsam, dünyada 400'ün üzerinde nükleer santral var, bizim ülkemizin çevresinde hâlen inşaatı devam eden nükleer santraller var. Nükleer santraller yenilenebilir bir enerji ki o konuda büyük adımlar atıldı. Ben gerçekten o konuyu takip ediyorum. Siz de anlattınız, Avrupa'da 5'inci ya da 6'ncılıklar önemli ancak şöyle bir sorun var: Akkuyu Santrali'yle ilgili olarak işin çevre ve diğer faktörleri bir tarafa "Akkuyu Nükleer Santrali ne kadar bizim?" sorusu bence burada açıklamaya, izaha muhtaç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, mikrofon kapandı, toparlayalım lütfen. Çok mesele var, meseleler uzun.

Buyurun lütfen.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Tamam.

Şimdi, bu nükleer santralde, ben biliyorum, Rusya'ya bizim kardeşlerimizi gönderdiniz, onlar orada eğitim aldılar, geri döndü, şu oldu, bu oldu ama nükleer santralde, eğer bizim -biraz önce ifade etti bir arkadaş, benim bu konuda bilgim yok- buranın yönetilmesinde, yönetim kurulunda üyemiz yoksa, bir teknoloji transferi gerçekleştiremeyeceksek hakikaten bu bizim için çok büyük bir sorun olur. Rusya'nın kendi topraklarımızda bize enerji üretip kendi topraklarımızda ürettiği şeyi bize ihraç edeceği bir tablo ortaya çıkarsa bu Türkiye'nin kabul edebileceği bir şey olmaz.

Tabii, doğal gazla ilgili olarak yemekte de konuştuk; Amerika'dan herhâlde sıvılaştırılmış bir doğal gaz durumumuz var, alacağız. Tabii, arz çeşitliliği Türkiye'nin gerçekten önümüzdeki dönemde yaşayacağı en önemli kontrol etmesi gereken verilerden biri.

Ben, tekrar bütçeniz hayırlı olsun diyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde daha bağımsız bir Türkiye'yi enerjiyle yakalarız.