KOMİSYON KONUŞMASI

RUKİYE TOY (Sivas) - Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tabii, aileye "hapis" dediği için sayın milletvekilimizin bu tavrından dolayı, bu sözünden dolayı da özür dilemesi gerektiğine inanıyorum çünkü hepimiz birer ailede yaşıyoruz, dünyaya gelişimiz de zaten bir aile vesilesiyle. Dolayısıyla bu söylemi çok yanlış bulduğumu ifade etmek istiyorum. Zaten Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız burada olduğuna göre biz kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla aileyi konuşmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz. Bununla ilgili zaten Sayın Bakanımız söyledi ama bir sorum olacak. Daha sonra aileyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Şiddete meyilli olanlara yönelik bir uygulama olacağını, bununla ilgili bir çalışma olacağını söylemişti. Bu kısmı biraz açabilir misiniz Sayın Bakanım? Bir eğitim programı mı olacak faile yönelik ya da şiddet uygulayanlara yönelik bir çalışma, psikolojik bir eğitim mi olacak, pedagojik bir eğitim mi olacak? Bu konuda bir açıklama talep ediyoruz. Ayrıca, İslam hukukunda sedd-i zerai vardır yani kötülüklere giden yolun engellenmesine yönelik çalışmalar. Dolayısıyla biz de kötülüklere giden yolun aleni anlatılmaması noktasında da RTÜK'le ilgili çalışmalarınızı da çok kıymetli buluyoruz. Hepimizin de zaman zaman şikâyet ettiği, hepimizin serzenişte bulunduğu kadın programlarıyla ilgili biraz daha üzerinde durarak inşallah bu konuda da çalışmalarımızı pekiştirmeyi düşünüyoruz sizlerle birlikte. Şiddeti âdeta normalleştiren, her detayına kadar anlatan, ahlaki anlamda sıkıntıları da her detayına kadar paylaşan kadın programlarıyla da ilgili inşallah tedbirler alınmasını sizlerden talep ediyoruz.

Sadece aile, kadın ve erkeği değil, çocukları da konuşmamız gerektiğini düşünerek... Son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre, günümüzde bir çocuk 10 yaşına gelene kadar 85 binin üzerinde şiddet sahnesi görmüş oluyormuş. Dolayısıyla çocuklarımızı da bu şiddetten, özellikle dijital zorbalıktan korumak için, kurtarmak için yapılan çalışmaları da çok kıymetli buluyoruz. Hatta Amerika'da 15 yaşında bir çocuk okulda bir katliam yapabiliyor, sonra da dönüp kendisini öldürebiliyor. Dolayısıyla dijital zorbalığı, dijital dünyadaki şiddeti de konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Tabii, Soğuk Savaş'la beraber savaşmanın da yüzlerce yolu çıktı. Bir ülkeyi işgal etmek için "konvansiyonel" dediğimiz geleneksel harp metotlarını kullanmak şart değil, ticareti ele geçirmekle, marka bağımlılıklarıyla zincirlemekle, politik angajmanlara alıp hareket ettirmeyerek, modern zamanlarda köleliği yeniden hortlatarak da ülkeler işgal edilebiliyor. Batılı ülkeler hedef ülkelerin birlik ve beraberliğini dağıtarak, ayakta kalabilecek tüm unsurları çökerterek bünyesi zayıf, hastalıklı ülkeler hâline getirdikleri hedeflerini rahatlıkla işgal edebiliyorlar. Batılı ülkeler kimi zaman askerî olarak zayıflatırlar kimi zaman da istediklerini farklı türlü yerine getirebilirler. Kimi zaman da Afrika'daki ülkelerde yapıldığı gibi kabileler arasına nifak sokup insanların birbirini kırmasını izledikten sonra müdahale ederek o ülkeyi ele geçirebilirler, kimi zaman da eğer rakip daha güçlüyse o coğrafyanın en güçlü unsurlarını zayıflatarak işe başlayabiliyorlar. Ne demek istiyorum? Geniş aileleri dağıtıp çekirdek aileyi parlatıyorlar, sonrasında çekirdek aileleri hedef alıp bireyciliği, bireyselliği, tek başına yaşayıp geç evlenmeyi yahut gönlünce yaşayıp evlenmemeyi sosyal medya, sinema ağı üzerinden pompalıyorlar. Yetmiyor, üzerine LGBTİ+ soslu ifsat hareketleriyle toplumu lime lime etmeye çalışıyorlar. Bugün geniş ailelerin dağıldığı, çekirdek ailenin hükmünün azaldığı, akrabalıkların zayıfladığı, ziyaretleşmelerin tükendiği hızla yüzyıllık yalnızlığa doğru değil, yalnızlık yüzyılına doğru evrildiğimiz bir ülkeye tam gaz gidiyoruz. Ailemiz kalemizdir, ailemiz, büyüklerimiz savaş hatlarındaki generallerimizdir. Bilgelikleriyle, iradeleriyle ve soğukkanlılıklarıyla bize yol gösterirler. Ailelerimiz mevzilerimizdir, ailelerimizi ne pahasına olursa olsun savunmalı, nüfusumuzun yaşlanmasına müdahale etmeli, ev hanımlığı küçümsenmemeli ve yangın yerine düşen coğrafyamızda savunmanın sadece askerî kanatlı olmayacağının idrakine varmalıyız. Aileyi savunmak tabii ki sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza da hasredilemez, bütün yönleriyle hepimizin ailemize de sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Batı hızla yalnızlıklar yüzyılına girerken bizim içinde bulunduğumuz çağı paylaşma, dayanışma ve kardeşlik yüzyılında çevirmemiz millî güvenlik açısından da olmazsa olmazımızdır.

Aileyi önemsediğimizi, ailemizin kalemiz olduğunu ve bir hapis olmadığını, tam tersine mutluluk cennetine çevrilebilecek yuvalar olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyor, teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.