KOMİSYON KONUŞMASI

NİLGÜN ÖK (Denizli) -  Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok Değerli Bakanım, öncelikle ben de sunumunuz için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok kapsamlıydı ki Sayın Başkanımızın da söylediği gibi, daha önce Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu üyesiydim ben de. Oradan buraya geldiğimizde, Bakanlığımız ne yapmış dediğimizde çok daha detaylı bir sunum şeklinde ve ortaya koyduğunuz, işte, Koordinasyon Kurulunun kurulması, yine veri oluşturulması gibi birçok yeniliklere imza atılmış; ben bu anlamda da tek tebrik ediyorum.

Tabii, şöyle bir şey, ben de çok önemsiyorum bu sosyal risk haritasını çünkü bölgesel farklılıklar gösteriyor. Her bölgenin kendine göre farklılıkları var. İşte, bir Karadeniz Bölgesi, Ege ile bir Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu çok farklı dolayısıyla bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her seferinde de söylüyorum, bizim ASDEP’imiz var, bugün 5 binden fazla ASDEP görevlimiz var. Aslında, onların daha da donanımlı hâle getirilip… Çünkü onlar evlere girebiliyorlar yani muhtarlarla birlikte evlere girebiliyorlar; orada uyuşturucu varsa, şiddet varsa... Onlarla sohbet etme imkânları olabiliyor, o anlamda da onları genişletmek… Ya, ASDEP’i çok önemsiyorum yani Bakanlığımız bünyesinde, o çok önemli. “Aile rehberi” dediniz, gerçekten bu anlamda da tebrik ediyorum. Tabii, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili… Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: “Kadını aileye hapsettiniz.” söylemini ben asla kabul etmiyorum, edemeyiz. Kadın ve aile asla birbirinin rakibi değildir yani biz bu görüşten öncelikle bir kurtulmamız gerekiyor. Kadın, aile birbirinin rakibi değil, her ikisi de güçlendirilmesi gereken en önemli gruptur, unsurdur. Hem aileyi hem de kadını güçlendirmek AK PARTİ hükûmetleri olarak, ciddi anlamda, Cumhurbaşkanımızın da özellikle altını her zaman çizdiği gibi önemli konuydu. Bu konuda çok önemli adımlar attığımızı ve atmaya da devam edeceğimizi söylemek istiyorum.

Tabii İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili oldu, iyi de bizim İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma sebebimiz, oradaki kadınlara yönelik şiddetle mücadelemizi hafifletmek adına biz o İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmadık Başkanım. Maalesef, çok üzgünüm, İstanbul Sözleşmesi bazı kesimler tarafından manipüle edildi yani İstanbul Sözleşmesi'ne dayandırılarak bir şekilde bazı kavramları eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edildi ve biz İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık. Şimdi, sözleşmeden çıkmış olmamız demek, kadına yönelik şiddetle mücadelede geri adım attığımızın asla göstergesi değil. Bakın, biz sözleşmeden çıktıktan sonra birçok önemli düzenlemeyi hayata geçirdik; Komisyon kurduk, Komisyondan sonra da ısrarlı takip, hani, o iyi hâl indirimi vesaire, boşanılmış eşin de aynı evli eş gibi şiddet uyguladığında onunla ilgili cezalarını artırdık vesaire birçok düzenlemeyi hayata geçirdik.

Şimdi, böyle bakıldığında burada da “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” kampanyasının dolayısıyla ben iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum çünkü burada yapılan çok ciddi bir mücadele var, gördük Bakanlığımızın mücadelesini, özellikle Hukuk İşleri Daire Başkanlığı, değil mi, doğru söyledim?

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - Genel Müdürlüğü.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Genel Müdürlük, çok özür diliyorum. Genel Müdürlüğümüzün dava dava, vaka vaka çalışmalarını gördük. Orada aslında belki Komisyonun sonucunda bir öneri olarak da kullanılabilir, dedi ki: “Davaları biz genelde sosyal medya ya da işte Bakanlığımıza başvururlar vesaire öyle haberimiz oluyor.” Aslında, orada da bir koordinasyon kurularak bu tarz davaların Aile Bakanlığımıza da aynı savcılıktan gitmesi noktasında hani, onların da konudan haberdar olması konusunda bir şey yapabilirsek çünkü Bakanlığımız gerçekten -ben de yakinen takip ediyorum- bazı konularda o kadar ihtisaslaştılar ki, o kadar çok uzmanlaştılar ki davanın seyrini değiştirebilecek kararların alınması yönünde de ciddi anlamda katkıları var.

Tabii, şimdi, şunu söylemek istiyorum: İşte, bir Koordinasyon Kurulumuz var. "Niçin Diyanet İşleri var?" Niçin Diyanet İşlerinden bu kadar rahatsız olunuyor, bilemiyorum. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman bir ülkeyiz. Müslüman bir ülkede diyoruz ki: “Eğitim nerede başlıyor?" Cami, imamlar, vesaire onların da koordinasyonu önemli. Bakın, sizi arıyorlar mı bilmiyorum ama bizi sıkça arıyorlar, bu bizim ne kadar doğru duruşumuzun şeysidir, küçük yaşta, erken yaşta evlilik yapmışlar, daha sonra bir şekilde ortaya çıkmış, eşleri hapiste olan kadınlar var, bizi arıyorlar ama bakın, biz bunda sıkı sıkıya duruyoruz, çünkü asla taviz vermiyoruz. Bu, bizim aslında bu anlamda, caydırıcılık anlamında küçük yaştaki evliliklerle ilgili sıkı duruşumuzun bir göstergesidir. Dolayısıyla kurumlarımızın hepsi ilgililer; nasıl İçişleri Bakanlığı, işte Millî Eğitim Bakanlığı oradaysa Diyanet İşleri Başkanlığının da orada olması çok normaldir ve bundan rahatsız olunmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bir de TV programları çok önemli. Son zamanlarda güçlü kadın figürleri evet, işleniyor, onu görebiliyoruz ama şöyle de bir şey oluyor: İşte, birisi gidiyor, karakola başvurdu, yine bir dizide izledim, karakola başvuruya gitti ama ben başvurdum, sonrası ne olacak? Takipsizlik, geri çekildi. Ben mesela o bölümde o işlendiğinde bir kadın olarak şunu düşündüm: Bunu izleyen insan karakola gitmez, başvurmada cayar yani hani, sonuçta bir şey gelmiyormuş gibi. Bu noktada da aslında doğru takip edip bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Aslında, diğer bir önemli konu, akran zorbalığını düşünüyorum. Millî Eğitim Bakanlığı gelecek ama şiddet yani bizim ilkokulda başlıyor, anaokulunda başlıyor, ortaokulda başlıyor; kızların, erkeklerin tam o gelişme döneminde başlıyor, inanılmaz derecede hem cinsel şiddet diyelim -dokunal ya da akran zorbalığı- bununla da ilgili bir araştırma, bununla da ilgili önemli tedbirler alınması gerektiğini ben düşünüyorum. Tabii, şiddet hepimizin sorunu yani insanın olduğu yerde öyle, dünyanın sorunu. Siz söylediniz Sayın Bakanım, 100 bin kadın nüfusuna göre dünyada kadın cinayeti ortalaması 1,6; Türkiye 0,7 işte Norveç de böyle, Amerika'da yüzde 3. Hani, bazen baktığımızda biraz önce vekilimiz dedi: “Ne yapılabilir”? Yapmışız ama toplumsal temel köklerden bir dönüşüm yapmak lazım yani bazen gerçekten o vakaları gördükçe... Sürekli şiddet her yerde; evet ama bununla ilgili Bakanlık gerekli tedbirleri almış ama takipte yani… Sonrasında hani, uygulamayla bizim 6284’ümüz var, çok güçlü bir kanunumuz; birçok ülkeden bile önce, Avrupa’da birçok ülkeden bile hani tek müstakil bir kanun ama bunun uygulamayla ilgili olarak çünkü en fazla mal paylaşımı sırasında olabiliyor yani maddi ve mal ve çocuğa dayalı. Bazen kadın da erkeğe karşı şiddet olmak üzere çocuğu da bir tehdit unsuru olarak kullanabiliyor. Tabii, bu, asla hani bu şey düşünülmesin, ya işte erkek de kadın da tehdit unsuru kullanıyor anlamında değil de bu uzlaşma noktasında, daha böyle, psikolojik yani psikologlar, uzmanlar tarafından bu uzlaştırmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda daha donanımlı kişiler tarafından nasıl bir şey olur onu tam bilemiyorum ama bununla da ilgili belki bir öneri yapılabilir diyorum.

Ben vermiş olduğunuz söz hakkı için, Başkanım, size çok teşekkür ediyorum. Komisyonumuza da başarılar diliyorum çünkü biz sonrasında böyle güzel bir kanuna imza atmıştık. İnşallah, bu Komisyonun da çok güzel işlere imza atacağına inanıyorum.

Teşekkürler.