Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 19 .12.2024 |
RUKİYE TOY (Sivas) - Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Sayın Bakanımıza ve Sayın Genel Müdürümüze sunumları için teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakanımız "Yüzde 93,82" demişti kız çocuklarının okullaşma oranına. Bu gerçekten çok kıymetli. Onun için çok teşekkür ediyorum emeği geçen herkese. Eğitimde, tabii, kadınların ağırlığı artıyor, bu çok güzel bir şey ama biz Komisyonumuzda daha çok erkeklerin de eğitimi, erkek çocuklarının da eğitimi üzerinde çok sık duruyoruz; hatırlar diğer vekil arkadaşlarımız da. Dolayısıyla erkekleri geri planda bırakmayalım. Sadece erkek çocuklarına da acaba zaman zaman eğitimler verilebilir mi, özel eğitimler verilebilir mi? Benim sorum bununla ilgiliydi.
Bir de Sayın Genel Müdürümüz de belirtti, siber zorbalık, dijital dünyada zorbalık, bunlar da literatürümüze yeni gelen kavramlar. Kendi memleketimizde, Sivas'ta ben de "Dijital dünyada anne-baba olmak ve çevrim içi güvenlik" diye bir panel düzenlemiştim. Oraya gelen velilerimizden ve kadınlarımızın özellikle ilgi göstermesinden de anladım ki dijital dünyayı bizler çocuklarımız kadar bilmiyoruz. Bir rüzgâr geldi, çocuklarımızı götürüyor ve biz ona yetişemiyoruz. Çocuklarımızın telefonlarında, hatta ailede herkesin, her bireyin telefonunda şifreler var. Kimse o şifreleri açıp da birbirinin dünyasına giremiyor. Dolayısıyla dijital dünyada çocuklarımız ne yapıyor, nelerle uğraşıyor, nasıl bir dünyadalar, kimler onları etkiliyor bilemiyoruz. Acaba Millî Eğitimin müfredatına böyle bir konu eklenebilir mi, ders eklenebilir mi? Yani dijital dünyada anne-baba olmak, çevrim içi güvenlik, siber zorbalık, bunların üzerinde biraz daha Millî Eğitimimiz durabilir mi? Çünkü ben bunu çok önemsiyorum, çok önemli görüyorum, hiçbirimiz o dünyayı bilmiyoruz. Ne yazık ki geçtiğimiz aylarda "Semih" isimli çocuğun yaşattığı vahşetle -ona artık "kadına yönelik şiddet" demeyeceğiz, vahşet yani- bir annenin yaşayabileceği en büyük dramı yaşadı o kızımızın annesi. Dolayısıyla o çevrim içi, daha doğrusu, dijital dünyanın ne kadar büyük bir acıya, ne kadar büyük bir kötülüğe sebep olduğunu da o vesileyle bir kez daha görmüş olduk. Biz de bunun üzerine düzenlemiştik zaten dijital dünyada anne-baba olmakla ilgili panelimizi, bizler çocuklarımıza nasıl ulaşabiliriz diye.
Biraz önce Sayın Bakanımızın anlattığı gerçekten çok önemli konular vardı. Daha dün Aile Bakanımızı dinledik, daha önce İçişleri Bakanımızı dinledik ve burada hepimizin de mutabık kaldığı konuda gerçekten tüm bakanlıklarımızın gereken her şeyi yaptığını, uyguladığını, bütün projeleriyle, programlarıyla güzel bir çalışma sergilediklerini hepimiz kabul ettik. Ama sonrasında "O hâlde neden hâlâ bu tarz şiddet devam ediyor, sıkıntılarımız devam ediyor? Acaba uygulayıcılarda mı bir sıkıntı var?" diye konuşmuştuk, hatırlarsınız sizler de. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, siz de bahsettiniz, 10 Ekim 2024'te Eğitim Akademisiyle beraber, öğretmenlik akademisiyle beraber yaptığınız projeyi ve yasayı çok önemli, çok kıymetli buluyoruz. Mademki bu kadar hazırlıklar yapılıyor, Bakanlığımız bu kadar çalışmalar yapıyor, o hâlde uygulayıcılarımızın yani öğretmenlerimizin de çağa, zamana, şartlara uygun bir şekilde yetişmesi, daha donanımlı olması çok kıymetli. Bunun için de sizleri tebrik ediyorum tekrar çünkü o akademide sadece yeni öğretmen olanlar değil, daha evvel öğretmen olanlar da yani mevcut görevini sürdürenler de zaman zaman eğitim alacaklar. Ben bir öğretmen olarak biliyorum ki öğretmen arkadaşlarımız arasında akıllı tahtayı kullanamayanlar vardı. İşte "Gel oğlum, Ahmet, Mehmet, akıllı tahtayı aç, şuraya bas." diyen öğretmenlerimiz vardı. Dolayısıyla çağ değişiyor, zaman değişiyor. Müfredatımızın da değişmesi normal, hep aynı müfredatta kalmak da zaten sıkıntılı diye düşünüyorum. Çünkü bu kadar değişen şartlarda müfredatın değişmemesi ya da Bakanlığın sürekli yeni politikalar uygulaması bence son derece doğru çünkü biz çocuklarımıza yetişemiyoruz. Dolayısıyla, inşallah, bu dijital zorbalıkla ilgili çalışmalarımızın biraz daha artırılmasını sizlerden talep ediyoruz.
Sayın Bakanımızın Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'yle ilgili bir sözü vardı, onunla tamamlamak isterim. "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'yle oluşan müfredatta ilk kez sadece akademik başarıya odaklanmayan, yetkin ve erdemli insan olmayı önceleyen bir öğrenci profili tanımlanmıştır." diyordu Sayın Bakanımız. Tek başına bu cümle bile Maarif Modeli'ni özetliyor, sarih bir şekilde anlamamızı sağlıyor. Yalnızca akademik başarıya odaklanarak yıllarımızı heba ettik, yetkin insan ve erdemli insan olmanın hayati kıymette olduğunu es geçtik. Okullarımızda veli toplantılarımızın ilk maddesi akademik başarı oldu. Veli toplantılarında sınıfın ahlaki durumu, öğrencilerin hayata hazırlıklı olup olmadıkları, erdemli insan olup olmadıklarıyla ilgili bir madde dahi gündem olmadı. Dolayısıyla, Maarif Modeli bence her yönüyle tekâmül etmiş bir aklın, bir vizyonun, bir derdin dışa vurumudur. Dolayısıyla emeği geçenleri tebrik ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, sunumlarınız için tekrar teşekkür ederiz, sağ olun.