Komisyon Adı | : | (10/696, 1831, 1832, 1833, 1834, 1835) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Kamu Hastaneleri Genel Müdürü Emrah Ceviz tarafından yapılan sunuma ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 12 .12.2024 |
RUKİYE TOY (Sivas) - Kürtçe de dâhil, Arapça da dâhil, Farsça da dâhil, İngilizce, hangi dil olursa...
MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Bulunuyor zaten, artık mahkemelerde kalktı bunlar yani...
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Peki, çok teşekkürler.
Buyurun Sayın Toy.
RUKİYE TOY (Sivas) - Vekilimizin söylediğiyle ilgili ben hemen şu örneği vermek isterim: Bakın Adalet Bakanlığımızın son alımları var, bu alımlarda diyor ki... Adalet Komisyonu Başkanlığının tercüman alımını Adalet Hanıma örnek olarak verebiliriz, o hanımefendi için. Yani Sağlık Bakanlığında var mı, onu soralım. Tercüman bulundurma zorunluluğu var mı? Soralım ama Adalet Bakanlığında bakın, ihtiyaç duyulan diller; Afganca, Almanca, Arapça, Arnavutça, Kırgızca, Karadağca, Kürtçe farklı lehçeleriyle; Leh dili, Makedonca, Malayca, Moldovaca yani bunu Adalet Bakanlığı için örnek verebiliriz. Bir tercüman bulundurmak zorunluluğu var. Sağlık Bakanlığımızın da böyle bir talebiniz sorarsınız yani bu kadar.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sorularımı sordum, var sorularımın içinde.
RUKİYE TOY (Sivas) - Yani bunun dışında var mı yok mu tartışması doğru bir şey değil zaten. Bir kişi de olsa önemli tabii, onu...
MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU (İstanbul) - Peki, soruları aldık.
Şimdi, değerli milletvekillerimiz, biz kendi aramızda tartışacaksak bakanlığa gerek yoktu.
RUKİYE TOY (Sivas) - Yani o zaman Bakanlığımıza fırsat verelim cevaplasın. Siz de her arkadaşımız söz aldığında bizi susturmaya çalışıyorsunuz. Bakın, biz konuşurken siz hep müdahale ediyorsunuz oradan, başladığımızdan beri.
ADALET KAYA (Diyarbakır) - Yok, yok, ben sorduğumu söyledim. Tam da belirttiğiniz soruyu sordum.
RUKİYE TOY (Sivas) - Tamam, evet, işte, ben de söyledim yani kurumlarımızın tercüman zorunluluğu var, onu demek istiyorum. SÜMEYYE BOZ (Muş) - Bunu reddeden anlayış sizin vekillerinizde yani bunu reddeden ve bunu yok sayan arkadaşlar sizde yani.
BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun Sayın Erkoç.
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI YASİN ERKOÇ - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; aslında, değerlendirme yaparken oldukça rafine değerlendirmeler yapmaya özen gösteriyoruz ben ve arkadaşlarım. Neticede sunum yaparken de arkadaşlara şöyle dedik: Birçok şey okunacak hâlde olsun ama siz kısa kısa anlatın çünkü sayın vekillerimizin bizim dışımızda da işleri ve değerlendirmeleri var ama bazı şeylere cevap vermek hasıl oldu, öyle görünüyor.
Kayıhan Hocamız "Bir sistem, sağlık sistemi sadece erişimle değerlendirilmez." dedi; doğrudur, çok doğrudur.
KAYIHAN PALA (Bursa) - Sayılarla değerlendirilmez dedim.
SAĞLIK BAKAN YARDIMCISI YASİN ERKOÇ - Yok, erişim başlığı kullandığınız için söylüyorum hocam. Doğrudur, o zaman biz sağlık sistemi nasıl değerlendiriyoruzu çok kısa, başınızı ağrıtmadan anlatmak durumundayım. Biz nasıl bakıyoruz sisteme, ne yapıyoruz? Bunun bilinmesinde, kayıtlara geçmesinde fayda var.
Birincisi, ilk başlığımız bizim erişim. Bu işin olmazsa olmazı. Bu erişim başlığında nelere bakıyoruz? Önce fiziksel olarak bir erişme var mı? Vatandaş kendisi gidip muayene olabiliyor mu, ilacını alabiliyor mu veya finansal erişim var mı, katastrofik durum var mı, bunlara bakıyoruz veya teknolojik erişim nasıl, buna bakıyoruz. Bu aşamayı tamamladıktan sonra diyoruz ki: Vatandaş erişti sisteme ama verdiğimiz sistemin kalitesine ne? Biz kaliteli bir hizmet verebiliyor muyuz? Bu, öncelikle bir tıbbi kalite, daha sonra hizmet kalitesi ve diğer kaliteler yani size hekim olduğunuz için iyi bileceksiniz. İşte, diyabetik bir hasta geldi veya bir obezite geldiğinde biz hemoglobin A1C'si hangi düzeydedir, onun bir tıbbi kalitesi var mı diye bakıyoruz yani sizin bir hastaya yirmi günde de çok ciddi kilo verdirmeniz mümkündür, dört ayda da ama hemoglobin A1C'yle bunu gözden kaçırmazsınız, kaçıramazsınız. Hekim olduğunuz için Sayın Hocam, siz çok iyi bilirsiniz.
Erişilebilir bir sistemi kurmaya çalıştık, bunu kaliteli hâle getirmeye çalıştık. Diyoruz ki sonra, dönüyoruz, acaba bu bizim kurduğumuz sistem verimli mi? Yani bunun finansal verimliliği var mı, teknolojik verimliliği var mı, insan kaynağı verimliliği var mı, ne rasyolara sahibiz diye bakıyoruz. Diyelim ki bu aşamayı da hallettik, buraya getirdik, verimli hâle dönüştürdük, diyoruz ki ya, bu sistemimiz artık sürdürülebilir bir sistem mi yani iyi görünebilir ama acaba sistem insan kaynağı açısından sürdürülebilir mi, finansal olarak sürdürülebilir mi, buna bakıyoruz. Sonra dönüyoruz, diyoruz, ya, bunları oluşturduk, iyi, güzel de acaba bu, insanlarda ve çalışanlarda ne memnuniyet oluşturuyor, nasıl bir şey yapıyoruz? Bu da bizim için yetmiyor. Diyelim ki insanlar memnun, işte, sağlık sisteminden diyelim yüzde 70'lerde memnuniyet var, işte, çalışanlarda şöyle memnuniyet var; diyoruz ki bu da yetmez, bu, bizim sağlık göstergelerimize nasıl yansıyor yani kendi kendimizi mi kandırıyoruz? Bu anlamda uluslararası standartlar var.
Tabii, bunları yaparken bir şeyin altını çizmek lazım. Sayın Hocam, siz geçen benim bulunduğum yenidoğan komisyonunda da vardınız, orada da arz etmeye çalıştım. Kusursuz bir sistem dünyada yok, bizde de yok. Sistemin kusursuz olduğunu iddia etmiyoruz, yarın da bir kusursuz sistem kurabileceğimizi iddia etmiyoruz. Neden iddia etmiyoruz? Edemeyiz de çünkü elinizde insan kaynağı sınırlı, böyle olmak zorunda; finansal kaynaklarınız sınırlı, böyle olmak zorunda; teknolojiniz sınırlı, böyle olmak zorunda. Bu elinizdeki imkânlarla ne yapabilirsiniz şeyi var. Elbette ki bunun içerisinde birtakım aksaklıklar çıkar mı? Çıkar. Bugün çıktı mı? Çıkıyor. Yarın çıkar mı? Çıkar ama biz sistem olarak olaya bakarak nasıl en güzeli yaparıza uğraşıyoruz.
Sonuç olarak, burada rapordan bahsediyoruz, sizin çıkaracağınız bir rapor var, bu çok kıymetli. Neden kıymetli? Yani bizim buraya gelme sebebimiz, baştan anlatmaya çalıştım, sadece formel bir geliş değil, bunu herkesin bilmesini isterim. Bu çok insani bir konu. Neticede hepimizin annesi var, kız kardeşi var yani bundan bağımsız kimse yok. Konuşmamın başında da söyledim, ben kişisel olarak "kadın" denilen kavramı hayatın hayatı olarak görürüm. Bu çok önemli bir kavram. Elbette ki sizden gelecek dönüş neyse, Komisyonunuzdan çıkacak kararlar neyse, tespitler neyse... Çünkü siz sadece bizimle temas kurmayacaksınız, çok farklı çevreleri, çok farklı platformda dinleyeceksiniz. Sizin Komisyonunuz bize şöyle bir öneride bulunup "Sizin çıkarımlarınızı aldık, diğer bakanlıklardan aldık, biz şöyle çıkarımlarda bulunduk ey Sağlık Bakanlığı." dediğiniz zaman, hiç şüpheniz olmasın ki biz onun gereğini yapacağız. Neticede yasama dediğiniz şey aynı zamanda denetim fonksiyonuna sahip bir yer. Döner sorarsınız, dersiniz ki: "Biz size bunları verdik. Ne yaptınız?" Bunun da gereğini yapma konusunda da tereddüt yok yani sizin dönüşleriniz olursa bundan memnuniyet duyarız, bundan şey duymayız. Sonuçta biz hekimiz yani varlık sebebimiz, bu mesleği seçme sebebimiz belli. Bunun özellikle altını çizmek isterim. Bu anlamda, Halk Sağlığı Genel Müdürümüzün de bir iki ilavesi olacak, ondan sonra...