| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/597) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 23 .02.2016 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; söz konusu maddeyle özel istihdam bürolarına verilen yetkilerin iptaline ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bunların büyük bir kısmı hakkın kötüye kullanımına ilişkin koruyucu düzenlemeler olarak önümüze getirilmektedir. Ancak gerek ILO 181 gerekse AB/104 Direktifi'yle çelişen düzenlemeler mevcuttur bize göre.
Şöyle ki: Öncelikle özel istihdam bürolarının tabi olacağı ana yasa olarak Borçlar Kanunu tanımlanmış, burada da sözleşme hürriyeti ve kesin hükümsüzlük hâllerine gönderme yapılmıştır. Dolayısıyla, bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere burada iş hukukunun ana yasalarına aykırılıklar ikincil duruma getirilmiştir. 4857 sayılı Kanun'un 5'inci maddesine aykırılık sorunu bu düzenlemede hiç ele alınmamıştır.
Bir firma ile özel istihdam bürosunun aralarında imzalamış olduğu sözleşme Ticaret Kanunu çerçevesinde ele alınacaktır. Şirketler arasındaki sözleşme Ticaret Kanunu'na veya Borçlar Kanunu'na uygun olabilir, ancak İş Kanunu'na aykırılıklar içerebilir. Bu durumda hangi mahkeme yetkili olacaktır? Bu sorunun cevabı yoktur.
Yargılamada sorun çıkabilir. Uluslararası firmalar söz konusu olduğunda "sözleşme hürriyeti"nin yorumu uluslararası hukuk çerçevesinde de ele alınabilir. Şirket çıkarları, işçi çıkarlarının önüne, çalışma hakkının önüne bu düzenlemeyle geçebilir. Bu nedenle, iş hukukuna aykırı sözleşme yapılamayacağı açık bir biçimde tanımlanmalıdır.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; yine ikinci fıkrada yapılan düzenleme de iş hukukumuzda işçinin ücret alacağının korunmasına dair emredici düzenlemeyi esnetmekte ve işçiyi ve ücret alacağını koruma borcunu zedelemektedir.
4857 sayılı Kanun'un 34'üncü maddesinde belirtilen çalışmama hakkı burada törpülenmiş, ve sadece işçilerin, yüzde 10 gibi bir oranının ödenmemesi hâlinde sözleşme feshine yönelmiştir. Ancak 4857 sayılı Kanun'da böyle bir oran bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu maddenin değiştirilmesi gerekir çünkü mücbir sebep ile ilişkisi kurulduğu için kiralayan firmanın sözleşme gereği ücreti ödediği hâllerde işçi ücretlerinin korunması için daha katı bir düzenleme yapılmalıdır, aksi hâlde firmalar bu durumu gayet kendi lehlerine kullanabilirler.
Nitekim buna benzer bir düzenleme de işçinin ücretinin yapılan akdin altında ödenmesi durumunda da bulunmaktadır. İkinci fıkranın (c) bendindeki durum da tam olarak korumanın dâhi esnekleştirilmesi hâline gelmektedir.
Yine, bu fıkranın (f) bendinde yer alan "İş ilişkisinde 4857 sayılı Kanun'un 5'inci maddesinde düzenlenen eşit davranma ilkesine aykırı davranılması" ibaresi sorunludur. Bu sorun iki açıdan ele alınmalıdır: Birincisi, kiralayan firmada çalışan işçilerle kiralık işçiler açısından eşit muamele ilkesinin detaylı olarak tanımlanması gerekir. Sözleşmelerin bunları ihtiva etmesine yönelik detaylandırılması ve aksi davranışlarda da yaptırım getirilmesi gerekir.
Diğer yandan, özel istihdam bürosunun kendi bünyesindeki işçiler arasındaki eşitlik sorunu bulunmaktadır. Burada kastedilen aynı firmaya gönderilen kiralık işçilerin kendi aralarında mı eşit muamele göreceği, yoksa diğer firmalar açısından farklı ücretlendirme yapılıp yapılamayacağına ilişkin bir koruyucu düzenleme yapılması ihtiyacıdır.
Bu yazım, ne yazık ki, bu alanları bulanıklaştırmakta, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 26'ncı maddesine yapılan gönderme nedeniyle de buradaki yazımın işçiler aleyhine bir durum yaratacağı kanımızca öngörülmektedir.