| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Helal Akreditasyon Kurumu c) Rekabet Kurumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .11.2024 |
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Değerli hazırun, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İsrail'in Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği saldırılar insanlık adına tarihe kara leke olarak yazılmıştır. Saldırılarının başlamasından yaklaşık altı ay sonra İsrail'le olan ticaretin belirli mallar üzerinden yasaklandığı ve durdurulduğu açıklanmıştı, sonrasında ticaretin tamamen durdurulduğu ilan edilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2024 yılı Ağustos ayı verilerine göre İsrail'le olan ticaretimizin durdurulduğu söylense de Filistin'le olan ticaretimiz hayatın olağan akışına aykırı biçimde artmıştır. Uluslararası hukuku hiçe sayarak çocuk, kadın, yaşlı demeden on binlerce masum insanın hayatına kasteden bu vahşet dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Bu katliamların amacı bellidir, Filistin topraklarında yaşamı imkânsız hâle getirmek, bir halkı köklerinden koparmak. Ama biz ne yapıyoruz? Bu kanlı zulmün gölgesinde ticari ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Gazze bombalanırken, masum canlar hayatta kalmak için direnirken siz İsrail'le ticaret yapmaya devam ediyorsunuz; dikenli tel ve demir çelik gibi mallarda fahiş artışlar söz konusu. Türkiye'nin Filistin'le artan bu ticareti, aslında İsrail'e dolaylı olarak ürün gönderdiğimiz anlamına geliyor. Bir yandan Filistin halkı kan ağlarken diğer yandan bu mallar İsrail'in işine yarıyor, belki de Filistin topraklarında inşa edilen utanç duvarlarını örmek için kullanılıyor. Filistinli çocuklar bombalar altında can verirken İsrail'le dolaylı yoldan ticaret yapmayı sürdürmek ahlaka, vicdana, insanlığa sığar mı? Filistin'in kanayan yarasına bir bıçak daha saplamak değil mi? Bu çelişkili tabloyu açıklamak zorundasınız.
Gazze'nin yanında yer almak, bu katliamları durdurmak için gereken her türlü yaptırımı uygulamak demektir. Bu yatırımlardan en büyüğü petrol olacaktır. İsrail'in petrolü yok, petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden Azerbaycan'dan alıyor. Kaynaklara göre petrol sevkiyatı hiç durmamış. Bu konudaki iddialara Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından "Asılsızdır." şeklinde açıklama yapıldı. Yalnız, aynı açıklamada teslim noktası İsrail olan yüklemenin gerçekleşmediği söylendi. Sayın Bakana sormak istiyorum: Azerbaycan'dan düzenli bir şekilde bize petrol geliyor mu? Geliyorsa ve İsrail'e gönderilmiyorsa bu petroller ne yapılıyor? Dolaylı şekilde İsrail'e ulaştırılıyorsa varil başına para alınıyor mu? Mazlum Filistin halkının yanında olunmak isteniyorsa ve Hükûmet olarak samimiyseniz, İsrail'e en büyük yaptırım petrol sevkiyatını durdurmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekonomik buhranın ana nedenlerinden biri de şüphesiz sığınmacılardır. Ticarette dengeleri bozarak haksız rekabete yol açıyorlar. Suriyelilerin ticari faaliyet göstermesi kayıt dışı bir ekonomi yaratmaktadır. Ülkemizin vergi kaybına uğramasına ve yasal yükümlülüklerin ihlal edilmesine yol açmaktadır. Suriyeliler tarafından kurulan küçük işletmelerin çoğu kaçaktır. Vergisini veren, sigortasını yatıran esnaf üzerinde bu durum büyük bir baskı oluşturmaktadır. Suriyeliler yasal ve ekonomik düzeni bozmaktadır. Vergisini, harcını, sorumluluğunu yerine getiren esnaf ile aynı sektörde faaliyet gösteren Suriyeli kaçak işletmeler haksız rekabetin en bariz örneğidir. İşletmelerde kaçak işçi çalıştırılma durumu, sadece ekonomik bir sorun değil aynı zamanda ahlaki ve sosyal bir problemdir. Suriyeli işçide sigorta yok, işçilik daha ucuz. Bu haksız rekabet yüzünden işçilerimiz işlerini kaybediyor, işini kaybetmese bile düşük ücretle çalışmaya mahkûm ediliyor. Ücretler düşerken iş kalitesi ve emek güvencesi de zayıflıyor. Bu durum yatırımcılar için kısa vadede cazip gibi görünse de uzun vadede ekonomimizi çıkmaza sürüklemektedir. Ülkemizin ekonomisini, istihdamını, sosyal yapısını doğrudan etkileyen bu sorunlar artık bardağı taşırmıştır, vatandaşlarımız kendi ülkesinde garip olmuştur.
Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk bugünleri önceden görerek şunları söylemiştir: "Gelecekte millet yaşamını tehdit edecek tehlikelere düşmemek için ona göre şimdiden hazırlanmak ve çalışmak, vatanını seven bütün millet bireylerinin borcudur." Gerçekten vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere yalnız askerlikçe üstün gelmek yeterli değildir. Memleketimiz hakkında istila emelleri besleyecek olanların her türlü mülklerini kıracak şekilde siyaset, yönetim ve ekonomi bakımlarından kuvvetli olmak gerekir.
Teşekkür ederim.