KOMİSYON KONUŞMASI

CEVAHİR ASUMAN YAZMACI (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Başkanım.

Öncelikle sunumunuz için ben de teşekkür ediyorum.

Tabii, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde topyekûn bir mücadele kaçınılmaz. Bu hususta bilincin oluşması hedefiyle çıktığımız bu yolda da biz de bir tek kadının bile şiddete maruz kalmasını istemiyoruz.

Bu hafta Kabine toplantısının ardından millete sesleniş konuşmasını yapan Cumhurbaşkanımız da 2025 yılını "Aile Yılı" olarak ilan etti. Bu "Aile Yılı" olarak ilan etmesinin kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesinde önemli bir rol oynayacağına inanıyoruz. Bu hepimizi de daha çok ümitvar etti.

Benim size iki tane sorum olacak Hocam. Birincisi, bireylerin en güvenli, huzurlu yaşadıkları aile ortamlarında yaşanan şiddet vakalarını önlemek amacıyla ne gibi önlemler alınır?

İkinci sorum da aile içi ve kadına yönelik şiddetin temelinde ailede öğrenilen ve kazanılan kültürel unsur ve kodlar ne kadar yer tutmakta? Söz konusu dinamikleri değerlendirmek için toplumda var olan kültürel bazı yaygın kabullerin sorgulanması açısından hangi çalışmalar yapılabilir?

Teşekkür ediyorum.

PROF. DR. EMİNE ÖZMETE - Çok teşekkür ediyorum.

Tabii, aile ortamında şiddetin önlenmesi, şu ana kadar konuştuklarımızın bir toplamı olarak değerlendirebiliriz bunu. Yani hem kadına yönelik şiddet ya da aile içi şiddetle ilgili farkındalık kazandırmak, bununla ilgili psikoeğitim sistemi, eğitim sisteminden bilinçlenerek bir şekilde bireylerin büyümesi, gelişmesi, aile ortamına da bu farkındalığın yansıması, her şeyden önce bireylerin insan olarak varlıklarına, birbirlerine saygı duyması; bu değerlerin ya da bu erdemlerin çocuklara verilmesi ve bunun hem eğitim ortamında yani hem okullarda hem aile ortamında mevcut olması... Çünkü aile bir sosyalizasyon sürecidir, değerlerin aktarıldığı bir sistemdir. Tam da kötü örnekler ve değerler var ise onu alır ve onunla yetişir çocuk ama büyüklerinden ne görüyorsa iyi değerler ve tutum ve davranışları benimseyerek de sosyalize olur. O yüzden aile ortamı... Yani adil olmak ailede öğrenilir, örneğin kıskanç olmamak, insana saygı duymak, sevgi vesaire gibi diğer bütün değerler ailede öğrenilir, okulda şekillenir, sonra birey kendi sentezini oluşturur ve bir birey olur. Bu nedenle, aile içerisinde evliliği gerçekleştiren anne-baba olan, anne-baba adayları daha doğrusu, bunlara çok özen, kendisinin dışında özen göstermesi gerekiyor topluma katkı sağlamak açısından.

Aileyi ele aldığımızda -aile dediğiniz için- aslında bir üretim ve tüketim sistemidir yani birçok fonksiyonu vardır. En önemli fonksiyonlarından bir tanesi de kültür ve değerlerin gelecek nesillere aktarılması görevidir. Bu açıdan ailenin farkındalığı... Örneğin... Ben şöyle bir örnek vermek isterim: Üniversitelerin, akademinin aslında eğitim-öğretim gibi bir görevi, ana görevi vardır ama biz Keçiören bölgesinde bir fakülteyiz ve Keçiören Belediyesiyle iş birliği şeklinde aile okulu düzenledik. Fakültemizdeki tüm hocalarımızdan yararlanarak; beslenme ve diyetetik, çocuk gelişimi, odyoloji, ortez, protez, sağlık yönetimi ve sosyal hizmet bölümlerimiz var. Bir aile okulu modeli ile biz iki buçuk üç yıldır Keçiören bölgesinde 5.500 kişiye eğitim verdik. Gerekirse çocuklar okuldan çıktı, geldiler, erkekler katılabildiği kadar katıldılar. Ağırlıklı olarak kadındı, hepsi anneydi, çoğunluğu anneydi. Orada daha çok interaktif bir şekilde, drama temelli çoğu zaman, çoğu zaman soru-cevap temelli uzun soluklu bir eğitim süreci gerçekleştirdik. Aslında bu, bize tevdi edilmiş bir görev değil, üniversitelere çok fazla yüklenmiş bir görev değil ama topluma katkı amacıyla biz bunu fakülte olarak gerçekleştirdik ve mümkün olduğunca da gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Yani doğru bilgiyi doğru şekilde doğru kesime aktarmak. Biz bunu şöyle gördük: Oraya gelen bir kadın aslında tek bir kadın değil dokunacağı en az aile fertleri 4-5 kişi ortalama olsa 20 bin kişi demek bizim için. O nedenle bu tarz eğitimlere katılımı teşvik etmek... Bazen hizmetler var, hizmetlerin farkındalığı yok, nasıl erişeceğini bilmiyor, ulaşacağını bilmiyor. Bunlarla ilgili belki arz odaklı hizmeti genişletmek... Zaten hizmetler var, bunu bu şekle dönüştürmek mümkün.

Diğer yönüyle de yine toplumda var olan değerlerden bahsettiniz. Aslında değerlerin yine çıkış noktası hem eğitim sistemidir hem ailedir. Toplumda tabii ki geleneksel olarak ataerkil yapının kadınlara yönelik geleneksel toplumlarda bir dezavantajı bulunabilir ama çok hızlı bir değişim dönüşüm içerisinde dünya. Dijitalleşme var ve eğitim seviyesi kadınlarda yükseliyor, çalışma yaşamına katılım yükseliyor. Bunlarla birlikte, aslında belki de şiddete maruz kaldığında bunu dile getirme olasılığının da arttığını belki söyleyebiliriz. Bu, önceden çok alışılagelmiş bir neredeyse gelenek gibi algılanırken şu anda bunun şiddet olduğunun farkına varmaya başladı belki kadınlar. O yüzden bu dönüşüm... Önümüzde, sosyal olarak baktığımızda çok fazla konumuz var. İşte, çocuklar dijital bağımlılığı, işte at yarışı vesaire, kumar, dijital kumar... Mesela şu anda çok hızla yaygınlaşıyor, aileler içerisinde de büyük bir tehdide dönüşüyor ama diğer yandan baktığımızda kadın cinayetleri başka bir konu, madde bağımlılığı başka bir konu. Çok fazla konuyu eş zamanlı ele alıp değerlendirme ve topyekûn bunlarla farkında olma gibi bir sorumluluğumuz var diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Dünyanın herhangi bir ülkesinde evlilik sertifikası gibi bir uygulama var mı? Mesela gönüllü olarak nişanlılar davet edilse, isteyen gelse, evlilik nedir, anlatılsa, çocuk bakımı anlatılsa -gönüllü yani o sertifikayı alamayan evlenmeyecek diye bir şey yok- var mı böyle bir uygulama dünyada?

PROF. DR. EMİNE ÖZMETE - Ben duymadım açıkçası ama biz şöyle: Bu, özellikle nüfus, demografik dönüşüm ve doğurganlığın azalmasıyla birlikte, henüz sonuçlarını ortaya çıkarmadık ama birkaç evlendirme dairesinde gelen çiftlere evliliğe hazır bulunuşluluk testi yaptık. Yani ondan bir sonuç çıkarmayı planlıyoruz. Çok yüksek değil sayı tabii, genellenebilme oranı biraz daha düşük olacak ama buradan şunu söylemek istiyorum: Bu, evliliğe hazır bulunuşluluğu belki yapmak mümkün, orada bir psikososyal servis konumlandırmak mümkün mesela ancak şöyle bir tarafı var: Şimdi, evlenmeye karar vermişler ve orada evliliğe hazır bulunuşluluk düzeyi düşük çıktığında ne olacak? Ya da işte bir geriatri yani depresyon ölçeği ya da umutsuzluk ölçeği uyguladığımızda bunun puanları uygun bir şekilde çıkmadığında ne olacak? Yani devlet ya da işte birim diyecek m: "Hayır, siz birbirinize uygun değilsiniz, işte böyle..." O yüzden onu...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - O zaman sosyal Darvinizme döner o, onu kastetmiyoruz.

PROF. DR. EMİNE ÖZMETE - Tabii, tabii.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Onu kastetmiyoruz. Eğitim alacaklar, not almayacaklar, "buraya katıldı" diye sertifika alacak. Not verirsek...

PROF. DR. EMİNE ÖZMETE - Şey var zaten, evlilik öncesi eğitimlerimiz var.