KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, Plan Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli basın mensupları; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'yla ilgili sunumumu yapmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bugün 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarını görüşmeye başlıyoruz. Komisyonunuzun yapacağı müzakereler sonucunda her iki tasarı en iyi şeklini alarak Genel Kurula sunulacaktır. Yapacağınız değerli katkılar ve her türlü eleştiriler için şimdiden sizlere ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.

Bütçe hakkı ve bu bağlamda bütçe denetiminin güçlendirilmesinin demokrasimizin ve hukuk devleti anlayışımızın güçlendirilmesi anlamına geldiğine yürekten inanıyorum. Bu hususları hep birlikte karşılıklı saygı ve sevgi anlayışı içinde kalarak gerçekleştireceğimize de yürekten inanıyorum.

Sayın Başkan ve değerli komisyon üyeleri, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'yla ilgili yapacağım sunumun planı şu başlıklardan oluşmaktadır:

- Küresel ekonomik görünüm,

- Türkiye ekonomisi ve yapısal reformlar,

- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı,

- 2015 yılı bütçe gerçekleşmeleri,

- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi,

- Gelir politikaları ve gelir yönetimi.

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi, küresel ekonomik görünüme ilişkin kısa değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Kriz öncesi 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 5,1 büyüyen küresel ekonomi krizi takip eden 2011-2015 döneminde ortalama yüzde 3,5 büyümüştür. 2015 yılında ise kriz sonrası dönemdeki en düşük küresel büyüme kaydedilmesi beklenmektedir. 2014 yılında yüzde 3,4 büyüyen küresel ekonominin 2015 yılında yavaşlayarak yüzde 3,1 büyümesi tahmin edilmektedir. 2016 yılında ise küresel ekonomik büyümenin ivme kazanmak suretiyle yüzde 3,4 büyüyeceği öngörülmektedir. Yani, 2016 yılı 2015 yılına göre büyümenin yukarı yönlü ivmelendiği bir yıl olacaktır.

Gelişmiş ekonomilerde büyüme ivme kazanmakla birlikte kriz öncesi seviyelerini henüz yakalayamamıştır. 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 2,8 büyüyen gelişmiş ülkeler, 2011-2015 döneminde 2015 büyüme tahmini de dâhil ortalama yüzde 1,6 büyümüştür. 2014 yılında yüzde 1,8 büyüyen gelişmiş ekonomilerin 2015 yılında yüzde 1,9; 2016 yılında ise yüzde 2,1 büyümesi beklenmektedir. Yani, gelişmiş ülkeler perspektifinden baktığımızda, büyümenin yukarı yönlü bir trend içerisinde olduğunu söylemek mümkün.

ABD ekonomisi büyüme açısından gelişmiş ekonomilerden pozitif yönde ayrışmıştır. FED'in kriz sonrasında Ekim 2014 dönemine kadar uyguladığı miktarsal genişleme büyümeyi ve iş gücü piyasasını canlandırmıştır. Bu çerçevede, ABD Merkez Bankası 2015 Aralık ayında faiz artış kararı almıştır. Ancak, ABD'de enflasyon yüzde 2 olan hedefin hâlâ altındadır. Ayrıca, yüksek borçluluk hâli de büyümenin güçlenmesini sınırlandırmaktadır. IMF 2014 yılında yüzde 2,4 büyüyen ABD ekonomisinin 2015 yılında yüzde 2,5; 2016'da ise yüzde 2,6 büyüyeceğini öngörmektedir.

2013 yılında yüzde 0,3 daralan, 2014 yılında ise sadece yüzde 0,9 büyüyen avro bölgesi, Avrupa Merkez Bankasının yoğun parasal genişlemesiyle durgunluktan çıkabilmiştir. Ancak, büyüme ve enflasyonda beklenen ivme henüz yakalanamamıştır. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası parasal genişlemeye devam etme kararı almıştır. 2015 ve 2016'da, sırasıyla yüzde 1,5 ve yüzde 1,7 büyümesi beklenen avro bölgesinin kriz öncesi gayrisafi yurt içi hasılası düzeyine yeni ulaştığı görülmektedir.

Kriz öncesi ve sonrası dönemde küresel ekonomik büyümeye öncülük eden gelişmekte olan ülkeler 2014 yılından itibaren yavaşlama eğilimine girmiştir. 2014 yılında yüzde 4,6 büyüyen gelişmekte olan ekonomilerin 2015 yılında yüzde 4, 2016 yılında ise yüzde 4,3 büyümesi öngörülmektedir. Bu oranlar kriz öncesi 2003-2007 döneminin ortalaması olan yüzde 7,6'lık büyüme oranının oldukça gerisindedir. Çin ve Hindistan dışındaki gelişmekte olan ekonomilerde ise büyüme oldukça yavaşlamıştır. 2014 yılında yüzde 2,8 büyüyen bu ekonomilerin 2015 yılında yüzde 1,7; 2016'da ise yüzde 2,5 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Bu oranlar da 2003-2007 döneminde yüzde 6,2 olan ortalama büyümeden oldukça düşüktür.

FED'in para politikasının neden olduğu belirsizlikler, Çin'deki yavaşlama, verimlilikte beklenenin altında gerçekleşen artışlar ve jeopolitik sorunlar gelişmekte olan ekonomilerin büyümesini yavaşlatmaktadır. Çin ekonomisinde var olan yapısal sorunlar, büyüme modelinde değişim çabaları ve yüksek borçluluk büyümeyi sınırlandırmaktadır. 2014 yılında yüzde 7,3 büyüyen Çin ekonomisinin 2015 yılında yüzde 6,9 büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2016 yılında ise Çin'in yüzde 6,3 büyümesi beklenmektedir.

Düşük enerji fiyatları ve yaptırımlar nedeniyle ekonomik krizin devam ettiği Rusya, 2014 yılında yüzde 0,6 büyüyebilmiştir. Rusya'nın 2015 yılında yüzde 3,7; 2016 yılında ise yüzde 1 civarında daralması beklenmektedir.

Düşük petrol fiyatları ve jeopolitik sorunlar Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için risk oluşturmaya devam etmektedir. Düşük emtia fiyatları ise Latin Amerika ülkeleri ve diğer emtia ihracatçısı ekonomileri olumsuz yönde etkilemektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biri de bu ülkelere sermaye girişlerindeki meydana gelen yavaşlamadır. 2013 yılı Mayıs ayında miktarsal genişlemeyi yavaşlatacağını açıklayan FED'in para politikasının sebep olduğu belirsizlik gelişmekte olan ülkelere net sermaye girişlerini azaltmış, son dönemde bu trend net sermaye çıkışına dönüşmüştür. Önümüzdeki dönemde sermaye hareketlerinin büyük ölçüde FED'in politika kararları ve piyasaya vereceği sinyaller ile gelişmekte olan ülkelerin kendi iç dinamikleri tarafından şekillenmesi beklenmektedir.

Küresel talepteki yavaşlama, FED kaynaklı belirsizlikler ile doların güçlenmesi ve jeopolitik nedenlerle yaşanan göç olaylarının neden olduğu sosyal sorunlar son yıllarda küresel ticaret hacminin zayıflamasında başlıca faktörleri oluşturmuştur. Küresel ticaret kriz sonrası dönemde ortalama sadece yüzde 3,8 büyüyebilmiştir. 2015 yılında yüzde 2,6 büyümesi tahmin edilen küresel ticaret hacminin 2016 yılında yüzde 3,4 artması beklenmektedir. Bu oran kriz öncesi dönem ortalamasının yarısından daha aşağıdadır.

Başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında yaşanan düşüş, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış makroekonomik dengeleri etkilemeye devam etmektedir. Düşük petrol fiyatları, enerjide dışa bağımlılığı yüksek olan ekonomilerde enflasyon ve cari işlemler dengesi açısından olumlu katkı sağlamaktadır. Ancak, bu durum, petrol ihracatçısı gelişmekte olan ekonomilerin makroekonomik dengelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Söz konusu ekonomilerdeki daralmanın küresel ölçekte yansımaları olabileceğini de söylemek gerekir.

2014 yılında yüzde 3,2 olan küresel enflasyonun 2015 yılında yüzde 3,6; 2016'da ise yüzde 3,5 olması beklenmektedir. Gelişmiş ekonomilerde 2014 yılında yüzde 0,7 olan enflasyonun 2015 yılında yüzde 0,8; 2016'da ise yüzde 1,4 ile düşük seviyelerde seyretmesi beklenmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde para birimlerinin değer kaybı enflasyonu yukarıya çekerken düşük emtia fiyatları ve zayıf iç talep aşağı çekmektedir. 2014 yılında gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,1 olan enflasyonun 2015 yılında yüzde 5,7; 2016 yılında ise yüzde 5 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Gelecek dönemde yani önümüzdeki orta vadede küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli riskleri ise şu şekilde sıralayabiliriz... Biraz önceki konuşmalarda "Özellikle riskler konusunda herhangi bir değerlendirmeniz olacak mı?" diye sorulmuştu, bu açıdan şunu söylemek gerekir: Önümüzdeki dönemde biraz sonra sayacağım riskler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için risk olduğu kadar Türkiye ekonomisi için de bir risk oluşturacaktır. Dolayısıyla, her ülke hem global gelişmelerden etkilenecek hem de kendi aldığı pozisyon, yaptığı yapısal reformlar ve kırılganlıklarını yönetme biçimi, tabii ki, bu riske karşı ne kadar dayanıklı olduklarını da belirleyecektir. Bu açıdan baktığımız zaman, temel risk alanları şunlardır:

FED'in para politikası; hızı, yönü çok önemli.

Çin'de büyümenin yavaşlaması. Son dönemde Çin ekonomisinde biraz önce saydığım sebeplerle bir yavaşlama her bakımdan ortada.

Jeopolitik gerginliklerin devam etmesi. Hem bölgesel hem de global jeopolitik riskler farklı boyutlarda ve farklı yoğunluklarda devam ediyor. Bu, bütün ülkeler için önemli bir risk.

Avro bölgesinde yavaş toparlanma. Avro bölgesi, biliyorsunuz, bizim ticaret ortağımız olması hasebiyle önemli bir risk veya fırsat kaynağı. Bu açıdan, avro bölgesinde yukarı yönlü büyümenin temposu, derecesi, yavaş veya hızlı olup olmadığı da bizim açımızdan önemli bir riski oluşturmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde düşük büyüme. Biraz önce ifade etmiştim, gerek petrol ithalatçısı ülkeler bakımından gerekse ihracatçısı ülkeler bakımından veya ülkelerin kırılganlıklarına bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerdeki düşük büyüme trendi tabii ki bütün diğer gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz riskleri beraberinde getirmektedir.

Emtia ihracatçısı ülkelerde talebin daralması. Bu emtia fiyatlarındaki gelişmeler bir taraftan bizi olumlu yönde etkilerken, cari işlemler dengesi üzerinden diğer taraftan ihracat pazarlarımız bakımından ise olumsuz bir riski bünyesinde barındırmakta. Onun için, emtia ihracatçısı ülkelerdeki talebin daralması bizim için önemli bir risk unsuru.

Aşırı borçlanmanın küresel büyümenin önünde engel teşkil etmesi. Bu, özellikle global kriz sonrası borçlanma miktarlarında meydana gelen olağanüstü artışlar, parasal genişlemenin doğurduğu borç yükü bir noktada, ülkelerin büyümesi üzerinde de önemli bir risk unsuru olarak kendini ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi de Türkiye ekonomisinin görünümü hakkında hem bilgi vermek hem de ekonominin gidişatına ilişkin genel değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Türkiye ekonomisi, 2015 yılı için söylüyorum, yıl içinde iki ayrı genel seçimin gerçekleştiği, avro bölgesi talep artışının sınırlı kaldığı, yakın ticaret ortaklarımızda ve komşularımızda yaşanan sosyoekonomik sorunların devam ettiği, finansal oynaklıklar ve jeopolitik gerginliklerin arttığı bir ortamda 2015'in ilk dokuz ayında yüzde 3,4 büyümüştür. Bu, olağanüstü olumlu bir gelişmedir. Büyümenin ülkemizde devam etmiş olması, bu kadar olumsuz koşullara rağmen veya içerideki belirsizliklere rağmen, gerçekten önemli yapısal bir gücümüzü ifade etmektedir. Bence burada bunun esas itici gücünü, dinamiğini bizatihi ekonomimizin kendi iç dinamikleriyle açıklamak gerekmektedir.

Türkiye ekonomisine çeyrekler itibarıyla bakıldığında, büyümenin istikrarlı bir şekilde devam ettiği görülmektedir. Kriz yılı hariç gayrisafi yurt içi hasıla yukarı yönlü bir trend izlemektedir yani 2009 yılının son çeyreğinden itibaren Türkiye ekonomisi 24 çeyrektir büyüyor, 24 çeyrek herhangi bir şekilde daralma olmadan büyüme trendine devam ediyoruz. İnşallah, 2015 yılının son çeyreğine ilişkin de olumlu yönde, pozitif yönde bir büyümenin önümüze geleceğini düşünüyoruz. 2015 yılının üçüncü çeyreğinde de ekonomi bir önceki yıla göre yüzde 4, mevsimsellikten arındırılmış bir önceki çeyrek verilerine göre ise yüzde 1,3 büyümüştür. 2015 yılının ilk dokuz ayında büyümenin 4,1 puanı iç talepten; bunun 2,9 puanı özel tüketimden, 0,5 puanı kamu harcamalarından, 0,8 puanı özel yatırım harcamalarından kaynaklanırken, net ihracat 0,7'lik negatif katkıyla büyümeyi aşağı çeken bir unsur olmuştur.

Başta sanayi üretimi olmak üzere Satın Alma Yöneticileri Endeksi, kapasite kullanım oranı ve güven endeksleri gibi son çeyreğe ilişkin göstergeler de büyümenin hızlanarak artacağına işaret etmektedir. Bu çerçevede, 2015 yılı için büyüme tahminimizi orta vadeli programda yüzde 4 olarak öngörüyoruz. Bu oran, gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 4'le aynı düzeyde, yani gelişmekte olan ülkeler ortalamasıyla aynı düzeyde bir büyümeyi yakalamış oluyoruz; gelişmekte olan Avrupa için öngörülen yüzde 3,7'nin, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 1,7'nin ve Latin Amerika için öngörülen yüzde eksi 0,3'ün üzerindedir.

2016 yılında ticaret ortaklarımızda talebin artmasına bağlı olarak ihracat kanalından, siyasi ve ekonomik belirsizliklerin ortadan kalkması, bütçemizin yatırım ve üretimi destekleyen yapısı, yapmış olduğumuz ücret düzenlemelerinin meydana getireceği artışlar ve gerçekleştireceğimiz yapısal reformlara ilişkin olumlu beklentilere bağlı olarak da iç talep kanalından büyümenin ivme kazanacağını ve bu sayede 2016 yılı büyüme oranımızın yüzde 4,5 olacağını öngörüyoruz.

2017 ve 2018 yıllarında ise üretken alanlara yönelik yatırımlarla desteklenen, daha çok yurt içi tasarruflarla finanse edilen ve verimlilik artışına dayalı bir büyüme stratejisini belirledik. Verimlilik artışının özel kesim yatırımlarından ve yapısal reformlardan kaynaklanmasını bekliyoruz. Bu sayede, 2017 ve 2018 yıllarında büyümenin yüzde 5 olmasını hedefliyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; enflasyon 2015 yılında tahminlerimizin üzerinde, yüzde 8,8 olarak gerçekleşmiştir. Bunda gıda fiyatlarındaki yüzde 11'lere varan artış, TL'nin değer kaybı ve hizmet fiyatlarındaki katılıklar etkili olmuştur. Enflasyon sepetinin yüzde 25'ini oluşturan gıda fiyatları yıllık enflasyona 2,64 puan katkı yapmıştır. Enerji, gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç hesaplanan çekirdek enflasyon -(I) endeksi- 2015 yılının ikinci yarısında tüketici fiyat enflasyonunun üzerinde seyretmiş ve yıl sonunda yüzde 9,5 olarak gerçekleşmiştir. Küresel emtia fiyatlarındaki düşük seyrin devamı, sıkı para politikası, mali disiplin ve döviz kurundan kaynaklanan olumlu baz etkisi çerçevesinde enflasyonun 2016 yılında yüzde 7,5'e gerilemesini hedefliyoruz, bekliyoruz, tahmin ediyoruz. 2017 ve 2018 yıllarında ise enflasyonun sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 5 seviyelerine gerilemesini öngörüyoruz.

Ekonomi politikalarımızın esası makrofinansal istikrarı korumak ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi daha iyi bir ödemeler dengesiyle gerçekleştirmektir. 2011 yılında 75 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen cari açık, aldığımız makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle iç talepte yaşanan dengelenme, altın ticaretinde yaşanan normalleşme, enerji fiyatlarındaki düşüş ve rekabetçi kur sayesinde önemli bir daralma sürecine girmiştir. Cari açık 2014 yılı sonunda 46,5 milyar dolara, 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla da 12 aylık bazda 34,7 milyar dolara gerilemiştir. Bu daralmayla birlikte cari açık yıllık bazda, Eylül 2010'dan beri görülen en düşük seviyeye ulaşmıştır. Önümüzdeki dönemde, önemli ticaret ortaklarımızda beklenen büyüme -Avrupa Birliği başta olmak üzere- ve enerji fiyatlarında yaşanmış olan düşüşün etkisiyle cari açığın daha da daralacağını öngörüyoruz.

2011 yılında yüzde 9,7 olarak gerçekleşen cari açığın gayrisafi millî hasılaya oranı, takip eden yıllarda azalarak, 2014 yılında yüzde 5,8'e gerilemiştir. Bu oranın 2015'te yüzde 4,4'e, 2016 yılında ise yüzde 3,9'a ineceğini öngörüyoruz.

2011 yılında 105,9 milyar dolar olarak gerçekleşen dış ticaret açığının 2015 yılında yüzde 40,4 azalarak 63,1 milyar dolara gerileyeceğini tahmin ediyoruz. 2011 yılında yüzde 56 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının ise 2015 yılında yüzde 69,5'e yükseleceğini öngörüyoruz.

İthalattaki hızlı daralmaya rağmen, ihracatta yaşanan zorluklar ve turizm gelirlerinin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,6 azalması cari açıktaki iyileşmeyi sınırlandırmıştır. İhracattaki gerilemede parite etkisi, en büyük pazarımız olan AB'nin öngörülenden daha yavaş büyümesi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan jeopolitik gerginlikler etkili olmuştur. 2015-17 OVP'sinde 2015 yılı için yer alan ihracat hedefimizdeki sapmanın yaklaşık 13 milyar dolarlık kısmı parite etkisinden kaynaklanmaktadır. Avrupa Birliğine olan ihracatımız, dolar cinsinden bakıldığında, 2015 Kasım ayı itibarıyla 12 aylık bazda geçen yılın aynı dönemine göre 4,5 milyar dolar daralırken, avro cinsinden bakıldığında, aynı dönem için 5,9 milyar avro arttığı görülmektedir.

Bunun yanı sıra, 2015 Kasım itibarıyla ihracatımız, yıllık bazda Rusya'ya yüzde 37,2; Libya'ya yüzde 31,4; Irak'a yüzde 16,6 ve MENA bölgesine yüzde 7,7 azalmıştır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; güçlü istihdam artışı ekonomik büyümenin ve refahın önemli bir unsurudur. Bu nedenle, Hükûmetlerimiz kriz dönemi ve sonrasında istihdamı artıran politikalara özel önem vermiştir. Küresel ekonomide, özellikle gelişmiş ülkelerde iş gücü piyasasının sorunları devam ederken, Türkiye'de kriz yılı olan 2009 yılında dahi istihdamımız azalmamıştır, artmıştır. 2007 yılında 20,2 milyon kişi olan istihdamımızın 2015 yılında 26,7 milyon kişiye yükselmesini bekliyoruz. Avro bölgesi, hâlâ, kriz öncesi seviyeyi yakalayamamışken, Türkiye'de istihdam 2007 yılına göre yüzde 33 oranında artmıştır. Bunun yanı sıra, son yıllarda iş gücüne katılım oranları da artmaktadır. 2015 yılı Ekim ayında iş gücüne katılım oranı yüzde 51,6 olarak gerçekleşmiştir. İş gücüne katılım oranlarındaki artışta kadınların iş gücüne katılımı önemli bir rol oynamıştır. Yeni serinin tutulmaya başlandığı 2005 yılından bu yana, kadınların iş gücüne katılımı yaklaşık 8,5 puan yükselmiştir. 2014 yılında yüzde 9,9 olan işsizlik oranı 2015 yılı Ekim ayında yüzde 10,5 olarak gerçekleşmiştir. 2015 ve 2016 yıllarında işsizlik oranının yüzde 10,2'ye düşeceğini tahmin ediyoruz.

Kriz sonrasında gençlere yönelik sağlanan prim teşvikleri sayesinde Türkiye'de 2009 yılında yüzde 22,9 olan genç işsizlik oranını, 2015 Ekim itibarıyla yüzde 19'a düşürdük. Bu oran, avro bölgesi ortalamasının oldukça (yüzde 22,6) altındadır.

Önümüzdeki dönemde gençlerin iş gücüne hızlı bir şekilde katılımlarının sağlanması ve becerilerinin artırılması için hem genç istihdamı hem de genç girişimciliği destekleyeceğiz

Sayın Başkan, değerli üyeler; güçlü bankacılık sistemimiz ekonomimizi dalgalanmalara karşı koruyan unsurlardan önemli bir tanesidir. Küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen, bankacılık sektörünün temel rasyoları güçlü ve sağlıklı yapısını korumaktadır. 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 15,5 ile yasal sınır olan yüzde 8'in yaklaşık 2 katıdır. 2002 yılında yüzde 17,6 olan takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı, 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla yüzde 3,1 ile makul düzeydedir.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde stres testleri, hedef sermaye yeterlik oranı, etkin karşılık oranları kullanımı ve kâr dağıtımına ilişkin getirilen sınırlamalar ve kurallar bankacılık sektörünü güçlendirerek dalgalanmalara karşı dirençli hâle getirmiştir.

Bankacılık sektörü aktif kalitesini de korumaya devam etmektedir. Sektörün en önemli göstergelerinden biri olan aktif toplamı, yılın ilk 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,2 oranında büyüyerek 2,3 trilyon TL olmuştur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından gerçekleştirilen düzenlemeler neticesinde yavaşlayan kredi büyümesi kademeli olarak mevduat büyüme oranına yaklaşmaktadır. Kredi ve mevduat büyümeleri arasındaki farkın azalması bankacılık sektörünün dış finansman ihtiyacını azaltacağından sektörün risklere karşı direncini artırmaktadır.

Türkiye'nin 2002 yılında yüzde 56,2 olan brüt dış borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı 2005 yılında yüzde 35,5'e gerilemiş ancak küresel kriz sonrası dönemde tekrar artarak 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 54,7'ye yükselmiştir.

Kamu sektörünün dış borcu mali dengelerin iyileşmesi nedeniyle 2002 yılındaki yüzde 28'lik seviyesinden 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,5'e gerilemiştir.

Türkiye'de büyümenin lokomotifi olan özel sektörün dış borcu, finansmana erişimdeki kolaylık neticesinde 2002 yılındaki yüzde 18,7'lik seviyesinden 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 39'a yükselmiştir. Bu artışta bankacılık kesiminin yurt dışı borçlanması etkili olmuştur. Ancak bankalar mevzuat gereği kur ve faiz riskine karşı gerekli önlemleri aldığından, risk düzeyi düşüktür.

Özel sektör borcu içerisinde finans sektörü dışında kalan reel kesimin yani firmaların dış borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise 2002 yılında yüzde 13,3 iken 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,9'a çıkmıştır. Reel sektör borcundaki kısmi artış makul ve yönetilebilir düzeydedir ancak dikkatli olmak da şart.

Ayrıca, reel sektör dış borcunun yüzde 90'ının üzerinde bir kısmı üç yıl ve daha uzun vadelidir. Genel olarak döviz borcu olan firmalar ihracat yapan, döviz girdisi olan kurumsal firmalardır. Bu durum, firmaları döviz kurunda oluşabilecek dalgalanmalara karşı korumaktadır ama her hâl ve takdirde gerek bankacılık kesiminin gerek reel sektör kesiminin yurt dışına olan döviz cinsinden borçları konusunda dikkatli olmaya devam etmemiz elzem.

Sayın Başkan, değerli üyeler: Türkiye, 1990'lı yıllarda yüksek bütçe açıklarına ve sürdürülemez bir borç yüküne maruz kalmıştı. Hükûmetlerimiz döneminde sağladığımız mali disiplin sayesinde Türkiye, hem küresel krizde hem de sonrasında özellikle gelişmiş ekonomilerden pozitif yönde ayrışmış ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmıştır. Türkiye, genel devlet açığında küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son on bir yıldır Maastricht Kriterleri'ni sağlamıştır. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz yani genel devlet bazında bakıldığında, genel devletin gelirleriyle giderleri birbirini karşılamaktadır. Herhangi bir şekilde bir bütçe açığından söz etmek mümkün değil. Gerçekten, bu, ülkemiz açısından diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman son derece bizi güçlendiren bir unsur. 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 2,2 olan genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2011-2015 döneminde ortalama yüzde 0,5 olmuştur. Yani kendi dönemimizde de, AK PARTİ hükûmetlerinin bulunduğu dönemde de ortalamalar aldığımızda 2,2'den 0,5'e düşen bir bütçe açığıyla, genel devlet bütçe açığıyla karşı karşıyayız ama zaten son yıl, 2015 dengeli bir bütçe yılı olacak.

2015 yılında genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 4,3; OECD ortalamasının yüzde 3,3 ve avro bölgesinde ortalamanın yüzde 2 olduğu göz önüne alındığında 2015 yılında genel devlet bütçesinde yakalanan bu performansın ne kadar çarpıcı olduğu rakamlarla da ortaya konulabilmektedir. Diğer taraftan, 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2015 yıl sonunda yüzde 32,6; program dönemi, yani 2018 dönemi sonunda ise yüzde 29,5'e düşürmeyi hedefliyoruz. 2015 yılında yüzde 32,6 olarak öngördüğümüz kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 115,2 olan OECD ortalamasından, tekrar ediyorum, Türkiye'de 2015 yılında yüzde 32,6 olan oran OECD'de yüzde 115,2; avro bölgesinde yüzde 93,7 ve hatta gelişmekte olan ülkelerde de yüzde 44,4. Yani ister gelişmekte olan ülkeleri esas alın, ister avro bölgesini esas alın, ister OECD bölgesini esas alın her bakımdan kamu borç yükünün gayrisafi yurt içi hasılaya oranı hem trend olarak sürekli bir azalma eğilimi içindedir hem de geldiğimiz nokta itibarıyla ekonominin temel dinamiklerine son derece olumlu katkı veren bir göstergedir.

Kamu maliyesi göstergelerimiz sadece gelişmiş ekonomilerden değil, aynı zamanda Arjantin, Polonya, Brezilya, Çin ve Hindistan gibi birçok gelişmekte olan ülkeden daha iyi durumdadır. Küresel kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler arasında borç stokunun millî gelire oranını azaltabilen ve bütçe açığını düşük seviyelerde tutabilen nadir ülkelerden biriyiz. Bu da önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme performansında farklılaşmaya yol açacak faktörlerden birisi olacaktır. Her zaman bütçe performansı, kamu maliyesi performansı büyümemize olumlu katkı vermiştir, inşallah önümüzdeki dönemde de bu etkisini devam ettirecektir.

Diğer taraftan, 2002 yılından bu yana kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını yüzde 61,5'ten yüzde 7,6'ya düşürdük. Aynı dönemde -bu sefer net dış borç stokunu söylüyorum- kamu net dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da yüzde 25,2'den yüzde eksi 5,1'e düşmüştür. Yani dış âlemden alacağımız var, çok alışık olduğumuz bir şey değil, dış âlemden alacaklı olduğumuz bir kamu maliyesi dengesiyle karşı karşıyayız.

Sayın Başkan, değerli üyeler; mali disiplin sayesinde ülkemiz önemli kazanımlar elde etmiştir. 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 13'ü faiz ödemelerine gitmektedir. Bu oran bile yüksek. Bizim bu oranı çok daha aşağılara çekmemiz lazım. Hep söylüyoruz, faiz bütçesinden millete hizmet bütçesine dönüştüreceğiz.

Benzer şekilde, 2002 yılında faiz giderlerinin bütçe içindeki payı yüzde 43,2 iken, bu oranı 2015 yılında yüzde 10,5'e kadar düşürdük. İç borçlanma maliyetlerinde de önemli iyileşmeler sağladık. 2002'de yüzde 62,7 seviyesinde olan Türk lirası cinsinden sabit faizli devlet iç borçlanma senetleri faiz oranı 2015 yılında yüzde 9,5'e inmiştir. 2002 yılında yüzde 25,4 olan reel faiz oranı, yani iç borçlanma senetleri üzerinden ödediğiniz reel faiz oranı 2002 yılında yüzde 25,4 iken bizim dönemimizde bu oran yüzde 0,6'ya gerilemiştir.

Hükûmetlerimiz döneminde faiz yükünü azaltarak tasarruf ettiğimiz kaynakları eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve yatırım harcamaları için kullandık.

Kamu maliyesindeki iyileşme ve borçlanma maliyetlerinin düşmesi kamunun dışlama etkisini azaltarak yatırımları ve istihdamı desteklemiştir. Bu sayede 1990-2002 döneminde reel olarak yüzde 3,1 artan özel sektör yatırımlarının 2002-2014 döneminde yüzde 155,5 artmasına imkân sağlamış olduk. Dolayısıyla kamu bütçesi özel sektör yatırımlarına ciddi anlamda güçlü bir destek vermiştir.

Mali disiplinin sürdürülmesindeki kararlılığımız Türkiye ekonomisini olumsuz dış şoklara karşı dirençli kılan temel unsurlardan birisi olmuştur. Küresel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut konjonktürde bu kazanımların korunarak daha da ileriye götürülmesi büyük önem taşımaktadır. Mali disiplini kalıcı hâle getirecek ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbir makroekonomik istikrarı destekleyecek ve borçlanma faizlerinin düşük seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; AK PARTİ hükûmetleri döneminde doğru ve yerinde makroekonomik politikalar ve gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde ekonomide önemli başarılar elde ettik. 2002-2014 döneminde Türkiye'nin dolar bazında kişi başına millî gelirini 3 kata yakın artırdık. 2008 yılında 15 bin dolar olan satın alma gücü paritesine göre kişi başına millî gelir 2015 yılında 20 bin doları aşmıştır.

Hızlı büyüme sayesinde, gelişmiş ülkelerle aradaki farkı azaltıp refah düzeyini yükselttik. Vatandaşlarımızın yaşam standartlarını artırdık ve gelir dağılımı göstergelerinde çok önemli iyileştirmeler sağladık. Küresel kriz sonrası birçok ülkede gelir dağılımı bozulurken Türkiye'deki gelir dağılımını iyileştirdik. Gelir dağılımındaki adaleti ölçen Gini katsayısı 2002 yılında 0,44'ten 2014 yılında 0,38'e gerilemiştir. Aynı dönemde, en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama gelirinin en yoksul yüzde 10'luk kesimin ortalama gelirine oranı 18,3 kattan 11,6 kata düşmüştür. Yani hem toplumun tamamı için büyüme oranlarını yukarıya çektik hem de üretilen geliri toplum kesimleri arasında daha adaletli bir şekilde dağıttık.

Benzer şekilde, mutlak yoksulluk göstergelerinde de önemli iyileşmeler kaydettik. Günlük 2,15 doların altında geçinen nüfus 2002 yılında yüzde 3 iken, 2014 yılı itibarıyla bu oran sıfıra inmiştir. Yani günlük geliri 2,15 doların altında herhangi bir toplum kesimi kalmamıştır. Günlük 4,3 doların altında geçinen nüfusu ise 12 yılda 28,7 puan azaltarak yüzde 1,6'ya indirdik.

Uzun yıllar orta-alt gelir grubunda yer alan Türkiye 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 6,9 büyüyerek orta-üst gelir grubuna yükselmiştir. Orta gelir tuzağından sakınmak amacıyla hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirilen yapısal reformlarla sağlanan ekonomik iyileşmelerin bir üst seviyeye, yani yüksek gelirli ülkeler grubuna girebilmesi için yeni reformları hedefliyoruz. Yani önceki yıllarda yapmış olduğumuz reformları bu dönemde de bu dönemin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde devam ettiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; önümüzdeki dönemde dünyanın ve ülkemizin değişen şartlarını dikkate alarak 2023 vizyonumuz için gerekli ikinci nesil reformları hızla gerçekleştireceğiz. Bu amaca yönelik olarak Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulunu oluşturduk. Gerçekleştireceğimiz reformları altı temel alanda yoğunlaştıracağız; bunlar, demokratikleşme ve adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi, reel ekonomide köklü değişim öncelikli dönüşüm programları alanında gerçekleştireceğimiz reformlardır.

Ekonomik önceliklerimizi istikrarlı ve güçlü büyüme, tasarrufların artırılması, mali disiplin ve fiyat istikrarı olarak belirledik.

Bu nedenle, önümüzdeki dönemde bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı güçlendirirken, diğer yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere odaklanacağız.

Üretken alanlarda yenilikçi ve girişimci özel sektör öncülüğünde büyüyeceğiz. Dışa açık bir ekonomi olarak rekabetçiliği geliştirecek, küresel yatırımlar ve nitelikli insan gücü için ülkemizi cazip hâle getireceğiz. Ancak bu suretle cari açık, işsizlik ve enflasyon gibi yapısal sorunlarımızı aşarak potansiyel büyümeyi yukarıya çıkarmak, yani artırmak mümkün olacaktır.

2015 yılı başında uygulamaya koyduğumuz gerçekçi, somut ve uygulanabilir 25 öncelikli dönüşüm programıyla;

Ekonomimizin verimliliğini ve üretken kapasitesini güçlendirecek,

Büyüme potansiyelimizi yükseltecek,

Genç girişimciliği ve istihdamı teşvik edecek,

Kurumlarımızın kalitesini artıracağız.

Türkiye, genç ve dinamik nüfusu, geniş iç pazarı ve stratejik konumuyla bunu başaracak güce sahip bir ülkedir. Sağladığımız siyasi istikrar, kararlılığımız, geçmiş reform tecrübe ve başarımız bu reformları gerçekleştirme yolunda en büyük teminatlarımız olacaktır.

Demokratik istikrarı kurumsallaştırmak ve rekabetçi ekonomimize dinamizm katarak ülkemizi güçlendirmek için yeni reformlar yapmak durumundayız.

AK PARTİ hükûmetleri, geçmişte hayal bile edilemeyen büyük projeleri gerçekleştirmiş, verdiği sözleri bir bir hayata geçirmiştir.

1 Kasım seçimlerinde halkımızın AK PARTİ'ye gösterdiği güvenin bir gereği olarak, Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemde Seçim Beyanname'mizde ve Hükûmet Programı'mızda yer alan taahhütlerimiz başta olmak üzere, ülkemizin ihtiyaç duyduğu yeni reformları süratle hayata geçirecektir.

Bu çerçevede, 2016 yılı için üç, altı ve on iki aylık dönemleri içeren, vatandaşlarımızın talep ve ihtiyaçlarını kapsayan Eylem Planı'nı hazırladık, Eylem Planı çerçevesinde bunları bir bir gerçekleştirmeye başladık. Komisyonumuza gelen yasaların aslında esas muhtevasının da bu seçim döneminde verilen vaatler ve yapısal reformların olduğunu bir defa daha söylemek isterim.

Demokrasimizin standartlarının artırılması, ekonomik gelişmenin de önemli öncüllerinden birisidir. Demokrasinin ve adaletin kalkınma sürecimize güç verdiğini somut uygulamalarımızla ortaya koyduk, önümüzdeki dönemde de demokratikleşmeye ve yönetim kalitemizi daha da artırmaya devam edeceğiz.

Yeni anayasa ve yargı reformu başta olmak üzere, yapacağımız çalışmalarla, ülkemizin uzun zamandır beklediği adımları atacağız. Böylelikle özgürlük alanlarının daha da genişletileceği, herkesin birlik ve beraberlik içinde yaşayacağı çok daha yenilikçi ve rekabetçi bir toplumsal düzene de kavuşmuş olacağız.

Önümüzdeki dönemde yeni anayasayla birlikte üzerinde çalışma yapmayı planladığımız başlıca kanunlar arasında;

Siyasi Partiler Kanunu,

Seçim Kanunu,

Ekonomik ve Sosyal Konseye ilişkin kanun,

Siyasi etik kanunu,

Ayrımcılığın önlenmesi kanunu,

Kişisel verilerin korunması kanunu

yer almaktadır.

Yargı sistemimizi, başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası norm ve standartları esas alarak hazırlayıp, daha önce ilan ettiğimiz yargı reform stratejisi çerçevesinde yeniden yapılandıracağız.

Demokratik bir ülke olarak Türkiye, hukuk düzeniyle vatandaşlarımızın özgürlüklerini korumaya, uluslararası topluma güven vermeye, yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman olmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; önceki hükûmetlerimizde olduğu gibi bu hükûmetimiz döneminde de eğitim en temel önceliğimiz olmaya devam edecektir.

Eğitime erişim sorununu büyük oranda çözdük. Önümüzdeki dönemde eğitimin her seviyesinde kaliteyi artırmaya devam edeceğiz.

On üç yıllık süreçte, okul öncesinde 4 katına çıkardığımız okullaşma oranlarını ilk ve ortaöğretimde yüzde 100'lerin üzerine çıkardık. Eğitim kademelerine göre okullaşma oranları, 2002-2003 döneminde okul öncesinde yüzde 11, ilköğretimde yüzde 96,5; ortaöğretimde yüzde 80,8 iken, 2014-2015 döneminde bu oranlar sırasıyla yüzde 46,8; yüzde 103,9 ve yüzde 107,4'e çıkmıştır.

Okullaşma oranlarıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliğini de artırdık. 2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 91 kız öğrencimiz ilköğretimde okurken, 2014-2015 dönemi itibarıyla bu oranı 100,8'e yükselttik.

2012 yılında zorunlu eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkardık.

25 yaş üstü nüfusta ortalama eğitim süresi 2000 yılında 5,5 yıl iken 2014 yılında 7,6 yıla çıkmıştır.

Okula yeni başlayan çocuklarda beklenen eğitim süresi ise 2000 yılında 11,1 yıl iken, 2014 yılında 14,5 yıl olmuştur.

Hükûmetlerimiz döneminde 450 bin yeni derslik açtık. Şubat ayında atanacak 30 bin yeni öğretmen hariç 510 bin kadrolu öğretmen atadık. Şubat ayı başında da inşallah 30 bin yeni öğretmeni atayacağımızı düşünürsek, bu durumda 2002 yılından bu yana 540 bin yeni öğretmenimizi eğitim sistemine kavuşturmuş oluyoruz.

Bu dönemde üniversitesiz il bırakmadık. Toplam üniversite sayısı 2002 yılında 76 iken, bu sayıyı bugün 185'e çıkardık.

2007 yılından bu yana yeni kurulan üniversitelere toplam 25,5 milyar lira kaynak aktardık.

Devlet üniversitelerinde harcı kaldırarak üniversiteye erişimi kolaylaştırdık.

2002-2003 eğitim ve öğretim dönemine göre üniversite öğrenci sayısını 3 katından fazla artırarak, 2014-2015 döneminde 6,1 milyona çıkardık.

Bu çabalarımız sonucunda, Dünya Ekonomik Forumu'nun yükseköğretim sıralamasına göre 2008'de 144 ülke içinde 72'nci sıradayken, 2015'te 140 ülke arasında 55'inci sıraya yükseldik. Hedefimiz, ülkemizi eğitimde en iyi OECD ülkelerinden biri yapmak ve bölgenin çekim merkezi hâline getirmektir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; eğitim istihdam bağlantısı hükûmetimizin büyük önem atfettiği konulardan birisidir. Bu bağlamda, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu meslek ve alanlarda kaliteli elaman yetiştirilmesini sağlayacak şekilde mesleki eğitimin kalitesini artıracak tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Eğitim-istihdam bağını güçlendirme çerçevesinde hazırladığımız Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Öncelikli Dönüşüm Programı'yla iş piyasalarındaki insan gücüne olan talep ile yükseköğretimin de dâhil olduğu eğitim sistemimizin o alanlarda sağlayabileceği arz arasındaki uyumu sağlayacağız.

Meslek liselerinde özel kesimin katkısını artıracağız. Kamu-özel iş birliğiyle meslek liselerini ve meslek yüksekokullarını yeniden yapılandıracağız. Mesleki ve teknik lise mezunlarının istihdamını özendireceğiz.

Hükûmetimiz döneminde daha az maliyetle, daha kaliteli ve daha fazla hizmet üretme prensibinden hareket ettik. Kaynaklarımızı israf etmeden halkımızın ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamaya çalıştık.

Devlet personel rejimimizi etkinleştirecek kamuda insan gücü planlamasını yapacağız. Nispeten geri kalmış bölgelerimizde yeterli ve nitelikli personel istihdamına yönelik tedbirler geliştireceğiz.

Dijital Türkiye Projesi'ni hayata geçirerek, vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarına gitmeden tüm iş ve işlemlerini İnternet ortamında sonuçlandırmasını sağlayacağız. Bu kapsamda e-devlet stratejisi ve eylem planı hazırlayacağız.

Kamu maliyesinde yapacağımız reformların hedefi, değişen koşullara uygun olacak şekilde daha etkin, hesap verebilir ve şeffaf bir mali yönetim sistemi olacaktır.

Bu kapsamda, AB müktesebatı ve uluslararası standartlar esas alınarak kamu mali yönetim ve kontrol sistemini on yıllık uygulama tecrübesi çerçevesinde gözden geçireceğiz.

Bir diğer reform alanımız ise reel sektördür. Üreten, istihdam oluşturan ve ihracatını artıran bir ülke olma yolunda reel sektörün daha güçlü ve rekabetçi olmasını amaçlıyoruz. Bu nedenle, iş gücü piyasasının etkinleştirilmesi, teknolojik altyapının ve inovasyonun desteklenmesiyle, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi alanlarında reformlar yapıyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; büyümedeki ılımlı seyrin iş gücü piyasasına olumsuz yansımasına rağmen istihdam artışı devam etmektedir. Ancak iş gücü arzında yaşanan hızlı artışların devam etmesi nedeniyle işsizlik oranı yüzde 10 seviyesinde direnç göstermektedir. İş gücü piyasasının daha etkin hale getirilmesi, istihdamın artırılması, işsizliğin azaltılması ve iş gücü verimliliğinin yükseltilmesi amacıyla İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı'nı da uygulamaya koyduk.

Kadınların iş gücüne ve istihdama katılmalarının önündeki engelleri kaldırıyoruz. 2005 yılında yüzde 23,3 olan kadınların iş gücüne katılım oranını uyguladığımız politikalarla 8,5 puan artırarak yüzde 31,8'e yükselttik. 2023'te bu oranı yüzde 41'e çıkarmayı hedefliyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; çalışanların kazanılmış haklarını koruyarak iş gücü piyasasının etkinliğini ve esnekliğini artıracağız. Türkiye'de kısmi zamanlı çalışanların toplam istihdam içindeki payı yüzde 10,6'dır. Bu oran yüzde 16,3 olan OECD ortalamasının altındadır. Bu nedenle kısmi süreli çalışanların oranını AB ve OECD seviyelerine yükseltmeyi hedefliyoruz.

Uzun dönemde büyümenin en önemli belirleyicisi olarak gördüğümüz AR-GE faaliyetlerini desteklemeye devam ediyoruz. 2002-2014 döneminde AR-GE harcamalarının GSYH'ye oranını yüzde 0,53'ten yüzde 1,01'e çıkardık. Bu oranı 2018 yılında yüzde 1,8'e, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedefliyoruz. 2002-2014 döneminde AR-GE harcamalarını artırırken özel sektörün AR-GE harcamaları içindeki payını yüzde 29'dan yüzde 49,8'e çıkardık. 2023 yılında ise bu oranın yüzde 66,9'a çıkmasını bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz reformlarla Türkiye'nin kurumsal kapasitesini güçlendirdik. Dünya Ekonomik Forumu'nun yaptığı Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde Türkiye 2005 yılında 71'inci sıradayken 2015 yılında 51'inci sıraya yükselmiştir. Dünya Bankasının İş Yapma Kolaylığı Endeksi'ne göre 2006 yılında 84'üncü sırada yer alan Türkiye 2015 yılında 55'inci sıraya yükselmiştir.

Yukarıda bu ana kadar bahsettiğim öncelikli dönüşüm programlarının haricinde, ekonomimizin kılcal damarlarına dokunan diğer programlarımızı da kararlı bir şekilde hayata geçireceğiz. Bu sayede tasarruflarımızı artırmayı ve daha üretken alanlara yönlendirerek potansiyel büyümeyi yukarıya çekmeyi hedefliyoruz.

Tasarrufları ekonominin önemli dinamiklerinden biri olarak görüyoruz. Orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme hedefimize ulaşabilmek için yurt içi tasarrufların artırılması hepimiz için bir zorunluluktur. Ülkemizde toplam tasarrufların GSYH'ye oranı 2015 yılında yüzde 15,6'yla gelişmekte olan Avrupa'daki ortalama olan yüzde 18,8'in altındadır. Bu oran gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama olan yüzde 31,9'un ise oldukça altındadır. Mutlaka uygulamaya koyacağımız politikalarla gerek kamu gerekse özellikle özel sektörde hane halklarında tasarruf oranlarını yukarıya çekmemiz gerekir. Bu alanda özellikle öncelikli dönüşüm programları üzerinde önümüzdeki dönemde yasal ve idari düzenlemeler yapacağız. Biz eğer Türkiye'yi büyütmek istiyorsak, yatırımları artırmak istiyorsak bunu finanse edecek yeterli bir tasarruf oranına da en kısa vadede erişmemiz lazım. Bunu hep birlikte inşallah muhalefetin de desteğiyle gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz.

Hükûmetlerimiz döneminde Türkiye ekonomisi için hayati öneme sahip olan altyapı kapasitesini önemli ölçüde iyileştirdik. Altyapı yatırımlarının sağladığı rekabet avantajıyla bir yandan ekonomik büyümeyi desteklerken diğer yandan yeni istihdam olanaklarını sağladık. Ekonomimizin can damarı olan ulaşım ve lojistik altyapısının gelişmesine büyük önem verdik. Son on üç yılda çok şeritli kara yolları ağımızı yaklaşık 3 kat artırarak 24 bin kilometrenin üzerine çıkardık. Trafik yoğunluğunun yüksek olduğu kesimlerde trafik güvenliğinin artırılması ve taşıma sürelerinin kısaltılması amacıyla bölünmüş yol uzunluğunu 30 bin kilometreye çıkaracağız.

Önemli ulaşım koridorlarını otoyol ağıyla birbirine bağlayacak, başta Marmara Bölgesi olmak üzere, kamu-özel iş birliği modeliyle yeni otoyollar inşa edeceğiz. Bu ağın önemli parçaları olan İstanbul-Bursa-İzmir Körfez Geçiş Köprüsü dâhil Kuzey Marmara Otoyolu'nu tamamlayarak hizmete açacağız. Bu kuşağın önemli bir bölümü olan ve üzerinde demir yolu da bulunan Çanakkale Boğaz Köprüsü'nün yer aldığı güzergâhın da yapımına başlayacağız. Böylece otoyollar ve köprülerle çevrilmiş Marmara ringini oluşturacağız. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli'ni tamamlayacağız.

İstanbul Boğazı'nın altından 2 defa tünel yapmak yerine, dünyada bir ilk olmak üzere tek geçişte tek tünel hâlindeki kara yolu ve metro geçişlerini kapsayan 3 katlı Büyük İstanbul Tüneli'ni tasarladık. Günde 6,5 milyon vatandaşımızın kullanacağı toplam 9 farklı raylı sistemi birbirine bağlayarak Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin trafiğine nefes aldıracak projenin kamu-özel iş birliği modeliyle yapımına başlayacağız.

Demir yolu alanında yaptığımız yatırımlar Türkiye'yi yüksek hızlı tren işletmeciliğinde dünyada 8'inci, Avrupa'da ise 6'ncı sıraya taşımıştır. Marmaray Projesi sayesinde iki kıta arasını dört dakikaya indirdik.

1951 yılından 2004 yılına kadar ortalama 945 kilometre demir yolu yapılmış iken 2004 yılından bugüne kadar 1.805 kilometre demir yolu yapılmıştır. Bu yolda emeği geçen bütün herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum. 3.057 kilometre demir yolunun ise inşaatı devam etmektedir.

Hükûmetlerimiz döneminde hava yolu ulaşımında büyük bir atılım gerçekleştirdik. 2003 yılında 34,4 milyon olan toplam yolcu sayısını, dikkatinizi çekiyorum, 181,4 milyona, iç hat yolcu sayısını ise 9,1 milyondan 97,5 milyona yükselttik. Aktif havaalanı sayısını 26'dan 55'e, dış hat uçuş noktalarını ise 60'dan 261'e çıkardık. Yani şu anda Türk havacılık sistemi üzerinden gerçekleştirilen yurt dışı uçuşlarında uçuş noktası sayısı 261'e çıkmış bulunuyor. Bu, gerçekten ülkemizi global bir hap hâline dönüştüren önemli bir atılımdır. Bunu yapabilmek için ciddi bir vizyon gerekir, ciddi bir çaba gerekir ve bu dönemde gerçekten... Bunun iktidarı-muhalefeti yok, bu hepimizin ülke olarak bir başarısıdır. Buna emeği geçen bütün herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Türkiye'nin havasını değiştirmiştir.

Bununla birlikte, 150 milyon yolcu kapasiteli 3'üncü havalimanıyla İstanbul'u dünyanın en büyük transit noktalarından biri hâline getireceğiz.

En ucuz ve etkin taşımacılık yollarından biri olan deniz taşımacılığını da önemsiyoruz ve gereken desteği sağlıyoruz. 2002 yılında 37 olan faal tersane sayımızı 2015 Kasım ayı itibarıyla 77'ye çıkardık. Dünya sıralamasında 19'uncu sıradan 13'üncü sıraya getirdiğimiz Türk sahipli deniz ticaret filomuzu ise 2023 yılında ilk 10 ülke arasına taşımayı hedefliyoruz. Ülkemizin bölgesinde transit liman üssü olmasını teminen kıyılarımızda büyük ölçekli limanların tesis edilmesini sağlayacağız. Bu kapsamda 3 büyük denizde 3 büyük liman inşa edeceğiz.

Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir lojistik üs hâline getirmek için gerekli adımları bir bir atıyoruz. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde 7 adet lojistik merkezi hizmete açtık. Önümüzdeki dönemde 6 tanesi inşaat aşamasında olan toplam 13 lojistik merkezini daha hizmete açmayı planlıyoruz.

Veri iletim kapasitesini ve hızını artırmak üzere 4,5G mobil elektronik haberleşme hizmetlerinin yaygınlaştırılmasını sağlayacağız. 5G mobil elektronik haberleşme altyapısına ilişkin AR-GE çalışmalarını da destekleyeceğiz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; finansal piyasaların büyümesi, derinleşmesi ve tabana yayılması, yatırım ve tasarrufların daha etkin bir şekilde kullanımını sağlayarak sürdürülebilir yüksek büyümeyi desteklemektedir. Bu nedenle, hükûmetlerimiz döneminde finansal piyasaların derinleşmesi amacıyla önemli reformlar gerçekleştirdik. Amacımız sermaye piyasalarını geliştirerek ekonominin rekabet edebilirlik düzeyini artırmaktır. Bu kapsamda, faizsiz finans alanında koordinasyonu sağlayacak bir mekanizma oluşturulmuş, bu alana uygun etik ilkeler ve kurumsal yönetim ilkeleri belirlenmiştir.

Finansal piyasaların derinliğini artırarak özel sektöre makul maliyetlerle uzun vadeli finansman imkânı sağlıyoruz. Bankadan kredi bulamayan ya da yüksek faizle borçlanmak istemeyen KOBİ'lerin sermaye piyasalarına erişimini kolaylaştırdık, Borsa İstanbul bünyesinde yeni ve yükselen girişimlere, halka açılmadan Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemelerinden muaf bir şekilde finansman imkânı sağlayacak özel pazarı harekete geçirdik.

Hükûmetlerimiz döneminde ekonomideki iyileşmeye paralel olarak finans sektörü istikrarlı bir şekilde büyümüştür. İstanbul, 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksi'ne göre 75 şehir arasında 72'nci sıradayken 2015'te 84 şehir arasında 47'nci sıraya yükselmiştir. Hedefimiz 2018 yılında ilk 25 içinde yer almaktadır. Türkiye, Finansal Gelişmişlik Endeksi'ne göre 2009 yılında 55 ülke arasında 44'üncü sıradayken 2012 yılında 62 ülke arasında 42'nci sıraya yükselmiştir. Türkiye'nin 2018 yılında Finansal Gelişmişlik Endeksi'nde ilk 30'da yer almasını hedefliyoruz. 2013 yılında yüzde 3,4 olan finansal hizmetler sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını program dönemi sonunda yüzde 6'ya yükseltmeyi hedefliyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiye birincil enerji kaynakları bakımından 2014 yılı itibarıyla yüzde 74 oranında dışa bağımlıdır ve bu durum cari açık üzerinde ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Türkiye'de artan sınai üretime bağlı olarak enerji tüketiminin faturası 2011'den itibaren yıllık 54-60 milyar dolar aralığında seyretmektedir. Ancak, 2014 yılının ikinci yarısından itibaren hızla düşen enerji fiyatlarına bağlı olarak enerji ithalatı 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla 12 aylık bazda 39,2 milyar dolara gerilemiştir.

Yaşanan bu daralmaya rağmen enerji ithalatı hâlâ cari açık üzerinde büyük bir yükü oluşturmaktadır. Hızla kalkınan bir ülke olarak mevcut enerji kaynaklarımız ülkemizin ihtiyacını karşılayacak düzeyde değildir. Bu alanda arz güvenliğinin sağlanması için bir taraftan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi, diğer taraftan enerji verimliliğinin artırılması temel hedeflerimizdendir.

Enerji sektöründe yüksek katma değer sağlayacak ürünlerin üretimine yönelik yatırımları destekleyeceğiz. Nükleer, rüzgâr, güneş, hidroelektrik gibi alternatif enerji kaynakları üreten tesislerde kullanılan makine ve teçhizatın yurt içi üretiminin payını artıracağız.

Yeni dönemde önemli bir reform alanımız Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi Öncelikli Dönüşüm Programı'mızdır. Programın amacı, enerji alanında yerli kaynaklarımızı maksimum düzeyde harekete geçirmek suretiyle dışa bağımlılığımızı azaltmaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde, 2014 yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'na ilişkin bazı büyüklükleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

2014 yılında bütçe giderleri 448,8 milyar lira, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 25,7; bütçe gelirleri 425,4 milyar lira, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 24,3;

2014 yılı bütçe açığı 23,4 milyar lira, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,3; faiz dışı fazla 26,5 milyar lira, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,5 olarak gerçekleşmiştir.

2014 yılı merkezi yönetim bütçe tahmini ve yıl sonu gerçekleşmelerine bakılacak olursa 2014 yılı bütçe gideri, tahmine göre yüzde 2,8 oranında aşılmıştır. Buna karşın, bütçe gelirlerimiz yüzde 5,5 oranında artış göstermiştir. Bütçe açığı, tahmine göre yüzde 30 oranında azalmış, faiz dışı fazla ise yüzde 42 oranında artarak 26,5 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu veriler 2014 yılında mali disiplinden taviz vermediğimizin önemli bir göstergesidir.

Sayın Günal "Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'yla ilgili daha detaylı açıklamalar yapılmasını bekleriz." dedi ama kendisi, tabii, burada olmadığı için müsaade ederseniz genel görüşmelerin yapıldığı dönemde Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'yla ilgili daha detaylı açıklamaları da yapmak isterim.

Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde sizlere 2015 yılı merkezî yönetim bütçe gerçekleşmeleri hakkında bilgi vermek istiyorum. 2015 yılında

merkezî yönetim bütçe giderleri 506 milyar lira, faiz hariç bütçe giderleri 453 milyar lira, merkezî yönetim bütçe gelirleri 483,4 milyar lira, genel bütçe vergi gelirleri 407,5 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

Buna göre, 2015 yılında merkezi yönetim bütçe açığı 22,6 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Hatırlanacağı üzere, ekim ayında yayımlanan 2016-2018 dönemi Orta Vadeli Programı'nda 2015 yıl sonu bütçe açığı tahminlerini 24,5 milyar lira olarak belirlemiştik. 2015 yılına ilişkin bu sonuç, bütçe açığının yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yaklaşık 2 milyar lira düşük gerçekleştiğini göstermektedir. Buna göre, bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ekim ayında yayımlanan Orta Vadeli Program'a göre yüzde 0,1 puan daha iyi gerçekleşmiştir ama şunu da söylemem gerekir: 2015 yılı bütçe açığı yılbaşı bütçe hedefine göre 0,1 daha yukarıda gerçekleşmiştir. Bunu da söylemekte fayda var.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bütçe giderlerinin detaylarına bakacak olursak 2015 yılında personel giderleri

125 milyar lira, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri 21 milyar lira, mal ve hizmet giderleri 45,4 milyar lira, faiz giderleri 53 milyar lira, cari transferler 182,8 milyar lira, sermaye giderleri 56,9 milyar lira, sermaye transferleri 10,5 milyar lira, borç verme giderleri 11,3 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılında bütçe gelirleri geçen yıla göre

yüzde 13,6 oranında artarak 483,4 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı bütçesinde gelir hedefimiz 452 milyar lira idi. Buna göre, yıl sonu gelir gerçekleşmesi bu hedefimizin 31,4 milyar lira üzerinde olmuştur. Bu kapsamda, 2015 yılının bütçe gelir performansı açısından oldukça başarılı bir yıl olduğunu söylemek mümkündür.

2015 yılında genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı geçen yıla göre yani 2014 yılına göre yüzde 15,6 oranında artarak 407,5 milyar lira olmuştur. Bu sonuç, vergi gelirleri tahsilatının bütçe hedefinin 18 milyar lira üzerinde gerçekleştiğini göstermektedir.

Genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının detaylarına baktığımızda gelir vergisinin 85,8 milyar lira, kurumlar vergisinin 33,4 milyar lira, dahilde alınan KDV'nin 46,4 milyar lira, özel tüketim vergisinin 105,9 milyar lira, ithalattan alınan KDV'nin 74,4 milyar lira, damga vergisinin 12 milyar lira, harçların 17 milyar lira, banka ve sigorta muameleleri vergisinin 9,2 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisinin 8,9 milyar lira, diğer vergilerin ise 14,5 milyar lira olarak gerçekleştiği görülmektedir.

Vergi dışı gelirler ise bir önceki yıla göre yüzde 4,2 oranında artarak 75,9 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Bu tutar, 2015 yılı başlangıç hedefinin 13,4 milyar lira üzerindedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılına ilişkin açıklamalarıma son vermeden önce 2015 yılı bütçe gerçekleşmeleriyle ilgili olarak kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. 2015 yılında merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, 2015 yılı başlangıç hedefimizin 0,1 puan üzerinde, ekim ayında yayımladığımız Orta Vadeli Program'daki yıl sonu gerçekleşme tahmininin ise 0,1 puan altındadır. Merkezî yönetim bütçe açığında elde ettiğimiz yüzde 1,2 düzeyindeki bu olumlu performansın genel devlet bazında çok daha iyi bir neticeyle sonuçlanacağını öngörmekteyiz. Bu çerçevede, 2015 yılı genel devlet bütçe dengesi açık vermeyecektir yani, daha önce de ifade ettim, dengeli bir bütçe olacaktır. Böylece, 2015 yılı son dokuz yılın en iyi performansının elde edildiği bir yıl olacaktır genel devlet olarak. Oysa Avrupa Birliğine üye ülkelerde 2015 yıl sonunda genel devlet açığının GSYH'ye oranının ortalama yüzde 2,5 olacağı tahmin edilmektedir. G7 ülkelerinde ise söz konusu oranın ortalama yüzde 3,5 olacağı öngörülmektedir.

Borç stokunun GSYH'ye oranının ise 2015 yıl sonunda yüzde 32,6 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Aslında bunları daha önce söylediğim için burada tekrarlamayayım, daha önce bu oranları vermiştik. Karşılaştırmalı olarak verdiğim bu tablo ülkemizin iki genel seçimin gerçekleştiği bir yıl olan 2015 yılında sergilediği kamu maliyesi performansının gücünü açıkça ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi sizlere 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum.

Üç yıllık perspektifle hazırladığımız 2016 yılı bütçesi 64'üncü Hükûmetimizin ilk, AK PARTİ hükûmetlerinin ise 14'üncü bütçesidir.

2016-2018 döneminde maliye politikamız, ekonomik istikrarın desteklenmesine, büyüme potansiyelinin yukarı çekilmesine, yurt içi tasarrufların artırılarak cari açığın kontrol altında tutulmasına ve fiyat istikrarına yardımcı olacak şekilde uygulanacaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılı merkezî yönetim bütçesini hazırlarken baz aldığımız ve orta vadeli programda açıkladığımız makroekonomik veriler ise şu şekildedir:

GSYH büyüklüğü

2 trilyon 207 milyar lira; reel GSYH büyüme oranı yüzde 4,5; deflatör yüzde 7,6; TÜFE yıl sonu itibarıyla yüzde 7,5; ihracat 155,5 milyar dolar, ithalat 210,7 milyar dolar.

2016 yılı bütçemizde bütçe giderleri 570,5 milyar lira, faiz hariç bütçe giderleri 514,5 milyar lira, bütçe gelirleri 540,8 milyar lira, vergi gelirleri 459,2 milyar lira, bütçe açığı 29,7 milyar lira, faiz dışı fazla 26,3 milyar lira olarak öngörülmüştür.

Buna göre, 2016 yılında bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,3; faiz dışı fazlanın ise yüzde 1,2 olmasını hedefliyoruz.

2016 yılı bütçe giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımı ise şöyledir:

Personel giderleri 147,8 milyar lira, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri 24,9 milyar lira, mal ve hizmet alım giderleri 46,9 milyar lira, cari transferler 217,7 milyar lira, sermaye giderleri 51,8 milyar lira, sermaye transferleri

7,5 milyar lira, borç verme

12,9 milyar lira, yedek ödenekler 5 milyar lira, faiz giderleri 56 milyar lira.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2016 yılında merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 2015 yıl sonu gerçekleşmelerine göre yüzde 11,9 oranında artarak 540,8 milyar liraya ulaşacağını tahmin ediyoruz. Vergi gelirlerinin ise 2015 yılına göre yüzde 12,7 oranında artarak 459,2 milyar lira olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.

2016 yılı merkezî yönetim bütçe vergi gelirlerinin alt kalemlerini ise şu şekilde öngördük:

Gelir vergisi 98,9 milyar lira, kurumlar vergisi 36,8 milyar lira, dâhilde alınan KDV 51,2 milyar lira, özel tüketim vergisi 116,3 milyar lira, ithalatta alınan KDV 86,9 milyar lira, damga vergisi 13,7 milyar lira, harçlar 18,9 milyar lira, banka ve sigorta muameleleri vergisi 10,5 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisi 9,9 milyar lira, diğer vergiler 16 milyar lira.

Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde sizlere 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin özelliklerinden bahsetmek istiyorum.

Ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünyayla rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu devam eden bir süreç olarak eğitimi insani kalkınmamızın odağına yerleştirmiş durumdayız. Gelişmiş ülke olmanın temel yolu eğitimli toplum olmaktan geçmektedir. Bu anlamda, AK PARTİ hükûmetleri olarak en büyük yatırımı beşeri sermayemize yani eğitime yapmaktayız. Yaptığımız yatırımlarla, başlattığımız yeni uygulama ve programlarla hükûmetlerimiz döneminde eğitime erişimde ve eğitim kalitesinin artırılmasında büyük başarılara imza attık. 2012 yılında uygulamaya koyduğumuz düzenlemeyle zorunlu eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkardık.

Bu bilinçle 2016 yılında da eğitime ayırdığımız kaynağı bir önceki yıl bütçesine göre yüzde 24,9 oranında artırarak 109,3 milyar liraya çıkarıyoruz yani eğitim bütçemizi yüzde 25 oranında bir önceki yıla göre artırmış olacağız. Böylece, bütçedeki en büyük payı, bundan önceki yıllarda da olduğu gibi 2015 yılında da eğitime ayırıyoruz. 2002 yılında bütçeden eğitime ayrılan kaynak sadece 11,3 milyar lira iken, 2002 yılında merkezî yönetim bütçesinden eğitime ayrılan kaynak GSYH'nin sadece yüzde 3,2'si iken şimdi, bu defa, biz bu rakamı yaklaşık 109 milyar liraya çıkarıyoruz ve GSYH'ye oran olarak da bakıldığında yüzde 5'in üzerine çıkarıyoruz.

Eğitime ayırdığımız kaynağın bütçe giderlerine oranını ise 2002 yılına göre 2 kattan fazla artırarak 2016 yılında yüzde 19,2'ye yükseltiyoruz. Başka bir ifadeyle, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 23,8'ini sadece ve sadece eğitime harcayacağız.

Özel okullarda öğrenim görecek öğrencilerimize eğitim ve öğretim desteği uygulamasını 2014 yılında hayata geçirdik. Bu destekle özel okulların eğitimdeki payını artırmayı, devlet okullarında ise sınıf mevcutlarını azaltarak mevcut eğitim kalitesini iyileştirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda, özel okullarda eğitim ve öğretime devam edecek öğrencilerimize 2.680 lirayla 3.750 lira arasında değişen tutarlarda destek sağlıyoruz. 2016 yılında bütçeye bu amaçla 1,2 milyar lira ödenek tahsis ediyoruz. Özel okullara verilen bu eğitim desteğine ilişkin düzenleme sırasında iktidar partisi olarak bizlerin ve muhalefet partilerinin bu konuda ortak bir amaç etrafında birleşip herkesin buna destek olmasından dolayı da ayrıca şükranlarımı arz ediyorum.

Organize sanayi bölgelerinde açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarına eğitim ve öğretim desteği uygulamasını 2013 yılında başlattık. Uygulamayla, alanlara göre öğrenci başına 4.300 lirayla 6.250 lira arasında destek sağlıyor, OSB'lerin temel ihtiyacı olan eğitimli ve kalifiye işçi istihdamına büyük katkı yapıyoruz. Bu amaçla 2016 yılında 60 milyon TL kaynak ayırıyoruz. İnşallah önümüzdeki yıllarda OSB'lerdeki okul sayımızı daha da artırırız ve bu alanda inşallah daha fazla kaynak ayırırız.

Eğitimde kaliteyi artırmak için uygulamakta olduğumuz FATİH Projesi'ne 2016 yılında 1,5 milyar TL kaynak ayırdık. İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine verilen burs tutarını son on üç yılda yaklaşık 13 kat artırarak 2015 yılında 165 liraya yükselttik.

YURTKUR dâhil yükseköğretime merkezî yönetim bütçesinden ayırdığımız kaynağı 2002 yılı bütçesine göre 10 katın üzerinde bir artışla 3 milyar liradan 33 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu idarelere merkezî yönetim bütçesinden ayrılan pay 2002 yılında yüzde 2,5 iken bu payı 2016 yılında 5,8'e çıkarıyoruz. Yani, hem YURTKUR hem üniversite bütçelerinin payını aşağı yukarı 1 kattan fazla artırdığımızı söylemek mümkün. GSYH içindeki payı ise -YURTKUR ve yükseköğretim kurumlarının toplamı- yüzde 0,85'den 2016 yılında yüzde 1,49'a yükseltiyoruz.

Artan öğrenci sayısına bağlı olarak yükseköğretim kurumlarının fiziki kapasitelerini de geliştiriyoruz. Sadece yeni kurulan üniversitelerimize 2007 yılından bu yana (2016 yılı dâhil) 25,5 milyar lira kaynak ayırdık. Bu tutarın 9,7 milyar liralık kısmı üniversite yerleşkelerinin alt ve üstyapısı için sağladığımız kaynaklardır. Bütün vilayetlerimizde yeni üniversite binaları gerçekten birer birer yükseliyor, her birisi âdeta şantiye vaziyetinde. Özellikle Orta Anadolu'da, İç Anadolu'da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, küçük vilayetlerimizde üniversite binalarının yükselmesi, inşaatların devam etmesi, gerçekten bu bölgelerde yaşayan insanlarımıza, gençlerimize büyük bir moral ve motivasyon oluyor. Dolayısıyla, aslında biz orada sadece inşaat yapmıyoruz, gençlerimizin geleceğini, ümitlerini inşa ediyoruz. Dolayısıyla, bu açıdan önümüzdeki dönemde de üniversite yerleşkelerinin daha da gelişmesine ve daha fazla oraya yatırım yapılmasına özel bir önem vereceğiz.

2012 yılında birinci öğretim ve açık öğretimde harçları kaldırdık, hepiniz biliyorsunuz. 2,8 milyon öğrencimizin harçlarını merkezî yönetim bütçesinden karşılıyoruz. Yani artık öğrencilerimiz, üniversiteye giden öğrencilerimiz, birinci öğretime giden öğrencilerimiz herhangi bir şekilde bir harç ödeme mecburiyeti olmaksızın eğitim hizmetlerini alabiliyorlar. Üniversitelerimiz, biliyorsunuz, özel bütçeli kamu idareleri. Dolayısıyla, üniversitelerimizin bu oluşan kaynak ihtiyacını biz genel bütçeden finanse ediyoruz. Bu amaçla, 2016 yılında 617 milyon lira üniversitelerimize bütçemizden kaynak aktaracağız.

Son on üç yılda yükseköğretim öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarlarını yaklaşık 9 kat artırdık. Gençlerimize yönelik seçim vaatlerimizden biri olan burs ve kredi tutarını 330 liradan 400 liraya çıkarma sözünü yerine getirdik.

2002 yılında 188 bin olan yurt kapasitesini 2015 yılında artan standartlarla birlikte 450 bine çıkardık. Kiralama yöntemine ağırlık vererek son iki yılda 156 bin öğrenci için ilave yurt imkânı sağladık. Bunun yanı sıra, devlet yurtlarında kalan öğrencilerin 2002 yılında aylık 11 lira olan beslenme yardımını 2016 yılında 270 liraya çıkardık.

Yükseköğretimde altyapının iyileştirilmesi, akademik performansın geliştirilmesi, hizmetlere erişimin kolaylaştırılması, öğrenci ve ailelerine destek sağlanması gibi hususlarda finansman desteğini önümüzdeki dönemlerde de sürdürmeye devam edeceğiz.

Son dönemde eğitimde elde ettiğimiz başarı ve gelişmelere ek olarak eğitim yatırımlarımızı artırmayı, eğitime erişimi ve eğitimin kalitesini daha da yükseltmeyi hedefliyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Hükûmet olarak öncelikli reform alanlarımızdan bir diğeri de sağlıktır. Sağlık alanında hizmet standardının kalitesini artırarak devam ettirmek ve sağlık hizmetlerine erişimi daha da kolaylaştırmak temel amacımızdır.

Bu doğrultuda, 2016 yılında da kamu sağlık harcamaları eğitimden sonra en büyük ikinci harcama kalemi olmaya devam edecektir. 2016 yılında kamu sağlık harcamalarını bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 18 oranında artırarak 95 milyar liraya çıkarıyoruz.

Eğitime bütçede yüzde 25 artış yaptığımızı söylemiştim. Sağlık harcamalarında ise bir önceki yıla göre yüzde 18'lik bir bütçe artışını sağlamış oluyoruz.

Yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarını ev ortamında gerçekleştiriyoruz. 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla yaklaşık 652 bin kişiye ulaştık, evde bakım hizmetlerini veriyoruz.

Kamu-özel iş birliği modeli ile başlatmış olduğumuz şehir hastaneleri projeleri kapsamında sabit yatırım tutarı yaklaşık 27 milyar lira olan 34 adet tam donanımlı şehir hastanesi vatandaşlarımıza hizmet vermiş olacaktır. Bu projeler tamamlandıktan sonra sağlık hizmeti sunumunda yatak kapasitemizi 43 bin nitelikli yatak daha artırmış olacağız.

Lise veya üniversite mezunu gençlerimizin genel sağlık sigortası giderlerinin iki yıl süreyle gelir testi yapılmaksızın ve prim alınmaksızın devlet tarafından karşılanmasını sağlayacağız. Böylece gençlerimize ücretsiz sağlık hizmeti sunmuş olacağız.

Önümüzdeki dönemde kamu yatırımlarını büyümeye, özel kesim yatırımlarını desteklemeye, bölgelerin gelişme potansiyellerini harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke refahını artırmaya azami katkı sağlayacak alanlara yönlendirmeye devam edeceğiz.

Bu doğrultuda, 2016 yılında yatırım bütçesini bir önceki yıl başlangıç ödeneklerine göre yüzde 24,2 oranında artırarak yaklaşık 60,1 milyar liraya çıkarıyoruz. Yatırım harcamalarında da 2016 yılında başlangıç ödenekleri üzerinden mukayese yapacak olursak yüzde 24'ün üzerinde bir artış yapıyoruz. Ayrıca, bu tutar, geçtiğimiz ekim ayında yayımlanan Orta Vadeli Mali Plan'da yer alan 2016 yılı yatırım ödeneklerinden yaklaşık 8 milyar lira daha fazladır. Böylece 2002 yılında yüzde 6,6 olan yatırım harcamalarının bütçe içindeki payını 2016 yılında yüzde 10,5'e çıkarıyoruz.

2002 yılında sekiz buçuk yıl olan kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma süresini 2015 yılı itibarıyla dört yıla indirdik. Tekrar söylemekte fayda var: Bu ortalama yatırımlarda bitirilme süresi sekiz buçuk yıldan yarı yarıya indirilerek dört yıla kadar düşürüldü. İnşallah daha da kısa vakitlerde bu yatırımlar tamamlanır.

Öte yandan 2015 Yılı Programı'nda kamulaştırma hariç toplam kamu sabit sermaye yatırımları 88,5 milyar lira iken 2016 yılında bu tutarı yüzde 14 artışla 100,9 milyar liraya yükseltiyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; iktidarımız döneminde kamu görevlileri ve emeklilerimizin mali ve sosyal haklarında ciddi iyileşmeler sağladık, onların yaşam standartlarını yükselttik ve yükseltmeye de devam edeceğiz.

2016 yılı Ocak ayında bazı kamu görevlilerine ilave olarak yapılan iyileştirmeler dışında, ayrıca tüm kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında yüzde 6,90 oranında artış yapılmış olup, temmuz ayında ise yüzde 5 oranında ayrıca bir defa daha artış yapılacaktır. Söz konusu artışlar sonucunda 2016 yılında kümülatif bazda kamu görevlilerimizin maaşlarında yüzde 12,25 oranında artış yapılmış olacaktır.

Emeklilerimizin de bu dönemde aylıklarında önemli artışlar sağladık. 2015 yılı Temmuz ayından geçerli olmak üzere SSK ve BAĞ-KUR emeklilerimizden 1.000 lira ve altında aylık alanların aylıklarını 100 lira tutarında artırdık, aylıkları 1.000 lira ile 1.100 lira arasında olanların aylıklarını ise 1.100 liraya çıkardık. Memur emekli aylıklarında da eylül ayından itibaren ortalama 100 lira tutarında artış sağladık.

2015 yılı Aralık ayında yaptığımız düzenlemeyle de daha önce yaptığımız artıştan yararlananlar yani emeklilerimizin hepsi için olmak üzere tüm SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarında 2016 yılı Ocak ayında yapılan yüzde 3,86 oranındaki artışa ilave olarak aylık 100 lira, yıllık 1.200 lira ayrıca bu dönem bir defa daha artış yapmış olduk.

Yaptığımız bu düzenlemelerle 2002-2016 döneminde aylık ve ücretlerde enflasyonun oldukça üzerinde artış sağladık.

Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 lira iken 2016 Ocak ayında 2.365 liraya çıkarıldı; artış oranı, nominal artış oranı -bu bazen tartışma konusu yapılıyor- yüzde 503,5'tir.

En düşük memur emekli aylığı 2002 Aralık ayında 377 lira iken 2016 Ocak ayında 1.618 liraya çıkarıldı; artış yüzde 329,7.

En düşük SSK emekli aylığı 2002 Aralık ayında 257 lira iken 2016 Ocak ayında 1.292 liraya çıkarıldı; artış yüzde 402,6.

En düşük BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı 2002 Aralık ayında 149 lira iken 2016 Ocak ayında 1.157 liraya çıkarıldı; artış oranı yüzde 678,2'ye ulaştı.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakanım, 2014-2015 varsa onları da verin, aradaki farkı görelim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onları da geneli üzerindeki görüşmelerde memnuniyetle veririm.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani geçen seneden bu seneye ne olmuş?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Veririz. O konuda da...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hep 2002'yle mukayese ediyorsunuz da... Hiç olmazsa 2014'ü verin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru ama şöyle: İktidarlar kendi aldıkları noktadan ne kadar ileriye taşıyabilmişler? Şimdi, on dört yıldır hiç kesinti olmamış.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Geçen sene de aynısı söylediniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır, bir şey söylememe müsaade edin.

On dört yıllık süreçte hiçbir kesinti olmamış, ister istemez 2002'ye gidiyoruz. Ha, bir kesinti olsaydı, belki o zaman yeni bir başlangıç...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Geçen senede olanı görelim diyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Günal, yeni bir başlangıç yapamıyoruz çünkü sürekli AK PARTİ her seçimde iyi bir sonuçla çıkıp devam ettiği için ben 2002'yi almak zorundayım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakan, teknik bir şey söyledik, yine döktünüz siyasete. Varsa onu da söyleyin diyorum, yoksa sonra söylersiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Söyleyeceğimi ifade ediyorum zaten Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Burada mukayese edemiyoruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, merak etmeyin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Geçen seneden bu seneye ne oldu, görelim diyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Memnuniyetle, arkadaşlar verirse onu da ayrıca verelim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Varsa yılları da görelim arada. Hepsi için aynı geçiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dur şimdi, bütün memurlarımız, emeklilerimiz, çiftçilerimiz benim yapacağım açıklamaları bekliyor, onları bir söyleyeyim, onları da vereceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Geçen seneden bu seneye ne fark verdin, onu söyle." diyoruz Sayın Bakanım sana yardımcı olalım diye.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Onları da veririz. Merak etmeyin, asla ve kata herhangi bir şekilde enflasyona ezdirmedik, geçen yıl da ezdirmedik, önceki yıl da ezdirmedik.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamam, biz ona karar veririz, siz bir rakamları verin de 2014, 2015.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam.

En düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli aylığı 2002 Aralık ayında 66 lira iken 2016 Ocak ayında 919 liraya çıkarıldı; artış yüzde 1,297.

65 yaş aylığı 2002 Aralık ayında 24 lira iken 2016 Ocak ayında 217 liraya çıkarıldı; artış yüzde 788.

Muhtar aylığı 2002 Aralık ayında 97 lira iken 2016 Ocak ayında 1.005 liraya çıkarıldı. İnşallah, bunu yapacağımız düzenlemeyle 1.300 liraya çıkarmış olacağız.

Yani, bütün bunları söyledim ama bu dönemde ne kadar enflasyon gerçekleşmiş? 2002 ile 2015'in sonunda yüzde 206,4. Dolayısıyla, bu oranlar kamu görevlilerimizin ve emeklilerimizin harcanabilir gelirlerinde, refahlarında önemli ölçüde artış olduğunu göstermektedir. Bu artışlar bile yetmez. Bizim memurumuza, emeklimize, çalışanımıza, üretenimize devletten daha fazla gelir üretmemiz lazım, refahlarını artırmamız lazım. Bu bütün toplum kesimleri için geçerli. Sanayicimiz daha fazla üretim yapsın, daha fazla yatırım yapsın, daha fazla ülkede yatırım olsun, üretim olsun ve katma değer olsun, ülke büyüsün, büyüyen ekonomiden bütün toplum kesimleri daha fazla pay alsınlar. Bence burada hiçbir partinin farklı düşündüğünü aklıma bile getirmek istemem, hepimizin özlemi, hepimizin hedefi. Bizim burada yapmakta olduğumuz şey bunları dillendirmekten ibaret. İnşallah, çok daha güzel artışlar yapan daha iyi dönemleri de göreceğiz.

Bu gelişmeler dışında ayrıca seçim beyannamemiz ve vaatlerimiz arasında yer alan hususları da bir bir gerçekleştiriyoruz. Aslında, geçen Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen düzenlemeler vardı. Biliyorsunuz muhtar aylıklarında sizlerin oylarıyla artış yaptık, 1.300 liraya çıktı. Gerek uzman erbaşlarda gerek emniyet hizmetlerinde çalışan personelimizin maaşlarında önemli artışlar yaptık. Görüşeceğimiz Bütçe Kanunu Tasarısı'nın yasalaşmasıyla birlikte de geçici köy korucularının ücretleri de 1.105 liradan 1.300 liraya yükseltilecek. Bu düzenlemeyi bütçe kanununun içerisinde yapacağız. Yaptığımız ve yapacağımız bu düzenlemeler ile 2016 yılında çalışanlarımız ile emeklilerimizin gelirleri reel bazda daha da artmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hakikaten AK PARTİ hükûmetleri olarak sosyal devletin daha da güçlenmesi noktasında önemli çalışmalarımız oldu, bunu da burada özellikle vurgulamak isterim.

Özellikle 2015 yılında çalışsın çalışmasın her anneye doğum yaptığı anda devletimizden bir doğum hediyesi olarak ilk çocukta 300 lira, 2'nci çocukta 400 lira, 3'üncü çocukta 600 lira ödemeye başladık. Ayrıca, ekonomik yoksulluk içinde olan öksüz, yetim çocuklarımız ile asker çocuklarımız için aylık 100 lira sosyal yardım programını başlattık. Tüm bu sosyal yardım ve hizmetleri dikkate alarak 2016 yılı bütçemizde sosyal harcamalar için ayırdığımız kaynak miktarını 43,1 milyar liraya çıkardık.

Yine, bütçemiz sosyal güvenlik sistemine önemli oranlarda destek vermeye devam etmektedir. Öncelikle yüzde 15'ten yüzde 10'a indirdiğimiz BAĞ-KUR sigortalısı olan esnafımızın emekli aylıklarından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi'ni -seçim beyannamemizde de ifade etmiştik- tamamen kaldıracağız.

Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi dikkate alınarak belirlenen 52 ilimizdeki 10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işyerlerine uygulanmakta olan 5 puanlık teşvike ilave olarak 6 puan işveren prim teşviki de getirilmişti. Bu sene itibarıyla teşvikten yararlanmak için gerekli olan 10 kişi çalıştırma zorunluluğunu ortadan kaldırıyoruz. Söz konusu sigorta prim teşviki uygulamaları için 2016 yılı bütçesinde yaklaşık 13 milyar lira ödenek öngörüyoruz.

2002 Aralık ayında 184 lira olan net asgari ücreti seçim beyannamemizde verdiğimiz taahhüde uygun olarak 2016 Ocak başında 1.300 TL'ye çıkarmış olduk. Asgari ücretle çalışan bütün vatandaşlarımıza bu ücret artışının hayırlı olmasını diliyorum. Bu artıştan kaynaklanan maliyetler noktasında da yine sizlerin onayıyla, Komisyondan geçen düzenlemeyle maliyetin bir kısmını devlet olarak finanse etme kararı aldık. Bu kapsamda da yaklaşık 11 milyonun üzerindeki çalışanın çalışması karşılığında işverenlere 11,4 milyar lira 2016 yılında bir destek sağlayacağız.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Hükûmetimiz ülkemizin tarım alanında rekabet gücünü artırmıştır ve tarım ürünlerinde net ihracatçı konumunu daha da geliştiren bir ülke olmasını hedefliyoruz.

2016 yılı bütçemizde tarımsal desteklemeler için yaklaşık 11,6 milyar lira kaynak ayırdık, bu 2015 yılı ödeneklerine göre yüzde 16,4 oranında artışı ifade etmektedir.

2016 yılı bütçemizde, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT'lerin finansmanı da dâhil üzere, toplamda çiftçimize yapacağımız desteğin tutarı 15,2 milyar liraya varacaktır. Ayrıca, hepinizin bildiği üzere gübre ve yemde KDV'yi kaldırmak suretiyle ilave 2,4 milyar lira daha çiftçimize dolaylı yoldan destek sağlamış olacağız. Bunu da hesaba kattığımızda 2016 yılı bütçesinden doğrudan veya dolaylı olarak çiftçilerimize yaptığımız toplam destek tutarı 17,6 milyar liraya yükselmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; iktidarımız döneminde ülkemizin ekonomik alanda rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak birçok çalışmayı hayata geçirdik. Bu kapsamda bilgiye dayalı ve rekabetçi bir ekonomiye geçiş, verimlilik artışı sağlama, katma değeri yüksek ürün üretme gibi hususlarda AR-GE çalışmalarının öneminin farkındayız. Bu amaçla 2016 yılı bütçesinde araştırma projeleri için yaklaşık 4,4 milyar lira kaynak ayırıyoruz.

TÜBİTAK'ın 2016 yılına devreden yaklaşık 200 milyon lira tutarındaki ödeneği ile birlikte AR-GE harcama kapasitesi 2016 yılında 4,6 milyar lira olacaktır.

64'üncü Hükûmet Programı kapsamında tüm işletmelere yönelik sağlanan destek üst limitlerini arttırdık. İşletmelere projeli olarak karşılıksız 50 bin lira, kredi desteği olarak da 100 bin liraya kadar finansman desteği sağlayacağız. Ayrıca, kendi işini kurmak isteyen gençlerimize üretmiş oldukları projelerinin finansmanı için 50 bin liraya kadar karşılıksız nakdi destek sağlayacağız.

64'üncü Hükûmet Programı'mız kapsamında gençlerin iş gücüne hızlı bir şekilde katılmalarının sağlanması ve becerilerinin artırılması için hem genç istihdamı hem de genç girişimciliği destekleyeceğiz. Bu kapsamda kendi işini kurmak isteyen gençlerimize proje karşılığı 50 bin liraya kadar karşılıksız nakdi destek vereceğiz. Kendi işini kurmak veya geliştirmek isteyen gençlerimize ayrıca 100 bin liraya kadar faizsiz kredi desteği vereceğiz.

GENÇDES Programı'nı hayata geçiriyoruz. Bu program ile gençlerimizin kısa film, ilk film, kitap, dergi ve benzeri sanatsal faaliyetleri ile sportif faaliyetlerine proje bazlı karşılıksız destek vereceğiz.

Kadınlarımıza yönelik sosyal politikalara devam ediyoruz. Aralık 2015 itibarıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı 100 konukevinin 2.636, yerel yönetimlere bağlı 31 konukevinin 723, STK'lara bağlı 4 konukevinin 45 kişilik olmak üzere toplam 135 konukevinin 3.404 kişilik kapasitesi bulunmaktadır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kadın konukevleri için 2015 yılında 63,6 milyon lira harcama gerçekleştirdik, 2016 yılında ise bu amaçla 70,6 milyon lira harcayacağız.

Diğer yandan, yoksullukla mücadele kapsamında 2012 yılından itibaren eşi vefat etmiş kadınlara yönelik düzenli nakdi sosyal yardım programını başlattık. Düzenli nakdi yardım programının hedef kitlesi, kanun kapsamında olan eşi vefat etmiş kadınlardır. Muhtaçlıkları ve şartları sağlama durumları devam ettiği sürece aylık 250 lira olmak üzere iki aylık periyotlarla 500 lira nakdi yardım yapıyoruz.

Ayrıca, kız çocuklarının eğitime devam etmeleri ve düzenli sağlık kontrolünden geçmelerinin sağlanması için gerekli tedbirler alınarak ilave teşvik mekanizmalarını hayata geçirdik. Şartlı eğitim yardımı kapsamında ilköğretime devam eden kız öğrencilere aylık 40 lira, ortaöğretime devam eden kız öğrencilere ise aylık 60 lira ödeme yapmaya devam ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın son bölümünde sizlere gelir politikamız hakkında genel bilgiler vermek istiyorum. Öteden beri özellikle vergi mevzuatını sadeleştirerek uyumu kolaylaştıracak bir yapıya gelir sistemini kavuşturmaya gayret ediyoruz. Vergi mevzuatının sadeleştirilmesi ve mükellef uyumunu kolaylaştıracak bir yapıya kavuşturulmasına yönelik çalışmalara önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.

Hepinizin malumu olan Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'yla ilgili çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şu süreçte, özellikle sivil toplum örgütlerinden, özel sektör kuruluşlarından, kamu meslek teşekkülü kuruluşlarından Komisyona daha önce gelmiş olsa da tasarımız hakkında, Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı hakkında görüşleri topluyoruz. İnşallah, o görüşleri de topladıktan sonra tekrar Komisyona gelerek Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nı süratle Mecliste görüşmeyi hedefliyoruz.

Vergi Usul Kanunu çalışmalarımız da devam ediyor.

Gelir İdaresi Başkanlığımız tarafından hazırlanan ve tamamen mutfakta yürütülen teknik çalışma olması hasebiyle kendim bir değerlendirme yapmadan önce yine özel sektör kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına, kamu mesleki teşekküllerine tasarı taslağını gönderdik, onların görüşlerini topluyoruz. Huzurlarınızda bütün sivil toplum örgütlerine, özel sektör kuruluşlarına teşekkür ediyorum, her gün yeni yeni görüşler geliyor, yeni yeni değerlendirmeler geliyor. İnşallah, Vergi Usul Kanunu'nu önümüzdeki dönemde bütün görüşleri almak suretiyle katılımcı bir anlayışla huzurlarınıza getirmeyi hedefliyoruz.

Yine, Damga Vergisi Kanunu'yla ilgili teknik düzeyde yürütülen bir çalışmamız var. Özellikle kayıtlı üretimi, kayıtlı ticareti engelleyen hususlar başta olmak üzere, Damga Vergisi Kanunu'yla ilgili de gerekli yasal düzenlemeleri yapmak suretiyle o alanda da özel sektörün üzerindeki maliyetlerin bir kısmını almayı hedefliyoruz.

İstihdam üzerindeki vergi yükünü bu dönemde düşürdük. Bunun detaylarını konuşma metni içerisinde verdim, vaktinizi fazla almamak bakımından detaylarına burada girmiyorum.

Kurum kazançları üzerinden alınan vergi yükünü bu dönemde azalttık.

İşletmelerin öz kaynak kullanımını teşvik edecek bir yasal düzenlemeyi sizlerin de desteğiyle buradan geçirdik. Özellikle, başta KOBİ'ler olmak üzere, işletmelerimizin dış finansman yerine kendi öz sermayelerini artırmak suretiyle işletme faaliyetlerini finanse etmesini destekleyecek bir düzenlemeyi buradan geçirmiş olduk. O düzenlemeyle ilgili ikincil mevzuat çalışmalarını da bir noktaya getirdik. O da işletmelerimiz açısından özellikle borçlarını aşağıya çeken ve finansman kalitesini artıran bir çerçevede katkı yapacaktır.

Birçok kalemde, biliyorsunuz, katma değer vergisi oranlarını indirdik. En son tarım sektörüne yönelik olmak üzere, yem ve gübrede katma değer vergisi oranını önce Bakanlar Kurulu kararıyla indirdik, şimdi ise yasal düzenleme yapmak suretiyle tamamen kaldırıyoruz.

Teşvik sistemi üzerinden, yatırım indirimi kanalı üzerinden yatırımları desteklemeye devam ediyoruz. Özellikle bölgesel yatırımlar dışında, inşallah, stratejik yatırımlara önümüzdeki dönemde daha fazla destek vermek istiyoruz.

Yatırım ve ara mallarının vadeli ithalatında kaynak kullanımı destekleme primini kaldırdık.

İmalat sanayisinde makina tesisat alımlarında banka sigorta muameleleri vergisini kaldırdık.

Vergi yüküne ilişkin olarak zaman zaman yapılan konuşmalara rağmen, vergi yükünün Türkiye'de aşağı yönlü gittiğini söylemem gerekir. Özellikle uluslararası mukayeseler yaptığımız zaman hem tarihsel olarak vergi yükünün aşağıya gitmesi bakımından önemli kazanımlar elde edildi hem de uluslararası karşılaştırmalarda Türkiye, önceki duruma göre daha iyi bir durumda bulunmaktadır.

AR-GE'ye olan desteklerimiz devam ediyor. Meclise yeni sevk ettiğimiz AR-GE Kanun Tasarısı da inşallah Plan ve Bütçe Komisyonunda veya Sanayi ve Ticaret Komisyonunda görüşüldükten sonra o da özellikle yatırıma, üretime, inovasyona ve teknolojiye destek verecek ve AR-GE alanında işletmelerimize yeni bir noktada ivmelenme sağlayacak bir düzenleme olacak ümidini taşıyorum.

Tasarım faaliyetlerini, ilk defa bu AR-GE Kanunu kapsamında teşvik kapsamına aldık. Hakikaten tasarım faaliyetleri de ciddi anlamda üretimde katma değer artıran faaliyetler. Bu anlamda düzenlemeler önemli bir ivme verecek.

Sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak da bunların elden çıkarılması, kiralanması noktasında yasal düzenlemeleri yapmak suretiyle önemli destekler verdik. Bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması bakımından yaptığımız destekler gerçekten gelir dağılımının düzelmesine önemli bir katkı vermektedir.

Gelir politikamızın bir önemli ayağı da Gelir İdaresi uygulamaları. Biliyorsunuz, çok meşhur bir laf vardır "Vergiyi yasalarla alırsınız ama idareyle toplarsınız." Dolayısıyla, yasayı çıkarmış olmanız illa hemen o vergiyi istediğiniz ölçüde almanıza imkân vermez. Dolayısıyla, vergiyi toplayan idarelerin hem idari kapasitesinin güçlendirilmesi hem de teknolojiyi daha fazla kullanması gerçekten vergi toplama kabiliyetini artıran unsurların başında gelmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığımız, kurulduğu 2006 yılından bu yana özellikle teknoloji içerikli yatırımlara büyük önem veriyor. Ben de uzun yıllardır içindeyim, gerçekten teknolojiyi kullanma bakımından Gelir İdaresi Başkanlığımız, kamu kurumları arasında örnek gösterilen bir kuruluştur. Sayın Bakanımızın VEDOP projesinin başlamasına verdikleri katkıyı da biliyorum, kendilerine de teşekkür ediyorum. Bu, kuşaktan kuşağa devrolunan böyle bir eser, o daha da gelişecek, daha da büyüyecek, teknoloji çok yeni imkânlar sunuyor. İnşallah, Gelir İdaremizin teknoloji kapasitesi önümüzdeki dönemde daha daha gelişecek. Bu arada kayıt dışı ekonomiyle mücadele bağlamında Gelir İdaresi Başkanlığımız bu ikinci dönemini kapsayan kayıt dışı ekonomiyle mücadele eylem planını yürütmektedir. Bu eylem planı kapsamında çok sayıda proje ve eylem uygulamaktadır. Bunlar da inşallah kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunda ciddi katkılar sağlayacaktır.

Demin ifade etmiştim, gerek e-ticaret gerek e-yoklama gerekse e-tahsilat gibi teknoloji uygulamaları hem mükellef haklarını güçlendiriyor hem uygulamayı kolaylaştırıyor hem de daha kaliteli kamu hizmetinin üretilmesine katkı veriyor. Onun için bütün arkadaşlarıma da burada yaptıkları çalışmalarından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Gelir İdaresi Başkanlığı, bu projelerde gerçekten büyük inisiyatifler aldı, büyük bir gayret sarf etti. Bunu da takdirle karşıladığımı burada özellikle belirteyim. Tabii, sadece Gelir İdaresi Başkanlığımız değil bizim Bakanlık tarafında da teknoloji konusunda gerek Muhasebat Genel Müdürlüğümüz gerek Bütçe Genel Müdürlüğümüz gerekse Strateji Geliştirme Başkanlığımız her birisi kendi alanında teknoloji yatırımlarını yıldan yıla artırıyor. Gerçekten kamu harcamalarının daha doğru, uluslararası standartlara daha uygun ve şeffaf bir şekilde hazırlanması noktasında sadece görev ve yetkiyi almış olmanız yetmez, bunun gerektirdiği teknolojik altyapıyı da kurmanız gerekiyor. Özellikle hem kamu gelirleri hem de kamu harcamaları bakımından ilgili genel müdürlüklerimizin yapmış olduğu yatırımlar, kamu harcamalarının izlenebilirliğine, şeffaflığına, saydamlığına önemli katkı vermiştir. Bu anlamda da bugün huzurlarınıza sunulan dokümanlardaki bilgilere ilaveten, kamu hesapları bülteni üzerinden veya bizim İnternet sayfalarımızda gerek vergiyle ilgili gerekse harcamayla ilgili çok detaylı bilgiler almak mümkün. Onlarla ilgili olarak "Şu bilgiler de olursa daha iyi olur." denilen bilgi türleri olursa memnuniyetle onları da inşallah sisteme kavuşturmak suretiyle daha şeffaf, daha hesap verebilir bir kamu maliyesi sistemini birlikte oluştururuz.

Vergi denetimi konusunda da büyük ilerlemeler kaydettik. Özellikle 2011 yılında kurmuş olduğumuz Vergi Denetim Kurulu bünyesinde büyük bir eğitim merkezini faaliyete geçirdik, burada sayısı 5 binden 10 bine çıkardık. Gerçekten yeni nesil denetim elemanlarının kendi konularında daha uzman, mükellef hak ve hukukuna daha fazla riayet eden, hazinenin menfaati ile vatandaşın menfaatini dengede tutan, vatandaşa güveni esas alan, denetimi bir eziyet değil bir bilgilendirme ve rehberlik faaliyeti olarak gören bir anlayışı Vergi Denetim Kurulunda yerleştirmek istiyoruz. Genç bir kurul. Yaparak öğreniyor, yeni yeni projeler hayata geçiriyor. İnşallah, önümüzdeki dönemde vergi denetimi hem kapsam itibarıyla hem de kalite itibarıyla çok daha ileri noktalara gelmiş olacak.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılında iki genel seçim gerçekleşmiş olmasına rağmen mali disiplinden en ufak bir taviz vermedik. 2015 yıl sonunda genel devlet kesiminin dengede, merkezî yönetim bütçe açığının ise yüzde 1,2 düzeyinde gerçekleşmesi bunun en açık ispatıdır. 2016

yılında da mali disiplini sürdürmek ve güçlendirmek için kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda, öncelikli dönüşüm programlarının her birisini zaten uygulamaya başladık, onları sıkı bir şekilde takip edeceğiz ve oradan "mikro reform" dediğimiz alanlarda önemli mesafeler kaydedeceğimizi ümit ediyorum.

Bir reform yılı olarak gördüğümüz 2016 yılında bir yandan geçtiğimiz yıllarda elde ettiğimiz kazanımları koruyacağız, yeni kazanımlar elde edeceğiz, güçlendireceğiz. Buna ilişkin bir inancımız mevcut.

2016 yılı bütçesi 21'inci yüzyıla damgasını vuracak olan yeni Türkiye'nin beşerî sermayesine, altyapısına, üretimine ve geleceğine kaynak ayıran bir bütçe olacaktır. Bu bütçe ülkemizin dört bir yanına yatırım götürecek, refahtan geniş kesimlere pay dağıtacak, 78 milyona hizmet sunacak bir bütçedir. Bu bütçe yerinden yurdundan koparılan muhacirlere ve mazlumlara da kol kanat geren bir bütçe olacaktır. Bu bütçe devletin cüzdanı olması hasebiyle 1 kuruşun dahi israf edilmediği, her kuruşun hesabının verileceği bir bütçe olacaktır. Aynı zamanda, toplumun, milletin vicdanı olan bir bütçe olacaktır.

Baştan beri söyledik, millete hizmet götüren bütçeler ancak toplum vicdanını yansıtabilir. Ne zaman bütçe topluma hizmete değil de faize doğru gitmeye başlarsa o zaman toplum vicdanında büyük yaralar oluşuyor. Allah'a şükürler olsun, son on dört yılda faiz bütçesinden hizmet bütçesine doğru önemli bir dönüşümü gerçekleştirdik. Vatandaşlarımız her almış olduğu yeni hizmetten dolayı son derece memnun, daha fazlasını istiyor. Sağlık hizmetini daha fazla istiyor, eğitim hizmetini daha fazla istiyor, geleceğine daha umutla bakmak istiyor, özgürlüğünü, hakkını, hukukunu daha fazla savunmak istiyor. Biz de canla başla vatandaşımız ne istiyorsa onu yapıyoruz, vatandaşımızın hizmetinde ne yapılması gerekirse onu yapıyoruz. Vatandaştan vekâleti aldık, hesabı sadece ve sadece vatandaşa vermeyi münasip görüyoruz. Bu, vatandaşın bütçesi. Bu para...

MUSA ÇAM (İzmir) - Onun adına biz neyiz burada Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika... Sizi dışlamadım ki, siz de vatandaşsınız.

MUSA ÇAM (İzmir) - "Vatandaşa vereceğiz." diyorsunuz da... Biz neyiz burada o zaman?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır.... Bir dakika... Yok, yanlış anlamayın. Hepimizi kastediyorum.

Sonuçta, bütçe hakkı vatandaşın hakkıdır. Parlamentolar vatandaş adına bütçe hakkını korurlar, onu temsil ederler; dolayısıyla siz milletvekillerimizin burada bütçeye dönük olmak üzere, ekonomiye dönük olmak üzere yapacağınız bütün eleştirilerden dolayı şimdiden teşekkür ediyorum. Her şeyi mükemmel yaptık iddiasında asla olamayız, mutlaka daha iyisini yapmamız lazım, daha çok gayret göstermemiz lazım, hataları yapmışsak hatalardan ders çıkarmamız lazım ama en önemli olan bir şey var, yapmamız gereken tek bir şey var: Vekâleti vatandaştan aldık, hizmeti de vatandaşa yapacağız. Benim söylemek istediğim budur.

Dolayısıyla, bütçenin hazırlanmasında desteğini hiç eksik etmeyen başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere bakanlarımıza ve idarelerimize sizlerin huzurlarında ayrı ayrı teşekkür ediyorum çünkü bugün biz Maliye Bakanlığı olarak bu bütçeyi size getirsek de bunun arka planında büyük bir mutfak çalışması var, bütün kamu kurumlarının emekleri var, gayretleri var. Hani bazen eleştiriler noktasında hassas olmamızın aslında sebebi budur çünkü gerçekten bir bütçe hazırlığının ne kadar meşakkatli, ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyoruz. Aynı zamanda, bütçe hazırlanırken vatandaşa daha fazla nasıl kaynak ayırabiliriz, daha fazla nasıl imkân yaratabiliriz, onun gayreti içerisindeyiz.

Hesap verebilirlikle ilgili de, Sayıştay raporları bağlamında da söyleyeyim: Hiç çekinecek bir şeyimiz yok. Yani, Sayıştay raporu şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır... O, Sayıştayın Meclise karşı bir sorumluluğudur, Sayıştayın -efendime söyleyeyim- yapması gereken bir görevidir. Biz Bakanlık olarak da, Hükûmet olarak da... Sayıştay Başkanlığının yapmış olduğu denetimlerde ortaya çıkan raporlarda yapılacak eleştiriler mutlaka olacak. Her eleştiri aynı zamanda bizim için bir ödevdir. Maliye Bakanlığı özelinde söyleyeyim: Sayıştayın yaptığı denetimlerde ortaya çıkarttığı bazı eksiklikleri gördüğüm zaman ben de ziyadesiyle memnun oluyorum, diyorum ki: Gayet güzel, demek ki bu alanda eksiğiz, kanunun getirdiği yükümlülükleri gereği kadar yerine getirememişiz. O zaman ne yapmamız lazım? İdare olarak büyük bir gayret içerisinde olmamız lazım ve bu eksiklikleri gidermemiz lazım. Daha önceki yıllarda bu Komisyonda görüşülen genel bütçeli idarelerin mali tablolarının sunumuyla ilgili tartışmada biz dedik ki: Sayıştayın yaptığı bu değerlendirmelerde aslında kavramsal düzeyde görüş farklılıklarımız var ama biz buna rağmen en süratli bir şekilde genel bütçeli idareler için de mali tabloların üretilmesini sağlayacağız. Gittik, Sayıştayla beraber çalıştık, beraber yönetmeliği değiştirdik. Muhasebat Genel Müdürlüğümüz tüm kamu idarelerinin yani genel bütçeli idarelerin mali tablolarının hazırlanması noktasında koordinasyon yaptı ve bugün rahatlıkla diyebiliyoruz ki yönetmelik değişikliğinin süresi bitmemiş olmasına rağmen mali tabloları genel bütçeli idareler itibarıyla da verebiliyoruz.

Sayıştay raporları konusunda siyaseten, özellikle politik olarak söyleyelim: Herhangi bir şekilde çekineceğimiz, saklayacağımız, gizleyeceğimiz bir şey yok. Olmaması lazım, olamaz da zaten. Ama birçok raporda bürokratik düzeyde yapılmış mevzuata uygun olmayan birtakım işlemler olabilir. Bu konularda da zaten Sayıştayla ilgili idare karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyor, düzeltilmesi gereken bir işlem varsa düzeltiliyor. Bu olumlu bir denetim süreci. Sayıştay denetiminin ülkemizde kamu yönetimine, kamu maliyesine, hesap verebilirliğe, şeffaflığa, saydamlığa katkı vereceğine inanıyorum. Bunu yapma noktasında da hepimizin gayret göstermesi lazım. Raporların içeriği konusunda getirebileceğiniz her türlü eleştiri konusunda biz de beraber konuşabiliriz ama bir raporun içeriğinin ne olması gerektiği konusu, o, Sayıştayın kendi bağımsız alanıdır. Sayıştayın -biliyorsunuz- fonksiyonel olarak bağımsızlığı vardır. Zaman zaman da bu tür kurumların kurumsal bağımsızlığına, fonksiyon bağımsızlığına hepimizin ne kadar önem verdiğini birlikte biliyoruz. Zaman zaman siz de muhalefet olarak, bizler de iktidar partisi olarak hep söylüyoruz: Bağımsız kurumların bağımsızlıklarına dikkat etmek lazım. Onların yaptığı denetimler, düzenledikleri raporlar daha kaliteli olabilir, daha iyi olabilir, içerikleri daha zengin olabilir ama bu konuda olumlu ve yapıcı bir değerlendirmeyi birlikte yaparsak Sayıştaya yol gösterici olabiliriz, rehberlik verebiliriz. İnanın, Sayıştay raporlarında ne kadar fazla detayda bir hata ve eksiklik gelse -Maliye Bakanlığıyla ilgili olarak söyleyeyim- ben kendimden eminim Müsteşar olarak da, Bakan olarak da, geçmişte de, şimdi de. Çünkü gelen raporlarda eleştirilen birçok husustan dolayı anlıyorum ki bizim iç denetim sistemimizde eksikler var. Aslında bunlar çok basit eksiklikler, yapılmaması gereken eksiklikler. Bazen Sayıştaydaki arkadaşlara da rica ediyorum: "Özellikle şu konularda daha hassas olun." Ben de hassasım. Kamu kaynağının en etkin, en verimli, en tasarruflu, uygun bir şekilde kullanılması konusunda hepimizin hassas olduğunu düşünüyorum. Kimse bir başkasından daha fazla bu milleti seviyor olamaz, kimse daha fazla bir başkasına göre kamuda israf olsun istemez. Bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla, bugün yapılan tartışmalar sırasında da belki tartışmanın amacını aşan birtakım değerlendirmeler oldu. Bizden yana böyle değerlendirmeler olduysa kusurumuza bakılmasın. Bizim buradaki hassasiyetimiz sadece ve sadece karşılıklı saygı ve sevgi ortamını korumak. Kendimize karşı suçlamayı yaparken en acımasız şekilde suçlayalım -kendim için söylüyorum- ama bir başkası için herhangi bir değerlendirmede bulunurken olabildiğince anlamaya çalışalım birbirimizi. Aynı cümleyi, aynı konuşmaları çok daha pozitif cümleler kurarak da yapabiliriz ve biz de bundan güç alırız, bu eleştirilerden memnun oluruz ve çok daha güzel bir tartışma ortamı olur.

Bütçe çalışmalarında benim onuncu yılım. Yani dokuz yıldır bürokrat olarak, onuncu yıl da siyasetçi olarak buradayım. Çok vekilimizin burada emeği geçti, başta Mevlüt Aslanoğlu Vekilimiz olmak üzere -Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun- burada sabahlara kadar nasıl çalıştıklarını biliyorum. Her biriniz Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak gerçekten gecenizi gündüzünüze katarak bu bütçeye katkı vereceksiniz. Sonuçta bu, milletin bütçesi olacak. Eksiğiyle, yanlışıyla, eleştirileriyle biz bunu uygulamaya koyacağız. Yürütme organı olarak da bir sonraki yıl karşınıza geldiğimiz zaman eksiğimiz varsa lütfen söyleyin, yanlışımız varsa bizi uyarın, kendimizi düzeltiriz, orada da bir sorun olmaz.

Tekrar hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bugün ve bundan sonra bütçe çalışmalarına vereceğiniz katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum. İnşallah, hayırlara vesile olan, millete faydalı olan, her çalışanımıza, her sanayicimize, her yatırımcımıza yeni bir ufuk ve imkân sunan bir bütçe olur. Şimdiden hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.