KOMİSYON KONUŞMASI

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim; sizi ve Değerli Komisyon üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Her ne kadar biraz önce kanunda bir değişiklik yapılmış olsa da biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu değişikliğin yeterli olmadığını düşünüyoruz, bu teklifin tamamen çıkarılmasını talep ediyoruz Komisyonumuzdan.

Siber güvenlik artık millî güvenliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kavram yalnızca bilişim sistemlerinin korunmasını değil, aynı zamanda ekonomik istikrarın, toplumsal düzenin ve bireylerin temel haklarının korunmasını da kapsamaktadır. Bugün, dünyanın dört bir yanında devletler siber saldırılara karşı savunma hatlarını güçlendirmek için kapsamlı yasal düzenlemeler yapmaktadır. Türkiye olarak biz de bu alanda hızlı adım atmalı ve dijital çağın getirdiği risklere karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu teklifin temel amacı, ülkemizin siber uzaydaki savunma mekanizmalarını güçlendirmek ve millî gücümüzü bu alanda da tahkim etmektir ancak bu hedefe ulaşırken bireylerin hak ve özgürlüklerini koruma sorumluluğumuzun bilincinde de olmalıyız.

Teklifin 8'inci maddesi, Siber Güvenlik Başkanlığına geniş yetkiler tanımaktadır. Bu yetkilerin nasıl kullanılacağı, hangi sınırlar içinde kalacağı ve bireylerin mahremiyetine nasıl saygı gösterileceği açıkça belirlenmelidir. Madde, anayasal düzlemde ciddi soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Özellikle madde metninde Başkanlık yetkileri, hâkim kararı olmaksızın konut ve iş yerlerinde arama, el koyma ve kopya çıkarma işlemleri gerçekleştirilebileceği düzenlenmektedir. Bu hüküm, Anayasa’nın 21'inci maddesinde düzenlenen konut dokunulmazlığı ve 20'nci maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ilkeleriyle doğrudan çelişmektedir. Anayasa'ya göre konut dokunulmazlığı yalnızca hâkim kararıyla ya da gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde kanunun açıkça yetkilendirdiği bir merci tarafından usulüne uygun bir şekilde sınırlandırılabilir ancak teklif edilen düzenleme Başkanlık yetkileriyle gecikmesinde sakınca bulunan hâller gerekçesiyle kendi yazılı emirleriyle bu işlemleri gerçekleştirebilmesine olanak tanımaktadır. Böylesi geniş bir yetki tanımlaması, yargısal denetimi devre dışı bırakmakta ve idari tasarruflara keyfiyet riskini de beraberinde yüklemektedir. Dahası, Anayasa Mahkemesinin geçmiş içtihatlarında vurguladığı gibi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü müdahale ölçülülük ilkesiyle değerlendirilmelidir. Bu ilke, alınan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması, bu ihtiyacı karşılamaya elverişli olması ve orantılı bir sınırlama öngörmesi gerektiğini ifade eder ancak teklifin bu maddesi ölçülülük ilkesini tamamen göz ardı etmekte, bireylerin özel hayatına yönelik potansiyel müdahaleleri keyfiyete açık bir şekilde düzenlemektedir. Örneğin, hâkim kararı olmaksızın yapılan arama ve el koyma işlemlerinin kapsamı uygulayıcıların yorumuna bırakılmıştır ve herhangi bir denetim mekanizması da öngörülmemiştir. Bu durum, bireylerin hak arama özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratabilir ve uygulamada ciddi de mağduriyetlere yol açabilir. Güvenlik kaygısıyla hukukun üstünlüğünü feda etmek devleti zayıflatır çünkü hukuk hem güvenliğin hem de özgürlüğün sigortasıdır. Bu teklifin mevcut hâliyle kabul edilmesi Anayasa'ya aykırılık oluşturacağı gibi uluslararası insan hakları normlarıyla da çelişecektir.

Türkiye'nin siber güvenlik alanındaki meşru hedeflerine ulaşabilmesi için bu düzenlemelerin hukuka uygun, şeffaf ve hesap verebilir bir çerçevede yeniden ele alınması elzemdir. Aksi hâlde, güvenlik adına atılan bu adım toplumun devlete olan güvenini ciddi şekilde zedeleyecek sonuçları da beraberinde getirebilir.

Geçtiğimiz aylarda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu'nun 108 milyon vatandaşın kişisel bilgilerinin çalındığını doğrulaması, ülkemizin siber güvenlik konusundaki gerçeklikten ne kadar uzak bir yönetim anlayışına da sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Daha verilerimize sahip çıkamayan bir sistemin vatandaşın özgürlüğünü ve mahremiyetini kısıtlayabilecek geniş yetkilere sahip bir otorite oluşturması toplum nezdinde ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır. Bir yandan vatandaşın kimlik bilgileri çalınırken diğer yandan bu teklifin kişisel verilerin korunması yerine "denetim" adı altında keyfî müdahalelere kapı aralaması kabul edilemez. Kendi verilerini koruyamayan bir sistemin vatandaşın mahremiyetine bu kadar kolay müdahale etmeye yetkili kılınması güvenliğin değil keyfiyetin kapısını aralar. Bu bağlamda, teklifin yeniden ele alınması ve vatandaşların güvenliğini gerçekten sağlamak için bireylerin temel haklarını ihlal etmeden kamu kurumlarının güvenlik açıklarını kapatmaya odaklanması elzemdir; aksi hâlde, bu yasa siber güvenlik sorunlarını çözmek yerine, halkın devlete olan güvenini daha da sarsan bir düzenlemeye dönüşecektir.

Teşekkür ediyorum.