KOMİSYON KONUŞMASI

NİLHAN AYAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Ben de onu söyleyecektim, Meclisimizde çok fazla çalışma yapılıyor hatta dijital mecralarla ilgili uzun zamandır çalışan bir komisyonumuz da var hâlihazırda, siber güvenliğin dışında ve biz orada yaptığımız çalışmalar sonucunda çocuklarımıza zarar verebilecek içerikleri zaman zaman kaldırıyoruz, ulaşım engeli de koyuyoruz. Biliyorsunuz, çoğu zaman eleştiri de alıyoruz ana akım medyadan, bunlara yasakçı gözüküyoruz.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Biz destekliyoruz bu arada.

NİLHAN AYAN (İstanbul) - Biz, tüm vekiller bunları çıkarırken aslında yayından kaldırılan ya da mesela Roblox gibi durdurulan oyunlarda hepimiz hemfikir oluyoruz. Şu anda pek çok konu da var yine hemfikir olduğumuz, faydasından çok zararının olduğunu bildiğimiz fakat sosyal mecralarda yapabileceğimiz, çıkarabileceğimiz kanunlarda ben şu an FOX Haberin yapabileceği manşeti hayal edebiliyorum yani bu konuda çok eleştirilebileceğimizi hayal edebiliyorum. Bu, bizim için bir çekince midir? Tabii, çekincedir çünkü eğer istenmiyorsa bir şey, hani siz nasıl seyrediyorsa yapıyorsunuz, biz de toplum istiyorsa yapıyoruz yani toplumda bunun için bir talep varsa yapıyoruz çünkü biz de sizin gibiyiz; siz memnun etmek istiyorsunuz izleyicinizi, biz de seçmenimizi memnun etmek istiyoruz. Aslında hepimizin ortak olduğu bazı konular var.

Bunun dışında, bir de evet, RTÜK denetleyici fakat hukuk her zaman yeterli mi? Acaba ahlaki olarak da sizin kendi içinizde bir denetim mekanizmanız var mı? Çünkü bazen bazı şeyler RTÜK'e göre ya da hukuka göre uygun olabilir ama ahlaka göre uygun mu acaba? Biz madem kültür de ihraç ediyorsak "Acaba bu doğru bir strateji midir?" diye sizin kendi içinizde, medyada bir denetleme mekanizmanız var mı?

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Türkçeyi ihraç etmek doğru bir strateji midir? Yani dünyanın dört bir tarafında Türkçenin öğrenilmesini sağlamak doğru bir strateji midir?

NİLHAN AYAN (İstanbul) - Tabii, o onun dışında yani ahlaki olarak bunlarla ilgili bir denetleme süreciniz var mı?

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Şöyle bir şey söyleyeyim: Şimdi, bizim dizilerimizin tercih edilme sebebi -baştan da söyledim aslında, Ali Bey de biraz önce bahsetti- yurt dışında da güvenli içerik olduğu için, birçok ülke bu yüzden... Arap bölgesine de çok ciddi içerik ihraç ediyoruz, Amerika'ya da ihraç ediyoruz, Avrupa'ya da ihraç ediyoruz. En önemli sebebi, insanlar şunu söylüyorlar: "Ben çoluk çocuğumla izlerken bir sürprizle karşılaşmıyorum." Şimdi, dolayısıyla, biz burada demek ki doğru bir şey yapıyoruz aslına bakarsanız, bu çok kıymetli bir şey. Bir şey toplum yararınaysa bunu yapmak durumundasınız. Yani şimdi "Bir kanal size bir şey der mi?" kaygısıyla hareket ediliyorsa yani o zaman ben de şöyle bir şey söyleyeyim: Ben her gün linç yiyorum, mesela CNN TÜRK'le ilgili devamlı linç yiyorum. Beni tanımayan adamlar geliyor, beni linç ediyor veya işte, ne bileyim, oturduğum sitede adam geliyor, mesela seçim öncesiydi, hiç unutmuyorum, yeni taşındığım site, komşumuz geldi, bana dedi ki: "Seni de göreceğiz bakalım, 14 Mayıstan sonra ne yapacaksın?" Adamla normalde bir samimiyetimiz de oluşmuştu bir süredir, geldi, böyle bir şey söyledi. Niye böyle bir şey söylüyorsun, ne olacağını bekliyorsun benimle ilgili? Ne olabilir? Şu anda ne oluyorsa aynı şey olur herhâlde dedim. "Yok, seni göreceğiz." falan dedi. Sonra, neyse seçim oldu 14 Mayısta, komşuyu gene gördüm, biraz böyle çekingen, gelmek istiyor, "merhaba" falan diyor ama böyle bir uzaktan. Dedim: Gel, oturalım, sohbet edelim "Ama siyaset konuşurum." dedi. "Konuş, tamam, siyaset konuş." dedim. "Ya, işte, şöyle oldu da..." böyle bir sürü şey söyledi. Dedim ki: "Ya, bak, sen bana böyle bir şey söyledin, sen beni bu kadar yakın tanıyor musun? Niye böyle bir şey söylüyorsun? Ne olmasını bekliyordun? Hani, seçim öbür türlü olsaydı ne olacaktı? Bir ötekileştirme, ayrıştırma değil mi?" Tehdit ediyor adam beni, sosyal medyadan sürekli tehdit ediyorlar yaptığımız yayınlarla alakalı; yok yargılanacaksın, yok öyle olacak, yok böyle olacak; linç ediliyoruz. Şimdi ne yapayım ben?

NİLHAN AYAN (İstanbul) - Yok, yok, onu demek istemedim.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Şeyi mi değiştireyim "Aman da ben linç olacağım veya linç oluyorum, böyle yayın yapmayayım, şöyle yayın yapayım; şunu söylemeyeyim, bunu..." Ya, bunun sonu yok ki, o zaman hiçbir şey yapamayacak hâle geliyorsun. Ne demiş Tevfik Fikret; "Doğru bildiğin yolda tek başına da kalsan yürüyeceksin." Ben çok beğenirim bu lafını. Dolayısıyla yapmamız gereken şeyleri yapmamız gerekiyor ki hem topluma hem kendimize hem etrafımıza faydamız olsun, aksi takdirde zaten bir anlamı da yok; ne bu işi yapmanın bir anlamı var ne yaşamanın bir anlamı var. Öyle değil mi? Bir şey üretebilirsek, işte bizden sonraya doğru bir miras bırakabilirsek...

Ben çok konuştum.

Ali Bey, buyurun, siz de bir şeyler söyleyin lütfen.

ATV GENEL MÜDÜRÜ HACI ALİ TÜRKASLAN - Bu konuda ben de bir şeyler söylemek istiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun.

ATV GENEL MÜDÜRÜ HACI ALİ TÜRKASLAN - Açıkçası, bu Komisyona gelirken şahsi olarak benim fikrim, bir şeyi savunmak veya bir şeyi suçlamak noktasında gelmediğimizi veya çağırılmadığımızı düşünerek ben buraya geldim.

Şimdi, konu biraz böyle dijital medyaya kaydı. Oradaki asıl sebep şu, yani hep burada kadına yönelik şiddetin önlenmesi veya bunun yaygınlaşmasının durdurulması noktasında biz şuna inanıyoruz ve şunu iddia ediyoruz, bu konuda da çok samimiyiz; ben bir kanalın Genel Müdürü olarak söylemiyorum yani ülkesini, milletini seven bir fert olarak söylüyorum: Eğer bir şey yapacaksak toplum olarak, diyelim ki kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bir şey yapacaksak, evet, biz hazırız; bizim üstümüze düşen görev neyse bunu yapmaya, ilgili bakanlıklarımızla, komisyonlarımızla yani herkesle iş birliğine hazırız diyoruz ama geldiğimiz noktada, hiçbir zaman iş birliğine hazır olmayacak, iş birliğine hazır olmayan ve orada herhangi bir yaptırımımız, bir denetimimiz olmayan bir mecra var ve maalesef, bu mecra, şu anda konuştuğumuz kadına yönelik şiddetin körüklenmesinde ve yayılmasında -çocuklarımıza da aynı- gerçekten en büyük sorun. Yani ben 2 evlat babasıyım, bir ergen kızım, bir ergen oğlum var. Kızım bir şey diyor, "Aman, sakın baba arkadaşlarım bunu sosyal medyadan..." Kendi aralarında grupları var, WhatsApp grupları var, orada birbirlerini linç ediyorlar yani bu bir şiddet aslında, şu anda konuşmamız gerekir.

Şimdi, ben biraz geç başladım şeye. Aslında insanlık var olduğundan beri şiddet var yani Kâbil'in Habil'i öldürmesiyle başlıyor aslında şiddet, sonra çocukların diri diri toprağa gömüldüğü dönemler var yani şimdi, burada medya geldi... Bir yazarın sevdiğim bir sözü vardı aslında, "'Televizyon geldi, ahlakımız bozuldu.' diyorsanız, o toplumda ahlakın var olduğundan zaten bahsedemezsiniz." diyor. Yani şiddetin artırılmasında, şiddetin yayılmasında televizyonların ben etkili olduğuna çok inanmıyorum. Önlenmesi konusunda ne yapabiliriz, bunu hep birlikte düşünelim; biz bu iş birliğine her zaman açığız. Bunun -Sayın Başkanım, siz bilirsiniz, sosyoloji ve bu konularda çalışmış, yazmış birisiniz- bu şiddetin sosyolojik bir temeli var aslında yani televizyonlarda gördüğümüz şeyler biraz bunun yansıması olabilir ama geldiğimiz noktada, evet, televizyon dizisinde işte bir kadına bir şiddet görebilirsiniz belki ama şunu bilin: Onun sonunda o şiddeti uygulayan mutlaka cezasını görür yani mutlaka cezasını görür; dizilerde işlenen şey budur aslında, alt metni, algısı ve o şiddete uğrayan kadında da mutlaka bir şekilde ondan kurtulma çabası... Yani biz hikâyeyi o noktada şey yaparız. Televizyonlarda izlediğiniz konu bu ama dijital medya maalesef böyle bir şey değil. Yani platformlardaki izlediğiniz şeyler gerçekten böyle bir şey değil. Yani tehlike asıl burada, biz evet, buradayız, hep iş birliğine açığız yani bu şiddetin önlenmesi konusunda elimizden gelen her türlü şeyi yaparız ama Murat Bey ve diğer arkadaşların da bahsettiği, dikkat çektiği konu yani bu dijital medya hepimizin sorunu aslında.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Pardon, ben bu arada bir soruyu atladım galiba, çok kısa ona da cevap vereyim.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun.

DEMİRÖREN MEDYA TV GRUP BAŞKANI MURAT YANCI - Şu reytingle ilgili sormuştunuz, o kaldı. "Reyting" dediğiniz, bu dizilerin izlenme oranı. Reklamın, programın veya işte, izlenmeyen bir dizinin -biraz önce söyledim- yayından kalkan... Örneğin bir dizi bölümünün en az maliyeti oluyor 70-80 milyon TL, en ucuzu diyelim. Şimdi, böyle bir ortamda da belli bir reytingin üzerinde izlenme oranı yakalaması lazım ki o zaman reklam veren hem oraya daha fazla teveccüh gösteriyor bir de daha fazla para kazanıyor dizi. Önemli olan orada reklamı seyrettirmek.

Şimdi, dolayısıyla da izlenmeyen dizilerin hayatta kalma şansı yok. Yani şimdi hiçbir olayın yaşanmadığı, çok böyle sıradan dizileri alıp böyle işte, tamam, söylem olarak güzel ama gerçekten kulağa da hoş geliyor, herkes bu tarz dizi yapsa zaten kimse televizyon izlemez, artık tamamen televizyonları hayatımızdan çıkarmak durumunda kalırız. Dolayısıyla, dizilerde de hani sadece dizinin bütününe bakmak lazım. Şimdi, Ali Bey de söyledi, tamam, kadına şiddet var da devamında ne oluyor? Böyle de bir Temel fıkrası var ya, işte, devamını da görmek lazım. Yoksa sadece orayı alıp işte, bir dakikayı "Vay efendim, burada kadına şiddet uygulandı veya erkeğe şurada şiddet uygulandı". dediğimizde gene eksik bilgiyle yorum yapmış oluyoruz, sosyal medya özellikle bunu yapıyor, yaptırıyor ve bence bu artık bilinçli bir şeye dönüştü. Türk televizyonlarına, ana akım medyaya yönelik gerçekten sistematik bir saldırı var, ben buna yürekten inanıyorum çünkü yıllardır bunu yaşıyoruz. Yani kimse, dediğim gibi, x platformun yaptığı rezilliklere hiçbir şey demezken devamlı devamlı bizler gündemdeysek artık sözün bittiği yerdir, ben de sözü burada noktalayayım.