| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkanı, kıymetli Divan, değerli milletvekili arkadaşlarım, mesai arkadaşlarım, kamunun değerli temsilcileri, kıymetli basın mensupları; ben de heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, 2015 yılı bütçe sunumu için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak huzurlarınızdayız ve bu manada, gerek sorularınızı gerek öneri, tavsiye ve eleştirilerinizi bütün şeffaflığıyla ve açıklığıyla beraber burada cevaplayacağımızı ve anlatmaya çalışacağımızı belirtmek isterim.
Şu ana kadar, sayın milletvekilimizin de bahsettiği gibi, 1.931 tane, tarafımıza yönlendirilen yazılı ve sözlü soru önergelerinin, eksiksiz olarak 1.931'ine de cevap verilmiştir ve burada zaman kısıtlamasından dolayı eğer bir konuya girilememiş ve cevap verilememişse, bütçe görüşmelerinin sonlanmasından daha önce, bunlar tarafınıza yazılı olarak, yine, aynı şekilde cevap verilecektir veya Başkanlığımızın uygun görmesi hâlinde, biz, sınırsız bir süre içerisinde bunları cevaplayabilecek kadromuzla beraber buradayız.
Tabii, aslında bugün yapacağımız sunum yaklaşık dört buçuk saat sürüyor, fakat tabii ki sürenin farkındayız, kırk beş dakikalık süremiz içerisinde, enerji politika ve stratejilerimizi, dünyanın enerji görünümünü, ülkemizin enerji görünümünü, birincil enerji taleplerini, elektrik enerjisi sektörünü, üretim sektörünü, kurulu güçleri, enerji altyapısını, yenilenebilir enerji kaynaklarının genel pay içerisindeki arzdaki payı, nükleer güç santralleri, kayıp kaçaklar, yerli enerji kaynaklarının arzının artırılmasıyla alakalı çalışmalar, doğal gaz sektörü, enerji piyasalarındaki serbestleşmeler, enerji borsası, enerji verimliliği, AR-GE faaliyetleri, inovasyonlar, enerji diplomasisi, yasal düzenlemeler, ülkemizin doğal kaynaklarla alakalı görünümü, gelişmeler ve düzenlenen ruhsat sayıları, aramalar, madencilikle alakalı son geldiğimiz durum, maden kazalarıyla alakalı konular, tabii kaynakların ekonomiye aktarılmasıyla alakalı konular ve Bakanlığımız aleyhine açılmış uluslararası tahkim ve uluslararası ilişkiler, hedeflerimiz ve 2015 yılı içerisindeki bütçe bilgileri, dediğim gibi bu süre içerisinde bunları tamamlamaya gayret edeceğiz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın bağlı, ilgili ve ilişkili bütün kuruluşlarıyla beraber.
Ülkemiz ekonomisi 2003-2013 döneminde ortalama yüzde 5 büyümüştür. Sahip olduğumuz bu ekonomik büyümenin sağlanmasında enerji sektörü tabii ki hayati bir öneme sahiptir. Yine aynı dönemler arasında birincil enerji talebimizin yılda yine yüzde 5 ile büyümüş olması enerji tüketiminin ekonomiyle beraber büyüdüğünü göstermektedir.
Yansılarda ve ekranlarda bunlarla alakalı diyagramları ve önünüzdeki bilgi notlarında bunların bütün detaylarını bulma imkânınız olacaktır.
Gerçekleşen ekonomik gelişme ve artan refah seviyesinin sonucu olarak da enerji sektörünün her alanında hızlı bir talep artışı olmaktadır. Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içerisindeki geçtiğimiz on yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke durumundadır. Tekraren söylüyorum, OECD ülkeleri arasındaki en hızlı talep artışının gerçekleştiği ülkedir. Önümüzdeki on yılda da enerji talebinin takribi 2 katına çıkmasını bekliyoruz.
Enerji politika ve stratejilerimizi, strateji ve politikalarımız olarak enerji arz güvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak çeşitliliği, yerli kaynakların ekonomiye kazandırılması, sürdürülebilirlik, enerji piyasalarında serbestleşme ve enerji verimliliği temellerine dayanmaktadır.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkan, takip edemiyoruz, müdahale eder misiniz?
BAŞKAN - Sayın Bakanım, elinizde takip ettiğiniz metin bu kitapçıktan farklı mı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Şöyle: O kitapçık dört buçuk saatlik sunumdur, isterseniz ona başlayabiliriz.
BAŞKAN - Yok, elinizdeki metin bunun özetiyse...
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Metin tamamen buradaki konuşmalardan kısaltılmış kısımdır ama tamamen bu kitapçıktan alınmıştır.
BAŞKAN - Elbette ama onu çoğaltma imkânımız varsa...
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Söyleyelim, arkadaşlarımız çoğaltsınlar.
BAŞKAN - Tamam, onu çoğaltalım ayrıca.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Ama, bir önceki bütçede, hatırlarsanız, genel bilgiyle alakalı bütün tafsilatlı bilginin milletvekillerimize verilmesi talep edilmişti. O açıdan onu sizlere aktardım.
BAŞKAN - Tabii bu konuda bir problem yok. "Bunun altı çizili." denmişti bana, çizili olmayınca...
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Bu politikalarımız, jeopolitik konumumuzun avantajları kullanılarak ve ülke gerçekleri ile küresel ölçekli dinamikler çerçevesinde yönetilmektedir.
Enerji arz güvenliğini esas alan temel strateji ve politikalarımız:
Yerli kaynaklara öncelik vermek suretiyle kaynak çeşitliliğini sağlamak,
Yenilenebilir enerji kaynaklarının bütün arz içindeki payını arttırmak,
Enerji verimliliğini artırmak,
Serbest piyasa koşullarına tam bir işlerlik sağlayarak yatırım ortamının iyileşmesini sağlamak,
Petrol ve doğal gaz alanlarında kaynak çeşitliliğini sağlamak ve ithalattan kaynaklanan riskleri azaltacak tedbirleri almak,
Jeopolitik konumumuzu etkin kullanarak, enerji alanında bölgesel iş birliği süreçleri çerçevesinde ülkemizi enerji üssü ve koridoru haline getirmek,
Enerji ve tabii kaynaklar alanlarındaki faaliyetlerin çevreye duyarlı hâlde yürütülmesini sağlamak,
Doğal kaynaklarımızın ülke ekonomisine katkısını aynı şekilde sağlamak ve doğal kaynaklarımızın da aynı şekilde etkilerini sağlamak,
Endüstriyel ham madde, metal ve metal dışı madenlerimizin üretimlerini arttırarak yurt içinde değerlendirilmesini sağlamak,
Maliyet, zaman ve miktar yönleriyle enerjiyi tüketiciler için erişilebilir kılmak.
Dünya enerji görünümünün yapılan projeksiyonlarla beraber 2035 yılında dünya nüfusunun 8,7 milyara yükseleceğini göstermekte, bu durum 1,7 milyar insana daha enerji arzıyla alakalı bu zorunluluğu gerekli kılmaktadır. Uluslararası Enerji Ajansının -ki dönem başkanlığını yaptığımız bu dönemde- tahminlerine göre 12,7 milyar ton eşdeğer petrol olan dünya birincil enerji talebinin 2035 yılında mevcut enerji politikalarıyla devam senaryosuna göre yüzde 47 oranında artışla 18,7 milyar ton eşdeğer petrole, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 35 oranında artışla 17,2 milyar ton eşdeğer petrole ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 16'lık bir artışla 14,8 milyar ton eşdeğer petrole karşılık gelmektedir.
Söz konusu senaryoların tamamına göre 2035 yılına kadar olan dönemde fosil yakıtların, petrol, doğal gaz ve kömür olmak üzere payları nispeten azalmakla birlikte, bu yakıtların hâkim kaynaklar olmaya devam edeceği hep beraber izlenmektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre 2035 yılı birincil enerji talebinde kömürün payı, mevcut politikalarla devam edilmesi durumunda yüzde 30, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 25 ve 450 ppm senaryosuna göre de yüzde 16'lık bir pay almaktadır. Petrolün ve doğal gazın payı her üç senaryoda önemli derecede farklılık göstermemekte ve petrolün payının yüzde 27, doğal gazın payının da yüzde 23 civarında olacağı belirlenmektedir. Bu, dünyanın yaklaşık önümüzdeki otuz yıl içerisinde yüzde 75'lere varan oranda bu üç temel kaynaktan yararlanacağını göstermekte.
Nükleer enerjinin birincil enerji kaynakları içerisindeki payı yüzde 5,6 iken, 2035 yılı mevcut politikalarına göre yüzde 6, yeni politikalara göre yüzde 7'ye ve 450 ppm'e göre de yüzde 11'e çıkması beklenmektedir. Projeksiyonlar, nükleer enerjinin enerji kaynakları içerisindeki payının arttıracağını göstermektedir.
Bazı ülkelerin elektrik üretiminin kaynaklara göre dağılımı, dünyada elektrik üretiminde kaynakların dağılımı incelendiğinde -ki bu yansılarda da görülmekte- elektrik tüketimi için en yaygın kullanılan kaynağın kömür olduğu görülmektedir. Kömürden sonra en fazla kullanılan kaynak ise doğal gazdır.
Enerji yatırımı yine Uluslararası Enerji Ajansının verimine göre enerji sektöründe 2014 ile 2015 yılları arasında küresel ölçekte üçte 2'si OECD dışı ülkelerde olmak kaydıyla 40,2 milyon dolarlık bir yatırım yapılacağı öngörülmektedir. Ülkemizin enerji görünümüne baktığımızda ise 2012 yılında yaklaşık 120,1 milyon ton eşdeğer petrol olarak gerçekleşti. Birincil enerji talebi içerisinde doğal gazın payı yüzde 31, kömürün payı yüzde 30, petrolün payı yüzde 26, hidrolik enerjinin payı yüzde 4, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 3 ve diğer kaynakların payı ise yüzde 6'dır. Tabii, birincil enerji kaynakları dediğimizde evlerimizde sobalarımızda yaktığımız odunlardan tutun gazetelere varıncaya kadar, çıraya varıncaya kadar bütün enerji kaynakları hesap edilmektedir. Elektrik bunun yalnızca bir bölümüdür. O yüzden, eğer biz Türkiye'de bütün birimleri odun üzerinden değerlendirseydik yaklaşık 360 milyon ton eşdeğer oduna karşılık gelen bir yapıyı sergilemiş olacaktık. Dünyada ton eşdeğer petrol önemli bir birim olduğu için, ortak bir birim olduğu için bunları ortak olarak kullanıyoruz.
Birincil enerji talebimizin sektörlere göre dağılımına baktığımızda yüzde 25'i sanayi, yüzde 26'sı konut ve hizmet sektörü, yüzde 17'si ulaştırma ve yüzde 26'sı da çevrim sektöründe kullanılmaktadır.
2023 yılında birincil enerji talebimizin yüzde 90 oranında artarak 218 milyon ton eşdeğer petrole ulaşması beklenmektedir.
Birincil enerji talebimizin kaynaklara göre dağılımı incelendiğinde, kömürün yüzde 37
doğal gazın yüzde 23, petrolün yüzde 26, hidrolik enerjinin yüzde 4 ve nükleer enerjinin de yüzde 4 civarında, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beraber diğer kaynakların ise yüzde 6 olması öngörülmektedir.
Elektrik enerjisi sektörüne baktığımızda ise ülkemizde, yüksek büyüme oranlarının sonucu olarak yıllık elektrik enerjisinin tüketim artışı uzun yıllardan beri ortalama yüzde 7'ler seviyelerinde gerçekleşmiştir. Halkın refah seviyesinin arttığı oranda enerjiye olan talebin ortalama ekonomik büyümenin daha üzerinde gerçekleştiği bilinen bir gerçektir. Elektrik enerjisi talebinde 2012 yılında yüzde 5,2, 2013 yılında ise yüzde 1,6 artış olmuştur. 2002 yılında 132,6 milyar kilovatsaat olan elektrik tüketimimiz yaklaşık 2 kat artarak 2013 yılında 246,4 milyar kilovatsaate ulaşmıştır. 2013 yılında 240,1 milyar kilovatsaat olan elektrik üretimi 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 190 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiş olup bu üretiminin özellikle kuraklığın verdiği etkiyle beraber yüzde 47,8'i doğal gazdan -ki geçtiğimiz yıl bu yüzde 43'lere kadar düşmüştü- yüzde 17,2'si hidrolikten -ki geçen yıl yüzde 25'ler civarındaydı- yüzde 29'u kömürden, yüzde 3,1'i rüzgâr ve yüzde 2,9'u da diğer kaynaklardan sağlanmaktadır. 2014 yılının yağış açısından kurak geçmesinin bir sonucu olarak hidrolik kaynaklardan elektrik üretiminde bir azalma görülmüştür ve son yıllarda belirli bir alanda talep edilen en yüksek elektrik enerjisi talebi -biz buna "puant talep" diyoruz- 2014 yılı Ağustos ayında 41.003 megavat civarında gerçekleşmiştir. Tabii ki Eylül ayı sonu itibarıyla elektrik tüketimi de 192,8 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiştir.
Elektrik enerjisi kurulu gücüne baktığımızda ise 2002 yılında 31.846 megavat olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz, 2013 yılında 64.008 megavata, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla da yaklaşık 2 kat artarak 68.230 megavata ulaşmıştır ki son bir yıl içerisinde 7 bin megavatın üzerinde kurulu gücü devreye almış bulunuyoruz. Mevcut kurulu gücümüzün yüzde 34,4'ü hidrolik, yüzde 31,1'i doğal gaz, yüzde 20,6'sı kömür, yüzde 5,1'i rüzgâr ve yüzde 8,8'i ise diğer kaynaklardan oluşmaktadır.
Bu anlattığımız yaklaşık beş tablodan da görüleceği gibi her bir enerji kaynağının avantajlarını ve dezavantajlarını, bir yıl içerisindeki çalışma sürelerini ve toplam tüketime olan katkılarını mukayese etme imkânı bulunmaktadır.
2013 yılında işletmeye alınan santrallerle elektrik enerjisi kurulu gücümüze 6.948 megavatlık kapasite eklenmiştir. Ayrıca ülkemizde 2002 yılında 300 olan elektrik enerjisi üretim santrali, 2013 yılı sonu itibarıyla irili ufaklı 907 ve 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla da 1.059'a yükselmiştir. Mevcut santrallerin 504 adedi hidrolik, 30 adedi kömür, 87 adedi rüzgâr, 14 adedi jeotermal, 231 adedi doğal gaz ve 49 adedi de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beraber atık, 9 adedi çok yakıtlı -katı ve sıvı-, 42 adedi çok yakıtlı -sıvı ve doğal gaz-, 20 adedi sıvı yakıtlı ve 73 adedi lisanssız güneş santrali olmak üzere toplam bu rakamları bulmaktadır. 2014 yılı içerisinde Eylül ayı sonu itibarıyla 4.222 megavatlık kapasite artışı olmuştur.
Elektrik enerjisinin altyapısına baktığımızda, 41.933 kilometre olan 2002 yılındaki elektrik enerjisi iletim hattımız son yapılan çalışmalarla beraber içinde bulunduğumuz aya kadar 52.664 kilometreye çıkarılmıştır. Elektrik enerjisi dağıtımındaki yükselme ise yine 2002 yılında 812.399 kilometre iken bu yıl itibarıyla, bugün itibarıyla 1.150.000 kilometreye ulaşmıştır. Şebeke uzunluğumuz toplam 1,2 milyon kilometreyi geçmiş olup dünyanın en büyük 5'inci, Avrupa'nın ise en büyük 2'nci şebekesidir.
Toplam trafo gücümüz 2002 yılında 65.133 MVA iken elektrik iletim hattı alt yapımızı güçlendirmek için yapılan yatırımlarla trafo gücümüz 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 125.898 MVA'ya çıkarılmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi arzı içerisindeki payının artırılmasına dönük yapılan çalışmalarda da 12.305 megavat olan yenilenebilir enerji kaynakları 2002 yılından bu tarafa 27.585 megavata ulaşmıştır ve 2002 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından olan üretimimiz 34 milyar kilovatsaat iken bugün itibarıyla yüzde 104 artışla 69,5 milyar kilovatsaate çıkarılmıştır.
2013 yılı ve 2014 yıllarını birlikte değerlendirdiğimizde, devreye alınan 11.170 megavatlık bir santralın yaklaşık yarısı yenilenebilir kaynaklara dayalıdır. Bu durum yenilenebilir enerji uygulamalarının olumlu sonuçlarının en güzel göstergelerinden bir tanesidir.
2002 yılında 12.241 megavat olan hidrolik gücümüz yüzde 78 artışla bugün itibarıyla 23.455 megavata ulaşmıştır. Bugün itibarıyla ekonomik olduğu belirlenen 140 milyar kilovatsaat/yıllık ülkemiz hidrolik enerji kapasitesinin yüzde 44'ü işletmeye alınmış olup özel teşebbüs tarafından yapımı sürdürülen projeler dâhil olmak üzere yüzde 31'lik kısmı inşa hâlindedir. 2002 yılında neredeyse yok sayılacak düzeydeki 18,9 megavat olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü bugün 3.484 megavata ulaşmıştır.
Bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarına dâhil edilmesine yönelik sürdürülen çalışmalarda 17,5 megavatlık jeotermal kurulu gücü bugün 358,4 megavatı aşmıştır. Diğer taraftan, jeotermal uygulamalar 2002 yılına göre yüzde 526'lık bir artışla 3.130 dönüme ve konut ısıtmadaki yüzde 198 artışla 89.563 konuta bugün jeotermal kaynaklarla ısı ulaştırılmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içerisindeki payının artırılmasına dönük çalışmalarda güneş enerjisinden azami ölçüde yararlanılması planlanmaktadır. Bu kapsamda, güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik hukuki ve teknik düzenlemelerin tamamlanması sonrasında, EPDK tarafından 10-14 Haziran 2013 tarihleri arasında lisans başvuruları alınmıştır ve 600 megavatlık lisansa, toplam kurulu güce yaklaşık 15 katı bir taleple 9 bin megavatlık kurulu güce karşılık gelen yaklaşık 500 adet başvuru yapılmıştır.
Nükleer güç santralleriyle alakalı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre günümüzde dünyada elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 11'i nükleer enerjiden sağlanmaktadır. Ayrıca yarısı Fransa, ABD, Rusya ve Çin'de olmak üzere dünyada 437 nükleer güç santrali ünitesi -reaktör- işletmede, 72 tanesi ise inşa halinde olup 106 nükleer reaktörün daha yapılması planlanmaktadır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılında elektrik enerjisi ihtiyacımızın bugünkü düzeyin 2 katına ulaşarak yaklaşık 416 milyar kilovatsaate ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu doğrultuda, yerli ve yenilenebilir enerjiyle enerji verimliliğinden azami düzeyde yararlanma çalışmalarımızın yanı sıra; nükleer enerjinin enerji arz güvenliğindeki payını almasına da gayret ediyoruz ve bu ithal kaynaklara bağımlılığın ve bu risklerin azaltılması açısından da büyük önem arz etmektedir.
Petrol ve doğal gazda dışa bağımlı ülkemizde nükleer santral mevcut değilken petrol ve doğal gaz zengini Güney Afrika, Rusya, ABD, Kanada ve Meksika gibi ülkelerde nükleer
santrallerin bulunması önemli ve anlamlıdır. Bu gerçekler karşısında, 2023 yılına kadar iki nükleer güç santralinin işletmeye alınması ve üçüncü santralin inşasına başlanması planlanmaktadır. Böylece, nükleer enerjinin kurulu gücümüz içerisindeki payının 2023 yılına kadar elektrik tüketimi içerisindeki payının en az yüzde 18'e, kurulu gücümüz içerisindeki payının da en az yüzde 10'lar seviyesinde olmasına gayret etmekteyiz. Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin gerek inşaatı gerekse işletimi sırasında mümkün olduğunca ülkemiz personelinin eğitilmesi, çalıştırılması ve insan kaynaklarının potansiyelimizle beraber gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda, 2010 yılından beri Rusya'da nükleer mühendislik eğitimi almak üzere toplam 257 öğrencimizin şu anda bu eğitimi aldığını belirtmeliyim. 600'e tamamlanacak olan bu sayının özellikle bütün Türk mühendislerimizle beraber işletmesinin yapılacak olması da anlamlı olacaktır. Akkuyu Nükleer Santral Projesi kapsamında bugüne kadar ülkemize yaklaşık 2 milyar dolarlık sermaye girişi yapılmıştır.
Kayıp-kaçakla mücadele, tabii ki, bir yandan gelirlerimizin artırılması ama aynı zamanda giderlerimizin de azaltılmasına dönük önemli bir başlıktır. Elektrik abonelerinin ölçü sistemleri kaçak kullanımı engelleyecek şekilde kontrol edilmekte ve kaçak kontrol takibi için kayıp-kaçak tarama çalışmaları periyodik olarak da devam etmektedir.
Kayıp-kaçak oranlarının azaltılması konusu öncelikli hedeflerimizin başında gelmekte olup bu alanda yoğun çalışmalarımız tabii ki vardır ve hepinizin de takip ettiği gibi Türkiye 21 adet dağıtım bölgesine sahip. 3 adet dağıtım bölgesini çıkarttığımızda Türkiye'deki ortalama kayıp-kaçağın Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kayıp-kaçağından daha düşük olduğunu sevinerek söylemeliyim ama daha kat edeceğimiz mesafeler vardır ve o diğer 3 bölgeyle beraber Türkiye'nin ortalamasının AB standartları ortalamasını yakalayacağına olan inancımız da tamdır.
Tabii, yerli kaynaklarımızın arz içerisindeki payının artırılmasına dönük olarak da, teknik ve ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik potansiyelimizin tamamının elektrik üretim amaçlı kullanılması, rüzgâr kurulu güç kapasitesinin 20 bin megavata kadar çıkartılması ve jeotermalde de bin megavatlık bir kurulu güce ulaşılması hedeflenmektedir.
Türkiye ekonomisinin yüksek ve istikrarlı büyüyebilmesi için mümkün olan bütün yerli kaynakların enerji üretimi amacıyla değerlendirilmesi öncelikli bir husustur.
Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan ve Bakanlığın sorumlu olduğu Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı kapsamında, yerli kaynakların enerji üretimindeki payının artırılmasına dönük ve dışa bağımlılığın azaltılmasına dönük çalışmalar devam etmektedir. Bu hedeflerden bir tanesi 2013 yılında 32 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşen yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin 2018 yılında 57 milyar kilovatsaate çıkartılmasıdır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde, ülkemiz linyit rezervleri toplam 14,6 milyar tona MTA tarafından çıkartılmıştır.
Elektrik üretiminde kullanılan yerli kaynaklarımızdan linyitten elde edilebilecek elektrik enerjisi üretim potansiyelinin yaklaşık 22 bin megavat civarında olduğu bilinmektedir. Bu kapasitenin devreye alınmasıyla birlikte 14 milyar dolar karşılığında -değerli arkadaşlar, burası çok önemli- 14 milyar dolar karşılığı olan 30 milyar metreküp doğal gaz ithalatının önüne geçilmiş olacaktır.
Eylül 2013 tarihi itibarıyla ülkemizde 30 yerli ve 19 yabancı olmak üzere toplam 49 petrol şirketi, 295 adet arama ve 89 adet de işletme ruhsatıyla ham petrol ve doğal gaz arama faaliyetleri devam etmektedir.
TPAO ülkemizin ham petrol ve doğal gaz arzına katkıda bulunmak amacıyla yurt dışında da Azerbaycan, Irak, Libya, Afganistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde çalışmaları sürdürmektedir. Ayrıca, Rusya, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika'da da iş geliştirme faaliyetlerine devam etmektedir.
Petrol ve doğal gaz yurt içi arama yatırımlarımız ise 2002 yılına oranla 10 kat artırılmıştır. 2002 yılı sonu itibarıyla 42 milyon dolar olan yurt içi toplam arama yatırımlarımız, 2013 yılı itibarıyla 396 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve 2014 yılında da 672 milyon dolar olarak da planlanmıştır. 2002 yılında 47 bin metre olan sondaj bugün yaklaşık 200 bin metreler civarındadır.
Son dönemde önem kazanan ve ABD'de gelişim gösteren kaya gazı -"shale gas" dediğimiz- gelecekte doğal gaza alternatif olabilecek de bir kaynaktır. 2007 yılında başlatılmış olan ülkemiz kaya gazı potansiyelinin belirlenmesi çalışmaları da aralıksız olarak sürdürülmektedir.
Doğal gaz sektöründe, özellikle doğal gazın kullanılmaya başlandığı 1987 yılında yarım milyar metreküp civarında olan yurt içi doğal gaz tüketimi, bugün itibarıyla yaklaşık 46 milyar metreküpler civarındadır ve 4.510 kilometrelik doğal gaz hattı bugün dağıtım hatlarıyla beraber 93.500 kilometreye çıkartılmıştır.
2002 yılında sanayiyle konutta 5 şehrimize, sadece sanayide ise 9 şehrimize doğal gaz verilirken, bugün itibarıyla 73 şehrimize doğal gaz ulaştırılmıştır. Doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda, 10 bin nüfusun daha üzerindeki ilçelere, ki yaklaşık 202 tane ilçenin müracaatları alınmış ve bu müracaatlar karşısında söylenen hedefleri gerçekleştiren ilçelerimize doğal gaz arzıyla alakalı yatırım planlarına 2015 yılında alınmıştır.
Mevcut doğal gaz dağıtımı bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan, birinci derecede kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan ve aynı zamanda yatırım, teşvik uygulamaları bakımından beş ve altıncı bölgelerde yer alan illerde kurulmuş olan organize sanayi bölgelerindeki işletmelere doğal gaz temin etmek üzere gerekli besleme hatlarının inşa edilmesi için de BOTAŞ görevlendirilmiştir.
Mevcut Kuzey Marmara ve Değirmenköy sahalarındaki depolama kapasitesini artırma projelerine de tabii ki devam edilmektedir.
Bu çalışmaların yanı sıra, Tuz Gölü'nde, tabii ki, 1 milyar metreküp civarındaki kapasitenin artışıyla alakalı proje devam etmekte.
Enerji piyasalarındaki serbestleşme, liberalleşme ve özelleşme Türkiye'nin yatırım alanı açısından son derece önemlidir. Ve 2023 yılına kadar toplam yatırım ihtiyacı enerji sektöründe 122 milyar dolardır. Bu çerçevede ihtiyaç duyulan yatırımların mümkün olduğu kadar özel sektör tarafından yapılmasına dikkat edilmektedir.
Yapılan çalışmalarla elektrikteki kurulu gücümüzde özel sektörün payı 2002 yılında yüzde 32 iken bugün yaklaşık yüzde 65,1'ler seviyesine çıkartılmıştır ve özel sektörün enerji üretimindeki payı yüzde 71'ler seviyesine çıkartılmıştır.
Başvuru inceleme ve değerlendirme ile uygun bulma aşamaları dışında bugün itibarıyla kurulu gücü 85.329 megavat olan 1.637 adet özel sektör üretim tesisine lisans verilmiştir. Bunun yanında, EPDK'nın lisanslandırma süreci devam eden özel sektör üretim tesisi 1.128 adet olup, kurulu gücü 97.247 megavattır.
Ve yine, güneş enerjisine dayalı elektrik üretimine dair lisans başvuruları kabul edilmiş olup bu da, biraz önce belirttiğimiz gibi, 9 bin megavat civarındadır.
2014 yılı eylül sonu itibarıyla özel sektöre ait 4.488 megavatlık güç artışı olmuş ve 4.457 megavat 163 adet yeni ve ilave santral ile 30,9 megavat 77 adet lisanssız santral devreye girmiştir.
Kamu uhdesindeki elektrik üretim tesislerinden yaklaşık 7.500 megavatlık hidroelektrik tesisleri dışında kalan diğer tüm elektrik üretim tesislerinin özelleşmesine dönük çalışmalar devam etmektedir. Bunun altını bir kez daha çizmek isterim: 7.500 megavatlık HES santrallerinin özelleştirilmesi şu anda bizim programlarımız dâhilinde değildir.
Doğal Gaz Piyasası Kanunu'ndaki değişiklik taslağı 4 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla Meclisimize gönderilmiş olup en kısa sürede de yasalaşması öngörülmektedir.
Ve özel şirketler tarafından Türkiye-Bulgaristan sınırında Rusya Federasyonu'ndan ülkemize ithal edilen doğal gaz miktarı yaklaşık 10 milyar metreküp/yıla ulaşmıştır.
Enerji Borsası ve EPİAŞ'ın kurulması tabii ki önemlidir. /Enerji Borsasıyla ilk olarak elektrik piyasasında, daha sonra da doğal gaz, petrol ve diğer enerji piyasalarında fiyatın şeffaf bir şekilde oluşması hızlandırılacaktır.
Enerji verimliliği ne yazık ki bizim çok fazla tasarruf edeceğimiz bir alandır. Bunun geriye dönük -aslında daha yüksek verimde çalışması gerektiğine istinaden bunu söylüyorum- ve ölçülebilir, kullanılabilir 15 milyar TL civarında her yıl tasarruf edilebilecek bir alan olduğunu görmekteyiz. İsrafın önlenmesi, verimliliğin artırılması bizim en temel başlıklarımızdan bir tanesidir.
Enerji üretim tesislerinin artıyor olması, enerji arz güvenliğiyle alakalı herhangi bir problem yaşamıyor olmamız israfla alakalı çalışmalarımıza mâni değildir. Tam tersi, enerji yoğunluğunun en az yüzde 20 oranında azaltılması hedefine yönelik olarak enerji verimliliği çalışmalarını desteklemek amacıyla Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012 yılının başında yayımlanmıştır.
Devam eden projelerde, özellikle Biyokütle ve Kömür Karışımlarından Sıvı Yakıt Üretimi -TRIJEN dediğimiz- optimizasyon çalışmaları, Tunçbilek'teki gazlaştırma, MİLRES gibi özellikle rüzgâr türbiniyle alakalı çalışmalar, rüzgârdan üretilen elektrik gücünün izlenmesi gibi birçok proje vardır. Yeni başlayan projelerden MİLGES gibi, MİLHES gibi, MİLKAS gibi, LED ve OLED gibi, Gaz Türbini Kanatlarının Yerli İmalatı gibi, STATCOM-1, STATCOM-2 gibi, Yeni Nesil Back-to-Back istasyonlarının geliştirilmesi gibi ve bunların yerli kaynaklardan üretilmesine dönük çalışmalar devam etmektedir.
Ülkemiz linyitlerini daha etkin bir şekilde değerlendirilmek amacıyla tabii ki AR-GE çalışmaları devam ediyor ve kömürün gazlaştırmayla alakalı pilot tesisleri için de bu projeler hümik asitle beraber de devam ediyor.
Enerji diplomasisiyle alakalı geldiğimiz noktada ülkemizin coğrafyadan kaynaklanan bütün avantajlarını kullanacak, Hazar, Orta Doğu ve Orta Asya'da bulunan bütün zengin rezervleri harekete geçirebilecek ve Türkiye'nin bundan fayda sağlayabilecek bir hâle gelmesi için gayret etmekteyiz. Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı sistemi ve akabinde Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Petrol Boru Hattı sistemi hayata geçirilmiştir ve yaklaşık 121 milyon tonluk bir kapasite burada bulunmaktadır.
Azerbaycan Hükûmetiyle Azerbaycan'ın Şahdeniz Sahası içerisinde Şahdeniz Konsorsiyumu ile görüşmeler yürütüldü ve 2011 yılından 2018 yılında başlayacak bir 6 milyar metreküplük Azeri gazının anlaşmaları bildiğiniz gibi imzalandı. TANAP projesiyle alakalı boru ihaleleri yapıldı. İşçilik ihaleleri önümüzdeki süreçte, hatta önümüzdeki hafta içerisinde bitirilmek üzeredir. Kamulaştırmayla alakalı çalışmalar devam ediyor. 600 kilometrelik bir kısmının kamulaştırılması çalışmalarına baz teşkil edecek olan kadastro çalışmaları yapılmıştır ve bununla alakalı Türk şirketlerinin toplam borunun yüzde 80'ini alacak şekilde ihaleyi sonuçlandırmış olmaları gösterdiği performans açısından da son derece önemlidir. Türkmenistan gazının da aynı şekilde TANAP boru hattına dâhil edilecek olması önemli bir gelişmedir. Tabii ki Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı'na 200 bin varillik Irak petrolü günlük olarak aktarılmakta ve bununla alakalı hem Bağdat'ın hem de Erbil'in hukuku ön planda bulundurulmaktadır.
G20 enerjinin sürdürülebilirliği çalışma grubu toplantıları önümüzdeki yıl dönem başkanlığımızda, Bakanlığımız başkanlığında düzenlenmektedir. Elektrik ithalat ve ihracat potansiyelini artırmak için ve ENTSO-E kapsamında hemen hemen bütün komşu ülkelerimizde ki içerisinde Yunanistan'ın, Bulgaristan'ın, Rusya'nın, Gürcistan'ın, Azerbaycan'ın, Türkmenistan'ın, İran'ın, Irak'ın ve Suriye'nin de içinde bulunduğu bütün komşularımızla alakalı elektrik hatları bulunmaktadır. Bazen ithalat bazen de ihracat konusunda bu çalışmalar devam etmektedir.
Kamusal düzenlemeler, kanunlar, yönetmelikler, mevzuatlar ve ikincil mevzuatlarla alakalı gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız gerekse EPDK'nın çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmekte ve yaptığımız düzenlemeler gerek yenilenebilir enerji kaynaklarında gerek petrol sektöründe gerekse doğal gaz sektöründe olmak üzere bunlar devam etmektedir.
Tabii ki ruhsat sayıları itibarıyla tabii kaynaklarımızda 2.670 adet maden ruhsatı müracaatı 2014 yılı Ekim ayına kadar yapılmıştır, yalnızca bu içinde bulunduğumuz yılda. Bu dönemde 367 adet arama, 961 adet işletme ruhsatı olmak üzere, toplam 1.328 adet ruhsat düzenlenmiştir ve ilgili kanun gereğince ruhsat sayısı 43.166'yken 2014 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 7.816 adet arama ve 13.945 adet de işletme ruhsatı olmak üzere toplam 21.311 adet ruhsat bulunmaktadır. Tabii ki bunlarla beraber son yıllardaki aramalar ve bu faaliyetler çerçevesinde 650 bin ton bakır; 75 bin ton altın; 1,5 milyar ton demir; 2,4 milyar ton dolomit; 1,5 milyar ton kalsit; 1,2 milyar ton feldispat ve seramik katkı maddesi; 6,5 milyar ton kuvarsit-kuvars kumu ve kuvars; 406 milyon ton mermer doğaltaş; 5,12 milyar ton kaya tuzu ve rezerviyle 646 milyon ton sodyum sülfat potansiyeli tespit edilmiştir. Ekonomiye katkısı bunların tabii ki son derece yüksektir. 2002 yılında 700 milyon dolar olarak gerçekleşen maden ihracatımız, bugün itibarıyla yaklaşık 5 milyar dolar ve 2014 yılı içerisinde de 1,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Tabii, mermer sektöründe 2.100 adet mermer ocağı, küçük ve orta ölçekli 1.500 fabrika ve 7.500 atölyede yaklaşık 250 bin kişi istihdam edilmektedir. Bor kimyasallarıyla alakalı 2002 yılında 436 bin ton olan bor kimyasalları ve eş değer ürün üretimi şu anda 1,8 milyon tona çıkartılmıştır. 2014 yılında ise 2,1 milyon ton bor kimyasalları ve eş değeri ürün üretimi programlanmış olup eylül sonu itibarıyla bunun 1,5 milyon tonuna ulaşılmıştır ve 2002 yılında 730 bin ton olan kurulu kapasite 2013 yılında 2,13 milyon tona yükseltilmiş ve yüzde 60 kullanım kapasite oranı yüzde 85'lere kadar da çıkartılmıştır.
Enerji ve madencilik faaliyetlerinin çevreye duyarlı hâle getirilmesiyle alakalı Kyoto Protokolü'ne taraf olan ülkemizin bununla alakalı çalışmaları da yoğun bir şekilde devam etmektedir. Enerji kaynaklarımızın olası yol açtığı kirlenmenin azaltılması konusunda ulusal ve uluslararası çalışmalar da devam etmektedir. İklim politikalarına, iklim değişikliklerine, çevreye olan, AB çevre mevzuatına olan uyarlamalar da aynı şekilde devam etmektedir. Bir kısım kontroller yapılmıştır ve bu kontroller kapsamında 2013 yılında toplam 6.898 sahanın, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla da 4.755 sahanın denetimi gerçekleşmiştir.
Bakanlığımız aleyhine açılmış uluslararası tahkim davalarını sizler kamuoyundan çok yakinen takip ediyorsunuz. Bunların içerisinde 4 büyük davayı kaybetmiş olmasına rağmen, Uzanların tekrar başka bir gerekçeyle dava açmış olması, Irak Petrolleri Davası ile beraber devam eden bir kısım tahkim davaları vardır. Yargılanması sona eren ve kesinleşmiş uluslararası tahkim davaları da Alaplı Davası, Libananco Davası, Cementownia Nowa Huta davaları ve bildiğiniz gibi bütün bu Uzanlarla alakalı davalar nihayetlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalar da, ÇEAŞ ve Kepez'le alakalı bunlar da nihayetlenmiştir.
Hedeflerimiz, değerli arkadaşlar, 110 bin megavatın üzerinde bir kurulu güç ve 416 milyar kilovatsaatlik bir tüketim kapasitesi, linyitlerle beraber 2023 yılına kadar elektrik enerjisinin önemli bir bölümünü üretmek, 2019 yılı sonunda yerli kömürden yine aynı şekilde 60 milyar kilovatsaate gelmek, -bir kısım tekrarlardan kaçınmak için söylüyorum- yenilenebilir enerji kaynaklarımızda bahsettiğimiz rakamları yakalamak, enerji verimliliğinde Türkiye'nin gayrisafi yurt içi hasıla başına tüketilen elektrik miktarının yani enerji yoğunluğunun 2011 yılı değerine göre en az yüzde 20 civarında azaltılmasını sağlamak ve buna benzer birçok hedeflerimiz tabii ki burada bulunmaktadır. Ülke kaynaklarımızın özellikle bütün jeostratejik konumu itibarıyla doğal gazın, petrolün ve bütün enerji kaynaklarının yer yüzüne çıkartılmasıyla alakalı arama faaliyetlerine de devam etmek. Ceyhan bölgesindeki farklı kalite ve özelliklerdeki ham petrolün uluslararası piyasalara sunulabildiği ve aynı zamanda petrokimya, rafine sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihraç terminalinin bulunduğu entegre bir enerji merkezi hâline gelmesi de tabii ki hedeflenmektedir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi bizim için son derece önemlidir. Bu manada EPİAŞ'ın katkısı çok fazla olacaktır. Tabii kaynakların etkin yönetimi ve ekonomiye kazandırılması için de arama faaliyetleri aynı şekilde devam edecektir.
Biraz da bütçe bilgilerinden size bazı konuları arz etmek isterim. Bakanlığımız merkez teşkilatı ve bağlı kuruluşlar MTA, TAEK ve ilişkili kuruluşu BOREN'in de 2015 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı'na toplam 1 milyar 890 milyon 023 bin TL ödenek konmuştur. Bakanlığımız merkez birimlerinde ilgili detaylar tarafınıza sunulmuş, yaklaşık 1,4 milyar TL'lik cari harcamalar ve diğer harcamalar da aynı şekilde burada belirtilmiştir. MTA Genel Müdürlüğünün, tabii, Bakanlık bütçesine transfer kaleminde alan 212 milyon liralık yatırım ödeneği olmak üzere, toplam 272 milyon TL MTA, TAEK yaklaşık 212 milyon TL, BOREN Enstitüsü ise 6 milyon lirası yatırım ödeneği olmak üzere toplam 7,6 milyon lira -öz gelirler hariç- ödenek tahsis edilmesi öngörülmüştür. Ayrıca, Bakanlığımız merkez birimleri bağlı ve ilgili kuruluşları, TEDAŞ da dâhil olmak üzere, organik olarak Maliye Bakanlığına bağlı olmuş olmasına rağmen, yürütülecek yatırım projeleri kapsamında 2015 yılında tahsis edilen toplam ödenek 5,1 milyar liradır.
Tabii ki Bakanlığımız faaliyetleri ve bütçemizle ilgili bu özet bilgileri sunmuş bulunuyorum. Bunların içerisinde tabii ki EÜİAŞ, TEİAŞ, TETAŞ, TEDAŞ, TKİ, TTK, Eti Maden, TPAO, BOTAŞ ve TEMSAN gibi kuruluşlarımız da dâhil olmak üzere, Bakanlık toplam 1,8 milyar demiştik, 4 milyar 792 milyon 550 bin TL de bu dediğim kuruluşlar olmak üzere toplam 6 milyar 682 milyon 573 bin TL'lik toplam ödenek içerisinde bunlar görüşlerinize sunulmaktadır.
Bu manada yapacağınız katkılara şimdiden teşekkür ediyoruz ve dediğim gibi, önerilerinizi, tavsiyelerinizi ve eleştirilerinizi büyük bir dikkatle beraber bütün arkadaşlarımızla not ettiğimizi ve bunları da yazılı bilgilendirmelerle beraber tarafınıza sunacağımızı bir kez daha sunuyorum ve teşekkür ediyorum.