KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Kıymetli meslektaşlarıma da teşekkür ediyorum.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sorunuzu genel mi soracaksınız, kişilere mi?

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Şey var Başkanım, ben ayrıştırmaya çalıştım ama...

Şimdi, mesela bu konuştuğumuz konu, hakikaten, biz hukukçuların, avukatların bire bir uygulamada karşılaştığımız konular yani adli yardımdan müdafilik tayinlerine kadar bunların hepsi tamam ve vatandaşın ne sorunu varsa yani doğal olarak, evet, mahkemeler var, hâkimler var, savcılar var, karakollar var ama sonuç itibarıyla en özgür ortam avukatlık ortamı, oradan gelip derdini anlatıyor. O noktasıyla biraz siyasetçilerle de aynı kaderi paylaşıyoruz.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Avukat olduğunuzu söylediniz mi?

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Evet, "meslektaşlarım" dedim ya.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ TEMSİLCİSİ AV. BURCU ÖZTÜRK - "Meslektaşlarım" diye başlayınca biz...

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Biz de Adıyaman Barosuna kayıtlı meslektaşız.

Şimdi, tabii, yirmi yedi yıl biz de bu mesleğimizi yaptık, yapıyoruz inşallah. Birkaç tane itirazım olacak -belki ben yanlış anladım- mesela Narin Güran davasında Diyarbakır Barosu müdahil, bunda bir sorun yok. Siz Türkiye Barolar Birliği mi?

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Evet, Barolar Birliği ve diğer barolarımız da vardı, onların katılma talebi kabul edildi.

MUSTAFA ALKAYIŞ (Adıyaman) - Buradaki hukuki fayda ne olacak, bunu sormak istiyorum Burcu Hanım'a.

İstanbul Sözleşmesiyle ilgili -burada da var- o şeye ben katılmıyorum, hem de hiç katılmıyorum yani biz hukukçuyuz, 6284 sayılı Yasa -hem bu Komisyonda çalışmaya başlayınca da daha fazla gördük- diğer ülkelerle karşılaştırdığımız zaman bu konuda hakikaten üst seviyede bir yasa. Biz hukukçuyuz ve buna yoğunlaşmamız lazım. Yani İstanbul sözleşmesinden çekilme, iptal etme, etmeme konusu taraf... Farklı düşünebiliriz ama "Bu 6284'ü zayıflatıyor." dersek hakikaten bir haksızlık etmiş oluruz kanun koyucuya da şu anda verilen mücadeleye de. Hiç alakası, ilgisi yok. Yani şu olabilir: Biz bundan çekilmeseydik iyi olurdu, bu iyi bir sözleşme diyebiliriz. Buna itirazım var. Buradaki... Biz hukukçu olarak hepimiz de avukatız, açık olarak söyleyeyim: Bu sizin düşünceniz olabilir, yaklaşımınız olabilir ama 6284'e hiçbir etkisi ile ilgili... Zaten siz de "Böyle bir algıya sebebiyet verdi." demişsiniz. Bu, çok göreceli bir kavram. Bana göre de hiç öyle bir algı yok. Buradaki şeyiniz nedir? Bilmek isteriz. Çünkü düzeltecek bir şey varsa da biz o konuda üzerinde yoğunlaşırız.

Yine, bu adli yardımlarla ilgili... Aslında bunlar barolarımızın temel problemleri, takip ettiğimiz sorunlar ama "Rehber avukatlarımıza ödeme yapılmıyor." dendi. Rehber avukatlık hizmetinden kasıt nedir? Bu, şiddete uğrayan kadınlara yol gösterildiği zaman mı? Onu ayrışmasını yapmak lazım.

Yine, yetkiyle ilgili -Başkanım da söyledi- şimdi, onu ben biliyordum, daha sarih hâlde geldi, baktım, bilmiyorum sizde var mı? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu vermiş 2007/2331 esas, 2007/332 karar sayılı Yargıtay ilamı. Bu, bütün mahkemeleri artık bağlıyor yani bunda artık çıkmak yok ve çok daha güzel bir gerekçeye dayandırmış, "Somut olayda davacı kadın 15/8/2002 tarihinde koca evini terk edip o tarihten beri baba evinde oturduğu, işte çalışmadığı, üzerine kayıtlı bir taşınmazın bulunmadığı, hayatın olağan akışı gereğince sığınabileceği ve yerleşebileceği tek yerin baba evi olduğu, ayrı ev açıp orada hayatını ikame etmesinin mevcut şartlarda mümkün bulunmadığı anlaşılmakla." diyerek kadının daha sonraki ikametgâhında da davasını açabileceği, hakkını savunabileceğini Yargıtay Genel Kurulu 2007 yılında kabul etmiş. Bu da şunu uygulamada.

Yine, diğer meslektaşımız, Burcu Hanım'ın yanında, Aslı Hanım; şimdi, tedbir nafakasıyla ilgili -bunlar hep bizim işlerimiz olduğu için- sosyal inceleme raporu beklenmeden nafaka verilmediği için bunun mağduriyetlere sebep olduğunu... Tabii, her olayın bir de karşı tarafı var. Yani biz bir karar verdiğimiz zaman bir başkası hakkında da bir hüküm kuruyoruz. İsmi de öyle, sosyoekonomik, onu inceleyeceğiz yani nedir, neyi var, neyi yok, durumu nedir hatta dosyada da safahat almadan yapıyoruz bunu kolluk... Bunun alternatifini oluşturmamız lazım. Bu noktada, zaten mahkemeye sosyal, ekonomik rapor geldikten sonra, eğer bilgim beni yanıltmıyorsa davanın açıldığı tarihten itibaren bitmiş nafaka faiziyle beraber tahsil ediliyor zaten. Dolayısıyla buradaki mağduriyet nedir? Bunun açıklığa kavuşturulmasını yani sizin açınızdan uygulamada açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum.

Ben Adalet Bakanlığımızın yargı reformunu incelemeye başladım ama bitiremedim. Dolayısıyla ara buluculuk ve aile arabulucuyla ilgili ve nafakayla ilgili konuyu inceleyip daha sonra şey yapacağım. Ama ara buluculuk, hakikaten zaten şiddet varsa onun şeyi yok zaten ama şiddet olmamışsa bu kolaylıktan istifade edilebilir diye düşünüyorum. Buradaki itiraz noktasını ben anlayamadım hakikaten.

Anlaşmalı boşanmayla ilgili de bir evliliğin anlaşmalı olarak bitebilmesi için evliliğin en az bir yıl devam etmesi gerekiyor, ön koşul. Şimdi, benim kişisel yaklaşımıma kalırsa nasıl ki taraflar evlendiği zaman iradeleriyle anlaşıyorlarsa boşandıkları zaman da iradeleriyle ayrılabilirler ama bu böyle olmuyor yani hepimiz biliyoruz ki bunun birçok sonucu var. Kendiniz de söylemişsiniz yani eğer zaten geçimsizlik varsa bunun bir süre şeyi yok yani aynı gün de boşanabilirsiniz yani müracaat da edebilirsiniz. Gerçekten somut olarak ve pratik, faydasal olarak... Tabii, burada kanun koyucunun amacı aileyi de korumak yani hepimiz evliyiz, ilk başta tabii, şeyler oluyor yani "En azından bir yıl sizi evli tutmaya gayret göstereyim, bu evliliği kurtarmaya çalışalım." diye bir yaklaşım var. O yüzden de bir yılı şart koşmuş. Buradaki itirazım, orada, kendi raporunuzda da söylemişsiniz yani eğer geçimsizlik varsa zaten süreye tabi değil, itirazınızın neye yönelik olduğunu anlamak için ben sorularımı sordum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Cevabını alacağız.

Buyurun.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ TEMSİLCİSİ AV. BURCU ÖZTÜRK - Narin Güran'la başlayayım isterseniz. Narin Güran'a dediğiniz gibi, Diyarbakır Barosu hariç diğer barolarımız ve Barolar Birliğinin katılma talebi reddedildi. Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızın temel hedefi daha etkin ve şeffaf bir yargılama sürdürülmesini sağlamak. Bu bakımdan, yargılama faaliyetinin sağlıklı yürütülmesi için mahkemeye yardımda bulunmak da temel görevlerimizden bir tanesi. O sebeple, Türkiye Barolar Birliğinin ve baroların katılma talebinde bulunduğu ve bunun kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

İstanbul Sözleşmesi'ne gelince zaten yargılama süreci bitti, biz de davacıydık bu konuyla. Raporumuzda da belirttiğimiz gibi, şüpheli sanıklar nezdinde böyle bir algıya sebebiyet verdiğini değerlendiriyoruz. Sizin de dediğiniz gibi fikir ayrılıkları tabii ki olacak, bizim değerlendirmemiz bu yönde.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KADIN HUKUKU KOMİSYONU DÖNEM SÖZCÜSÜ AV. ASLI ÇELİKAĞ ÖZCAN - 6284 sayılı Yasa'nın aslında tam olarak ifade olarak İstanbul Sözleşmesi'yle başlayan ve sonrasında 6284'e dönen uygulamadaki sıkıntılarıyla ilgili sıkıntımız var bizim yoksa "6284 sayılı Yasa kötü, İstanbul Sözleşmesi çok daha iyi bir koruma sağlıyor." anlamında değiliz ama İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilmekle aslında sanki toplumda "6284 şiddeti daha da yalnız hâle getirdi." gibi bir sıkıntı oldu. O da tamamen uygulamada, bahsettiğim 6284 sayılı Yasa'nın uygulamasındaki farklılıklardan kaynaklanan sıkıntı olarak oldu. Gelincik Merkezinde de bahsedildiği gibi bazı yerlerde çok ciddi kapsamlı uygulanan tedbirler bazı bölgelerde uygulanmıyor. Mesela, ben Bolu'dayım. Bolu Barosunda gerçekten bunun sıkıntısını yaşayabiliyoruz. Dolayısıyla gelen hâkimlerin bu doğrultuda tek bir bakış açısıyla bakmamaları ya da keyfiyeti, hakkaniyeti kullanmaları 6284 ruhundan tam anlamıyla çıkmaya sebep olacak kararlar ortaya çıkartıyor. Dolayısıyla bizim kendi tebliğde de gösterdiğimiz gibi 6284'ün çok net bir şekilde uygulanabilirliğine ilişkin aslında kararların bütüncül yaklaşımla çözülmesi. Farklı karar, farklı uygulamalar tam olarak uygulanabiliritesini aslında bozuyor demek istedik orada.

Onun dışında, tedbir nafakasına ilişkin, tabii ki geriye dönük faiziyle veriyor ama gerçekten geriye dönük kararda belki yapabiliyor ama bazı yerlerde o uygulama da farklı olabiliyor yani geriye dönük vermiş olduğu... O anda, kişi, şiddete uğrayan, şiddet mağduru bir kadın -evini terk edecek boyutta- ciddi anlamda bir ekonomik hakka sahip. Dolayısıyla 6284'te aslında bu da var, maddi anlamda bunu gerçekten hiçbir şekilde sosyal, ekonomik durum araştırması yapmaksızın tedbir, önleyici tedbir anlamında da verebiliyor. Şimdi, bunları yapmayıp normal şartta aile mahkemelerindeki süreci takıldığınız da hem can güvenliği hem herhangi bir sığınma evine kabul edilmemesi durumunda -çocuğu vesair varsa- ekonomik koşullar sebebiyle gerçekten şiddete dönen çok kişi oluyor. Dolayısıyla bu durumdaki nafakanın aslında belki 6284 başvurusuyla aslında verebilme imkânları varken bunu kullanmaları belki bu tedbir nafakasının bu kadar gündeme gelmesine de sebep olmayacak. O yüzden, aslında hepimizin buradaki temel görüşü 6284'ün tam anlamıyla uygulanması yani sadece uzaklaştırma, koruma, vesair gibi değil, normal, özel, medeni hukuktan ayrı olarak ekonomik anlamda valiliklerin destek çıkması, yer, barınma, bu hususlar yerine getirildiği zaman aslında aile mahkemelerinde bu husus uygulanıyor, uygulanmıyor sorunu da belki kalmayacak. O yüzden de tabii ki bu ekonomik anlamda fon aktarılmasıyla da çok önemli olacaktır.

Anlaşmalı boşanmaya ilişkin tabii ki bir yıllık süre içerisinde şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılabiliyor, her şekilde açılabiliyor ama bu sürecin yargılamadaki en sonda aslında söylediğimiz, hedef sürenin kesin olarak belirlenmesi durumu çözülmüş olsa aile mahkemelerinde belki bu da çok önemli olmayacak ama bir aile mahkemesine şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açtığınızda altı ay sonra duruşma günü gelebiliyor. Dolayısıyla, asıl sıkıntı o süre kalktığında belki insanlar bir yanda evet, ailenin korunması diyoruz ama bazen de baştan bu kararı veren 2-3 kere denedikten sonra 4'üncüde yine boşanma yoluna gidiyorlar. Dolayısıyla korunma kısmında çok olmuyor, adliyeye düştükten sonra sonuç mutlaka boşanma oluyor.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Şunu da vurgulayalım: "Altı ayda bir sıra geliyor." dediniz ya duruşmaya...

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KADIN HUKUKU KOMİSYONU DÖNEM SÖZCÜSÜ AV. ASLI ÇELİKAĞ ÖZCAN - Altı ay sonra duruşma günü geliyor.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Altı ay sonra... Yeni yargı reformu paketinde en fazla iki ay öngörülüyor, o düzenleniyor, onu da vurgulayalım yani gerekenler yapılıyor. Bu, çok önemli bir reform, altı ay, üçte 1 oranında kısaltılıyor süre.

Bir de şunu belirtelim avukatlar hazır buradayken: Bu boşanma olaylarında nafaka erkek tarafından mutlaka veriliyor mu? Yoksa kadın hatalıysa diyelim ki hatasını da kabul etti, erkek yine nafaka veriyor mu? Uygulama ne mevcuda göre?

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Siz cevaplayın.

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Yok, yok o değil. Öncelikle, şu konularla ilgili benim de birkaç söyleyeceğim var. Ben bir söyleyeceğim ondan sonra da o soruyla ilgili kısmı da sizin de söyleyeyim çünkü alanda gerçekten çok fazla tecrübe ve şeyle ilgili olduğu için hepimiz de heyecanlıyız. Evet, şu anda altı ay, altı aydan sonra şöyle bir durum var: Bir yargılama bir buçuk, iki yıl sürüyor, istinafta şu an Ankara'da üç yıl bekliyor. Bir de ezkaza Yargıtaya giderse ve bunun bağlamında hem sadakat yükümlülüğü hem de evlilikle ilgili o kalan araftaki süreyi de düşündüğümüzde ciddi bir sıkıntı var. Ben de katıldığım sıfır tolerans toplantılarında bakanlarla ilgili olanda bunu, altı ayı özellikle söylemiştim, hatta dikkate alındığını da şöyle öğrendim: Ben adliyeye gittiğimde Bakanlık bununla ilgili... İnanmamışlardı, Bakanlığa gittim, kalemdekiler "Bakanlık bizden yazı istiyor." dedi, ilk duruşma günü ne zamanmış diye yani böyle ilahi şey gibi de önüme çıkmıştı fakat bunu dediğimin üzerinden de temizinden iki, üç yıl geçmiştir. Sorun zaten o yavaşlık gerçekten, o altı ay çok uzun zaman ve biz bunu dile getirdik ama duyulmuş olmasına yine sevindik diyelim. Akabinde niye altı ay dedik. Evet, şöyle bir durum var: O kadınlarla biz temas halindeyiz. Kadın geldi, ekonomik gücü bile olsa çocuk... Ekonomik gücü olanlar ne yapıyor çocukları özel okullarda. Erkeğin ilk yaptığı şey, özel okul parasını vermekten çekiniyor. Kadın şunu düşünüyor: Ya, çocuğumun zaten hayatı değişti, işte bak ben boşanıyorum, zaten bir vicdan azabı içinde -tahmininden daha çok o kadınlar da vicdan azabı çekiyor- bir de çocuğumun okul parasını ne yapacağız şeklinde. Daha dünkü görüşmede bile adam kendi avukatlarına "Ben çocuğumun özel okulun ödeyeceğim." diyor, benim müvekkilime "Ödemeyeceğim." dediği bir pozisyonda. Bu, çok lüks gibi görünen bir şey. Bir de şunu şöyle düşünün: Doğal gazı ödeyemiyor, adam gitti, işte, uzaklaştırma da verildi, elektriği, suyu ödeyemiyor. Biz bu kapsamda, 6284'te gerçekten -yeni kararlar da aldık- bununla ilgili ödemeler de çıkabiliyor ama o çıkana kadar bazen, bunu bilmedikleri için de istenmediği için de elektrik, su ödenmediğinde, az gibi görünen, altı ay sonra belki verilecek olan nafakanın hiçbir hükmü kalmıyor. Kadın eğer o ilk aydan itibaren alamadığı surette çok kötü, o adamı eve almak zorunda kalıyor ya da çok başka bir şekilde hayatıyla ilgili sıkıntı yaşıyor. Teknik olarak olmuş olmasının uygulamada bir faydası bazen olmuyor, zaten sorun da kaynaklı.

Bir de şeyi söyleyeceğim: İstanbul Sözleşmesi ile 6284'le ilgili kısımda; ben 6284'ü zaten çok severim, ben bunu Türkiye'de de anlatıyorum -belki ufak bir baksanız- yani böyle beni çağırırlar, giderim anlatırım, çok severim, avukatlara da özellikle söylerim: 6284''ü bizim canlandırmamız lazım, diğer talepleri de vermemiz lazım babında. Ama şunu da biliyorum: İstanbul Sözleşmesi çok kapsamlıydı, birçok hükmünde devletin yükümlülüğü vardı ama onun ötesinde, bizim Gelincik Merkezini arayıp -ki düşünün, ne kadar aslında bihaber olmamıza rağmen uluslararası sözleşmelerden- "Kocam bana diyor ki: 'İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, seni artık dövebilirim.'" Yani yansıması bu oldu, suya atılan taş orada... Ha, siz diyeceksiniz ki: TCK kalkmadı, ben biliyorum, şu olmadı, ben biliyorum ama halk bunu bilemedi ve şu anda yaşanan bazı şeylerden de işte yüzde 85 de biraz oradan oluştu.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Bilememesi yani...

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Yani anlatabiliyor muyum? Uygulaması iyi...

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - İstanbul Sözleşmesi kalkınca "Rahatladık, serbestledik..."

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Sanki dövebileceklerini düşündüler yani bu kadar oldu.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Ama o bize...

ADALET KAYA (Diyarbakır) - Ben şöyle bir örnek biliyorum: Karakola giden kadına polis memuru "Zaten İstanbul Sözleşmesi de kaldırıldı, sen evine, eşine dön en iyisi." dedi. Yani bunların hepsi...

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Yansıması bu oldu. Yani bakın, nasıl başladığı ayrı, o kısma hiç girmiyorum, yansıması bu oldu. O yüzden, kötü oldu.

Müdahil olmayla ilgili de...

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - İzninizle, cevap vereyim: Toplumdaki yansımaları tabii çok önemlidir ama yok efendim, falanca kanun kalktı, sözleşme kalktı, ben suç işlerim diyorsa daha ağır cezayı alacak sonuçta yani onun öyle düşünmüş olması...

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - Alacak da ya kadın öldürülürse, ya öldürülürse o kadın.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Sözleşme var veya yok; kadının öldürülmesini herkes karşı, böyle bir şey olabilir mi?

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ KOORDİNATÖR YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. ASLI ARIHAN - İşte, aynısı bana hep söylendi, ben de dedim ki... Çok ilginç buydu, geldi, hem de kaç tane.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Mahmut Tanal'ın bir videosu var, izlediniz mi onu?

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Biliyorum, evet.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Adam "Şu sözleşmeyi kaldırın da karımı dövebileyim." dedi, onu söyledi.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Anladık da yani o, bizim Komisyonumuza örnek teşkil edecek bir şey mi? Yani 85 milyonluk ülkede -cahil adamın biri- videoyu izledik, Mahmut Tanal da çok güzel cevap vermiş: "Karın sana tokat atabiliyor mu?" "Hayır." diyor. "Sen niye atıyorsun?" diyor. Mahmut Tanal da dersini vermiş yani.

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ BAŞKANI AV. NAZLI ÖZLEM ATMACA - Sayın Başkan, ben bir şey söyleyebilir miyim bu İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili olarak?

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - Buyurun.

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ BAŞKANI AV. NAZLI ÖZLEM ATMACA - Gerçekten İstanbul Sözleşmesi'nin toplum üzerinde çok etkili bir psikolojik etkisi vardı, bunu yadsıyamayız.

BAŞKAN MUSTAFA HULKİ CEVİZOĞLU - "Toplumun bir kesimi" demek daha bilimsel olur galiba.

ANKARA BAROSU GELİNCİK MERKEZİ BAŞKANI AV. NAZLI ÖZLEM ATMACA - Belki, tamam, toplumun bir kesimi üzerinde büyük etkisi vardı fakat ben İstanbul Sözleşmesi'ni de araştırdım, acaba 6284'ten farklı neyi vardı, onu bir araştırdım, birkaç tane şey buldum, onları sizlerle paylaşayım, onları söyleyeyim. Bir kere, şiddeti bu kadar bütüncül şekilde tanımlayan başka bir uluslararası sözleşme yok ve şiddetin temel sebebini "toplumsal cinsiyet eşitsizliği" diye açıklayan bir uluslararası sözleşmedir; devlete şiddeti önlemede bütüncül politikalarla sorumluluk yükleyen, pozitif yükümlülükler yükleyen bir sözleşmedir. Özellikle tecavüz, taciz merkezlerinin kurulması ve bütün bu merkezlerin tek elden işlemesi ve bu merkezlerde çalışan personelin değişmemesi esasına dayalı olarak bir vurgu yapılır. Yine, bu sözleşme, mutlaka ülkede bir acil yardım hattı kurulmasını önerir, her ne kadar bu olmasa da biz bunu Gençlik Merkezi olarak ayakta tutmaya çalışıyoruz ama bir telefon hattını 7/24 açık tutmak da son derece zor. Şu an bizim ülkemizde de 182, 183 acil yardım hatları var ama bu, yine İstanbul Sözleşmesi'nin vurguladığı bir temel düzenlemedir. Aklıma gelenler bunlar. İstatistik ve veri çalışmalarının öneminden bahseder, izleme faaliyetlerinin öneminden bahseder. O nokta da son derece önemli.

Sayın meslektaşım -onu söyleyeyim sonra hemen Aslı Hanım'a bırakacağım sözü- Hukuk Genel Kurulu kararından bahsetti, 2007, ben onu not aldım. Zaten böyle bir şey hepimizin baş tacı, biz onu uygularız fakat şimdi, siz de biliyorsunuz, hepimiz hukukçuyuz, Hukuk Genel Kurulunun her kararı bir içtihadı birleştirme kararı mahiyetinde olmaz. Hukuk Genel Kurulu kararları ilk derece mahkemelerinin direnme kararları üzerine Hukuk Genel Kurulunun toplanarak vermiş olduğu kararlardır. Bir kısmı içtihadı birleştirme kararı mahiyetindedir ve bütün kurumlar için aynı kanun gibi bağlayıcıdır, kesindir ve tartışılmaz fakat her Hukuk Genel Kurulu karar öyle değildir ve hepimiz hukukçuyuz, ne yazık ki şunu biliyoruz: Bizler bu kararları bazen koysak da mahkemeler farklı kararlar verebiliyor çünkü bu Hukuk Genel Kurulu kararı o ilgili olduğu dosya için kesin ve bağlayıcıdır veya başvuran bölge adliye mahkemeleri için kesin ve bağlayıcıdır; bütün kurumlar için kesin ve bağlayıcı olmayabiliyor. İçtihadı birleştirme kararı mahiyetindeyse tabii ki fakat biz yine de bu kararı kullanacağız, ben o yüzden altını çizmek istedim, kanununda yer alırsa bu tartışmalara hiç gerek kalmadan ve biz, mahkemelerle tek tek konuşmaya hacet kalmadan çözmüş oluruz. Yani o nedenle söylemiştim.