Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy ve Burdur Milletvekili Mustafa Oğuz ile 47 Milletvekilinin Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2983) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 13 .03.2025 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aslında görüşülmekte olan kanun teklifini olumlu karşılıyoruz ama burada zannedersem Anayasa Mahkemesine gönderme, yetkilerle ilgili bir sıkıntı var fakat onunla ilgili sınırlamayla ilgili çalışılıp bunu bence götürmemek de lazım ki bir an önce aslında bu ailelerin teşvik edilmesi gerekiyor. Şunu söyleyeceğim: Biz AK PARTİ olarak hiçbir zaman kadın ile aileyi birbirinin rakibi olarak görmedik. Yani ne kadın ne aile birbirinin rakibi değildir. Bu bir bütündür. Yani bir anne-kız da bir ailenin ferdidir, bunu bu şekilde düşünmemek lazım. Kadına yönelik işte Sayyiğit söyledi ki: "Hiç politika üretilmedi." Öyle değil, yirmi bir yıldır sayısız politikalar üretildi yani hem şiddetle mücadeleye yönelik, aynı zamanda, işte çocuk yaşta evlenmelerle, işte töre, namus, cinayetlerine 2005 yılındaki Türk Medeni Kanunu'na girdi vesaire birçok düzenleme yapıldı.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Politika varsa neden artış var?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Aynı zamanda, en son biliyorsunuz Kadının Güçlenmesi Koordinasyon Kurulu kuruldu, ki bu da hani Avrupa Birliğinde de, birçok Avrupa ülkesinde de olması gereken... Belki de hani o şöyle baktığımızda İstanbul Sözleşmesi'ndeki bütün maddeler tık tık tık yerine getirilmiş, kadına yönelik, kadının güçlendirilmesine yönelik bütün maddelerle kıyaslanan; bir tek bu koordinasyon kuruluyla ilgili bir şeyi vardı.
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - İstanbul Sözleşmesi'nden neden çekildiniz o zaman?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Sayyiğit, ben sizi dinledim.
Dolayısıyla bu da kuruldu yani şöyle tabii ki bu bir mücadele, durmadan devam edecek ama şu söylenemez: Yani bu getirdiğimiz kanunla "Kadını eve hapsediyorsunuz, kadının doğurganlığını ön plana çıkarıyorsunuz." değil. Bunu bugün Avrupa dâhil olmak üzere dünyada bütün ülkeler uyguluyor. Türkiye'nin de doğurganlık hızı 1,51 olmuş durumda; 2,1'in altında. Şimdi, peki, biz bununla ilgili bir düzenleme hayata geçiriyoruz. Bununla ilgili partisel olarak da çalışmalar yaptık ama bunu yaparken "AK PARTİ sadece kadının doğurganlığı için çalışıyor." anlamına da getirilmesini doğru bulmuyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız "3 çocuk." dediğinde "Oo, işte 3 çocuk, aile hayatına da mı karışıyorsunuz?" denildi ama Norveç Başbakanının mesela şöyle bir söylemi var: "Kendiniz için değil, aileniz için değil ama devletiniz için lütfen çocuk doğurun." Norveç ciddi anlamda... Yine Singapur'da MENTOS şirketi devletle birlikte ortak proje düzenleyerek de orada böyle bir şarkıyla toplumda herkese işte "Ailen için, ben bir sağlıklı anneyim, sağlıklı bir babayım..." böyle bir rap müzik yaparak doğurganlıkla ilgili... İşte, burada da mesela, Singapur'un da sorunu, dünyada herkesin sorunu; bununla ilgili adımlar atılmış. Tabii, bu rakamlar vesairelere bütüncül bakmak lazım. Erhan Bey'in de söylediği gibi, sadece mesela işte gelir düzeyi artınca oranlar da düşüyor. Tabii, aynı zamanda sağlıkla ilgili de düzenleme yapmak lazım. Türkiye'de maalesef son zamanlarda doğumlar sezaryene iletiliyor ve 2'den fazlasında 3'üncü sezaryen sağlık açısından açıkçası sakıncalı bulunuyor. Bununla ilgili çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bence bütüncül bakılması... Bununla da ilgili aslında Külliye'de de çalışmalar yapılıyor. Yine, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz'ın Başkanlığında yapılıyor ama...
ERHAN USTA (Samsun) - Parlamentoda da yapılmalı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kesinlikle katılıyorum size, bununla da ilgili çalışmalar yapmak lazım.
Bunu kadını eve sokmak ya da kadının... Bu, kadın değil yani bu doğurganlık, nüfus politikası bu aslında doğurganlık değil. Nüfus politikaları sadece kadınla düşünülemez, nüfus politikalarında hem erkeğe hem kadına bütüncül olarak bakmak gerekiyor. Ailenin, işte yaşanan iş hayatının ya da ev içi iş paylaşımı vesaireye, bunlara bakmak gerekiyor. Tabii, bunun medya etkisi de var. Yeni, mesela, dünyada trendler var "Sadece biz, sen ve ben." Yani 2 eş olsaydık daha iyi olurdu diye bunu özendirme çalışmaları var; bunlar akım akım, Türkiye'de de var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Toparlıyorum.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen toparlayın.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine, yaşla ilgili, eğitimle ilgili var. Üniversitelerde şimdi ne oldu? Okullaşma oranı da... Önceden mesela, 2001 yılında yüzde 12,8'di kız çocuklarının üniversiteleşme oranı, bugün bu oran yüzde 50'lere geldi; işte, erkek çocuklarda da aynı şekilde, yüzde 50'lerde. Ne oluyor? Bu sefer, aileden "Okulunu bitir, üniversiteni bitir, ondan sonra hani aile hayatına katıl." gibi... Bir kızın en sağlıklı olduğu doğurganlık oranı yaşı -sağlık açısından söylüyorum, kadınların hani olarak değil, yanlış anlaşılmasın- açıkçası, 20, 21, 22'nci yaşlar en çok hani yumurtalıkların üreme döneminin en fazla yoğun olduğu dönemler. Buna böyle bir bütüncül bakıp yapmak lazım. Ben bu anlamda maddeyi olumlu buluyorum ama yeterli de bulmuyorum ve ben bunun sınırlama... Hani şunu da söylemek istiyorum: Zaten böyle bir karar alındı, bunun devamının gelmesi gerektiğinin bence olumlu olacağı... Cumhurbaşkanı bunu artırsın, artırabilir, hani sınırı artırabilir; bence azaltacağını hiç kimsenin düşünmüyorum, artırabilir; artırmayla da ilgili, hani sınırla da ilgili Anayasa Mahkemesine taşınmaması gerektiği düşünüyorum ama biraz önce görüştük, herhâlde Genel Kurul aşamasına kadar bununla da ilgili bir çalışma yapacak arkadaşlarımız.
Ben teklifi getirenlere teşekkür ediyorum.