KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Hocam, ben şöyle katkı vereyim diye size söylüyorum. Daha yeni geldim, dün gece geldim, Kopenhag'taydım. Toplantıya gittik, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının orada bilmem ne toplantısına gittim; ben vardım, bir de Milliyetçi Hareket Partisinin Erzurum Milletvekili Kamil Aydın Bey vardı, uzmanlarımız falan vardı. Kaldığımız otele de bayağı bir para verdik yani öyle ucuz değildi. Biz AGİT'in sonbahar toplantısını Türkiye'de yapacağız, Taksim'de 5 yıldızlı, çok kaliteli bir otelle görüşüyoruz. Orada görüştüğümüz otelin, o kaliteli otelin 2 katı bir fiyat en azından ve çok kötü bir otel yani küçük odalar falan, görüntü de çok kötü, şehir oteli fakat asansörlerine binmedim 5'inci katta kalmama rağmen. Asansörler hep tak tuk, tak tuk bir şeyler ediyordu; ya, ben merdivenden inip çıkayım dedim. Yani şimdi, dünyada da buna benzer şeyler var, sadece bunu konuşunca, evet, yangın falan her şey tamam ama biraz da bu sektör de öyle veya böyle dünyadaki en iyilerden bir tanesiyiz biz. Kötü örneklerimiz var, yanlışlarımız, acılarımız var; ben sektörün durumunu da anlatayım da kayda girsin diye söylüyorum. Sanki böyle konuşurken bütün Türkiye'deki oteller böyleymiş gibi bir algı da çıkmaması adına benim birazcık devlet adamlığı yanım da burada ortaya çıkıyor.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Muhalefet partilerine güzel otel veriyorlar, size niye öyle otel vermişler?

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Yani o otelde muhalefet de vardı, problem yok.

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Başkanım, son bir katkım olabilir mi?

BAŞKAN SELAMİ ALTINOK - Çok özür diliyorum, bunu bitireyim. Yani Türkiye'de, evet, buna benzer çok eksikliği olan, yanlışı olan benim de bildiğim, senin de bildiğin -İstanbul'u gayet iyi biliyoruz, benim de biliyorsun bildiğim noktasını- ama gerçekten çok kaliteli, her şeyiyle dört dörtlük olan, işini düzgün yapan, kaliteli yapan çok güzel otellerimiz de var diyeyim çünkü Türkiye'nin en önemli sektörlerinden bir tanesi; kayıtlara en azından sanki bütün oteller böyleymiş gibi girmesin diye söyledim.

Buyurun.

GRAND KARTAL OTEL YANGINI BİLİRKİŞİSİ DR. HİKMET İSKENDER - Sayın Bakanım, bir cümle söyleyeyim; Oğuz Bey, sizden önce lütfen.

Burada bir saptama yapalım. Çok haklısınız, 1939 yılının son ayında biz Erzincan'da büyük bir deprem yaşadık, 39 bin küsur kişi, sonrasıyla beraber daha fazla... Şimdi, düşünün, 1939'daki Erzincan'ı düşünün, oradaki yapıları düşünün, ne yıkıldı da bu kadar insan öldü? Fakat bu nedir biliyor musunuz? Ben bununla ilgili bir ödev hazırlattım, biz bunları ilgili tezler yaptırıyoruz. Çok başarılı bir talebem vardı, şu anda tahmin ediyorum Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde. Şu; 1939 yılından bahsediyorum: Biz mayıs ayına kadar öyle mevzuatlar, öyle kanunlar çıkarmışız ki Japonlar ve İtalyanlar bunları çok mükemmel bulmuşlar; şimdi, biz, bugün Japonya'yı örnek almaya çalışıyoruz. Yani, 1939 Türkiyesinden bahsediyorum, o zaman ki çalışmadan bahsediyorum ve Erzincan'dan bahsediyorum. Hani, o zaman, bilmiyorum, İstanbul'dan Erzincan'a kaç saatte gidiliyordu veya bugün kaç saatte gidiliyor? Yani uçak vesaire var ama o zamanki koşulları düşünün. Dediğiniz gibi, biz esasında hiçbir zaman altta, aşağıda kalır değiliz ama özellikle çabuk para kazanmaya yönelik eylemler, dediğiniz gibi bazı... Tenzih ederiz iyi çalışan insanları. Şunu da gördük Sayın Bakanım: Birçok otelde bu yangınlar vesilesiyle -illa kar kış oteli olması söz konusu değil- gerekli iyileştirmeden daha fazlasını yapanlar var çünkü oradan ekmek yiyor adam ve bunlar doğru esnaf, doğru insanlar.

Böyle söyleyecektim, bu da kayda geçsin.

Kusura bakmayın Oğuz Bey, sözünüzü aldım.