| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Güney Kıbrıs Rum kesiminde faaliyet gösteren AKEL Partisiyle yaptığı görüşme ile AKEL Partisi Genel Sekreteri Andros Kiprianu'nun yaptığı açıklamalara ve Türkiye'nin PYD politikasına ilişkin sorularıyla ilgili görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .01.2016 |
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Hayır, şöyle: PYD bir terör örgütü ise bizim kayıtlarımızda PYD'nin terör örgütü olduğuna dair bir şey olması gerekiyor. Şimdi, sözlü olarak bir örgüt terör örgütü olmaz. Neden? Neden derken onun teorik nedenlerini paylaşmayayım ama mesela PYD lideri Ankara'da arkadaşlar. Ne zaman? İşte burada tarih var, 4 Ekim 2014'te haberleşmiş. PYD lideri Türkiye'ye geliyor, devletle görüşmeler yapıyor, siyasilerle görüşüyor. Örneğin, bu görüşmelerden bir tanesinden sonra Sayın Davutoğlu PYD'nin Suriye rejimiyle iş birliğine devam ettiğini söylüyor "Benim Dışişleri Bakanlığım döneminde Dışişleri Müsteşar Yardımcımız -isim vermiyor- Salih Müslim'le görüştü. Ne yazık ki o zaman yapılan hataların bedelini şimdi Kobani'de Kürt kardeşlerimiz ödüyor." diyor ve devam ediyor.
Şimdi, bir terör örgütüyle bizim Dışişleri Müsteşar Yardımcımız niye görüşür? Terör örgütü durumu söz konusu olduğu için söylüyorum. Bunlar hep El Cezire'den alıntıdır arkadaşlar. Yani uluslararası medyada da bilinen şeyler. Salih Müslim bu sefer kendisi El Cezire'ye konuşuyor ve diyor ki: "Türkiye'yle görüştük ama Türkiye'nin şartları kabul edilemez. Bir şey söyleyip başka bir şey yapıyorlar. IŞİD hâlâ Türkiye sınırlarını kullanıyor." Yani Türkiye'yi IŞİD'e yardım etmekle de itham ediyor. "PYD şartlara uymadı, IŞİD'i bırakıyoruz mu demek istiyorlar?" diyor ve ondan sonra da yapılan görüşmelerin, Türkiye'nin taleplerinin, PYD'nin taleplerinin neler olduğu, bununla ilgili şeyler var.
Bir başka konu: Sayın Salih Müslim'in gizlice Ankara'ya geldiğini Hükûmet kanadının da çok iyi bildiği bir köşe yazarı, Abdülkadir Selvi kendi köşesinde yazıyor. "20 Haziran Cumartesi günü Mardin'den sınır kapısından özel izinle geçerek Ankara'da görüşmeler yaptı." diyor Yeni Şafak Yazarı Abdülkadir Selvi. Haberin tarihi 29/10/2015. Burada Cerablus'la ilgili Salih Müslim'e neler söylendiği, Fırat'ın batısına geçmeyle ilgili, Türkiye'nin kırmızı çizgileriyle ilgili neler söylendiği açık, net bir şekilde ifade ediliyor. Bunların hepsi açık kaynaklar. Türkiye basınından öğrendiğimize göre, Salih Müslim Türkiye'ye birkaç kez gelmiş gitmiş.
Bir başka örnek: Salih Müslim'in çatışmalarda oğlu öldürüldü bundan birkaç yıl önce. Salih Müslim oğlunun öldürülmesinden hemen sonra şöyle bir açıklama yaptı, Türkiye gazetelerinde de yer aldı: "Benim oğlumu vuran mermi Türkiye'den gelmiştir." O sırada IŞİD'le çatışıyorlardı. Yani buradan tekrardan "Türkiye IŞİD'e silah, mühimmat yardımı yapıyor." ifadesini anlıyoruz.
Bir başka nokta: Geçtiğimiz günlerde -şu anda tabii kitap benim elimde yok ama- Avrupa'da Mezopotamya Yayınları tarafından "İmralı Notları" diye bir kitap yayımlanıyor ve Türkiye'deki gazeteler ya da İnternet sitelerinde de bu kitabın bazı bölümleri parça parça ifade ediliyor ve yayımlanıyor. Hatta kitabın tam adını da size ifade edeyim: "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları)"
Şimdi, buradaki görüşmelerin tamamında... Ki bu görüşmeler henüz reddedilmedi devlet yetkilileri tarafından. Yani bundan önceki Oslo tutanakları reddedilmemişti, 2013 yılında yayımlanan İmralı tutanakları reddedilmemişti, bu görüşmeler de Türkiye Cumhuriyeti tarafından reddedilmedi. Üstüne üstlük Selahattin Demirtaş dün bir açıklama yaptı, saat 17.01'de haber ajanslara düştü. "Şu ana kadar basına yansıyan ve yazılıp çizilenlerin önemli bir kısmı oradaki tartışmalarımızı yansıtıyor." dedi. Kitabı okumadığını ifade ediyor ama şu ana kadar basına yansıyan bölümlerin oradaki tartışmaları yansıttığını söylüyor ki bu tutanaklarda İdris Baluken görüşmeci olarak bulunuyor, Kamu Güvenliği Müsteşarımız görüşmeci olarak bulunuyor, facia şeyler söylüyor ki onlardan bazılarını birazdan ifade edeceğim çünkü yayımlandı bunlar.
Şimdi, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarımızın yani devletin Müsteşarının -bir sürü başka şey var, onları geçiyorum- Öcalan'la yaptığı konuşmalarda şu diyaloglar dikkat çekiyor: Öcalan diyor ki: "Normalize etme, kardeşleşmeyi esas alıyoruz. Bu niye MHP'yi kudurtuyor, incelemek lazım." Kamu Güvenliği Müsteşarımız diyor ki: "Yüz yıldır Türk-Kürt ilişkileri üzerinden çatışma politikası uygulandı. Tehlike sadece Kürt milliyetçiliği değil Türk milliyetçiliğidir aynı zamanda." Dışişleri Bakanlığımız açısından Türk milliyetçiliği bir tehdit midir? Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri arasında kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan arkadaşlar var, geçmişte de var, bugün de var. Bu arkadaşlarımız yani AKP içinde siyaset yapanlar da MHP içinde siyaset yapanlar da -diğer iki partide böyle bir ifadede bulunan bir milletvekiline ben henüz rastlamadım ama- bu milletvekilleri de Kürt sorunu bağlamında bir tehdit midir? Kürt milliyetçiliğiyle ilgili boyutunu zaten sormuş oldum.
Öcalan diyor ki: "Benim için 'Kaçacak.' diyorlar, ben burada kalırım, Türkiye'den çıkmam. Kovsalar da kalırım, onları çıkarırım." Kamu Güvenliği Müsteşarımız da sırtını sıvazlayarak diyor ki: "Burası sizin toprağınız, sizin ülkeniz, kimsenin haddi değil sizi kovmak." Yani diyalogları aktarıyorum.
İkinci bölüm yine Kamu Güvenliği Müsteşarıyla alakalı. Tutanaklara göre görüşmede yer alan devlet yetkilisi İmralı'ya İngiliz istihbaratından 2 kişinin geldiğini teyit ediyor. Öcalan diyor ki: "Yine buradaki görevlilerden biri gelmişti. Kemerine baktım, Yahudi yıldızı, Davut yıldızı parlıyordu. O da dakikalarca öyle bekliyordu. Benim ısrarla mesajı almamı istemişti. Bana 'Ben MOSSAD'ım, buradayım.' bunu hissettirmek istemişti." Bunlar Öcalan'ın ifadeleri. Devlet yetkilisi diyor ki: "Hatta buraya İngiliz İstihbaratı da gelmişti." Yani devlet Öcalan'la görüşmeye İngiliz İstihbarat elemanlarını götürüyor arkadaşlar, bu ifadeden anlaşılan şey o. Devam ediyor Öcalan: "Evet, o Avrupa'dan gelen heyet içinde varlardı." Devlet yetkilisi diyor ki: "Gelen 2 avukat İngiliz İstihbaratı adına gelmişti." Türkiye Cumhuriyeti devletinin görüşmeleri uzun zaman reddettiği, bunların aslında siyasi görüşmeler olmadığı, sonra devlet bürokratları ile Öcalan arasında yapılan görüşmeler olduğunu kabul ettiği bu görüşme trafiğinde... Ki bunun tutanakları sürekli yayınlanır yani İnternet sitelerinde yayınlanır.
BAŞKAN - Sayın Salıcı, toparlayalım yalnız.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Hepsi aynı konuyla alakalı olduğu için, bitiriyorum, tek soru bu aslında.
BAŞKAN - Tekrara girdi bayağı bir.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Yok yok, daha var.
BAŞKAN - Konu tekrara girdi yani.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Ama konuyu açmak için ifade ediyorum.
BAŞKAN - Eyvallah.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti devletinin Abdullah Öcalan'la istihbarat örgütlerinin elemanlarını, istihbarat örgütünün elemanı olduğunu bile bile -Türk istihbaratından bahsetmiyorum, MİT'ten bahsetmiyorum; İngiliz, İsrail, başka istihbarat örgütlerinden- görüştürmek gibi bir görevi var mıdır? Çıkarı nedir Türkiye'nin böyle bir görüşmeden?
Yine benzer bir şekilde, aynı tutanaklarda, İdris Baluken... 12 Aralık 2013'te HDP heyeti MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la bir görüşme yapıyor, 11 Ocak 2014'te İmralı'ya giden heyet görüşmenin içeriğini Abdullah Öcalan'a aktarıyor. İdris Baluken diyor ki: "Rojava konusunda olması gerekenleri tartıştık. Türkiye'nin Suriye ve Rojava politikasının çöktüğünü ifade ettik. Çetelere verilen desteğin kesilmesi -çeteden kasıt IŞİD'tir, onlar genelde IŞİD, El Nusra gibi örgütleri kendi terminolojilerinde çete olarak ifade ediyorlar- ve sınır kapılarının açılması, sınır duvarları ve mayınların kaldırılması, PYD'ye düşmanlık yaklaşımından vazgeçilmesi gerektiğini ifade ettik." Öcalan: "Evet, bu konular önemlidir. Dışişleri politikaları nasıldır bu konuda, nasıl yaklaştı Dışişleri?" diyor. Baluken de diyor ki: "Bizim görüşmelerde edindiğimiz izlenime göre, dış politikanın başarısızlığını onlar da kabul ediyor." Suriye'yle alakalı dış politikadan bahsediliyor.. "Rojava konusunda Dışişlerinden -Hükûmet tarafının- farklı düşündüklerini ifade ettiler. PYD'nin yaklaşımının yanlış olduğunu söylediler." O başka bir boyut.
Bir başka görüşme -yine aynı tutanaklarda- Kamu Güvenliği Müsteşarı şunu söylüyor: "Salih Müslim'le görüşüldü." Tutanakta var.
BAŞKAN - Tutanak dediğiniz şeyi bir açın da. Bir tane kitapta tutanak olduğu iddia edilen ifadeler.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Şöyle: İlk başta ifade ettiğim için ona tekrardan girme ihtiyacı duymadım.
BAŞKAN - "Tutanak" deyince resmî bir şeymiş gibi.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Adı "Tutanaklar." Ben size kayıtlara geçmesi açısından tam adını da söyleyeyim. 2013 yılında HDP heyetiyle Abdullah Öcalan arasında gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Tutanakları)" kitabı. Bu kitap Türkiye'nin dışında yayımlanıyor, Mezopotamya Yayınları tarafından yayımlanıyor, Türkiye gazetelerinde ifade ediliyor parça parça. Selahattin Demirtaş dün yapmış olduğu açıklamayla -tekrar ediyorum ama Sayın Başkanın müdahalesinden dolayı bir özet olsun diye ifade ediyorum- bu görüşmelerin şu ana kadar yayımlanan bölümlerinin gerçeklerle uyuştuğunu ancak kendisinin kitabı okumadığını ifade ediyor. Ben de oradan yaptığım alıntıları söylüyorum, kamuoyuna da yansıdığı için.
Dolmabahçe mutabakatı 27 Şubat 2015 tarihinde gerçekleşir ve bu toplantıda Dolmabahçe mutabakatı imzalanır, hazırlanır.