| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2015 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
AKP iktidarı sayesinde, inanın, geçmişi özler hâle geldik. Eskiden enerji alanında ülkenin önemli sorunlarını, dışa bağımlılığı, enerji verimliliği gibi yapısal sorunlarını konuşuyorduk ama şimdi, evet, insani, can alıcı sorunlardan onlara sıra bile gelmiyor. Daha iyi bir yaşam isterken yaşamaya şükredecek hâle geldik.
Bakınız, ülkemizde enerji kaynakları çok kıymetli. Dünyanın en değerli kömürü çıkarılıyor burada ama bu kömür değerini ne cinsinden, ne kalitesinden alıyor, değerini insanımızın canından, emekçimizin kanından alıyor. Toprak altındaki kömür zenginliğini çıkarmak için en büyük zenginliğimiz, insanımız toprak oluyor ve bu da çok sık oluyor, göz göre göre oluyor. Facialar sonrası yapılan ise hep aynı, olay sonrası üzülmek ve sorumluların hesap vereceğini söyleyip durmak. Sonra hayat kaldığı yerden devam ediyor, ta ki bir süre sonra başka bir kömür madeninde emekçiler yitip gidene dek. AKP iktidarında sürekli tekrarlayan film bu işte ülkede. Oysa, Türkiye bir iş kazası, iş cinayetlerinin yeri oluyor ve bu kazaların en çok olduğu sektör madencilik sektörü. Bu gerçeğe rağmen ölümler durmuyor. İstatistiksel veriden geçtim, somut uyarılar da sonuç vermiyor; işte Soma faciasından hemen önce partimizin AKP oylarıyla reddedilen Soma araştırma önergesi, Ermenek'teki faciadan tam bir yıl sonra TEMA Vakfının "Konya kapalı havzadır, linyit madenciliği yapılırsa yer altı suyu basar." uyarısı, işte Devlet Denetleme Kurulunun maden kazalarına ilişkin raporu ve işte Ermenek'te ölüme gönderilen işçilerin çalıştığı madenin sahibinin ifadesi. Diyor ki: "Kanun gereği nisan ayında üretim planları hazırlanıp Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne verildi. Müdürlüğün ise, bu plan çerçevesinde bir tehlike varsa söz konusu işletmeyi uyarma ve o işletmenin tehlike geçinceye kadar imalatı durdurma sorumluluğu vardı ama hiçbir uyarı yapılmadı." Durum işte bu, hiçbir şey yapılmıyor. Neden? Ranta, üretim zorlamasına, vahşi kapitalizme dayalı bir düzen AKP'nin bilinçli ve sistematik tercihlerinin sonucu da o yüzden.
Türkiye Kömür İşletmelerinin yaptığı kömür üretimi özelleştirilecek, kömürü taşeron firmalar üretecek, ne kadar üretirse AKP iktidarı o kadarını satın alacak diye üretim zorlanacak, maliyetler aşağı çekilecek ve AKP hem bu yolla o işverenlere rant sağlayacak hem de o kömürleri dağıtarak siyasi çıkar sağlayacak; işte sistem bunun üzerine kurulmuş. Türkiye Kömür İşletmelerinin 130-140 dolara mal ettiği kömürün tonunu 24 dolara çıkaranlar varsa ve devlet de buna seyirci kalıyorsa düşen maliyetin faturasını ödemek de emekçilere kalıyor; işte durum bu. Şu an bunları konuşurken 16 emekçimiz hala toprak altında çıkarılmayı bekliyor.
Bakıyoruz dün Başbakana, tedbirleri sıralıyor, mesela "Üretim zorlamasının engellenmesine yönelik şart olacak." diyor, bunca kayıptan sonra "Şimdiye kadar zaten olması gerekenler yapılacak." diye anlatılıyor bize. Yazık, ne diyelim. AKP'nin önceliğinin insan, vatandaş olmadığının en acılı göstergesidir bu. Facialar, katliamlar, inanın, bunu her yerde görebilirsiniz. Olaylar, örnekler farklılaşsa da AKP zihniyeti aynıdır. Onun için vatandaş değil, şirketler önemlidir; insanların canı, hakkı değil şirketlerin kârı, rantı daha önemlidir.
Size bir başka örnek vereyim. Biliyorsunuz, geçtiğimiz ağustos ayında Mardin Derik ve Kızıltepe ilçelerinde elektrik kesintileri nedeniyle büyük olaylar yaşandı, tarihî İpek Yolu'nda 25 kilometre tır kuyruğu oluşturuldu, yollar kapandı. Vatandaş DEDAŞ'ın -Dicle Elektrik Anonim Şirketi yani özel bir şirket- tarafından kendilerinden istenen haksız bedelleri ödemeyi reddedince, şirket elektriklerin tamamını ve bütün ilçenin elektriklerini kesti, günlerce perişan olan vatandaş da buna tepki gösterdi. Şimdi, ben bunu söylerken Bakanım diyecek ki: "Elektrik borcunu ödemedi ki." Zaten açıklaması da öyleydi, elektrik borcunu ödemiyorsa bu yapılacaktır. Elektrik borcu neye borç olur? Elektriğe bir sayaç konulur, o sayaçlardan vatandaş kullandığı elektriğin parasını öder. Bu bahsettiğim çiftçilerin hiçbirine sayaç takılmıyor. Resen diyor ki: "Senin toprağın bu kadardır, 10 bin dönümdür. 10 bin dönüme, ben dönümünün bu kadarını sana yazıyorum." Böyle bir hakkaniyet var mı? Böyle bir şey olur mu? İnsan kullandığı elektriğin parasını öder. Dicle Elektrik Anonim Şirketi biliyoruz AKP'ye yakın bir şirket, sahibi Abdullah Tivnikli. Ne kadar güçlü olduğunu, hatta bakanların gücünün de ona yetmediğini çok iyi biliyorum. Şimdi, vatandaş tarlasını ekiyor, 10 bin dönüm arazisi vardır, bunun 2 bin dönümü sulanabilir arazidir yani 2 bin dönümde elektrik kullanıyor. 10 bin dönümde elektrik kullanmış gibi fatura gönderiyor, ondan sonra "Sen bunu ödemedin, elektriğini keseceğim." Peki, Hükûmet ne yapıyor o zaman? Hükûmet de diyor ki: "Arkadaş, sen Dicle Elektrik Anonim Şirketinin borcunu ödemedin. Borcunu ödemediğin için ben senin devletten olan destekleme alacaklarını sana ödemiyorum, senin adına özel şirkete bunu ödüyorum."
Şimdi, Sayın Bakanım, benim de şirketim bir başkasından alacaklı olsa ve ben sizin yanınıza gelsem, "Ey Sayın Bakan, ben alacaklarımı bu şirketten tahsil edemiyorum, bu şirketin devletten bir alacağı vardır, siz benim alacağımı o şahsın devletten alacağından mahsup edin, bana ödeyin." desem bana bunu yapar mısınız? Yapamazsınız çünkü ben Abdullah Tivnikli değilim, ben sizin Hükûmetinizin yandaşı değilim. Bu son derece yanlış, bu yaptığınız uygulama hukuka aykırıdır.
Davutoğlu'nun Başbakanlığının ilk gününde ilk kararname bu oldu yani Başbakan Davutoğlu Hükûmetinin ilk kararnamesi, Mardin'de yani Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 9 ilinde Dicle Elektrik Anonim Şirketinin, halktan alacağı olan bu şirketin borçlarını tahsil etmek üzere bir kararname çıkardı. Dedi ki: "15 Eylüle kadar siz eğer bu şirketin borçlarını ödemezseniz, ben bu şirketin sizden olan alacaklarını sizin devletten alacaklı olduğunuz devlet destekleme prim alacaklarınızdan kesip bu şirkete ödeyeceğim." Şimdi, siz devlet olarak o özel şirketin tahsildarlığını mı yapıyorsunuz? Sizin göreviniz bu mudur? Hukuk bunu mu gerektiriyor? Anayasa bunu mu gerektiriyor? Vicdan bunu mu gerektiriyor? Sizin devletin vatandaşa olan borcunu o vatandaşa değil de ondan sözde alacaklı olan bir firmaya bunu ödeme yükümlülüğünüz var mıdır? Eğer bunu ödüyorsanız da o zaman, bundan sonra herhangi bir şirketin başkasından bir alacağı varsa ve o alacağını alamıyorsa, size devlet olarak... Ben onlara şimdi duyuruyorum buradan, basın mensupları da vardır, herkes Enerji Bakanlığımızın kapısına gitsin, desin ki: "Benim falanca kişilerden alacağım vardır, ben bunları tahsil edemiyorum, siz bir kararname benim için çıkarın ve benim alacaklarımı tahsil edin." Böyle bir uygulama var mı? Ben elektrik enerjisini kullanan herkesin mutlaka faturasını ödemek zorunda olduğunu aynen kabul ediyorum ve iştirak ediyorum ama kullandığı elektriğin.
Şimdi, bir kere, Enerji Bakanlığı, bu Dicle Elektrik Anonim Şirketinin daha evvel TEDAŞ'dayken TEDAŞ'ın ondan olan alacaklarını da yani "Satılmadan önceki alacaklarını da, bunları da bana vereceksiniz." diye oraya hemen bir ödeme emri gönderiyor. Diyor ki: "Sen TEDAŞ dönemindeki alacakları da TEDAŞ'a ödemeyeceksin, bana ödeyeceksin." Bir de bu alacağı istiyor, öyle bir alacağı hâlbuki yok. Şimdi, böyle bir haksızlık var ortada ve TEDAŞ'ın elindeki tüzel kişilerle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - ...elektrik aboneleriyle ilgili bütün kişisel verileri, kalkıyorsunuz, özel bir şirkete veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Ahmet'in 10 bin dönüm arazisi var, Mehmet'in 13 bin dönüm arazisi var, Ayşe'nin 40 bin dönüm arazisi var." gibi o şahısların özel bilgilerini... Sizin bunları bir özel şirkete verme gibi bir yükümlülüğünüz yoktur, kişilerin verilerini vermek suçtur. Bu suçu bile bile devlet bu suçu nasıl işliyor? Bu da son derece bunun üzerinde durmamız gereken bir durumdur.
Sizin Bakanlar Kurulu olarak özel bir şirketin alacaklarının tahsiline yönelik bu Bakanlar Kurulu kararınız yargıya taşındı. Eğer bu ülkede hukuk varsa, eğer bu ülkede hakkaniyet varsa, bu ülkede kanun varsa, Hükûmetin özel bir şirketin borçlarını onların tahsildarı gibi tahsil etmeye yönelik bu Bakanlar Kurulu kararnamesi yargıdan dönecektir, ben buna inanıyorum ve bunun takipçisiyim, o haksızlığa uğrayan çiftçilerin de avukatı gibi yargıda onların bu davasını takip edeceğim ve inşallah, en kısa zamanda idari yargı Hükûmetin çıkarmış olduğu bu haksız kararnameyi iptal edecektir. Bakalım o zaman Hükûmet ne diyecek?
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkan.
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti)