Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) 2021 ve 2022 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 15 .04.2025 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Başkanım, toplantıda biraz önce iktidar partisi milletvekili arkadaşların sayıları muhalefet milletvekilleri sayılarından daha düşük hâle gelmişti. Ben son konuşmacı olduğum için, konuşmadan sonra siz bir ibra oylaması yaptırabilirsiniz. Dolayısıyla bu doğrultuda karşımda bir eksiklik varsa o doğrultuda siz uyarırsanız, arkadaşlar salonu teşrif ederlerse denetimi daha sağlıklı yaparız, yoksa buradan bir ibra çıkmayacak, bilginiz olsun.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yavuzyılmaz, siz niye benim yerime karar alma noktasında böyle ısrarcısınız? İlk toplantı...
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Siz de ibra edilmesini istemiyoruz anladığım kadarıyla.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Ya, lütfen... Onu da bize bırakın ya! Son konuşmacı olarak, zaten seviyorsunuz, geçmiş dönemde de son konuşmacı olarak hep siz söz alırdınız.
Buyurun.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Pardon.
Önceki konuşmalarınızda otuz dakika konuştunuz, otuz dakika dinledik sizi.
Buyurun.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum.
Yani konuşma süresini ve hakkını milletimiz vermiştir. Dolayısıyla biz milletimizin sorunlarını dile getirmek için bu süreyi, bu kısıtlı süreyi kullanmaya çalışıyoruz.
Öncelikle Karabük Milletvekilimizin Türkiye ve Hollanda arasında bir karşılaştırması oldu ithalat-ihracat dengesi açısından. Günün sonunda tüm formüller, tüm işlemler yapılabilir ama neticesi vatandaşların gayrisafi millî hasıladan aldığı paydır. Bir devletin iyi yönetilip yönetilmediğinin ölçüsü budur, iktidarların da karnesi budur.
Şimdi, bakalım Hollanda ile Türkiye kıyaslandığında nasıl bir karne ortaya çıkıyor: Hollanda'nın kişi başına düşen millî hasıladan payı 70 bin dolar, Türkiye'nin ise 13 bin dolar. Arada ne kadar fark var? 5 kat fark var. 5 kat Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde yaşayan vatandaşımız bir Hollandalıya göre maalesef daha zor şartlarda yaşamak zorunda kalıyor. Tabii, buna çiftçisi de dâhil. O nedenle örnek verirken veya verilen örneklere cevap verirken bunlara lütfen dikkat edelim.
Diğer taraftan, ben şuna da şaşırdım: Yani Türkiye dışarıdan mısır alıyormuş; evet, güzel. Mısırı yem yapıyor, evet. Tavuklar, horozlar onu yem olarak yiyor, güzel. Sonra da ortaya çıkardığı ürünü, yumurtayı yurt dışına satıyor, bunu anlatıyorsunuz. Hatta yurt dışından ithal ettiği ürünü ihracata dönüştürdüğü için vergi muafiyetlerine de tabi, bir de üstüne avantaj. Unuttuğunuz bir tek şey var, Türk çiftçisi. Türkiye'de yaşayan ve çalışan çiftçiler nerede, bu işin neresinde? Niye o bahsettiğiniz, ithal edilen mısırı bizim çiftçimiz üretmiyor? Soru bu, sıkıntı bu ve bu soruyu kendinize sormadığınız için bizim geldiğimiz nokta şu: Bir de üzerine Sudan'da tarla, tarım arazisi alıp, kiralayıp, Sudanlıları çalıştırıp, onlara para verip buradaki çiftçilerin geçimini daha da büyük sıkıntılara sokmayı göze aldınız ama koşullar ve şartlar orada bu işlemi yapmanıza mâni oldu.
Yani aynı zamanda yine anlamakta zorlandığım şey; burada ithalat övgüsü yapılmaz. İşte "Ona dönüştü, buna dönüştü." Ya, bu ithalat, millî varlıklarımızın yurt dışına çıkması. İthalat yaparken parayı kime ödüyoruz, ülke kime ödüyor? Yabancı ülkeye ödüyor, yabancı şirkete, yabancı çalışana. Bunun faturası da yine vatandaşımızdan çıkıyor. Tabii, hayatta mı? Hayatta. Hani dediniz ya "ÇKS'de şu kadar çiftçi var, çiftçilerin sayısı bu." diye ama sorun şu ki çiftçi sadece bir sayı değil, aynı zamanda bir insan, çoluğu çocuğu üniversiteye gidiyor, okula gidiyor, ihtiyaçları var, sağlıklı büyümesi, beslenmesi lazım o çocuğun, protein alması lazım. Alabiliyor mu? Yazıyor mu ÇKS'de o çiftçinin çocuklarının da hangi şartlarda yetişmek zorunda olduğu? Belki de tek çaresi, mecburen çiftçiliğe devam etmekte olduğu için o listenin içinde yer alıyordur.
Yani, değerli arkadaşlar, benim şaşırdığım bir diğer konu da şu: Gerçekten şaşırıyorum. Sanki biz KİT Komisyonu değiliz, burada, Mecliste bir denetim Komisyonu değiliz, herhangi bir komisyonmuşuz gibi Sayıştay raporlarına bakacağız, orada usulsüz olan, yanlış olan uygulamaları yazdığında sanki bizim bu uygulamalar karşısında burada bir yetkimiz yokmuş gibi, ibra etme, etmeme veya konuyu bir başka noktaya taşımak gibi hiçbir yetkimiz yokmuş gibi bütün işi Sayıştay tespit mi etti; bir de suç duyurusunda bulunsun, çok güzel, kime karşı? İktidarın bürokratlarına karşı. Yani şimdi bu söylediğiniz şeyin hiç inandırıcılığı var mı? Bizim burada bunu yapmamız lazım.
Bakın, şunu anlatıyorum, diyorum ki: Sayıştay tespit etmiş, 497 ihalenin 494'ü doğru usulle ihale edilmemiş, bunu yazmış ve neticesinde ihalelerin yüzde 99,4'ü yanlış usulle ihale edilmiş. Biz buna tırnak içinde "usulsüz işlem" diyoruz. Horoz resminin altına horoz yazmaya gerek var mı? Horoz diyor işte. Yani bu ihalelerde madem bir sorun yok, her şey yolunda, fiyatlar doğru oluştu; ne işi var o zaman burada bu bulgunun? Kaldı ki bulgunun içinde fiyatların yüksek oluştuğu da ifade edilmiş durumda, rekabetçi durumun oluşmadığı da belli, usulsüzlük tespit edilmiş. Şimdi, elinizi vicdanınıza koyarsınız, dersiniz ki: "Burada bir sorun var. Ben bunun gereğini yaparım." Veya gereğini yerine getirmiyorsanız da lütfen burada toplumu veya bizi ayrıca yanıltmaya çalışmayın, bunu yapmayın.
Diğer taraftan, şimdi, pembe bir tablo çizildi ama, hani, teknik komisyonuz diyoruz, teknik açıdan bir değerlendirelim, bir bakalım. Kurumun mali borçları 2020 yılında 1 milyar 901 milyon liraymış, 2021 yılında 5 milyar 534 milyon liraya çıkmış, 2022 yılında nereye çıkmış? 39 milyar 690 milyon liraya çıkmış kurumun mali borçları. Kurum dehşet verici bir şekilde borçlanıyor. Peki, borçlandı, nereye ödüyor bu paraları; bir de ona bakalım, oraya doğru geliyorum. Kurumda son üç yılda bu mali borçların yükseliş oranı 20 kat, 20 kat daha fazla borçlanmışsınız. Kuruluşun cari yıl giderinde önceki yıla göre yüzde 232 oranında artış var. Şimdi, bunlar normal oranlar mı? Hani, övgülerle yaklaşan ama denetlemesi gerekenlere ben de bunu soruyorum adımı anarak eleştiriler getirdikleri için. Gider artışlarının daha çok finansman giderleri, dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler ile ilk madde ve malzeme kalemlerinde olduğu da raporlardan görülüyor. Finansman gideri ne kadar, biliyor musunuz? Kurumun finansman gideri yani faiz, komisyon, vade farkı, kur farkı olarak ödediği tutardan bahsediyorum; 3 milyar 232 milyon lira. Bilmiyorum, şu salonda 3 milyar 232 milyon lirayı bir arada gören biri var mı? Hepimizi toplasanız acaba o kadar parayı görmüş müyüzdür? Bu, finansman gideri olarak harcanmış.
Şimdi, doğru yönetilen bir kurumun -sadece genel müdürlük açısından söylemiyorum, bakanlıklar açısından da söylüyorum- böyle bir finansman gideri ödemesi kabul edilebilir mi? Bir yandan yerlilik, millîlik nutukları atılacak, diğer yandan son beş yıl boyunca kullanılan banka kredileri için 4 milyar 66 milyon lira faiz ödemesi yapılacak. Hadi açıklayın, ben de bunun açıklamasını istiyorum, bunu açıklayın. Bakalım "yerlilik, millîlik" derken ibra oylamasında bu faiz giderini onaylayacak mısınız; ben de onu görmek istiyorum.
Ayrıca, finansman giderleri de toplam giderlerin ne kadarı, biliyor musunuz? Sayıştay raporuna göre yüzde 47'si yani kurumun normal giderlerinin yüzde 47'si finansman gideri. Şimdi, bu kurum iyi mi yönetiliyor, bunu mu anlayacağız buradan? Kurumun katlandığı finansman gideri 2020 yılında 76 milyon lirayken, 2021 yılında 453 milyon lirayken... Bakın, her şey bu güzellemeler yüzünden oluyor. Övgü, övgü, övgü o finansman giderlerine; sonuçta 2020'de 76 milyon olan, 2021'de 453 milyon lira olan finansman gideri 2022 yılına gelindiğinde 3 milyar 328 milyon lira olarak gerçekleşmiş, son üç yılda 43 kat artmış ve siz de buna karşılık ne yapmışsınız? 2022 yılında 10 milyar lira sermaye artırımı yapmışsınız, tebrik ediyorum. Sermaye artırımını sunuş konuşmanızda ifade ettiniz ya, teşekkür ettiniz Bakanlığa, dediniz ki: "Sermaye artırımı yaptınız." Böylece borcun sermayeye olan oranını düşürdüler, mali tablolara yansırken de düşük bir oran olarak yansıyacaktı ama netice itibarıyla bu sermaye artırımı aslında bizim gerçekleri görmemizi engelleyen bir duruma yol açmış oldu.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım Sayın Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Toparlıyorum.
Aynı zamanda, şimdi, biraz önce ifade ettim ben mali borçları ve finansman giderini; daha günceline gelelim, 2023 yılına gelelim, bakalım ne hâle dönüşmüş. 2022 yılında 39 milyar lira olan mali borç, 2023 yılında 90 milyar liraya çıkmış. Hadi arkadaşlar, söyleyin "Bu ülkede ekonomik kriz yok." deyin; hadi söyleyin bakalım "Ekonomik kriz yok." Hepsi sizin suçunuz mu? Yani maliye ve hazinenin doğru yönetilmemesinin bir sonucu da değil mi bu?
Diğer taraftan, finansman gideri 2022 yılında 3 milyar 328 milyon liraydı; 2023 yılına geldik, ne oldu? 14 milyar 520 milyon lira oldu.
Değerli arkadaşlar, söyleyecek çok şey var ama bu kısım mali tabloların yorumlanması bakımından bence yeterli. Ha, ben mali tablo okuyorum.
DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) - 25'e de gelebilir misiniz lütfen. 25'te kredi borcu var mı kurumun?
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ya, ben Sayıştay raporlarından söylüyorum. Yani, bakın...
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Keskinkılıç, lütfen, Sayın Genel Müdürümüz yanıtlayacak zaten.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Arkadaşlar, burada da şöyle bir sıkıntı var: Yani 2020'de faiz ödemişsiniz, 2021'de ödemişsiniz, 2022'de ödemişsiniz, 2025'te örnek olarak siz faiz ödemediğinizde velev ki, otomatik olarak dünya ticaret sisteminde 2020, 2021, 2022'de ödediğiniz faizler iade mi ediliyor? Ya, bu 2020, 2021'de Cumhuriyet Halk Partisi mi iktidardaydı? Siz iktidardaydınız.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki, toparlayalım Sayın Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kusura bakmayın, sorumluluk tabii ki sizde olacak yani. İşte "Vatandaş niye fakirleşiyor?"un cevabı burada; faiz ödüyorsunuz, faiz.
Şimdi, ben şöyle hızlıca her konuyu... Atlıyorum konuşmamak için, şu anda geçiyorum. Şimdi, haşhaş ekimiyle ilgili de bir değerlendirme... Hani, çok kısa geçti ama...
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Son olarak değerlendirmenizi alıyorum.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şunu söyleyeceğim: Haşhaş ekiminde, Türkiye dünya yasal haşhaş ekim alanları içerisinde yüzde 45'lik bir paya sahip. Bu doğru mu veya hangi oranda paya sahip? Morfine eş değer opiat ham madde üretimi bakımındansa yüzde 15'lik bir paya sahip. Bunu neden daha yüksek bir rakama çıkaramıyoruz?
Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler Teşkilatınca Türkiye'ye verilen 700 bin dekar limit dahilinde 13 ilde haşhaş ekimi ve çizilmemiş kapsül üretimi yapılıyor. Diğer ülkelere hangi limitler verilmiştir? Bu ülkelerin limitleri, oranları ve miktarları sizden istiyorum. 2002 yılından beri bu oranlar, miktarlar hangi noktaya gelmiştir diyorum.
Söyleyecek çok şey var ama çok uzatmayacağım. Çok kıymetli bir devlet büyüğümüzü anarak bitirmek istiyorum. Haşhaş konusunda... Ben Zonguldak milletvekiliyim. Zonguldak'ta uzun yıllar milletvekilliği yapan, birçok dönem milletvekilliği yapan, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı da yapan merhum Sayın Bülent Ecevit'in bu konuda çok müthiş bütün emperyalizme karşı verdiği bir mücadele, bir duruş var. Onun söylediği özlü bir söz, diyor ki: "Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs'ın topraklarına, Ege'nin deniz yataklarına yazmışız; biz milliyetçiliği Batı Anadolu'nun haşhaş tarlalarına yazmışız." O nedenle, ben bu kadar güçlü olabileceğimiz bir alanda üretimimizi artırmak için uluslararası alanda tüm gayretin gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tüm Yönetim Kuruluna, kurumda görev alan herkese, emeği geçenlere de teşekkür ediyorum.