KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, Sayın Genel Müdür, genel aydınlatma konusunda sormak istiyorum. 2018 yılında genel aydınlatma ödemesini Enerji Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü TEDAŞ'a aktarıyor, tutarı TEDAŞ dağıtıyor, elektrik dağıtım şirketlerini.

Şimdi, 2018 yılında yapılan genel aydınlatma ödemesi tutarı 1 milyar 644 milyon lira, 2019 yılında 2 milyar 77 milyon lira, 2020 yılında 2 milyar 462 milyon lira, 2021 yılında 3 milyar 849 milyon lira ve 2022 yılına gelindiğinde genel aydınlatma ödeme tutarı 17 milyar 48 milyon lira. 2021 ve 2022 yılları arasında genel aydınlatma ödemesi artış oranı yüzde 343, bunun sebebi nedir? Türkiye'nin dünya haritasında yeri mi değişti acaba? Bilmiyoruz, kutuplara falan mı taşındık? Yani Türkiye'nin gün ışığını alma miktarı mı değişti, nedir? 2021 yılında genel aydınlatma ödemesi 3 milyar 849 milyon lira, bu tutar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Genel Müdürlüğü bütçesinden Enerji İşleri Genel Müdürlüğünün uhdesinde TEDAŞ'a aktarılıyor, TEDAŞ da özelleştirilmiş, özel elektrik dağıtım şirketlerine bunu dağıtıyor. Ne oldu da 3 milyar 849 milyon liralık genel aydınlatma ödemesi tutarı bir yıl içinde, 2022 yılında 17 milyar 48 milyon liraya çıktı, bilimsel olarak bunun açıklamasını sizden bekliyorum, bilimsel bir açıklaması varsa.

Şimdi, 2023 yılına gelelim. 2023 yılında da genel aydınlatma ödemeleri 29 milyar 848 milyon liraya gelmiş. Nedir genel aydınlatma ödemesi? Caddeler ve sokakların aydınlatılması. Yani her yıl bu kadar artış olması açıklanabilir bir durum mu? Sizden bir açıklama istiyoruz. 2021 ve 2023 yılları arasında genel aydınlatma ödemeleri tutarlarındaki artış oranı yüzde 675 yani 6 tane Türkiye'yi aynı sokak ve caddelerle birlikte yan yana koyun, aradan geçen iki yıl içinde yüzde 675 oranında, 6 Türkiye büyüklüğünde bir genel aydınlatma tutarı ödenmiş. Dolayısıyla, burada bir gariplik var, bunu soruyorum.

Diğer taraftan, tabii, TEDAŞ, aslında böyle Millî Piyango İdaresi gibi bir kuruma dönüştü yani var ile yok arasında bir yerde duruyor. Bunu birinin itiraf etmesi gerekiyordu, şu saatte artık bunu itiraf etme vazifesi de bana düştü, bunu söylüyorum. Tıpkı Millî Piyango İdaresi gibi, o da çekiliş yapmıyor, şans oyunlarına katılmıyor, sanal bahis konularıyla ilgili denetim yükümlülüğü var ama onu doğru düzgün denetlemiyor. Zaten denetleyemez, bu işi yapacak kurumda sadece 3 denetmen var. Yüz binlerce site var, sanal bahis ve yasal olmayan şekilde faaliyet gösteren site; 3 denetmeniyle onları kapayacak, yeni bir linkle tekrar açılacak, o bir daha onu tespit edecek yani böyle bir altyapı da yok. İnternetten yayınlanan şans oyunlarının arayüzüyle arka planda onları denetleyebileceği bir sistemi de yok. Millî Piyango İdaresinin durumu bu. TEDAŞ'ın da enerji sektöründeki durumu yaklaşık olarak aynı.

Şimdi soruyorum: Genel aydınlatma ödemelerinize esas teşkil eden verileri nereden alıyorsunuz? Sizin bir otomatik sayaç okuma sisteminiz var mı? O şirketlere ait, elektrik dağıtım şirketlerine ait sayaçlara gidiyorsunuz, o sayaçta size beyan edilen rakamları okuyorsunuz ve şirketin beyan ettiği miktar üzerinden de şirketlere ödeme yapıyorsunuz. Siz bunu on-line olarak izleyemediğiniz sürece ve faturalandırma dönemleri boyunca sürekli oraya gidecek ve kontrol edecek ve sayaç okuması yapacak görevlileri, personeli göndermediğiniz sürece sağlıklı bir şekilde verileri almanız mümkün değil.

Soru şu: Ne kadar sıklıkla gidip sayaç okuması yapıyorsunuz; aylık mı, altı ayda bir mi, yıllık mı? Aylık diyecekseniz o ara periyotlarda bir sorun, sıkıntı var mı diye kontrol amacıyla gidiyor musunuz?

Diğer taraftan, bu 3 milyardan 17 milyara çıkan genel aydınlatma ödemelerinin yine elektrik dağıtım şirketlerini böyle ihya ettiği açık, net görünüyor. Şirketlerin, elektrik dağıtım şirketlerinin OSOS'unun olması yani otomatik sayaç okuma sisteminin olması ve sizin o sistemi izliyor olmanız sistemi kontrol edebildiğiniz anlamına gelmez. Bütün bu gibi sistemler müdahaleye açıktır, şirketler istediği gibi bu sistemleri kurgulayabilirler. Dolayısıyla, istediği kadar sertifikası olsun, sizin onların sistemlerinden bağımsız olarak ayrı bir sistemle tüm sayaçları okuyabilir olmanız gerekiyor; aksi takdirde, genel aydınlatma ödemeleri Enerji Bakanlığına kara bir deliktir şu anda, neyi, neye göre ödediği belli olmayan bir durumdur.

Geçiyorum diğer bir konuya. Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova'daki 4 milyon elektrik abonesinin topluca Amerika'nın müşterisi yapıldığını tespit ettik. AK PARTİ marifetiyle yapılan bu özelleştirmeler kapsamında kamuya ait olan Uludağ Elektrik Dağıtım Şirketinin özelleştirme ihalesini 2010 yılında Limak kazandı. Rekabet Kurulu kararı bakın, burada. Aynı yıl içinde Limak, Kolin, Cengizin ortak şirketlerine özelleştirme devri yapıldı, onun da belgesi burada. Yedi yıl sonra Kolin ve Cengizin hisselerinin tümü Limaka satıldı, onun da belgesi burada. Böylelikle, Limak 4 milyon aboneyi kendine bağladı, beş yıl sonra da dağıtım şirketini İngiliz yatırım fonu Actis'e sattı. İngiliz Actis de dağıtım şirketini 2024 yılında Amerikan General Atlantic şirketine sattı. 4 milyon abone devletten özel sektöre, özel şirkete... "Ne var canım, yerli, millî şirketler, biz özelleştiriyoruz, efendim, kime ne, ne olacak ki?" diye anlatılan özelleştirme, oradan İngiltere'ye, oradan Amerika'ya gitti ve Rekabet Kurumu da bu satışı 6 Şubat 2025 tarihinde onayladı. Böylelikle, 4 milyon elektrik abonesi önce bu şirketlerin yani yandaş şirket olarak tabir ettiğimiz şirketlerin, ardından İngiltere'nin, ardından son olarak da Amerika'nın müşterisi yapıldı ve böylelikle, ülkemizin vatandaşları topluca yabancı ülkelerin borçlusu, müşterisi ve abonesi hâline getirilmiş oldu.

Şimdi, soru şu: Bu gibi özelleştirmelerle ilgili yaptığınız sözleşmelerde, kamuya ait olup da özelleştirilen bu gibi varlıkların, tesislerin, şirketlerin yurt dışına bu şekilde, bu kadar kolayca satılabilmesini engelleyebilecek hükümler koyuyor musunuz, yoksa günün sonunda kendi millî varlıklarımız bu şekilde birçok şirketin kendi kararıyla birlikte yabancı şirketlere bu kadar kolaylıkla satılabiliyor mu?

Ayrıca, şunu soruyorum: Tabii, TEDAŞ "Denetliyoruz, biz varız." gibi bir anlayışla burada sunum yapıyorsunuz, o zaman soruyorum: Bu Uludağ Elektrik Dağıtım Şirketi hangi rakamla özelleştirildi? Limak, bu şirketi İngiliz yatırım fonu olan Actis'e hangi tutarla sattı? Bu şirket de Amerikan General Atlantic şirketine hangi tutarla satıldı? Bu sorumun yanıtını sizden bekliyorum.

Diğer taraftan, aslında enerji sektörünün Türkiye'de nasıl yönetildiğiyle ilgili biz bağımsız bir değerlendirmeye bakmalıyız. Bu bağımsız değerlendirmelerden bir tanesi OECD'nin yani Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütünün yayınladığı raporlar. Bu raporlara göre, 2025 yılının ilk iki ayında Türkiye'deki enerji enflasyonu yüzde 40,2. En fazla enerji enflasyonuna sahip olan 38 ülkenin arasında 2'nci ülke Şili, o da yüzde 16,9; en yüksek enerji enflasyonuna sahip olan 3'üncü ülke de İspanya, onun da enerji enflasyonu 2025 yılının ilk iki ayında yüzde 9. OECD üyesi 38 ülkenin 13'ünde de enerji enflasyonu eksilerde, Türkiye'de ise AK PARTİ marifetiyle zirvede; dünya 1'incisi olmuş durumda. Kim söylüyor? OECD, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütünün resmî rakamı söylüyor. Yüzde 40,2'yle Türkiye enerji enflasyonunda OECD ülkeleri arasında 1'inci. Tebrik ediyorum sizi, Türkiye'yi maalesef bu utanılacak sıraya getirdiğiniz için.

Diğer bir konu, Türkiye'de bu elektrik faturalarıyla ilgili olarak attığınız adımlar, aldığınız kararlar.

Sayın bürokratlar, bir karar açıklandı, EPDK'nin aldığı bir kararla birlikte faturaları ilgilendiren bir karar açıklandı. Elektrik faturalarının bildiğiniz gibi bir kısmı enerji bedeli, bir kısmı dağıtım bedeli, bir kısmı da yine belediye payı diye tarif edebileceğimiz bir kısımdan oluşur. Dolayısıyla, bu elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi; bu sektörün, bu alanın yönetilememesi nedeniyle de elektrik fiyatları biraz önce dünyadan verdiğim örneklerle kıyaslandığından hareketle olması gerekenin çok üzerinde, elektrik de olması gerekenin çok üzerinde. Zaten ben biraz önce, sizden önce TEİAŞ kapasite kullanım mekanizması teşvikleri dağıtıyor, saçıyor diye anlattığımda, zaten bu saçılan paraların neticesi tabii ki enerji enflasyonuna dönüşecek ama bu faturayı kim ödeyecek önemli olan bu.

Şimdi, EPDK aldığı bir kararla dedi ki: "2024 yılında yıllık tüketimi 5 bin kilovatsaati aşan abonelerin 2025 yılındaki fatura tarifesini ben değiştireceğim. Onları serbest tüketici tanımına sokup buradan hareketle sabit fiyat tarifesinden çıkaracağım, piyasa takas fiyatının geçerli olduğu değişken fiyat tarifesine sokacağım." 2024 yılı toplam elektrik tüketimi 5 bin kilovatsaati geçen abonelerin tümünü. Şimdi, bakalım: Bunu ne zaman ilan etti? Ne zaman etmesini beklersiniz, 2024 yılındaki elektrik tüketimini içine alabilecek bir düzenlemeyi ne zaman açıklaması gerekir EPDK'nin? Vatandaş da ona göre elektrik kullanımını düzenleyecek değil mi? Daha az kullanacak, kendisi ihtiyaç duyduğu kadar kullanacak. 2023 yılının sonlarında yapması lazım ki 2024 yılının 1 Ocağından itibaren vatandaş elektriğini o düzenlemeye uygun olarak kullansın. Ama ne zaman yaptı? A, bir bakıyoruz, vatandaş bir tuzağa düşürülüyor klasik bir AK PARTİ'li üst düzey bürokrat kurnazlığı ve siyasetçi kurnazlığıyla.

Bakın, EPDK'nin aldığı karar tarihi 7 Kasım 2024; yıl bitmiş zaten, vatandaş zaten yıllık 5 bin kilovatsaati kullanmış, aşmış ve siz daha önce mevzuata yerleştirdiğiniz maddelere dayanarak bu kararı uygulamaya sokup vatandaşları tuzağa düşürdünüz ve ikiye ayırdınız. 2024 yılında hiç böyle bir düzenleme yapılacağıyla ilgili bilgisi olmayan sade vatandaşımız, konut abonemiz elektriğini kullandı; kimi 5 bin kilovatı aştı, kimi altında kaldı. Aşanlara öyle bir zam yaptınız ki, zammın oranı yüzde 97 ve onları da şöyle etiketlediniz: "Yüksek elektrik tüketen aboneler" Neredeyse, biraz daha zorlasak; vatandaşlar neredeyse kendilerini biraz daha savunmaya kalksalar vatan haini ilan edilecekler. "Yüksek elektrik tüketen aboneler" Neymiş? 1.049 TL'lik faturası gelenler 2024'teki kullanımları 5 bin kilovatsaati geçtiği gerekçesiyle 1 Şubat 2025 yılından itibaren 2.066 lira fatura ödüyorlar.

Şimdi bir apartman hayal edin, apartmanın bir dairesi var, o yıllık 5 bin kilovatsaatin biraz altında kalmış, 1.049 lira fatura ödüyor; yan komşusu 2024 yılında 5 bin kilovatsaatin biraz üzerine çıkmış, o aynı miktarda elektrik tüketimi için 2.066 lira ödüyor. Sonra döndünüz, buna dediniz ki: "Efendim, abonelerin sadece yüzde 3'ü bu kapsama giriyor." Sadece yüzde 3'ü, öyle mi? Sadece yüzde 3'ü, değil mi? Şimdi okuyalım EPDK'nin kararını. Ne diyor karar? Diyor ki: "2025 yılı için mesken tüketici grubu kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşları, mahalli idareleriyle birlikte mesken olarak kullanılan müstakil binalar, apartmanlar ve apartmanlar içindeki bağımsız bölümler, konut kooperatifleri ve konut siteleri içindeki bağımsız bölümler dahil yıllık 5 bin kilovatsaati geçtiyse 2024'te..." Hoş geldiniz zamlı tarifeye diyor.

Peki, Türkiye'de apartmanlar ve konut sitelerinin ortak kullanımında olan elektrik sayaçlarının kullanımı yıllık 5 bin kilovatsaatin altında mı, üstünde mi? Çoğu üstünde. Türkiye'de 5 kat ve üzerinde olan apartman sayısı 3 milyon yani siz 3 milyon abonenin de ortak kullanımında olan, apartmanların ve konut sitelerinin ortak kullanımında olan elektrik faturalarına da yüzde 97 zam yaptınız. Hani yüzde 3'tü? Hani yüzde 3'tü? Ve o 3 milyon 5 kat ve üzerindeki binanın ortak kullanımındaki sayaçlara elektrik kullanımı yansıyan vatandaşlarımızın sayısı da 10 milyon, 10 milyon; onlara da zam yaptınız. Yani açıkçası bıktık bu hileli açıklamalardan ve bu devam ediyor. Daha da çarpıcı olan ne biliyor musunuz? Hani neydi iddianız? "Yüksek elektrik tüketen abonelere yüksek fatura gelecek." Ne kadar hakkaniyetli görünüyor değil mi bakıldığı zaman. Peki, gerçek öyle mi? Gerçek öyle değil.

Şimdi, bir abone 2024 yılında 5 bin kilovatsaati aştı, 2025 yılının Şubat ayından itibaren de fatura ödemeye geldi. Ne kadar fatura ödüyor biliyor musunuz? 166 liralık fatura için 399 liralık fatura ödüyor yani yüzde 140 zam. Peki, aylık 311 liralık tüketim yaparsa ne ödüyor? 748 lira yani yüzde 140 zam. Aylık 495 liralık fatura için bu yüksek tüketim yaptığını söylediğiniz 2024 yılındaki abone 2025 yılı Şubat ayından itibaren 1.193 lira ödüyor yani yüzde 140 zam yani 495 liranın altındaki, güya 2024'te 5 bin kilovatsaatlik elektrik tüketimini aşan konut abonesi 1 Şubat 2025 tarihinden itibaren yüzde 140'lık bir zamla karşılaşıyor. Bakın, bunları hiç açıklamadınız, ben açıklıyorum.

Peki, fatura yükselirse ne oluyor? Ne kadar enteresan, bakın, fatura yükseliyor, zam oranı düşüyor. Hani siz yüksek tüketene yüksek zam yapıyordunuz? Bakın, faturası 685 lira olan bir elektrik abonesi eğer 2024 yılında 5 bin kilovatsaatlik sınırı aştıysa 2025 yılı itibarıyla 685 liralık fatura için 1.497 lira ödüyor; yüzde 120 zam. 495 liranın altındakiler yüzde 140, 495'in üstüne çıktık yüzde 120. 1.049 liralık faturayı ödemesi gereken 2.081. A, düşüyor zam oranı, yüzde 98. 1.307 liralık fatura ödemesi gerekenler 2.495 lira ödüyor; yüzde 90. 2.861 lira fatura için bu 2024'teki yüksek tüketim sınırını aşan abonelerin ödediği tutar 4.990; yüzde 75 zam yani sizin söylediğiniz bu "Yüksek tüketen aboneye yüksek zam yapıyoruz elektrikte." sözü de doğru değil, bu da doğru değil.

Şimdi, bununla da bitmiyor. Bir de ne yaptınız? Bir de geldiniz, geldiniz, 42 milyon konut abonesinden 41 milyonuna da yüzde 25 zam yaptınız; açık, net. 5 Nisan 2025 tarihinden itibaren onlara da zam yaptınız; onları da affetmediniz, bırakmadınız yani. Şimdi, bu, piyasa takas fiyatına endekslenen 2024 yılında yıllık 5 bin kilovatsaatin üzerinde elektrik tüketen vatandaşları ayırdınız, onun kalanlarını sabit fiyat tarifesinde, EPDK'nin açıkladığı sabit fiyat tarifesinde 2 tane bölüme ayırdınız. Bir, günlük elektrik tüketimi 8 kilovatsaatin altında olanlar -aylık elektrik tüketimi 240 kilovatsaatin altında olanlar demek bu- bir de 8 kilovatsaatin üstünde olanlar, 240 kilovatsaatin üstünde olanlar yani daha tercümesini yapayım ben: Aylık elektrik faturası 495 liranın altında gelenleri bir ayırdınız, "Size ayrı bir fiyat tarifesi." dediniz; 495 liranın üstünde olanları da bir ayırdınız, "Size de ayrı bir fiyat tarifesi yapıyoruz." dediniz ve bunlara da zam yaptınız. Bu zammın oranı şu: Aylık elektrik tüketimi 495 lira olanların faturasını 619 liraya çıkardınız; bunlar 2024 yılında 5 bin kilovatsaati aşmayanlar, aşmamış olanları da hiç affetmediniz yani, hepsine birden. Hani "Biz sadece o 5 bin kilovatsaati aşanlara zam yaptık ama onlar sadece abonelerin yüzde 3'ü. Ne büyüttünüz bu kadar?" diyordunuz ya, kalan yüzde 97'sinden bahsediyorum; onlara da bir yüzde 25'i yapıştırdınız. Ne yaptınız? 495 liralık faturayı 619 liraya çıkardınız, 1.045 liralık faturayı 1.307 liraya çıkardınız ve netice itibarıyla da devasa bir zamla birlikte tüm konut abonelerini âdeta AK PARTİ elektriğiyle çarptınız.

Şimdi, buradan çıkan fatura da şu: Bu konut aboneleri yani 41 milyon konut abonesinin cebinden her ay çıkacak 5 milyar lira daha fazla para olacak, o para da elektrik dağıtım şirketlerinin kasasına gidecek. Şimdi, neden gidecek onu açıklayalım:

Günlük 8 kilovatsaat, aylık 240 kilovatsaatlik elektrik tüketiminin altında kalan birinci kademe yani aylık elektrik faturası 495 liranın altında gelen bir konut abonesinin ödediği faturanın yüzde 71'i dağıtım bedeli; hop, elektrik dağıtım şirketlerine; yüzde 19'u enerji bedeli, yüzde 10'u da belediye payı. Günlük 8 kilovatsaatin üstü, aylık 240 kilovatsaatin üstü yani aylık elektrik faturası 495 liranın üzerinde gelen konut aboneleri içinse ödediği faturanın yüzde 47'si dağıtım bedeli; o kısım da hop, yarısı elektrik dağıtım şirketlerine; yüzde 41'i enerji bedeli, yüzde 12'si de belediye payı. Dolayısıyla burada elektrik dağıtımında yaptığınız özelleştirmenin sonucunu görüyor musunuz? Sonuç bu, maalesef sonuç bu. Yani AK PARTİ'nin berbat enerji politikası nedeniyle Türkiye'deki enerji enflasyonu zirvede ve Türkiye'deki elektrik üretiminin yüzde 83'ünü özel şirketler, yüzde 17'sini kamu yapıyor. Elektrik dağıtımının yüzde 100'ünü özel şirketler yapıyor, perakende elektrik satışının da yine yüzde 100'ünü yine aynı özel şirketler yapıyor ve bu alanda bir tekelleşme olmuş durumda. Ve siz piyasadaki elektrik fiyatını, enerji fiyatlarını yönetemiyorsunuz.

Ülkemizdeki elektrik üretim şirketinin adı EÜAŞ. EÜAŞ 2024 yılının tümünde Türkiye'de üretilen elektriğin yüzde 17'sini, tüketilen elektriğin ise yüzde 47'sini karşıladı. Ne garip değil mi? Elektrik üretim şirketi Türkiye'de üretilen elektriğin yüzde 17'sini, tüketilenin de yüzde 47'sini karşılıyor. Nasıl oluyor bu? Sihirli bir şekilde mi artıyor EÜAŞ'ın elindeki enerji miktarı da onları satıyor? Bu ne demek? EÜAŞ piyasadan elektrik satın alıp satıyor demek yani özel sektör santrallerinden elektrik alıp özel elektrik dağıtım şirketlerine elektrik satıyor demek, üstelik bunu da zararına yapıyor demek. Ve 2025 yılının ilk iki ayında EÜAŞ'ın görev zararı 137 milyar lira ve AK PARTİ işte, bu tutara "devlet desteği" diyor oysa bu tutar, özel dağıtım şirketlerine sağlanan bir tahsilat garantisi. Üretim santrallerinin çoğu, dağıtım ve perakende şirketlerinin tümü AK PARTİ marifetiyle özelleştirildiği için piyasada oluşan elektrik fiyatı sizin kontrolünüzün dışında, şirketlerin tekelinde; bu nedenle de çok yüksek. AK PARTİ elektriği özel sektör santrallerinden pahalı alıp elektrik dağıtım şirketlerine ucuza satıyor ve aradaki farkı da hazineden ilave ödenek alarak kapatıyor. O aldığı ilave ödenekleri de yine bu şirketlerin kasasına aktarıyor; aktardığı bu tutar kadar da ilave vergi getiriyor. Yani AK PARTİ 41 milyon konut abonesinin elektrik faturasına yaptığı yüzde 25'lik zam dalgasını ilerleyen aylarda kademe kademe büyütmenin ve bu zam dalgasını bir zam fırtınasına çevirmenin hazırlığı içinde. Bunu göreceğiz, ilerleyen aylarda bu bahsettiğim iki kademedeki sabit fiyat tarifesinin içinde, 495 liranın altında ve 495 liranın üzerinde fatura ödeyen vatandaşları da kademe, kademe, kademe piyasa takas fiyatının geçerli olduğu, değişken fiyat tarifesinin geçerli olduğu alana iteceksiniz ve onların da faturalarına yüzde 100'ün üzerinde zam yapacaksınız. Yüzde 25'ini şimdi böyle yaptınız, kalanını ve katmerlisini de ilerleyen aylarda yapacaksınız.

Ayrıca, vatandaşların da telefonlarına gönderdiğiniz cep telefonu mesajları da yine bir kurnazlık, yine bir hile içeriyor. Devlet desteği indirimi yaptığınız tutarı siz elektrik dağıtım şirketlerine ödüyor musunuz, ödemiyor musunuz? Ödüyorsunuz değil mi? Ödüyorsunuz. Kendi cebinizden mi ödüyorsunuz? Hayır, nereden ödüyorsunuz? O "Efendim biz size destek yaptık, faturanızı düşürdük." dediğiniz abone var ya onun ödediği vergiyle ödüyorsunuz; yahu, onun parasıyla ödüyorsunuz, o elektrik dağıtım şirketlerinin kasasına sokuyorsunuz. Bu ne biçim indirim? Böyle indirim mi olur? Ve dolayısıyla da bu yapılan ödemeler ve bu ortaya çıkan durum nedeniyle vatandaşımıza zaten ilave vergiler geliyor, zaten ödemiş olduğu, kendi ödediği tutarı ödememiş gibi siz ayrıca ödemişsiniz gibi bir lütuf gibi de bu vatandaşlarımıza mesaj göndererek onları kandırmaya dönük bir işlem tesis ederek anlatmaya çalışıyorsunuz. Olmuyor, olmuyor, olmuyor; çalışıyoruz, hesaplıyoruz, topluyoruz, çıkarıyoruz; bu özel elektrik dağıtım şirketlerine, perakende şirketlerine, özel elektrik üretim şirketlerine sağladığınız ayrıcalıkların, verdiğiniz teşviklerin ucu bucağı belli değil. Siz bunu yaptığınız sürece, hazinenin altında böyle delikler açtığınız sürece bu vatandaş maalesef fakirleşmek zorunda kalıyor, sonra da böyle kurnazlıkla mesajlar göndererek onların düşüncelerini çelmeye çalışıyorsunuz; bu da çok yanlış.

Dolayısıyla, buradaki dağıtım bedelinden hareketle, özellikle elektrik dağıtım şirketleri konusunu açtım. Biz ne yaptığınızın farkındayız, kimlerin zenginleştiğinin farkındayız, kimlerin fakirleştiğinin de farkındayız. O nedenle, siz gelin, bu yönetemediğiniz veya bilinçli olarak bu hâle getirdiğiniz, birilerini özel olarak zenginleştirdiğiniz bu sistemin içinde bana kalırsa onurlu bir şekilde istifa edin, Türkiye bir erken seçime gitsin ve vatandaşımız da tüm siyasi partilerin notunu orada versin. Varsa cesaretiniz gelin bunu hep birlikte yapalım diyorum.

Saygılar sunuyorum.