KOMİSYON KONUŞMASI

ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, bürokrasimizin değerli temsilcileri, basınımızın seçkin temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabahtan beri çok ciddi bir tartışma yaşıyoruz. Arkadaşlarımız yaşanan iş kazalarını çok değişik odaklardan değerlendirdiler. Yaşanan olaylarda siyasi iktidarın görevlerini, sorumluluğunu gözler önüne serebilmek için, 10 Temmuz 2013 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde Işıklar Holdingin yeni açtığı ocaktaki açılış merasimiyle ilgili elimde kısa bir haber var. Sayın Bakan oraya gidiyor, Manisa milletvekillerinin tümü orada, Bakanlığın bürokratları orada, Adalet ve Kalkınma Partisinin önde gelen simaları orada ve Sayın Başkan gidiyor. Şirket Başkanının yaptığı konuşma var: "Şirketimiz yer altı kömür üretiminde en büyük olmakla birlikte Işıklar ve Merzifon bölgesinde planladığı kömür üretimini yaparak, yıllık 10 milyon kömür üretimi yaparak ciddi anlamda sektörün lideri hâline gelecektir. Bu işi yaparken bize yoldaşlık yapan bütün arkadaşlarımıza, yöneticilerimize ve devlet büyüklerimize çok teşekkür ederiz." Şimdi, Sayın Bakanın da konuşması var, Sayın Bakan da diyor ki: "İşte örnek alınacak niteliklere sahip bir işletme..." diye nitelendiriyor. Kaderin cilvesine bakınız ki bu kadar bürokrasi ile ocak sahibi iç içe geçildikten sonra maalesef hepimizi üzen kaza meydana geliyor.

Şimdi, Sayın Başkan, AKP sözcüleri, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri hedefledikleri sonuca ulaşabilmek için algı yönetimini kullanıyorlar. Bunu yaparken haberleri, olayları çarpıtıyorlar, bilgi kirliliği yapmakta herhangi bir sakınca görmüyorlar. Dün "siyah" dediklerine bugün "beyaz" demede ahlaki bir sakınca bulmuyorlar. Örneğin 2002 yılını baz alarak değişik coğrafyada yer alan devletlerin ekonomik, mali tablolarını Türkiye'nin mali ve ekonomik tablolarıyla karşılaştırarak AKP iktidarının başarılı olduğu yönünde algı oluşturmaya çaba sergiliyorlar. O ülkelerin demokrasilerinin işleyişini teğet geçiyorlar, insan haklarının, temel hak ve özgürlüklerin, adaletin, eşitliğin, hukukun, dayanışmanın konumundan söz edilmiyor. Her şeyden önemlisi o ülkelerde ahlak, siyasi etik, dürüstlük kavramları siyasette ve toplumsal yaşamda titizlikle, özenle kurulup uyguladığı sosyolojik gerçeği hiç anımsamaya yanaşmıyorlar. O ülkelerde ahlak, siyasi etiğe aykırı bir uygulama gündeme geldiğinde siyasetçilerin yaklaşımları, uygulamaları, değerlendirmeleri zihinlerden silinip söylemlerden çıkarılıyor.

Şimdi, ben o ülkelerdeki siyasetçilerin ahlak, siyasi etik, yolsuzluk, kusurlu uygulamalar gündeme geldiğinde nasıl bir yaklaşım ortaya koyduklarının örneklerini sunacağım. Bu Komisyonda maalesef işin bu ahlaki ve etik boyutu hiçbir zaman dile getirilmiyor, bu konuda siyasetçilerin ahlak kavramı gündeme geldiğinde nasıl kaçamak yaptığı tartışılmıyor.

Bakınız, şimdi örnekler vereceğim: Portekiz Maliye Bakanı, 2013 yılında ekonomiyi iyi yönetemediği için, Tunus Eğitim Bakanı, 2013 yılında Hükûmet üzerinde baskı yapıldığını gerekçe göstererek, Japonya Tarım Bakanı okullara küflü pirinç satıldığı için 2008 yılında, Danimarka Adalet Bakanı, 2013 yılında Parlamentoya yanlış bilgi verdiği, Mısır Ulaştırma Bakanı, 2012 yılında -sizin yorumunuza göre diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede- 49 öğrenci trafik kazasında yaşamını yitirdiği için, Japonya Adalet Bakanı, 2010 yılında, "İşim çok kolay." diye alaylı bir üslup kullandığı için, İtalya Dışişleri Bakanı, 2013 yılında, 2 İtalyan deniz piyadesinin Hindistan'dan yargılanmak için gönderildiğini gerekçe göstererek, Danimarka Dış Yardımlar Bakanı, 2013 yılında, uluslararası bir kuruluşun kasasından lüks harcamalarla ilgili Parlamento ile kamuoyuna yanlış bilgi verdiği için, İsveç Ulaştırma Bakanlığının kadın Bakanı, 2006 yılında, evinde sigortasız dadı çalıştırdığı için, İsrail Dışişleri Bakanı, 2012 yılında hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya konulduğu için, Almanya Eğitim Bakanı, 2013 yılında, doktora tezinde intihal yaptığı iddiası nedeniyle, Fransa Bütçe Bakanı, 2013 yılında, vergi kaçırma suçundan hakkında soruşturma açılınca, Fransa Dışişleri Bakanlığının kadın Bakanı, 2011'de, Tunus'ta ayaklanma başladığı süreçte çok seyahat ettiği gerekçesiyle, Fransa Ekonomi Bakanı ultra lüks konutuyla ilgili polemikler yüzünden 2005 yılında, Letonya Başbakanı bir alışveriş merkezinin çatısının çökmesi nedeniyle ölen 54 kişinin tartışılması nedeniyle, İtalya Spor Bakanı, 2013'te, yanlış mal beyanında bulunması nedeniyle -bizde ise bırakın mal beyanını deveyi havuduyla götürenler neredeyse başımıza taç ediliyor- Fransa Ekonomi Bakanı, 1999 yılında, öğrenci yardımlarıyla ilgili skandala ismi karıştığı için -bizde ise çalanlar bile çok makbul adam sayılıyor, hatta deniliyor ki: "Çalıyor ama iş yapıyor." diye gerekçe de üretiliyor- İsviçre Maliye Bakanının kadın Bakanı, 2014'te, çikolata almak için devlet kasasından 60 TL harcadığı için, Fransa İletişim Bakanı, 1994'te, kamu malını kötü kullanmaktan, kötü kullanımına yardım ettiği için, Güney Kore Sağlık Bakanı, yaşlılık maaşıyla ilgili sözünü yerine getiremediği için, Japonya Ekonomi Bakanı, nükleer santral kazası geçiren Fukuşima'yla ilgili yaptığı değerlendirme nedeniyle, Güney Kore Başbakanı, 2014 yılında, 300 kişinin öldüğü feribot kazası nedeniyle görevlerinden istifa etmişlerdir.

Sayın Bakan, birazcık kulağınızı verirseniz, sizin duyarlılığınızı hissettirmek için bunları okudum. Elin memleketinde neler oluyor? Beğenmediğiniz, o eleştirdiğiniz Mısır'da bile bir bakan ufak bir olaydan dolayı istifa etme erdemini gösterebiliyor. Asıl başka bir şey var, Fransa Başbakanı, 1993'te, adı yolsuzlukla anıldığı için ve seçimi kaybetmesi nedeniyle 1 Mayıs 1993'te intihar etmiştir. Japonya Tarım Bakanı 2007 yılında, hakkındaki maliye, yolsuzluk iddiası nedeniyle intihar etmiştir.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Seçim kaybedenler ne yapıyor?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Şimdi, ülkemizde ise milyar dolarları oğullara sıfırlatanlar, koltuklarını kaybederim endişesiyle yolsuzluklarını yakalayanların darbe yapmaya teşebbüs ettikleri gerekçesiyle bileklerine kelepçe vuruluyor; yandaşlara, partililere, kamunun kaynaklarını usulsüz işlemlerle kiralayan, özelleştirme maskesi altında güzelleştirerek peşkeş çekip işletmelerdeki olumsuzluklara göz yumarak, kara kömür ocaklarında karararak ölenlerin cesetlerinin bulunduğunu müjdeleyerek sorumsuzluğun, vurdumduymazlığın, en kaba, en hoyrat yaklaşımlarını sergiliyorlar. İnsani, ahlaki, hukuki açıdan biten Bakanlık görevini yürütüyorlar.

Ben sosyal demokrat bir dünya görüşünün evrensel ilkelerine inanan bir kişi olarak size intihar edin demiyorum, biraz vicdanınızın sesini dinleyerek istifa edin diyorum Sayın Bakan.