| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeliği adayları seçimi |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .05.2025 |
MİTHAT SANCAR (Şanlıurfa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Kurulun değerli üyelerini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Büyük kaybımız Sırrı Süreyya Önder arkadaşımızı da bir kez daha rahmetle anıyoruz ve bitmeyecek bir özlemle kalbimizde yaşatacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, Sırrı Süreyya Önder arkadaşımızın hem hastalık sürecinde hem de vefatında büyük bir sahiplenme gösteren, dayanışma sergileyen toplumun neredeyse bütün kesimlerinin ortaya koyduğu bu çok anlamlı tavrı da yürekten selamladığımızı ve çok değerli bulduğumuzu belirtelim. Gerçekten, hastane süreci de cenaze ve taziye dönemi de bu ülkede Sırrı Süreyya Önder arkadaşımızın temsil ettiği değerlere -şahsına ayrıca elbette büyük bir sevgi olduğunu biliyoruz ama- yönelik de büyük bir teveccüh ortaya konulduğunu düşünüyoruz. Bu değerlerin başında, elbette, barışı sağlamak geliyordu ama aynı zamanda adaleti de her şart altında, her ortamda ayrım gözetmeksizin savunan bir duruşu vardı. Barış ve adalet konusunda ortaya koyduğu bu tavır, bu tuttum büyük bir destek görmüştür diye düşünüyorum. Bizim de bundan gerekli dersleri çıkarmamızın hem toplumdaki bu duygulara cevap verme anlamına geleceğini düşünüyoruz hem de bu ülkede barış ve adalet yolunda hep birlikte sorumluluğumuzu bir kez daha hissetmemizi ve sorgulamamızı, düşünmemizi sağlayacağına inanıyoruz. Bu vesileyle, dediğim gibi, bütün kesimlere, acıyı paylaşan, dayanışma gösteren, sahiplenen bütün kesimlere bir kez daha buradan teşekkürlerimizi iletiyoruz. Sayın Özgür Özel'e cenaze merasiminde yapılan saldırının da tam bu değerlere yönelik bir eylem olduğunu belirtelim yani barış arayışına, adalet isteğine yönelik bir eylem; bunu da elbette kınıyoruz, zaten partimiz adına yapılan açıklamalarda da bu vurgulandı.
Şimdi, konumuza gelirsek, gündemimize; Hâkimler ve Savcılar Kurulu herhangi bir Kurul değil, bunu biliyoruz, yargı herhangi bir erk değil bunu biliyoruz. Kuvvetler ayrılığının anlam ifade edebilmesi için yargı erkinin bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Yargı erki eğer bağımsız ve tarafsız kılınamazsa yargıya güven, hukuk devleti ilkelerine inanç gerçekleşmezse kuvvetler ayrılığı ilkesi de pratikte bir anlam ifade etmez. Bu konuda önemli düşünürlerin görüşleri var. Bu ilkeyi ortaya atan düşünürler özellikle bu hususun altını çizmişlerdir. Kuvvetler ayrılığı, elbette, tiranlığa, despotluğa karşı geliştirilmiş önemli bir güvencedir ve bu güvencenin de kendine biçilen işlevleri yerine getirebilmesi için mutlaka yargının tarafsız ve bağımsız olması gerekiyor. O nedenle, Hâkimler ve Savcılar Kurulu özel bir yerde ve bu değerler, bu ilkeler bu sistem açısından özel bir önemdedir. Burada yapılacak tercihler yargının bütününü etkileyecektir; bununla kalmayacak, biraz önce açıklamaya çalıştığım üzere, hukuk devleti ilkesini de, demokrasi ilkesini de doğrudan etkileyecektir.
Seçim usulünü tartışırken, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seçilecek üyelerle ilgili yöntemi tartışırken sadece 159'uncu maddeye bakmak da yetmez bu nedenle. Ayrıca, Anayasa’nın niteliklerini belirleyen 2'nci maddeye; yine, yargının niteliklerini belirleyen, önemini vurgulayan 138'inci maddeye de bakmak gerekiyor ve bunları bir arada değerlendirmekte fayda olur. Anayasa'da yapılan değişiklikle, 159'uncu maddede yapılan değişiklikle Hâkimler ve Savcılar Kurulu üye bileşimi ve üye seçimiyle ilgili hükümler konuldu ancak bu hükümlerin hayata geçirilmesi bakımından önemli olan İç Tüzük değişiklikleri gerçekleşmedi. O zaman, bizim, Anayasa'yı hem sözüyle hem ruhuyla yorumlayarak uygun bir yöntem belirleme görevimiz vardır. Bizce de hukuksal güvenliği, yargıya güveni sağlayacak en doğru yöntem Hâkimler ve Savcılar Kurulunun çoğulcu bir yapıya kavuşmasını sağlayacak yöntemdir. Esasen, Anayasa'daki mevcut hükümler, 159'uncu maddedeki hükümler nitelikli çoğunluğu öngörmekle böyle bir çoğulculuğu teşvik etmek istemiştir. Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki çoğulculuk, bir denge ve bir güven zemini yaratacaktır. Eğer bu gerçekleşmezse şu anda yaşamakta olduğumuz durumun daha da olumsuz bir hâlde devam etmesi söz konusu olur. Hangi durumdan söz ediyoruz? Bir defa, yargıya güven, hangi endekse bakarsanız bakın, belki de tarihimizin en alt noktalarındadır. Yargıyla ilgili tartışmalar çok boyutlu ve topluluğun çok farklı kesimlerince yürütülmektedir. Bu konuda birkaç yıl önce yaptığımız çalışmalar vardı; hem hâkim ve savcıların yargı algılarını, kendi algılarını hem de toplumun yargıya dönük algısını ortaya koyan saha çalışmaları yapmıştık. O zaman da aynı kaygıları tespit etmiştik ve bunları kitap hâlinde yayımlanmıştık. Şimdi, aradan geçen zamanda yargıya güvenin çok çok daha düşük seviyelere indiğini maalesef, görüyoruz ve yaşıyoruz. Ayrıca, geçtiğimiz dönemlerde yaşadığımız yargı krizleri de var. Yargı krizlerinin bir sistem krizine dönüşme, bir rejim krizine dönüşme tartışmaları da yaşandı bu dönemlerde. İşte, bütün bunlar açısından, bizim çoğulculuğu teşvik eden, demokratik meşruiyeti güçlendiren bir yöntemde karar kılmamız çok önemli diye düşünüyoruz. Hukuksal güvenlik aynı zamanda toplumsal güveni de beraberinde getirir. Bu, hem demokrasi ve hukuk devleti açısından önemlidir hem de bu ülkede şimdi kurmaya çalıştığımız barışın sağlam temeller üzerine oturması açısından son derece değerlidir, hatta vazgeçilmez bir yerde durmaktadır. Toplumsal barış toplumun güvenini kazanmakla, toplumun yapılanlara güven duymasıyla ancak kalıcı hâle getirilebilir. Barışın toplumsal güvene dayanabilmesi için de hukuksal güvenliğin ve güvencelerin mutlaka işletilmesi gerekiyor. Hukuksal güvenlik ve güvenceler, aynı zamanda toplumsal güveni de teşvik eder, güçlendirir, büyütür. Hem "hukuk devleti" ilkesini tamir etmek, en azından bu konuda bir irade ortaya koyabilmek için hem demokratik çoğulculuğa ve meşruiyete önem verdiğimizi göstermek için hem de toplumsal barışı sağlam temellere dayandırmak için bu seçim yönteminin önergede belirtildiği şekilde yapılmasını doğru buluyoruz. Yani, her bir üyelik için tekil oylama yapılması bu söylediğim ilkeler bakımından bir katkı, önemli bir adım oluşturacaktır; aksi takdirde, yine, zaten 13 üyeden 6'sı yürütmeden gelmekte, diğer 7 üyeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmekte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçiminin en azından çoğulculuğa katkı sunacak bir şekilde yürütülmesi de yürütmenin yargı üzerindeki etkisiyle ilgili tartışmaları daha sağlıklı bir zemine taşıyabilecektir. Bu nedenle, her bir üyelik için tekil seçim yapılması önemlidir, doğrudur. Bu yöntemin kabul edilmesini umuyoruz ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz arkadaşlar.
Teşekkür ederim.