KOMİSYON KONUŞMASI

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tekrar hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Ben de sözlerime başlarken, Sırrı Süreyya Önder Bey, hem 2011-2015 arasındaki Darbe Komisyonunda hem de Çözüm Komisyonunda birlikte çalışma imkânı bulduğum bir arkadaşımızdı, barışın ve hoşgörünün temsilcisi olarak değerlendirilen ve toplumda hem siyasette hem de sanatta mizah ustası olarak kabul edilen bir gönül insanıydı; kendisine Allah'tan rahmet diliyorum; yakın çevresine, ailesine, siyasi parti arkadaşlarına ve milletimize de başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Yine, Sayın Özgür Özel Bey'e yapılan menfur saldırıyı da hem YENİ YOL Grubu olarak hem de şahsım olarak esefle kınadığımızı ifade etmek isterim. Siyaset kurumunun temsilcileri olarak siyasetin temiz bir dile ihtiyacı olduğunu, burada konuşmalarımızın ve ses tonumuzun, topluma olan çağrılarımızın sahada çok farklı karşılıklar bulduğunu özellikle ifade etmek isterim. Bu nedenle, her birimize ayrı ayrı sorumluluk düşüyor. Siyasetimiz, inşallah temiz bir dille yoluna devam etsin istiyorum.

Ayrıca, Alt Komisyon Başkanımız Murat Alparslan başta olmak kaydıyla emeği geçen tüm arkadaşlarımıza çalışmalarından ve katkılarından dolayı da teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, yargının temel direklerinden bel kemiğini oluşturan ve demokratik hukuk devletinin temel güvencelerinden biri olan Hâkimler ve Savcılar Kuruluna yapılacak son derece önemli bir seçimi görüşmek üzere toplanmış bulunmaktayız. Bu Kurulun yapısı, işleyişi ve özellikle oluşumunda gözetilmesi gereken kriterler sadece hukuki bir tartışma konusu değil, aynı zamanda anayasal devletin varlık gerekçesiyle doğrudan ilişkilidir. Anayasa’nın 9'uncu maddesi yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını açıkça hükme bağlanmıştır. Bu hüküm, sadece biçimsel bir Anayasa ilkesi değildir; aksine, hukuk devleti ilkesinin özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla yargının bağımsızlığı sadece, hakimlerin bireysel karar özgürlükleriyle değil, bu kararı verecek olan hâkimlerin nasıl seçildiğiyle, hangi özlük güvencelerine sahip olduğuyla ve nihayetinde hangi kurumsal yapı içerisinde faaliyet gösterdiğiyle doğrudan bağlantılıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu yargının öznesi olan hâkim ve savcıların mesleğe kabulünden terfilerine, disiplin işlemlerinden görev yerlerinin belirlenmesine kadar çok geniş bir yelpazede karar alma yetkisine sahiptir. Bu nedenle, bu Kurula yapılacak üyelik atamaları doğrudan yargının tarafsızlığını ve kamu vicdanındaki meşruiyetini ilgilendirmektedir. Ne var ki bugün burada yapacağımız seçim süreci maalesef söz konusu kurumsal bağımsızlık idealine hizmet etmekten çok uzaktır. Mevcut sistemde zaten yürütmenin HSK üzerindeki etkisi ciddi biçimde artmış, hatta belirleyici hâle gelmiştir. Üstüne, bugün yapacağımız seçimle bu endişeleri daha da derinleştireceğiz. Bu durum, sadece iç hukukumuz açısından değil, uluslararası yükümlülüklerimiz açısından da ciddi kaygı vericidir. Bu bağlamda, Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Venedik Komisyonunun 6-7 Aralık 2024 tarihli Türkiye Hâkimler ve Savcılar Kurulunun oluşumu ve üyelerinin seçilme usulüne ilişkin görüşü son derece dikkat çekicidir: Komisyon raporunda açıkça belirtmektedir ki 2017 Anayasa değişiklikleriyle birlikte yürütme organının HSK üzerinde belirleyici etkisi artmış, bu durum, yargının bağımsızlığına ilişkin ciddi tehditler doğurmuştur. Komisyon, üyelerin büyük çoğunluğunun yasama ve yürütme tarafından belirlenmesinin kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir ve yargı bağımsızlığı için önce HSK'nin yürütmenin etkisinden arındırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri için de liyakat vurgusu ve yürütme ve yasama organları üyeleriyle açık siyasi bağlantısı olan adayların seçimden hariç tutulması tavsiye edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün burada yapılacak seçimde de maalesef benzer kaygılarımızı tekrar etmek durumundayız zira seçim süreci tarafsızlık, liyakat esasına uygun bir biçimde şeffaflık içerisinde yürütülmemektedir. Üzülerek ifade ediyorum ki adayları âdeta görücü usulüyle seçmemiz bekleniyor.

Sayın Başkanım, alt komisyona dosyayı tevdi ettiniz, bu süreç içerisinde yeterince de vaktimiz olmasına rağmen, müracaat eden gerek akademisyenleri gerek avukatları gerekse Yargıtay ve Danıştay üyelerini uygun bir zaman dilimi içerisinde Karma Komisyona davet edip rahatlıkla kendilerine üç beş dakika kendilerini tanıtma imkânı verebilirdiniz. Bu tanıtma imkânından sonra Karma Komisyon üyelerinin adaylar hakkında az veya çok bir kanaati hasıl olurdu ama şu an itibarıyla hiçbirimizin bir kanaati yok. Eminim ki pek çok Komisyon üyemize bu aday adaylarıyla alakalı gerekli bir malumat da verilmedi. Ama şundan eminiz: Belki bir kısmı belirli grup başkan vekillerini ziyaret etmiş olabilir, parti büyüklerini ziyaret etmiş olabilir, kendilerini göstermiş olabilir ama Karma Komisyon üyelerinin bu adayların şahsıyla alakalı, liyakatiyle alakalı bir A4 kâğıdındaki öz geçmişinin dışında başka bir bilgisi maalesef söz konusu değil. O nedenle, hepimizin malumu olduğu üzere, HSK üyeliğine müracaat eden adayların birçoğu hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmadığımızı burada tutanaklara geçirmek isterim. Adayların kamuoyuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine tanıtılması için sizler tarafından bir fırsat yaratılmamış, alt komisyondaki değerlendirme sürecinde ise adayların başvuru yeterliliğinin olup olmadığı sadece şekil denetimiyle gerçekleştirilmiştir. Oysa alt komisyonla, arada geçen süre içerisinde adaylar Komisyon üyeleri tarafından bizzat dinlenebilirdi biraz önce de ifade ettiğim gibi.

Yine, yüksek yargı organına üye seçecek olan yasama organı en yüksek düzeyde sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Adayların sadece mesleki geçmişi, öz geçmişi değil, aynı zamanda yargı etiğine bağlılığı, tarafsızlığı ve kamu hizmeti anlayışı da dikkate alınmalıdır bu seçimde. Zira HSK üyeliğine seçilen kişiler Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun 34'üncü maddesi gereğince görevleri boyunca Yargıtay daire başkanı statüsünde bir hukuki konuma ve özlük hakkına sahip olacaklardır.

Burada özel bir durumu ifade etmek isterim Sayın Başkanım. Her ne olursa olsun genelde Parlamentoda yargı mensupları arasından en fazla sayıda avukatların olmasına rağmen avukatlık mesleği hep bu yargının içerisinde hakir görülen bir meslek grubudur. Yine, HSK'ye seçilen avukatlar arasındaki arkadaşlarımızın özlük hakları, görevdeyken bir daire başkanı statüsünde devam etmesine rağmen emekli olduktan sonra sadece avukatın sahip olduğu haklara sahip olmaktadır, geçmiş uygulamalarıyla da bu varittir. Yaklaşık beş yıldır bir HSK üyesi "Ben de Yargıtaydaki bir daire başkanı statüsündeyim, benim de emekliliğimi bundan sayın." demesine rağmen üzülerek ifade edeyim ki Yargıtayda da Danıştayda da atmış olduğu adımlarda gerekli cevabı alamamıştır. Bu yüzden bir kez daha Meclis tutanaklarına geçmesini istiyoruz ki buradan seçilecek gerek akademisyenlerin gerekse avukatların Hâkimler ve Savcılar Kurulunda görev yapıp ayrıldıktan sonra Yargıtaydaki ve Danıştaydaki daire başkanlarının sahip olduğu tüm özlük haklarına hem görev anında hem de görevden sonra sahip olması gerekir. Bu durum onların artık bir yargı mensubu hâline geldiklerini -HSK üyelerinin- ve tüm yargı etiği ilkelerine tabi olduklarını göstermektedir. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun Türk Yargı Etiği Bildirgesi var, Yargıtayın da Yargı Etiği İlkeleri var. Bu nedenle, yalnızca şeklî kriterler değil, yargının ruhunu oluşturan etik ilkelere bağlılık da adaylar bakımından asli değerlendirme ölçütü olmalıdır. Ne yazık ki adayları bu kriterler açısından değerlendirilebilme imkânını ve fırsatını Karma Komisyon olarak biz bulamadık.

Öte yandan, bugünkü seçimde 7 üyenin seçilmesi gerekirken yorum yoluyla yalnızca 5 üyenin seçilmesini de hukuken doğru bulmadığımızı kayda geçirmek isteriz. İktidar ortakları olarak AK PARTİ ve MHP vekillerimiz tarafından yorum yoluyla diğer 2 üyenin kalan süreyi tamamlayacağı söyleniyor ancak Anayasa’nın ve ilgili mevzuatın bu konuda yorum yoluyla farklı bir sonuca varılmasına izin vermediği son derece açıktır. Mevzuat yorum yoluyla bu şekilde esnetilemez, hele hele de yargı bağımsızlığı söz konusuysa hukuk devleti keyfî yorumlarla değil, anayasal ve yasal sınırlar içerisinde yürütülmelidir.

Yine, kura yöntemiyle yapılan seçimde uygulanan yöntem de ciddi tartışmaları beraberinde getirmektedir. Şu an itibarıyla gerek genel gerekçeyle okunan bölümde gerekse farklı farklı değerlendirmelerde...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Toparlayalım.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Elbette sabrınıza sığınıyoruz Halil Beyciğim, biraz sabredersen sona doğru geliyorum. Bir öncekinde de konuşmadık. Tarihî bir oturum yapıyoruz aslına bakarsanız, ne usul açısından ne de esasa dair değerlendirmeler yarın bakın...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - "Uzlaşma" diyorsunuz yani.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Bugün Murat Bey diyor ki...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - "Uzlaşma" diyorsunuz galiba, öyle değil mi?

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Elbette ki, elbette ki şart olan budur, bize Anayasa bunu emrediyor, diyor ki: Hakimler ve Savcılar Kuruluna bir isim seçeceksiniz bu, genel olarak Parlamentoda uzlaşıyla olsun. Tarihten bir sayfa çıkardı, not olarak okudu Sayın Murat Emir. Bugün bu kayda geçtiğimiz hususları yarın birisi de çıkartıp bizim önümüze koyacaktır. Bu yapılacak olan seçimde nasıl bir uygulama yapacağımızı, nasıl bir teamül oluşturacağımızı bu Karma Komisyon belirlemeli çünkü Anayasa'da açık bir hüküm yok, İç Tüzük'te açık bir hüküm yok, bunu biz söylemiyoruz, iki dönem Bakanlık yapmış, şimdi de Meclis Başkan Vekilliği yapmış bir arkadaşınız, iktidardan bir isim söylüyor. Dolayısıyla bu hususa dikkat çekmek isterim.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - İdris Bey, aday sayısı kadar diyoruz biz, söylediğimiz bu.

İDRİS ŞAHİN (Ankara) - Devam edeyim Feti Bey, tamam, aday sayısı.

Kura sonucunda bakın, seçilemeyen... Yine kura yöntemiyle yapılan seçimde uygulanan yöntem de ciddi tartışmaları beraberinde getiriyor. Kura sonucunda seçilemeyen 2'nci adayın tekrar aynı torbaya atılması yani seçilene dek yeniden deneme hakkı verilmesi, adalet duygusunu ve eşitlik ilkesini zedelemektedir. Bu usul tesadüfi değil sistemli bir tercih gibi görünmektedir ve bu yönüyle seçim sürecine gölge düşürülmektedir diyoruz. Tersini iddia ediyorsanız saygımız var, mutlaka dinleriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, zaten içler acısı durumda olan yargının geleceği için bir eşik noktasındayız. Eğer yargı bağımsızlığını siyasi uzlaşıya, partiler arası dengelere ve kapalı kapılar ardındaki mutabakatlara indirgersek aslında, hep birlikte toplumsal güvenin en temel unsurlarından birini bir de biz zayıflatmış oluruz. Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısı sadece yargının değil demokrasinin de sigortasıdır. Bugün buradan çıkacak karar sadece birkaç üyenin seçilmesi meselesi değil, hukuk devletine olan bağlılığımızın ve anayasal sadakatimizin bir göstergesi olacaktır. Hukuk devleti biçimsel değil içeriksel bir yapıdır ve bu içerik liyakat, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleriyle anlam kazanır. Bizler bu ülkeleri yalnızca savunmakla kalmamalı, uygulamada da yaşatmalıyız.

Sözlerime son verirken tüm milletvekillerimizi bu bilinçle, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına gölge düşürmeyecek bir seçim süreci yürütmeye davet ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.