KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, öncelikle hoş geldiniz, sunumunuz için teşekkür ederim.

Sunumunuzda şöyle bir şey var: "Gelişmekte olan ülkelerden ticaret belirsizliği sonucu portföy çıkışı görülmüştür." diye bir grafik var. Burada belirsizliğin sebebinin de bu gümrük tarifeleri, ticaret savaşları olduğunu sunumunuzda belirtmişsiniz. Burada 3 kısma ayırmışsınız: 1 Ocak-18 Mart, 19 Mart-1 Nisan, 2 Nisan ile 25 Nisan arasındaki periyotlarda gelişmekte olan ülkelerdeki portföy çıkışlarını gösteriyorsunuz. Baktığımız zaman bu grafiğe göre 1 Ocak ile 18 Mart arasında -eğer doğru anladıysam ben- Türkiye'de çok ciddi bir portföy girişi olmuş yani bunun sabit kur, yüksek faiz "carry trade"inin yansıması olduğunu ben düşünmekteyim. Ancak 19 Mart-1 Nisan ve 2 Nisan-25 Nisan periyotlarında çok ciddi portföy çıkışları bulunmakta. Diğer ülkelerde de var, mesela Çin'de de ciddi çıkışlar olmuş ancak baktığımız zaman zaten bu ticaret savaşlarının taraflarından bir tanesi Çin. Çin'deki bu 19 Mart ve 25 Nisan arasındaki portföy çıkışı neredeyse Türkiye'deki çıkışın yarısı kadar yani bu tabloda bir tuhaflık yok mu? Biz bu tabloya baktığımız zaman, dünyadaki diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrıştığımızı düşünmüyor musunuz? Yani bu 19 Mart tarihinde bu ülkede bir şeyler olmuş yani 1 Ocak-18 Mart arasında bu ülkeye ciddi portföy girişi olmuş fakat 19 Marttan sonra çok ciddi çıkışlar olmuş yani 19 Martta bir şeyler olmuş memlekette, benim gördüğüm tablo bu.

Bir de bir sonraki tablonuz var burada; "Sıcak, sıkı para politikası duruşumuz rezervleri desteklemektedir." diyor, bu çok hoş ve çok enteresan. 22 Mart 2024'te swap hariç net rezervlerimiz eksi 64,5 milyar dolarmış, 14 Mart 2025 haftasında 65,6 milyar dolara çıkmış yani 130 milyar dolarlık bir artış var burada var fakat daha sonra 14 Mart 2025'ten sonra 25 Nisan 2025 haftasında swap hariç net rezervler 16,7 milyar dolara düşmüş yani yaklaşık bir 49 milyar dolarlık bir düşüş var. Fakat siz ne yazmışsınız biliyor musunuz buraya? "81,2 milyar dolarlık artış var." demişsiniz. Yani 22 Mart 2024 tarihi ile 25 Nisan 2025 tarihini kıyaslamışsınız ve demişsiniz ki: "Eksi 64,5 milyar net rezervden 16,7 milyar dolara çıkmış 81,2 milyar dolarlık bir artış var." demişsiniz. Yani burada grafikte esasında bu 14 Mart 2025 verisini koymuş olmanıza rağmen, sanki bu 19 Martta hiçbir şey olmamış gibi ifade yazmışsınız oysa son bir ay içerisinde, bir buçuk ay içerisinde yaklaşık 57 milyar dolarlık bir rezerv kaybı var yani 19 Martta bir şey oldu. Evet, 19 Martta bir darbe girişimi oldu; sizin buradaki grafiklerinize de bu yansıyor.

Her ne kadar siz grafikte göstermişsiniz ama adını koyamamışınız, o tarihte bir şey olmuş; o olan şey de belli. Biz çünkü dünyadaki diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrışmışız bu konuda, bunun sebebi belli: Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı Adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'nun ilk etapta 18 Martta diploması iptal edildi, anasının ak sütü gibi helal olan diploma iptal edildi, ardından gözaltı süreci ve en nihayetinde 23 Martta da tutuklama. Yani bu karşılaştığımız, yaşadığımız süreç tam anlamıyla bir darbe girişimi. Bu süreç içerisinde, bugüne kadar 57 milyar dolarlık bir rezervin azalmasından bahsediliyor. Net rezervler sizin sunumunuzda 16,2 milyar dolar gözüküyor, o 25 Nisan haftası. Şu an için rezervler nedir, onu söyler misiniz?

Ve burada sormamız gereken bir soru da bu para nereye gitti yani bu 57 milyar dolar nereye gitti? Şimdi, döviz mevduat hesaplarına baktığımız zaman, 14 Mart 2025 ile 25 Nisan 2025 arasında yabancı para mevduatlarına baktığımız zaman, yaklaşık 18 milyar dolarlık bir artış söz konusu. Evet, bir kısmı mevduat hesaplarına gitmiş ama bu tek başına bunu açıklayamıyor. Başka ne var? Burada demek ki -biraz evvel göstermiş olduğumuz o grafikte de yansıyor- borsadan, tahvilden, mevduattan çıkan yabancılar dövizi almışlar, yurt dışına çıkmışlar. Bu da tek başına bunu açıklayamıyor, başka bir şey daha olması lazım. Belki de en çok korkulması gereken şeylerden bir tanesi olmuş, Türkiye vatandaşları, Türkiye'deki yerleşik olan insanlar dövizi almışlar ve yastık altına koymuşlar; benim burada görmüş olduğum sonuç bu.

Şimdi, bu darbe girişiminden sonra bir kere 57 milyar dolarlık rezervi eritmek durumunda kaldınız. Yetmedi, ne yapıldı? Faiz artırmak zorunda kaldınız. 2024'ün sonunda yüzde 47,5 olan politika faizi mart ayında yüzde 42,5'a kadar düşmüştü. 18 Nisan tarihinde 350 baz puan artırarak yüzde 46'ya çıkarttınız. Yani gelinen noktada 2024'ün yılbaşındaki noktayla hemen hemen aynı durumdayız.

Ve daha sonra ne yaptınız? "Makro ihtiyati tedbirler almayacağız, bundan sonra yapmayacağız." dediğiniz yollara başvurmak zorunda kaldınız bu darbe girişiminin ekonomideki hasarlarını ortadan kaldırmak için. Yabancı para mevduatı için zorunlu karşılıklar yükseltildi dövizden vatandaşı uzaklaştırmak için ancak bunda yeteri kadar başarılı olunamadığı gözüküyor.

TL mevduat payı yüzde 60'ın altında olan bankalara bunu her ay yüzde 0,3 puan artırma zorunluluğu getirdiniz yani bankalara "Mevduat faizlerini artırın." diyorsunuz. Mevduat faizlerinin artması da kredi faizlerinin artması anlamına geliyor ve piyasada da bu karşılık bulmuş, hem mevduat faizlerinde son bir hafta içerisinde hem de ticari kredilerde ciddi artışlar söz konusu.

Ve şunu da yaptınız: İhracat bedellerinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının satış oranını yüzde 35'e tekrardan yükseltmek zorunda kaldınız yani eriyen rezervleri telafi etmek istiyorsunuz.

Ben bir soru sormak istiyorum: Merkez bankaları neden rezerv biriktirir? Esasında bu sorunun cevabı basit: İşte, dış borçların ödemesini gerçekleştirmek için, para ve kur politikalarını desteklemek için, kriz zamanlarında yaşanan şokların olumsuz etkilerini en aza indirmek için. Şimdi, Mehmet Şimşek de bu soruya şöyle demişti: "Biz bu rezervleri bugünler için biriktirdik." Yani esasında biriktirme sebeplerini saydım yani Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu rezervlerini siyasi iktidarın heybesindeki turpları çıkartması için, siyasi darbe yapması için, yargı eliyle bir darbe yapması için biriktirmedik; iki yıl boyunca biriktirdiğimiz rezervlerimizi ne yazık ki bir kişinin iktidarda kalma hevesi nedeniyle, iktidarını devam ettirme arzusu nedeniyle eritmiş olduk. Merkez Bankasının en büyük görevi fiyat istikrarını sağlamak. Enflasyondan bahsetti arkadaşlarımız. Aylık enflasyon yüzde 3, nisan ayı enflasyonu yüzde 3. Avrupa Birliği enflasyon ortalaması yıllık yüzde 2,5. Ülkemizde aylık enflasyon yüzde 3, Avrupa Birliğindeki -Eurostat verilerine göre- Avrupa ülkelerinin ortalama yıllık enflasyonu yüzde 2,5. Türkiye'deki yıllık enflasyon 37,86. Daha önce bakmıştım, Ukrayna ile Rusya uzun zamandan beri savaşıyor, her iki ülkenin yıllık enflasyonlarını topladığınız zaman Türkiye'nin yıllık enflasyonu yapmıyor. On iki aylık ortalama da yüzde 48,73; gıda enflasyonu yüzde 36,09. Arkadaşlar, biz bu memlekette yılbaşında asgari ücrete yüzde 30 zam yaptık, asgari ücret 22.104 liraya çıktı; memur maaşlarına ve emekli maaşlarına yüzde 11 ile yüzde 15 arasında zam yaptık ve karşılaştığımız rakamlar bunlar. On iki aylık ortalama yüzde 48,73.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Toparlayacağım.

Yani, mayıs ayında kira kontratını yenilemek zorunda olan bir emeklimiz diyelim ki 15 bin lira -15 bin lira kira bulmak zor ama 15 bin lira kira verdiğini varsayalım- kira veriyor olsun; kirası devletin vermiş olduğu rakamlara göre yüzde 48,73 yani yaklaşık yüzde 50 artacak yani 15 bin lira olan kira 22 bin liraya çıkacak, 23 bin liraya çıkacak; yani, bu akıl alır gibi değil. Bu insanların bu şartlarda yaşama şansı neredeyse yok. Yıl sonundaki hedefiniz yüzde 24'tü, üst limit yüzde 29'du; bu rakamlarla hâlen daha bu hedeflere ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Ya, bir de hakikaten, bu memlekette ciddi bir şekilde faiz oranları çok yüksek ve bundan artık iş dünyası feryat etmeye başladı. En başta Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkan Yardımcısı geçtiğimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, Sayın Bakırlıoğlu, süreniz doldu.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Diğer arkadaşlara tanınan müsamahanın bir kısmını sizden...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözcülere tanıyorum Sayın Bakırlıoğlu.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yok, herkese tanındı siz yokken.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, yok. Ben yokken nasıl tanındı?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tanındı, tanındı; siz yokken neler neler oldu.

Ben size tüketici kredisi rakamlarından bahsedeyim: şu anda ortalama yüzde 67,5. Ticari kredi KMH dâhil yüzde 62, ticari kredi KMH hariç yüzde 57. Yüzde 57 faizle insanlar nasıl iş çevirecekler?

Mesela bir tüketici kredisi... Kendim girdim baktım; 100 bin lira ihtiyaç kredisi çekmeye niyetlenmiş olsam yüzde 5'lik bir oran var; 100 bin lira için yirmi dört ayda vereceğim para 205 bin lira yani yirmi dört ay taksitli -yani valör bir yıl oluyor- bir yıl içerisinde vereceğim para 205 bin lira. Bunun 80.500 lirası faiz, yaklaşık 25 bin lirası KKDF ve BSMV. Allah aşkına ya, yüzde 30 faizin... Ya, ben 80 bin lira faiz veriyorum ve bunun üzerinden 30 bin lira da vergi veriyorum; dünyanın neresinde böyle bir şey var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, teşekkür ediyorum.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Son bir kere... Toparlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Verdim, açtım, iki defa açtım.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - O zaman şuna... Şu çok önemli bir şey ama, hakikaten merak ettiğim bir şey, ondan sonra toparlayacağım.

Sunumunuzda...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Başkan, tamamlasın.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ama bu soru önemli Sayın Başkan, tamamlayacağım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Mutlaka önemli ama...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Otuz saniye...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Şimdi, değerli arkadaşlar, burada mesele değil, mesele kuralları işletmek.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ben sözcülerle alakalı başta da söyledim, hepiniz de kuralı biliyorsunuz; lütfen, konuşmalarımızı buna göre organize edelim. Burada olunca bu örnek teşkil ediyor; "Bakırlıoğlu'na verdiniz, bize niye vermediniz?" diyor, öbürü... O zaman işin içinden çıkamıyoruz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, zaten çok fazla bir kalabalık yok.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Önemli değil.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Olsa zaten ben o kadar şey yapmam.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, önemli değil.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bitmişti Başkan şimdiye kadar yani şu an bitmişti.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Biliyorum, biliyorum. Önemli olan, kuralları işletmek.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, şimdi, burada bir spekülasyon yapıldı ben yokken kurallar işletilmemiş diye; Orhan Bey'le ben konuştum, işletmiş. Dolayısıyla...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Onlar söylüyor Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Onlar söylüyor ya, ben de tutanaklara baktım, işletmiş.

CEVDET AKAY (Karabük) - Ben bir kere uzatarak konuştum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, herkes uyuyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ben kaç defa uzattım?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - İki...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - O zaman onlara niye kıyak geçtiniz?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ya, işte, geçmemem lazımdı.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Neyse...

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Başkan, cimriliğe gerek yok, buraya altı ayda bir geliyor arkadaşlarımız. Tamamlasın.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Sunumunuz için teşekkür ederiz.