KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) - .Sayın Başkanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Et ve Süt Kurumunun çalışanları; ben de kendisiyle yeni tanışmıştım Komisyon toplantılarında, rahmetli Genel Müdürümüz, gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetiştirdiği çok kıymetli bir bürokrattı. Erken kaybından dolayı büyük üzüntü duydum, Allah rahmet eylesin. Bütün kurum çalışanlarımıza ve sevenlerine, ailesine başsağlığı diliyorum.

Şimdi, tabii, Et ve Süt Kurumu bir regülasyon kurumu. Regülasyon kurumlarının işi de son derece zordur. Bir taraftan tüketiciyi kollayacaksınız, bir taraftan da üreticiyi koruyacaksınız. Yani bu 2 dengeyi ve Türkiye'nin kendi sosyal politik dengelerini gözeterek bu işi bir arada götüreceksiniz. Gerçekten bu noktada işte zaman zaman burada da konuşuldu, bazı işlerde zarar da edersiniz çünkü sizin Erzincan'daki beyaz et kombinanız tamamen bir stratejik yatırımdır. Orada yaptığınız işlem de bir stratejik yatırımdır. Zaman zaman oralarda görev zararları olur. Pandemi sırasında da ben, Et ve Süt Kurumunun neler çektiğini bilirim. O zamanki gıda stoklarımızda vatandaşımızın et ihtiyacının karşılanmasıyla ilgili birtakım sıkıntılar çekildi. Binlerce baş hayvan üreticinin elindeydi.

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Erzincan nasıl stratejik efendim?

DURMUŞ ALİ KESKİNKILIÇ (Karabük) - Çok önemli demek istiyoruz Başkanım orada, "stratejik" o, asla şey yapılamaz.

Şimdi, ben de o süreçte izledim Et ve Süt Kurumunu, gerçekten iyi yönetildi ve Türkiye'de gıda zinciri kopmadı ve üreticimiz ayakta kaldı. Şimdi, Türkiye'deki asıl mesele şu: Biz baktığımızda sığır, koyun, keçi ve kanatlı üretiminde Avrupa'da 1'inci sıradayız, üretimimizde sıkıntı yok. Dünyada da baktığımızda ciddi bir yerdeyiz, yani bulunduğumuz yer son derece önemli. Süt üretimine bakıyoruz, aynı şekilde önemli. Deniz ürünleri üretimine bakıyoruz, aynı şekilde ciddi bir yerimiz var ama burada sabahtan beri tartışılan konu şu, deniyor ki: İşte bunun fiyatlanması ve Türk halkının alım gücü konusu.

Başkanım daha önce söylemişti, çok önemli bir söz var: "Et meselesi ot meselesidir." Tarihî bir şeydir bu. Et meselesi ot meselesi. Nedir bu? Hayvanın belli bir proteine ulaşabilmesi için belli miktarda ot tüketmesi gerekir. Yani işte diyelim ki bizim Anadolu alacası gram/gün olarak hesaplanır, diyelim ki bir günde 1.200 gram/gün et yükleyebilir. İşte anguslar 1.700'e kadar çıkabilir ama bunun için tüketmesi gereken bir miktar var. Yani 1 kilo canlı kilo elde etmeniz için 7-8 kilo kuru ot tüketmeniz gerekir. Otunuz yoksa ne tüketeceksiniz? Yem tüketeceksiniz. Türkiye'nin sıkıntısı coğrafyası. Küçükbaş hayvan otlatabileceğimiz bir coğrafyamız var bizim. Bunun bilinmesi lazım. Buradan hareket edersek binanın tuğlalarını doğru bir şekilde üst üste koyarız çünkü bizim "uzun boylu" dediğimiz ot yapımız yok coğrafyamızda, bizim kısa boylu otlar yapımız var. O zaman küçükbaş hayvan coğrafyası Türkiye ve Türkiye'nin bir diğer sıkıntısı şu: Türkiye'nin elinde yeterli miktarda merası yok, hayvan otlatabileceği yeterli miktarda merası yok. Meralarımızın büyük kısmı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde toplanmış durumda. Batı bölgelerine doğru geldiğiniz vakit Türkiye'nin elinde merası yok, merak kıtlığı yaşıyor.

Şimdi, o yüzden, Türkiye'deki üretim miktarından ziyade sıkıntı şurada kilitleniyor; maliyetlerinize geliyor. Siz merada otlatarak hayvana et tutturamadığınız vakit maliyetleriniz nereye geliyor? Yem veriyorsunuz ve yem maliyetleriniz yukarı doğru çıkmaya başlıyor. Yani işte, Brezilya'yla aranızdaki maliyet farkı yani Brezilya'dan ithal ettiğiniz hayvanla Türkiye'deki üretici arasındaki maliyet farkının kaynağı bu. Şimdi, bütün politikayı bu maliyetleri düşürmek üzerinde kurarsak biz o zaman doğru bir yere doğru gitmeye başlarız. Yani burada Tarım Bakanlığı inanılmaz çaba gösterdi. İşte, verimli ırkları getirdi, daha çok et tutan ırkları getirdi, daha az yemle daha çok et alınması için uğraştı. Bunlarla ilgili çok ciddi çabalar gösterdi ama şunu bilin: Türkiye'deki en önemli yapısal işlerden bir tanesi, hayvancılık politikamızın temeli meradır. Türkiye'de mera ıslahlarına ağırlık vermemiz lazım arkadaşlar. Tarım Bakanlığında çalışan arkadaşlar var, mera ıslahları birincidir.

Birkaç konuyu burada söylemek istiyorum: Az önce bir şey geçti, yapay et konusu. Arkadaşlar, Türkiye'de yapay et üretimi yok. Geçenlerde ben de bir gazetede, bir haber okudum, işte yazıyor: Falan firma yapay et üretimine girdi. Yahu kardeşim, ben de sordum, gerçekten bunlar yapay et mi üretiyorlar? Bir de o iklim kanunu falan, neyse bu konu popüler bir konu, düzelteyim diye söylüyorum bunu da. Sordum, ne yapıyor bu arkadaş, nedir bu arkadaşın durumu? "Yapay et" dediğiniz hayvansal hücrelerden hayvansal protein üretme işidir arkadaşlar, "yapay et" dediğimiz odur. Baktık, sorduk, nedir bu fabrika? Soyadan bir gıda takviyesi yapıyor arkadaş. Bu gıda takviyesinin sunumunda "yapay et" diyor. Türkiye'de herkes de "Vay efendim, Türkiye'de yapay et mi var, yapar et mi üretiliyor?" diyor. Birleşmiş Milletler için Afrika'daki ülkelere soya gıda takviyesi üretiyormuş arkadaşımız, esas işi unculukmuş ama bakıyorsunuz ki "Yapay et üretiliyor." diye, bütün Türkiye ayağa kalkıyor. Buna da kısaca değinmek isterim ama şunu bilin: Türkiye'de hâlâ, biz tarım açısından son derece avantajlı bir noktadayız. Burada tarımda bir gücümüz var, Avrupa'daki çiftçilik oranı yüzde 4,5, bizde hâlâ yüzde 15. Türk çiftçisinin bir özelliği var: Türk gıdası ve Türk ürünleri bütün dünya tarafından kabul edilmiş vaziyette. Türk gıdası dünyaya açık. Bu, bizim gücümüzdür, tarım sanayimiz bizim gücümüzdür. Bunları kullanmak zorundayız.

Yine, süt ve yem paritesiyle ilgili birtakım şeyler söylendi. Arkadaşlar, son yıllarda özellikle 2025 yılı içinde baktığınızda parite hep 1,2'lerde kalmıştır. Şu anda 1,39-1,38-1,33'lerde. Yani ocak, şubat, mart aylarına baktığınızda da paritemiz bu.

Ben teşekkür ediyorum. Kurumumuza da çalışmalarında başarılar diliyorum. Kısa bir bilgilendirme yapmak istedim. Sağ olun, var olun efendim.